Fatih Buzgan
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 10 Ekim 2004
- Mesaj
- 2.562
- Tepki
- 3.085
- Şehir
- İzmir
29 Mart’ta Didim’deki dayımı ziyaret etmek için yola çıktım.Pedal çevirmeye saat 12:30’da başladığım için yolun ilk dakikalarında kafamda turun planını yaptım.
3 yıl önce aynı yolu tersinden 6.5 saatte gitmiştim.Mesafe 140km idi.
Bu sefer süreyi biraz daha azaltayım dedim.
Yanımda birkaç bisküvi ve mataramda 1litreye yakın su vardı.Sırtımdaki çantada kıyafetler, fotoğraf makinesi, pil şarj aleti, gözlük, alet takım çakısı ve diğer eşyalarım vardı.Kısaca sırt çantam doluydu.
Mp3 çalarımı açtım, koyuldum yola.
Hava biraz kapalıydı, rotayı biliyordum fakat Selçuk’ta yol 2’ye ayrılıyordu ve her 2 yolun da Didim’e çıktığını öğrendim.
Geçen sefer Kuşadası üzerinden gitmiştim.Yol bozuk ama manzaralıydı.
Bu sefer de diğer yolu kullanayım dedim ve o yoldan giderken meşhur Maçka rampasıyla tanıştım, o ne bitmez rampadır öyle?
Sanıyorum 6-7km tırmandım.
Rampanın sonlarında bana uyan türde bir kamyon bulup tutunarak yokuşu bitirdim.Rampa bitince tabi her rampanın sonunda olduğu gibi uzun bir iniş beni bekliyordu.Ters rüzgara rağmen ortahalli bir hızda inişi bitirdim.
Selçuk’u geçip de Söke’ye vardığımda berbat zemine sahip asfaltı olan uzun bir yolda hızla gitmeye çalıştım.Yetkililer o kadar kalitesiz bir asfalt yapmış ve yüksek tonajlı kamyonlara izin veren Trafik polisleri yüzünden yol araziden farksız hale gelmişti.
İnsan bu tip yollarda sırt çantasıyla fazla uzun mesafe gitmek istemiyor.Hele ki seleniz, turculara uygun olmayan bir akrobasi bisikleti selesi ise, vay halinize
Söke yolu hep düz devam ediyor.Neredeyse hiç viraj bile yok.Söke’yi geçtikten sonra bir kamyon ile deneme yapmak istedim.Deryer (büyük araçların arkalarındaki çekim alanını kendi lehine kullanma yöntemi) sayesinde 15km boyunca sabit 60km hızda gidip teker setimi ve lastiklerimi denedim.
15km sonunda ön lastiğimin orta yüzeyi koyuya doğru renk değiştirmeye başlamıştı.
Bu tip bir olayı eski lastikler ile sakın denemeyin.Her ne kadar ısınma düzeyi fazla olmasa da, yine de yoğun sürtünme sonucu beklenmedik problemlerle karşılaşabilirsiniz.
Ön lastiğim çok yeni olduğu için, içim rahattı.Kamyon benzinciye çekince ben de yoluma devam ettim.
Akbük, Bodrum, Didim yol ayrımına geldiğimde ilk ve son molamı verdim
Al-pet benzincisinde yüzümü yıkayıp hemen yola devam ettim.
Bu arada kamyonun arkasında ilerlerken bir ara, yolun karşısındaki bir benzincide 2 adet tur bisikletçisi gördüm.Renkli fosforlu kıyafetleri vardı.Islık çalamıyorum fakat çalmaya çalışarak onları selamlamak istedim, tabi 60la giden bir kamyonun ardından yolun karşısındaki benzinciye ıslığımı duyuramadım.
Didim tabelasının önünde dayımın kızını aradım.Orada durmak zorunda kaldım.Didim girişinde büyük bir Aquapark var.Çok büyük bir alan üzerine kurulmuş ve kuzenimden öğrendiğime göre eğlenceli bir yermiş.3 yıl önce aynı yerde sadece 2 kaydırak vardı ve inşaatı başlamıştı.Hiçbir yer eskisi gibi aynı kalmıyor.
Didim’in içine vardığımda toplam biniş sürem 4.5 saat idi, 140km ve tükettiğim tek şey sadece 1litre su idi.1litre sudan başka ne bir çikolata ne bir bisküvi ağzıma koymadım.
.
