21 Ağustos Kumbağ Gelibolu, Kömür Limanı Turu

Scudo

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
Sabah 5 saatlik uykunun ardından alarmın çalması ile saat 6.00 da kalktım. Kahvaltıyı hazırlayıp çayı demledim. Anneciğim zaten akşamdan demliğe çayı koyup kahvaltılığı dolaba hazırlamıştı. Kendisi oruçlu olduğu için rahatsız etmek istemiyorum.
6.30 da Gökhan’ı kaldırmak için gittiğimde o da çoktan uyanmıştı. Kahvaltının sonuna doğru İslam aradı. Kapının önünde olduğunu söyledi. Yukarı çağırdım. Yanında Serkan ile birlikte geldi. İlk kez karşılaşmamıza rağmen oldukça sıcak bir karşılaşma oldu. Tanıştık. Daha sonra Gökhanıda tanıştırdım. Bu arada annem gürültümüze uyanıp kalktı. Hazırlıklarımızı tamamlayıp aşağı indik. Bisikletlerimizi yükledik. Ben bu arada arkadaşlarımızı görüntüledim.
(link)
(link)
Gökhan hala bisikletini yüklemeye uğraşıyor. Matara sorun oluyor.
(link)
Bu da İslam’ın bisikleti.
(link)
Annem balkondan bizi uğurluyor. Nihayet benimde bir uğurlayanım oldu.
(link)
Gökhanda hazır.
(link)
Artık yola çıkabiliriz. Saat 07.15
(link)
Köy içine geldiğimizde Gökhan’ın içecek alması için durduk.
(link)
Bende etrafı görüntülemeye başladım.
(link)
(link)
(link)
Yola çıktık ve köyün hemen çıkışında bizi bir yokuş karşıladı. Bu gün etabın ilk başlangıcının güç olacağını gerek yolu bildiğimden gerekse mapmyride dan biliyordum. İşin kötü tarafı henüz ısınamadan tırmanmaya başlayacak olmamızdı.
(link)
Dedem ile anneannem bu mezarlıkta yatıyorlar.
(link)
Köyün çıkışına geldik ama yokuş devam ediyor.
(link)
Köye son bir kez daha bakıyorum.
(link)
İslam Gölge.
(link)
Gökhan şimdiden geride kalmaya başladı. Daha sonra yokuşta beni geçecek ama gerek bisikleti çok yüklü olduğundan, gerek kondisyonu iyi olmadığından gerekse gücünü ekonomik kullanmayı bilmediğinden yorulup duracak ve bir daha hep arkada kalacak.
(link)
Buda yolun devamı.
(link)
İlk çıkışı tamamlayıp düzlüğe geldiğimizde bir yandan pedal çevirirken diğer yandan Serkanı görüntüledim. Arkada görünen Marmara adası.
(link)
Yine Serkan ve arkada İslam da göründü.
(link)
İslam’ın arkasındada Gökhan.
(link)
Gökhan toprak yoldan hiç memnun değil. Sen bana yolun böyle olduğunu söylememiştin diyor. Oysaki ben hep yarın kaç km gideceğiz dediğinde km ye bakma yarınki etap bu günkünden çok daha zor diye kendisini uyardım.
(link)
Manzara muhteşem. Sırf bu manzara için bu yolu bir kez hatta bin kez daha geçmek isterim.
(link)
(link)
Yolun devamı ileride görünüyor. Serkanın dediğine göre daha birkaç çıkış varmış ve daha dikleri bizi bekliyormuş.
(link)
Çam ağaçlarının arasında ilerliyoruz.
(link)
(link)
Az önce görünen en dik tırmanışın sonunda Serkan’a ben su molası vereceğim dedim. Uludağ çıkışında bile bu kadar dik çıkış yoktu. Allahtan kısa sürdü.
(link)
(link)
Her çıkışın ardından arkadan gelenleri bekliyoruz. Gökhan kah bisikletini iterek, kah binerek yol almaya çalışıyor. Her molada daha fazla beklemeye başlıyoruz. Allahtan manzara muhteşem, insan zamanın nasıl geçtiğini ve yorgunluğunu anlamıyor.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Geride kalan yol.
(link)
Bu da onumuzdeki manzara. Bir an önce o güzelliklere ulaşıp yakından görmek istiyorum.
(link)
(link)
(link)
Kışın sellerin neden olduğu bir yarık.
(link)
Çıkacağımız bir yokuş daha.
(link)
Bize Yeniköy’e kadar eşlik edecek olan Tekirdağlı dostlarımız.

