Yokuşun devam ettiğini görünce durup Gökhanı beklemeye karar verdim. Artık benim gideceğim yere ulaşmam da tehlikeye girdi.
(link)
Gökhan geldiğinde durumun nasıl diye sordum. İyi değil dedi. Yokuş 6 km tırmanmamıza rağmen hala devam ediyor ve ne kadar devam edeceğide belli değil, Geliboluya kadar daha 39 km yolumuz var. 45 dakikada 6 km yol alabildik ve önünde daha bu yolun 6/7 si duruyor dedim ve istersen yokuş aşağı sal kendini Şarköye dönüp otobüse bin dedim. Gökhan önce kabul etti. Sonra yokuşun tepesine kadar geleyim dedi.
(link)
Yokuşun tepesine geldiğinde yeni bir yokuşun devam ettiğini görünce geri döndü. Buraya kadar yaklaşık 7 saatte birlikte 60 km yol yapmıştık. Saat 14.05 ti.
(link)
Artık yeniden yalnızdım. Yokuş 2,5 km devam ettikten sonra yaklaşık 2 km indim. Ardından 500 metrelik çıkışın ardından inmeye başladım. Bu arada Çanakkale tekirdağ karayoluna kadar sürecek mıcırlı bir yolla karşılaştım. Kaybettiğim zamanı kazanmak için mıcıra aldırmadan düz yolda 35 km inişlerde 45 km hızla yol almaya başladım.
(link)
Karşıma bir Yeniköy daha çıktı.
(link)
Gökhandan ayrıldıktan 8 km sonra Geliboluya 40 km kaldığını gösteren tabela ile karşılaştım. (link)
(link)
(link)
Çanakkale il sınırına geldim.
(link)
Kavakköy.
(link)
Nihayet karayolundayım.
(link)
(link)
Bir ara Saroz körfezi bu kadar yakınımdayken acaba Kömür Limanına gitmeye değer mi diye düşündüm.. Kararım kesindi. Hedefe mutlaka varacaktım.
(link)
Bu noktadan az sonra emniyet şeridi bitti. Hele karşı tarafta hiç yoktu. Dönüşüm zor olacaktı. Rüzgar sol tarafımdan şiddetli estiğinden dengede durabilmek için soluma doğru 5-10 derece açı yaparak ilerliyordum. Yanımdan büyük araç geçtiğinde dengem bozuluyordu. Sinir bozucu bir yolculuk yapıyordum. Burada hala duble yol çalışması sürüyor.
(link)
Geliboluya geldiğimde vakit kaybetmemek için şehir merkzine girip alış veriş yapmaktan vaz geçtim. Alışverişi Fındıklı köyünde bakkaldan yapacaktım.
(link)
Gelibolu çıkışında Shell e girip dondurma aldım. Burada yolu sordum. Görevli tarif etti. Beni duyan bir kamyonet sürücüsü o tarafa gidiyorum atla senide götüreyim dedi. Teşekkür edip kabul etmedim. 500 metre sonra yol ayrımına geldim.
(link)
Yine yokuş başladı. Sağ dizimin dış tarafı dünden beri 100 km den sonra ağrımaya başlıyor. Acı artık dayanılmaz boyutta ama sol bacağımla pedala yüklenerek gitmeye çalışıyorum.
(link)
Fındıklı köyüne geldim. Köye girmeyip yoldan devam ederken tarlada çalışan bir köylüye yolu sordum. İleride sağa sap dedi. Yol üzerinde bakkal var mı dedim. Yok köye gir caminin yanında bakkal dedi.
(link)
Bakkaldan 2 tane 1,5 lt su aldım yanımda da 2 lt var. 2 ekmek aldım. Yanımda da yarım ekmek var. Domates, salatalık, biber bulamadım. Karper peyniri yok. Meyva suyuna yer kalmadığından almadım. Köyün içinden yokuşu çıkıp yola devam ettim. Bir süre sonra arkamdan gelen bir motorsikletli köylü nereye gittiğimi sordu. Kömür Limanı deyince yanlış gidiyorsun bu yol Akçaabata çıkar dedi. Geri döndüm.