İşte arkadaşlar, bisikletin bütün arabalardan ve bütün araçlardan az yaktığının ispatı.Yolda durmadığım için ve dönüşü de sağnak yağış yüzünden otobüsle yaptığım için rotamın fotolarını çekemedim fakat Didim’in değişik sahil mevkileri, koylarından fotoları paylaşayım;
Altınkum’un sonuna vardığınızda görebileceğiniz koy, 1 büyük otel var.Bir büyük otel daha kuruluyor sahil tarafına, deniz dolduruluyordu;
(link)
(link)
Didim’in meşhur Apollon Tapınağı, içinde Medusa heykeli de mevcut.3 yıl önce girip gezdiğim için bu sefer sadece önünden geçerken dışarıdan bir fotosunu çektim;
(link)
Burası da en güzel yerlerinden biri olan Mavişehir.Mart ayında olduğumuz için sokaklar çok sakindi.Koy’un üzerindeki evi beğendim ve onu da kadraja aldım;
(link)
Kuzenimin komşusundan emanet aldığı Salcano NG 700 bizi yolda bırakmadı fakat ağırlığı ile kuzenimi baya yordu.Kadro boyu çok küçük olduğu için ben kullanırken iki büklüm oldum.Arka teker göbeği mandallı olmaması yüzünden, arka tekeri sökemedik ve neredeyse Fiat Doblo’ya sığmıyordu.
Revoshift vites sistemi, amatör kullanıcıların yanlış vites kombinasyonu kullanmasına sebep oluyor.
Arka amortisörünü pardon yay’ını sertleştiremedim.Zaten düz yolda yoran arka yay, sertleştirilemediği için de verimi düşürüyor.
Fiyatı düşük de olsa NG 700 benden giriş modeli olarak bile geçer not alamadı.
(link)
Didim içi turumuz sırasında yolda gördüğüm bir kaplumbağa cesedi.Ne kadar vahşi insanlar var, görmenizi istedim.Hayvancağızın kabuğunu taşla kırıp ezmişler;
(link)
Diğer yanda bisikletçinin hayvan sevgisi, işte dayımın kızının yavru kuzusu Dolly ve ben;
(link)
En sevdiğim hayvanlar, kedileri de her gördüğüm yerde çekmeye çalışırım.Burada da dişi bir kedi ağaca sığınmış, 2 erkek kedi de nöbet tutuyorlar, ben fotolarını çekince, dişi ürktü ve ağaçtan atladı, tabi diğerleri de peşinden
(link)
Herkese selam ve sevgiler.
3 yıl önce aynı yolu tersinden 6.5 saatte gitmiştim.Mesafe 140km idi.
Bu sefer süreyi biraz daha azaltayım dedim.
Yanımda birkaç bisküvi ve mataramda 1litreye yakın su vardı.Sırtımdaki çantada kıyafetler, fotoğraf makinesi, pil şarj aleti, gözlük, alet takım çakısı ve diğer eşyalarım vardı.Kısaca sırt çantam doluydu.
Mp3 çalarımı açtım, koyuldum yola.
Hava biraz kapalıydı, rotayı biliyordum fakat Selçuk’ta yol 2’ye ayrılıyordu ve her 2 yolun da Didim’e çıktığını öğrendim.
Geçen sefer Kuşadası üzerinden gitmiştim.Yol bozuk ama manzaralıydı.
Bu sefer de diğer yolu kullanayım dedim ve o yoldan giderken meşhur Maçka rampasıyla tanıştım, o ne bitmez rampadır öyle?
Sanıyorum 6-7km tırmandım.
Rampanın sonlarında bana uyan türde bir kamyon bulup tutunarak yokuşu bitirdim.Rampa bitince tabi her rampanın sonunda olduğu gibi uzun bir iniş beni bekliyordu.Ters rüzgara rağmen ortahalli bir hızda inişi bitirdim.
Selçuk’u geçip de Söke’ye vardığımda berbat zemine sahip asfaltı olan uzun bir yolda hızla gitmeye çalıştım.Yetkililer o kadar kalitesiz bir asfalt yapmış ve yüksek tonajlı kamyonlara izin veren Trafik polisleri yüzünden yol araziden farksız hale gelmişti.
İnsan bu tip yollarda sırt çantasıyla fazla uzun mesafe gitmek istemiyor.Hele ki seleniz, turculara uygun olmayan bir akrobasi bisikleti selesi ise, vay halinize
Söke yolu hep düz devam ediyor.Neredeyse hiç viraj bile yok.Söke’yi geçtikten sonra bir kamyon ile deneme yapmak istedim.Deryer (büyük araçların arkalarındaki çekim alanını kendi lehine kullanma yöntemi) sayesinde 15km boyunca sabit 60km hızda gidip teker setimi ve lastiklerimi denedim.