(link)
(link)
Aştığımız yollar.
(link)
Gökhan bisikletini iterek yanımıza geliyor.
(link)
Yeniköy göründü.
(link)
Yeniköye doğru gevşek zeminli bir yoldan kontrollü şekilde inerek köy çeşmesinin başına geldim. Ardımdan İslam ile Gökhan da geldi.
(link)
Serkan daha hızlı indiğinden benden önce gelip çeşmenin kenarına oturmuştu.
(link)
Devamı var.............
 

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
Çeşmenin değişik bir şekli var.
(link)
(link)
Serkan ile İslam burada bizden ayrılarak Naip üzerinden Tekirdağa dönecekler. Buraya kadar çok yavaş geldik.
(link)
İslam ile Serkan yukarıda banklar var isterseniz orada biraz oturalım sonra sizden ayrılırız dediler ve teklifi kabul edip az yukarıdaki seyir terasına gidip 2 ayrı banka 2 şer 2 şer oturduk. O sırada yaşlı bir adam bize selam verdi.
(link)
Geldiğimiz yola başarmanın mutluluğu ile baktım.
(link)
Yaşlı adamın ismi Saim Pekel. Yıllarca İstanbulda Kazlıçeşmedeki deri fabrikalarında çalışıp Samatyada Pulcu Sokakta yaşamış. Fabrikalar Tuzlaya taşınınca köyüne dönmüş. Gel yanımıza otur dedim. Yok dedi ben delimiyim o aralıklı tahtanın üzerine oturayım, bu duvar daha rahat dedi. Bize nereden geldiğimizi sordu. İstanbul deyince hayret etti. Sonra Deli desem deli değilsiniz, yaptığınız iş akıllı adamın yapacağı iş değil dedi. Yani dedim senin sözlerinden anladığım “Deli değilsiniz ama akıllıda sayılazsınız’’ demek istiyorsun. Evet dedi. Sonra ekledi siz kendinize bir ceza vermişsiniz o cezayı çekiyorsunuz. Sonra tabakasını açıp sigarasını sardı ve dumanı ciğerlerine çekerken küçük radyosundan istasyon aramaya başladı.
(link)
Şu evde yaşayan ne kadar şanslı olduğunun farkında mı?
(link)
Artık ayrılık vakti geldi. Yolcu yolunda gerek.
(link)
(link)
Köy çıkışında Uçmakdere yamaç paraşütü atlama istasyonunun yol ayrımına geldik.
(link)
Uçmak dereye doğru yola çıktık. Yol yeni yapılmış. Stablize ve mıcırlı. Makineler bu gün çalışmıyor ama tahminim bu sonbahar veya gelecek baharda bu yolda mıcırlı zift ile kaplanarak asfalt hale getirilir. Yol çoğunlukla iniş olarak devam ediyor.
(link)
(link)
(link)
Arada bir tırmandığımızda oluyordu.
(link)
Arada bir bu güzellikleri yaşamak için duruyordum.
(link)
(link)
Yol zemini çok bozuktu. İlk kez bir inişten memnun olmamıştım. Düşmemek için bisikletin hızını kontrol etmeliydim ve her iki freni sıkarak iniyordum. Dönüşte Kömür Limanından İstanbula kadar 1 günde gelmeyi planlıyorum ve bu yolun sonunda buradan veya kara yolundan dönme konusunda karar verecektim. Bu yolu gördükten sonra kara yolunu kullanarak dönmeye karar verdim.
(link)
(link)
(link)
(link)
İlk kez bir yokuşu inerken yoruldum duralım dedim. Ellerim artık hissizleşmişti ve parmaklarım, avuç içlerim ve sağ bileğim dayanılmaz şekilde ağrıyor.
Bu gün rüzgar var. Dalgaların kumu kaldırışı buradan net şekilde görünüyor.
(link)
(link)
Tekrar yola çıktık. İnişin sonunda yokuş çıktık. Yokuş çıkmak hoşuma gitti. En azından ellerim dinlendi. Yokuş sonunda önümde az bir yol kalan Uçmakdereye gitmek yerine tepede bir badem ağacının gölgesinde gökhanı beklemeyi tercih ettim.
(link)
(link)
(link)
(link)
Sonunda Gökhan göründü.
(link)
Aşağıda görünen noktadan sonra bizi hemen denizin yanından Şarköy’e kadar giden düz bir yol bekliyor.
(link)
Uçmakdereye ulaştık. Saat 10.00 oldu. Yaklaşık 20 km yolu 2 saat 45 dakikada aldık. Ortalama süratim 9.6 km. Bu arada Gökhan sabah kalktığında niyetinin İstanbula dönmek olduğunu ama Tekirdağdan bizi yol etmek için gelenlere ayıp olmasın diye devam ettiğini söyledi. Geliboluna erken varısrak Çanakkaleye gideceğini aksi taktirde Geliboluda bir Kampingte kalacağını söyledi.
(link)
(link)
(link)
(link)
Artık düz ve asfalt bir yoldayız. Kaybettiğimiz zamanı kazanmak zorundayız.
(link)
Gaziköye geldik. Gökhan acıktığını söyledi. Saat henüz 10.45. Bence yorgunluğuna çare olacağını düşündüğünden yemek yemek istiyor. Hiç olmazsa 11.30 olsun diyerek kendisini ikna ettim.
(link)
Bu kulübeleri merak edip bir çocuğa sordum. Balık dalyanıymış.
(link)
Hoşköye geldik.
(link)
Ben bu feneri yıllar önce Marmara adasına gittiğimde görmüş ve Şarköy feneri zannetmiştim. Meğer Hoşköy feneriymiş.
(link)
(link)
Hoşköy balıkçı barınağı boş duruyor. İstanbullu tekne sahiplerine duyurulur.
(link)
Mürefteye geldik. Burada yemek molası verdik. Ben budan sonra turun sonuna kadar sürecek ton balığı ekmek menüsüne başlarken Gökhan lokantadan yemek yemeyi tercih etti. Yemekten sonra 1 TL ye aldığım Gümüşyakadakine yakın büyüklükteki bir karpuzun çoğunu yedik. Yiyemediğimiz 1 dilimi Şarköyde yemek üzere yanıma aldım.
(link)
Aşağı Kalamış.
(link)
(link)
Erikliceyi de geçtik.
(link)
Nihayet Şarköye ulaştık.
(link)
Şarköy girişinde Gökhanı beklemek için durduğum PVS pencere satan dükkanın içindeki adamla bir süre sohbet ettim. Geliboluya gitmek için Kızılca Terzi yolunu kullanmak istediğimi söyledim. Kızılcaterziden sonra yol toprak ve yokuş. Gelibolu yolunu kullanın 100 metre sonra yokuş bitiyor dedi. Gökhan’ın toprak yol fobisinide göz önüne alarak Gelibolu yolundan gitmeyi kararlaştırdık. Oysa Kızılca Terziyi görmeyi çok istiyordum.
(link)
Burada ben kalan karpuzumu yedim, çay içtik ve 13.15 te yeniden yola çıktık.
(link)
(link)
Şarköyden çıkıp Gelibolu yoluna sapmamızla birlikte yokuşta başladı.
(link)
(link)
Her yokuşun sonunda duruyorum. Ama artık Gökhanın yanıma gelmesini beklemiyorum. Bana yaklaşınca yeniden pedalları çevirmeye başlıyorum. Çok geç kaldık. Bu arada şarap bağlarının yanından geçerken üzümleri fotoğraflamayı ihmal etmedim. Ama sahibi olmadığından tadına bakmadım.
(link)
Devamı var..............
 