(link)
Ama içimde hep bir şüphe var acaba beni kandırdımı diye. Artık yeniden köye ulaşınca rastladığım bir köylüye yolu sordum. O da az aşağıdan sola sap doğru o yolu takip et tarla yollarına sapma dedi. Bu arada rüzgardan köylünün başındaki şapka uçtu. O ise bana hala yol tarif ediyor. Şapkan gidiyor alsana dediğimde rahat bir şekilde nereye gidece ki nasıl olsa bir yerde duracak dedi. Biz şehirlilerdeki telaştan eser yoktu.Bu köylülerde tasa olmadığından mutlular ve azla geçinip gidiyorlar. Bir de kendimize bakalım ne kazansak yetmiyor, ne alsak mutlu olmuyoruz. Az sonra sapağa geldim. Caminin yanından yukarı devam edeceğime köye girdiğim yoldan geri çıksaymışım yolu kaybetmeyecekmişim. Bu bana gidiş geliş 5 km ye mal oldu.
(link)
Yol toprak ve tırmanmaya devam ediyor. Garip bir şekilde alışverişten sonra dizimdeki ağrıdan eser kalmadı.
(link)
(link)
Yol boyunca birisinden su akmayan 3 çeşmeye rastladım. Bu çeşmeye geldiğinizde yaklaşık 3 km yolunuz kalıyor.
(link)
Bu çeşmeden sonra yol dahada bozuluyor ve aşağı inmeye başlıyor. Bu yolun birde dönüşü var.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
İşte sonunda hedefime ulaştım. Saat 18.30 olmuştu. Son 4,5 saatte 75 km yol yapmıştım.
(link)
Bakalım bu gevşek, taşlı ve dik yolu nasıl geri çıkacağım. İnerken bile bisiklet zor dengede duruyor. Çıkamazsam mecburen iteceğim.
(link)
Kömür Limanını birde buradan görüntüleyeyim.
(link)
Aşağı inince 2 gence buranın ne özelliği var diye sordum. Denizin dibi akvaryum gibi dediler. Yalnız su çok soğuk diye de uyardılar. Olsun çok terledim çadırımı kurup yerleştikten sonra denize girip temizlenmem gerektiğini söyledim. Nereden geldiğimi sordular İstanbuldan deyince kondisyonun iyiymiş dediler. Çadırımı kurmamla çadır rüzgardan havalanıp uçurtma gibi uçmaya başladı. Çubukları düzleştirip çadırı yere koydum. İçine her bir köşeye ağır birer taş koyduktan sonra çadırı güçlükle kurabildim. Eşyalarımı çadıra yerleştirdim.
(link)
Bu da çadırımdan dışarısının görünüşü.
(link)
Toplam pedal çevirme sürem.
(link)
Maksimum hız. Şarköyden gelirken tırmanışın ardından inişe başladığım zaman ulaştım.
(link)
Ortalama hızım.
(link)
Bu gün yaptığım toplam yol. Bu arada Çanakkale yolından Fındıklı Köyüne saptığım nokta ile köy arasında 18 km, köy ile Kömür Limanı arasında 7 km mesafe var.
(link)
Kendimi Egenin berrak sularına bıraktım ama girmemle çıkmam bir oldu. Deniz çivi gibiydi. Giyindikten sonra batmak üzere olan güneşin fotoğraflarını çekmeye koyuldum.
(link)
(link)
Bunlar dalma okullarının dalmaya getirdikleri öğrencileri için hazırladıkları çadır alanı.
(link)
(link)
(link) (link)
Güneş adeta denizin üzerinde batıyor. Aslında Yunanistan toprakları üzerinde batıyor.
(link)
Mehtapta çıktı. Az sonra güneş tamamen batınca en parlak gök yüzüne bakıp hayallere dalacak, yıldızların arasında kaybolacağım. Çünkü burada elektrik olmadığından gökyüzü alabildiğine karanlık ve yıldızlar daha parlak. Buraya herşeyi geride bırakıp sadece kendimi alarak geldim. Dert yok, tasa yok, fatura yok, sorun yok. Radyo ve TV yok. Gazete yok, haberler hiç yok.
Akşam yemeğim ton balığı, yarım ekmek ve 1 adet şeftali.
(link)
Devamı var..............