15km sonunda ön lastiğimin orta yüzeyi koyuya doğru renk değiştirmeye başlamıştı.
Bu tip bir olayı eski lastikler ile sakın denemeyin.Her ne kadar ısınma düzeyi fazla olmasa da, yine de yoğun sürtünme sonucu beklenmedik problemlerle karşılaşabilirsiniz.
Ön lastiğim çok yeni olduğu için, içim rahattı.Kamyon benzinciye çekince ben de yoluma devam ettim.
Akbük, Bodrum, Didim yol ayrımına geldiğimde ilk ve son molamı verdim
Al-pet benzincisinde yüzümü yıkayıp hemen yola devam ettim.
Bu arada kamyonun arkasında ilerlerken bir ara, yolun karşısındaki bir benzincide 2 adet tur bisikletçisi gördüm.Renkli fosforlu kıyafetleri vardı.Islık çalamıyorum fakat çalmaya çalışarak onları selamlamak istedim, tabi 60la giden bir kamyonun ardından yolun karşısındaki benzinciye ıslığımı duyuramadım.
Didim tabelasının önünde dayımın kızını aradım.Orada durmak zorunda kaldım.Didim girişinde büyük bir Aquapark var.Çok büyük bir alan üzerine kurulmuş ve kuzenimden öğrendiğime göre eğlenceli bir yermiş.3 yıl önce aynı yerde sadece 2 kaydırak vardı ve inşaatı başlamıştı.Hiçbir yer eskisi gibi aynı kalmıyor.
Didim’in içine vardığımda toplam biniş sürem 4.5 saat idi, 140km ve tükettiğim tek şey sadece 1litre su idi.1litre sudan başka ne bir çikolata ne bir bisküvi ağzıma koymadım.
.
İşte arkadaşlar, bisikletin bütün arabalardan ve bütün araçlardan az yaktığının ispatı.Yolda durmadığım için ve dönüşü de sağnak yağış yüzünden otobüsle yaptığım için rotamın fotolarını çekemedim fakat Didim’in değişik sahil mevkileri, koylarından fotoları paylaşayım;
Altınkum’un sonuna vardığınızda görebileceğiniz koy, 1 büyük otel var.Bir büyük otel daha kuruluyor sahil tarafına, deniz dolduruluyordu;
(link)
(link)
Didim’in meşhur Apollon Tapınağı, içinde Medusa heykeli de mevcut.3 yıl önce girip gezdiğim için bu sefer sadece önünden geçerken dışarıdan bir fotosunu çektim;
(link)
Burası da en güzel yerlerinden biri olan Mavişehir.Mart ayında olduğumuz için sokaklar çok sakindi.Koy’un üzerindeki evi beğendim ve onu da kadraja aldım;
(link)
Kuzenimin komşusundan emanet aldığı Salcano NG 700 bizi yolda bırakmadı fakat ağırlığı ile kuzenimi baya yordu.Kadro boyu çok küçük olduğu için ben kullanırken iki büklüm oldum.Arka teker göbeği mandallı olmaması yüzünden, arka tekeri sökemedik ve neredeyse Fiat Doblo’ya sığmıyordu.
Revoshift vites sistemi, amatör kullanıcıların yanlış vites kombinasyonu kullanmasına sebep oluyor.
Arka amortisörünü pardon yay’ını sertleştiremedim.Zaten düz yolda yoran arka yay, sertleştirilemediği için de verimi düşürüyor.
Fiyatı düşük de olsa NG 700 benden giriş modeli olarak bile geçer not alamadı.
(link)
Didim içi turumuz sırasında yolda gördüğüm bir kaplumbağa cesedi.Ne kadar vahşi insanlar var, görmenizi istedim.Hayvancağızın kabuğunu taşla kırıp ezmişler;
(link)
Diğer yanda bisikletçinin hayvan sevgisi, işte dayımın kızının yavru kuzusu Dolly ve ben;
(link)
En sevdiğim hayvanlar, kedileri de her gördüğüm yerde çekmeye çalışırım.Burada da dişi bir kedi ağaca sığınmış, 2 erkek kedi de nöbet tutuyorlar, ben fotolarını çekince, dişi ürktü ve ağaçtan atladı, tabi diğerleri de peşinden
(link)
Herkese selam ve sevgiler.