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
Yokuşun devam ettiğini görünce durup Gökhanı beklemeye karar verdim. Artık benim gideceğim yere ulaşmam da tehlikeye girdi.
(link)
Gökhan geldiğinde durumun nasıl diye sordum. İyi değil dedi. Yokuş 6 km tırmanmamıza rağmen hala devam ediyor ve ne kadar devam edeceğide belli değil, Geliboluya kadar daha 39 km yolumuz var. 45 dakikada 6 km yol alabildik ve önünde daha bu yolun 6/7 si duruyor dedim ve istersen yokuş aşağı sal kendini Şarköye dönüp otobüse bin dedim. Gökhan önce kabul etti. Sonra yokuşun tepesine kadar geleyim dedi.
(link)
Yokuşun tepesine geldiğinde yeni bir yokuşun devam ettiğini görünce geri döndü. Buraya kadar yaklaşık 7 saatte birlikte 60 km yol yapmıştık. Saat 14.05 ti.
(link)
Artık yeniden yalnızdım. Yokuş 2,5 km devam ettikten sonra yaklaşık 2 km indim. Ardından 500 metrelik çıkışın ardından inmeye başladım. Bu arada Çanakkale tekirdağ karayoluna kadar sürecek mıcırlı bir yolla karşılaştım. Kaybettiğim zamanı kazanmak için mıcıra aldırmadan düz yolda 35 km inişlerde 45 km hızla yol almaya başladım.
(link)
Karşıma bir Yeniköy daha çıktı.
(link)
Gökhandan ayrıldıktan 8 km sonra Geliboluya 40 km kaldığını gösteren tabela ile karşılaştım. (link)
(link)
(link)
Çanakkale il sınırına geldim.
(link)
Kavakköy.
(link)
Nihayet karayolundayım.
(link)
(link)
Bir ara Saroz körfezi bu kadar yakınımdayken acaba Kömür Limanına gitmeye değer mi diye düşündüm.. Kararım kesindi. Hedefe mutlaka varacaktım.
(link)
Bu noktadan az sonra emniyet şeridi bitti. Hele karşı tarafta hiç yoktu. Dönüşüm zor olacaktı. Rüzgar sol tarafımdan şiddetli estiğinden dengede durabilmek için soluma doğru 5-10 derece açı yaparak ilerliyordum. Yanımdan büyük araç geçtiğinde dengem bozuluyordu. Sinir bozucu bir yolculuk yapıyordum. Burada hala duble yol çalışması sürüyor.
(link)
Geliboluya geldiğimde vakit kaybetmemek için şehir merkzine girip alış veriş yapmaktan vaz geçtim. Alışverişi Fındıklı köyünde bakkaldan yapacaktım.
(link)
Gelibolu çıkışında Shell e girip dondurma aldım. Burada yolu sordum. Görevli tarif etti. Beni duyan bir kamyonet sürücüsü o tarafa gidiyorum atla senide götüreyim dedi. Teşekkür edip kabul etmedim. 500 metre sonra yol ayrımına geldim.
(link)
Yine yokuş başladı. Sağ dizimin dış tarafı dünden beri 100 km den sonra ağrımaya başlıyor. Acı artık dayanılmaz boyutta ama sol bacağımla pedala yüklenerek gitmeye çalışıyorum.
(link)
Fındıklı köyüne geldim. Köye girmeyip yoldan devam ederken tarlada çalışan bir köylüye yolu sordum. İleride sağa sap dedi. Yol üzerinde bakkal var mı dedim. Yok köye gir caminin yanında bakkal dedi.
(link)
Bakkaldan 2 tane 1,5 lt su aldım yanımda da 2 lt var. 2 ekmek aldım. Yanımda da yarım ekmek var. Domates, salatalık, biber bulamadım. Karper peyniri yok. Meyva suyuna yer kalmadığından almadım. Köyün içinden yokuşu çıkıp yola devam ettim. Bir süre sonra arkamdan gelen bir motorsikletli köylü nereye gittiğimi sordu. Kömür Limanı deyince yanlış gidiyorsun bu yol Akçaabata çıkar dedi. Geri döndüm.
(link)
Ama içimde hep bir şüphe var acaba beni kandırdımı diye. Artık yeniden köye ulaşınca rastladığım bir köylüye yolu sordum. O da az aşağıdan sola sap doğru o yolu takip et tarla yollarına sapma dedi. Bu arada rüzgardan köylünün başındaki şapka uçtu. O ise bana hala yol tarif ediyor. Şapkan gidiyor alsana dediğimde rahat bir şekilde nereye gidece ki nasıl olsa bir yerde duracak dedi. Biz şehirlilerdeki telaştan eser yoktu.Bu köylülerde tasa olmadığından mutlular ve azla geçinip gidiyorlar. Bir de kendimize bakalım ne kazansak yetmiyor, ne alsak mutlu olmuyoruz. Az sonra sapağa geldim. Caminin yanından yukarı devam edeceğime köye girdiğim yoldan geri çıksaymışım yolu kaybetmeyecekmişim. Bu bana gidiş geliş 5 km ye mal oldu.
(link)
Yol toprak ve tırmanmaya devam ediyor. Garip bir şekilde alışverişten sonra dizimdeki ağrıdan eser kalmadı.
(link)
(link)
Yol boyunca birisinden su akmayan 3 çeşmeye rastladım. Bu çeşmeye geldiğinizde yaklaşık 3 km yolunuz kalıyor.
(link)
Bu çeşmeden sonra yol dahada bozuluyor ve aşağı inmeye başlıyor. Bu yolun birde dönüşü var.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
İşte sonunda hedefime ulaştım. Saat 18.30 olmuştu. Son 4,5 saatte 75 km yol yapmıştım.
(link)
Bakalım bu gevşek, taşlı ve dik yolu nasıl geri çıkacağım. İnerken bile bisiklet zor dengede duruyor. Çıkamazsam mecburen iteceğim.
(link)
Kömür Limanını birde buradan görüntüleyeyim.
(link)
Aşağı inince 2 gence buranın ne özelliği var diye sordum. Denizin dibi akvaryum gibi dediler. Yalnız su çok soğuk diye de uyardılar. Olsun çok terledim çadırımı kurup yerleştikten sonra denize girip temizlenmem gerektiğini söyledim. Nereden geldiğimi sordular İstanbuldan deyince kondisyonun iyiymiş dediler. Çadırımı kurmamla çadır rüzgardan havalanıp uçurtma gibi uçmaya başladı. Çubukları düzleştirip çadırı yere koydum. İçine her bir köşeye ağır birer taş koyduktan sonra çadırı güçlükle kurabildim. Eşyalarımı çadıra yerleştirdim.
(link)
Bu da çadırımdan dışarısının görünüşü.
(link)
Toplam pedal çevirme sürem.
(link)
Maksimum hız. Şarköyden gelirken tırmanışın ardından inişe başladığım zaman ulaştım.
(link)
Ortalama hızım.
(link)
Bu gün yaptığım toplam yol. Bu arada Çanakkale yolından Fındıklı Köyüne saptığım nokta ile köy arasında 18 km, köy ile Kömür Limanı arasında 7 km mesafe var.
(link)
Kendimi Egenin berrak sularına bıraktım ama girmemle çıkmam bir oldu. Deniz çivi gibiydi. Giyindikten sonra batmak üzere olan güneşin fotoğraflarını çekmeye koyuldum.
(link)
(link)
Bunlar dalma okullarının dalmaya getirdikleri öğrencileri için hazırladıkları çadır alanı.
(link)
(link)
(link) (link)
Güneş adeta denizin üzerinde batıyor. Aslında Yunanistan toprakları üzerinde batıyor.
(link)
Mehtapta çıktı. Az sonra güneş tamamen batınca en parlak gök yüzüne bakıp hayallere dalacak, yıldızların arasında kaybolacağım. Çünkü burada elektrik olmadığından gökyüzü alabildiğine karanlık ve yıldızlar daha parlak. Buraya herşeyi geride bırakıp sadece kendimi alarak geldim. Dert yok, tasa yok, fatura yok, sorun yok. Radyo ve TV yok. Gazete yok, haberler hiç yok.
Akşam yemeğim ton balığı, yarım ekmek ve 1 adet şeftali.
(link)
Devamı var..............
 

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
3. Gün
Gece boyunca rüzgardan ve dalga sesinden aralıklı olarak uyudum. Çadırın arkasından esen rüzgar çadırı yatırıyordu. Çadır bezi yüzüme temas edip rahatsız etmesin diye baş ucum olarak giriş kapısı tarafını seçtim. Eğimden dolayı aşağı doğru kaydığımdan rahatsız oldum. Sonunda sabah 8.00 de kalktım. Kamp yeri henüz hareketlenmemişti.
(link)
Yarım ekmek, ton balığı ve şeftaliden oluşan kahvaltımı yapıp üzerine suyumuda içtikten sonra etrafı gezmeye çıktım.
(link)
Asıl amacım yarın çıkacağım yokuşu yakından görebilmekti.
(link)
Kamp yerinin girişindeki çeşmeye kadar çıktım. Burada 3 tane çeşme ve 1 tuvalet var. O kadar suyu yanımda boşuna taşımışım. Onların yerine başka şeyler alıp taşıyabilirdim.
(link)
Geri döndüğümde dalgıçlar hareketlenmişlerdi. Bütün giysi, alet ve edavatları adeta sergilenircesine sahile dizilmişlerdi.
(link)
(link)
Etraf bir panayır yeri gibiydi. Genç, yaşlı, erkek, kadın bir sürü insan hummalı bir faaliyet içindeydi. Dalma eğitimi alacaklar giysilerini giymeye çalışırken sıralarının gelmesini bekleyenler ise kenarda oturmuş heyecanla bekliyorlardı.
(link)
Bir yandan da yaklaşık 4 ayrı dalma okulunun kompresörleri tüpleri doldurmak için homurdanarak çalışıyorlardı. Böyle bir şeyi ilk kez gördüğümden benim oldukça ilgimi çekti. Gördüğünüz değişik şekilli çadırlar Quachua marka ve rüzgardan benim çadırımdan daha az etkileniyor.
(link)
Kıyı boyunca yürüyüp sol taraftaki kayalıklara gidip oturdum.
(link)
Bu taraftan koyun panaromik görünüşü.
(link)
Benim çadırım tam karşıda.
(link)
Su cam gibi.
(link)
Birde kendimi çekeyim. Bende ağzımın içinde neden acı bir tat var diyordum. Dudağıma sürünen güneş kremindenmiş.
(link)
Martılar adeta dans edercesine gök yüzünde süzülüyorlar.
(link)
Rüzgar arkamızdan yani doğudan estiğinden denizde dalga yok. Açıklarda ise dalgalar köpürüyor.
(link)
Dalma eğitimi alanlar denize girmeye başladılar. Bense havanın biraz daha ısınmasını bekliyorum.
(link)
Sonunda cesaretimi toplayıp şnorkel ve maskemi alıp denize girdim ama az sonra ayaklarım dondu. Ayaklarımı dışarıda tutup hiç çırpmadan sahile yüzdüm ve kendimi dışarı attım. Bu arada sadece 3 – 4 tane minik balık gördüm. Benim gibi alışık olmayanın bu suda kalamayacağına karar verdim. Çıkıp yine fotoğraf çekmeye başladım. Öğle yemeği menüm yine aynı.
(link)
Bulutlar adeta bir tablo gibi duruyorlar.
(link)
(link)
Dalgıçlar suyun içinde kara kurbağalara benziyorlar.
(link)
Bu arada arkamdaki vadiden esen rüzgar iyice hızını arttırdı. Çadır adeta secdeye kapanıyor. Arka taraftaki çubukları çadıra bağlayan parçalar koptu. Az önce sözünü ettiğim Quachua çadırlarda böyle bir risk olmadığını gördüm. Yalnız o çadırların ambalajı yuvarlak olduğundan bisiklete nasıl bağlanır o bir soru işareti. Bu çadırlardan alşmaya karar verdim.
(link)
Giderken ilk etapta o tepeye tırmanmam gerekiyor. Kısa mesafede oldukça çok yükseleceğim ki, bu da yüksek eğim demek. Yolu iyice inceliyorum. Bir kısmını kesin çıkarım ama çok dikleşen bir kısımda ise bisikleti itmem gerekebilir.
(link)
Deniz turkuaz rengi.
(link)
Yanımdaki tepeye ancak bu kadar tırmanabiliyorum. Sık maki örtüsü geçit vermiyor. Kayaların üzerinden bu manzarayı seyrederken çadırda ısınan suyu pet şişe ile kayaların denizde oluşturduğu havuza koydum. Az sonra buz gibi oldu. Keşke bira alsaymışım. Bu yöntemle soğuturdum. Aslında çeşmeden akan su soğuk ama benim bu suları bitirmem lazım yanımda taşımaya hiç niyetim yok.
(link)
Rüzgar artık fırtına halini aldı. İnsanlar geri dönmek için toplanmaya başladılar. Bense bu fırtınada tek başıma çadırımı istesemde toplayamam. Sahil yavaş yavaş boşalıyor.

(link)
Balıkçıların kullandığı tarihi taş ev buradaki tek yapı.
(link)
Martılar hala yiyecek arıyorlar.
(link)
Gün bir kez daha batıyor. Yarın İstanbula bisiklet ile dönüp dönmeme konusunda kararsızım. Selimpaşadaki bir akrabama uğramam gerekiyor. Bu da yaklaşık 250 km yol demek. Bu rüzgarda karşıdan veya yandan esen rüzgar altında o emniyet şeridi olmayan yolda gitmeye çalışmak büyük risk oluşturacak.
(link)
Aynı menüden akşam yemeğimi yedikten sonra çadıra girip her tarafını sıkı sıkı kapattım. Bu gece dünkündende soğuk. Eve telefon edip Cihan’a meteorolojinin sayfasından Çanakkale için rüzgar durumuna bakmasını söyledim. Az sonra aradığımda şu anda 40-60 mil hızla estiğini, sabah 06.00 dan itibaren 30-40 mil hızla eseceğini söyledi. Bu durumda çadırımı daha kolay toplarım ama bisiklet ile veya otobüs ile dönme konusunda hala kararsızım.
Sabah 5.30 da kalkıp malum kahvaltımı yaptım. Ekmeğim ve şeftalim bitti. Sadece ton balıklarım kaldı. Rüzgar durmuş. Bu durumda bisiklet ile dönebilirim. Giyinip çadırımı topladım. Çöplerimi bir poşete koyup yanıma aldım ve 6.30 da yola koyuldum. Burada çöpçü yok. Her tarafa çöpünü gör, çöpünü götür yazmışlar. İnsanlar buna uyuyorlar. Tuvaletide kullanan çıkarken temizleyip bırakıyor. Tuvalet bu şartlarda oldukça temiz. Nede olsa gelen insanlar eğitimli ve kirli bıraktığın tuvaletten çıkarken senden sonra girmek için bekleyen birisi ile de karşılaşıp mahçup olmak var.
(link)
Gözümde büyüttüğüm yokuşu çıkmaya başladım.
(link)
2400 metrelik çıkıştan sonra yokuş bitti. Daha sonra tepeden güneş merhaba dedi ve demesiylede rüzgar yüzüme doğru esmeye başladı.
(link)
Etraf çok güzel ve sessiz. Bu fotoğrafı çekip yola çıktıktan hemen sonra ileride benimle aynı yönde giden 2 iri çoban köpeği ve yavrusunu görünce ne yapacağıma karar veremedim. Etrafta kimse yoktu. Sonunda ne olacaksa olsun deyip bastım pedallara. Allahtan köpekler bana sadece baktılarda rahatça geçip gittim.
(link)
Bu şeftalileri arzu ederseniz dalından koparıp satıyorlar. Giderken yorgun olduğumdan ve dizim ağrıdığından durup fotoğraflayamamıştım.
(link)
(link)
Kara yoluna çıkıp Gelibolu yönüne dönünce rüzgar karşıdan esmeye başladı. 25 km nin üzerine çıkamıyordum. Bu hızım yoruldukça dahada düşeceğinden benim 250 km lik parkuru tamamlamam çok geç saatlere sarkacaktı. Aklıma Saim amcanın siz kendinize ceza vermişsiniz sözü geldi. Bu işi daha fazla zorlamanın anlamı yoktu. Gelibolu otogarına gidip Truva Turizm ile İstanbula döndüm. Bisikletle binemezsin diye kestirip atmayıp araba gelsin bagajda yer varsa bisikletini yükleriz diyen görevli beyefendiye, bagajında valizleri kaydırarak bisikletime yer açan otobüs şoförü ve muavinine çok teşekkür ediyorum. Bisiklet bizim bagaja sığmaz diyerek kestirip atan Metro turizm in şoförüne teessüflerimi sunarım.
Harika bir 3 gün yaşadım. Bu gezinin başlangıcında ve çeşitli safhalarında bana eşlik eden Uğur’a, Gökhan’a, İslam’a ve Serkan’a ayrıca işini bırakıp yanımıza gelerek bizlerle tanışan Yiğit’e çok teşekkür ederim.
 

erdal ırmak

Aktif Üye
Kayıt
25 Şubat 2010
Mesaj
196
Tepki
209
Şehir
istanbul
evet harika bir 3 gün geçirmişsiniz kesinlikle .. kıskandım desem yeridir .. GELİBOLU ismini duyunca içim çız eder rahmetli dedemin mezarı orada.. ikinci dünya savaşı zamanında geliboluda askermiş.. bir gün nasip olursa hem gelibolu yarım adasını hemde dedem ve dedelerimiz için geliboluya gitmek isterim.. bu resim ve anlatımların bize rehberlik eder paylaşım için teşekkürler...
 

Ozan Seyyah

Daimi Üye
Kayıt
3 Ağustos 2010
Mesaj
213
Tepki
124
Yaş
42
Şehir
Eskişehir
Bisiklet
Merida
orhan abi,çok güzel gezi olmuş tebrikler,keşke olsaydım da dedim :) fotoğraflar ve yazılar çok güzel.bir daha ki seferlerinde olmak dileğiyle,sağlıkla kalın ;)
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

dinçer karadayı

Daimi Üye
Kayıt
11 Temmuz 2009
Mesaj
252
Tepki
174
Şehir
İSTANBUL
tebrikler Orhan bey sizi kutlarım.geçtiğiniz yollar gerçekten çok güzel ve bir o kadarda zorlu enerjiniz hiç eksilmesin sağlıcakla kalın :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

Frédéric Lapointe

Forum Demirbaşı
Kayıt
12 Ağustos 2010
Mesaj
578
Tepki
1.356
Şehir
İzmir
Fotoğraflarınız o kadar güzel ki, görecek o kadar güzel yerler gösterdiniz ki Türkiyede nereye gezeceğimi artık karar veremiyorum (listeme Marmara denizi eklemem lazım).
Ayaklarınıza saglık.
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

Uğur ŞENCAN

Daimi Üye
Kayıt
10 Nisan 2010
Mesaj
202
Tepki
147
Şehir
İstanbul-Büyükçekmece
Orhan bey maceranız tam gaz devam etmiş, umarım daha uzun turlarımız da olur bundan sonra... Hürmetler...
 

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
@Uğur ŞENCAN

İnşallah. Ama önce bir Tekirdağa peynir tatlısı turu yapalım. :)
 

İslam Gölge

Forum Bağımlısı
Kayıt
16 Eylül 2004
Mesaj
1.255
Tepki
790
Şehir
Tekirdağ-Çorlu
İsim
İslam GÖLGE
Bisiklet
Cube
@Orhan Kılıç

Tekirdağ'a tekrar gelin peynir tatlısı benden
herşey çok güzel
herşey çok iyi
yollarda olmak gibisi yoktur
bunu da yolda olan anlar
teşekkürler Orhan abi
yaşlı amcanın sözleri de müthişti hani

((Yaşlı adamın ismi Saim Pekel. Yıllarca İstanbulda Kazlıçeşmedeki deri fabrikalarında çalışıp Samatyada Pulcu Sokakta yaşamış. Fabrikalar Tuzlaya taşınınca köyüne dönmüş. Gel yanımıza otur dedim. Yok dedi ben delimiyim o aralıklı tahtanın üzerine oturayım, bu duvar daha rahat dedi. Bize nereden geldiğimizi sordu. İstanbul deyince hayret etti. Sonra Deli desem deli değilsiniz, yaptığınız iş akıllı adamın yapacağı iş değil dedi. Yani dedim senin sözlerinden anladığım “Deli değilsiniz ama akıllıda sayılmazsınız’’ demek istiyorsun. Evet dedi. Sonra ekledi siz kendinize bir ceza vermişsiniz o cezayı çekiyorsunuz. Sonra tabakasını açıp sigarasını sardı ve dumanı ciğerlerine çekerken küçük radyosundan istasyon aramaya başladı. ))
olay budur
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.961
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Turunuz da, fotoğraflarınız da, anlatımınız da bir harika.

Bizimle bu güzellikleri paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

Ben de Kumbağ'a kadar gitmiş sonra hava muhalefetinden Erdek'e geçmiş ve geri dönmüştüm. Gidemediğim yolları ve o yolların zorluklarını çok güzel aktarmışsınız.

Kazasız ve keyifli turlar.

five
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
@five

Teşekkür ederim. O turunuzu okumuş ve yağmura karşı verdiğiniz mücadeleye hayran kalmıştım.
 
  • Beğen
Tepkiler: five
Kayıt
31 Aralık 2007
Mesaj
85
Tepki
14
Şehir
İstanbul
resimler çok güzel yalnız son resimlerde siyah noktalar var herhalde merceğinizin içine toz kaçmış resimlerde gölgelikler var makinanız servisten bir bakım istiyor
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

Orhan Kılıç

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ocak 2010
Mesaj
1.478
Tepki
2.263
Şehir
İstanbul
@TIGERSHARK

Bir süredir zoom yaparak çektiğim fotoğraflarda maalesef bu görüntüler oluyor ve fotoğrafları facebook a koyduğumdan beri fotoğrafçılığa ilgili arkadaşlarla bu durumu tartışıyoruz. Benim fikrimde makinenin servis bakımından geçmesi yönünde.
 

baracuda75

Üye
Kayıt
23 Temmuz 2008
Mesaj
19
Tepki
24
Şehir
Tekirdağ
güzel bir tur olmuş Orhan abi,size kısa süreliğine eşlik etmiş olsakda büyük zevk aldık,bende geçen sene yapmış olduğum Tekirdag-Ayvalık turunun ikinci ayağına bayramdan sonra Ayvalıktan çıkarak başlıyacagım,güzergah Aydın ve ordan Muğla yapacagım.
 

Hakan Eşme

Forum Bağımlısı
Kayıt
27 Şubat 2008
Mesaj
1.725
Tepki
5.778
Yaş
58
Şehir
Keşan
İsim
Hakan EŞME
Başlangıç
1989—90
Bisiklet
Geotech
Bisiklet türü
Dağ bisikleti
Tebrik ediyor ve kutluyorum, harika bir tur olmuş.
Fotoğraflar ve anlatım da aynı harikalıkta.
Sizinle birlikte pedal çevirmiş gibi olduk.
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç
Kayıt
8 Haziran 2009
Mesaj
65
Tepki
108
Şehir
afyon
Sizi tebrik ediyorum Orhan Bey. Çok isteyipte katılamadığım Uludağ zirvesi ve hemen akabinde bu turunuz beni 2004 senesine götürdü. O yıl çiçeği burnunda bir ihtiyar atlet olarak (1955 doğumluyum) 6 kez koşu için İstanbul' a 8 kerede diğer şehirlere uzun mesafe koşularına katılmak için gitmiştim. O seneye kadar hayatımda 6 kere İstanbul'a gitmemiştim. Spor sevdalısı olmak güzel mi ?
Teşekkür ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç

Sabri Atalay

Daimi Üye
Kayıt
23 Temmuz 2010
Mesaj
398
Tepki
245
Şehir
Eyüp - Fatih
Bisiklet
Trek
Merhaba,

Arkadaşlar herşeyi ile zorlu bir tur olmuş.
Yolun bu kadar zahmetli olduğunu tahmin etmiyordum.Bizim de yapmayı planladığımız bir güzergah.Bu istikametten Çanakkale'ye kadar bir tur düşünüyoruz.Ancak sizin fotoğrafları görünce bir kez daha düşünmem gerekti.Sebebi de bende Trek Fx 7.3 var. Lastikler Bontrager'in hardcase dişsiz düz lastiklerden.Asfalt için mükemmeller ancak toprak yolda hele de eğimi olan yollarda sıfır. Kısaca sizce bu yola dişsiz lastiklerle girmem doğru olurmu.

Ayrıca evde sıhhi tesisat işi oldumu önce sizi arıyacağım.:)

İyi günler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Orhan Kılıç