Murat Ekmekçi
Daimi Üye
- Kayıt
- 30 Mayıs 2011
- Mesaj
- 391
- Tepki
- 174
- Şehir
- Maltepe - İstanbul
- Bisiklet
- Sedona
Uzuun zamandır aklımda ve kalbimde olan bisikletli kamp olayını gerçekleştirmek, geçen haftasonunda nasip oldu. Dostlar arasında kurduğumuz güzide bisiklet grubumuz "Rampalava"nın az katılımlı çok aksiyonlu turlarından birini daha sağsalim gerçekleştirdik ki ilk kez kamp yapmanın da heyecanını yaşamış olduk.
Maltepe Bakireler Tapınağı'ndan çıkıp Sabiha Gökçen - İstanbul Park - Göçbeyli - Ovacık - Teke - Ağva rotasında git-gel 200 km üzerinde yol yaptığımız turumuzdan güzel görüntüleri sizlerle de paylaşayım istedim.
Giderken saat 07:15de çıktık, 14:45de Ağva'daydık, çok rüzgar yedik önden. Ertesi gün 09:30 gibi çıktık 15:30 gibi Pendikteydik. Yol boyunca motorsikletli arkadaşlardan bolca korna desteği, arabalı amcalardan "zor olmuyor mu gençler rampalarda" soruları, "abi onun keyfi orada, bacaklar yandıkça ben keyfe geliyorum" cevapları. Dönüş yolunda da Kudret abiye de rastladık. Buradan tanısak da kendisini yüzyüze görüşmemiştik. Ayaküstü biraz muhabbet ettik.
Gelelim çıkış anına ve bizim yük beygirlerine. İnişlerde biz onlara bindik, rampalarda onlar bize bindi.
Önden arkaya doğru Uğurcan'ın, benim ve de Ahmet'in bisikletleri. Allah, Konnix heybe'den ve de Decathlon'dan razı olsun. Bu fiyatlar olmasa bukadar insan yaz boyu kampa felan çıkmazdı. Ahmet'te ve bende çadırlar Arpenaz, matlar Quechua, uyku tulumları Evolite Alaska -5, heybe Konnix. Bisikletimin( Sedona 721 2011 model) üzerindeki yüklerle toplam ağırlığı 26 kg.
(link)
İstanbul Park
(link)
ve ötesindeki yokuş. 2 tane yol bisikletli abimize de buradan selam olsun.
(link)
(link)
Göçbeyli'ye varamadan turun ilk ve tek lastik sorununu halletmek için durduk. Bu da korsana bağladığım dakikalar
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
26 kilogramın her gramını bacaklarda hissettiren yokuşlardan biri daha ama sıkıntı yok. Adımız Rampalava bikere
(link)
bu yolun sonunda öyle bir iniş var ki ön ve arka frenlere tamamen asıldığım halde bariyerlere kaynak olmama az kalmıştı. Ertesi gün bu yolu o yükle tırmanmak ise yaşam sevincimi elimden aldı
(link)
(link)
(link)
Göksu Nehri
(link)
(link)
ve Karadeniz gözüktü. Ağva'da pidelerimiz yiyip hemen Kilimli Koyu'na doğru yola koyuluyoruz. Koy'a gidebilmek için de çok sağlam rampa çıkmak gerekiyor sonra tekrar iniş.
(link)
Koy'un tepe noktalarından manzaralar
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Tepedeki yapı Kilimli Restoran
(link)
(link)
(link)
Ufak bir tepede kamp atmaya başlıyoruz. Zemin düz, çalılar sık ve deniz tarafından gelen kuzey rüzgarlarını kesiyor.
(link)
Mavi Arpenaz artık benim evim güzel evim.
(link)
Tepedeki restorana da bir uğrayalım dedik, o yorgunluğun üzerine ne gider?
(link)
Tabiki süt!
(link)
Bunlar da trekkingçiler
(link)
Akşam yemeği: Ekmek arası kaşar, salam, domates, gazoz, tatlı olarak da kazandibi.
(link)
(link)
Yemek biter, etraf toplanır, tam ateş yakıp kampateşi çevresinde korku hikayeleri anlatılacakken ilk damlalar atmaya başlar. Şiddetli rüzgar ve yarım saatlik Muson yağmurundan kaçmak için çadırlara sığındık ve Decathlonun sugeçirmezlik garantisinin doğru olması için dua ettik.
(link)
(link)
Orta çadırda ben, solumda Uğurcan, sağımda Ahmet , çadırlar arası muhabbet, whatsappdan foto gönderileri telefondan müzik derken, şaftın iyice kaydığı dakikalar. Saat 21:30 ama hemen uyumak yok beyler derken komple bi sessizlik
(link)
ve sabah saat 07:00
(link)
(link)
Ahmet çadırından çıkarken, "Rise and Shine" derler ya
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Ayakta sabah kahvaltısı
(link)
(link)
Madem erken kalktık, sabah sporu niyetine doğa yürüyüşü yapalım dedik. Trekking rotası kısa, ama kırmızı beyaz çizgilerle işaretlenmiş
(link)
(link)
Yürüyüş esnasında bir de ufak yılan kardeşe rastladım, az kalsın üstüne basıyordum ama kendilerinden fazlaca korktuğum için anında topuk.
(link)
(link)
Ağva tarafı
(link)
(link)
soldan sağa Uğurcan, Ahmet, Murat
(link)
(link)
bunlar durdu bizi izliyor, biz durduk bunları izliyoruz!
(link)
(link)
Saat 09:00 civarı, akşam yağan yağmurun kanıtı, kuru kalan tabanlar
(link)
Odtü günlerimden kalma tişörtü kesip bandana yaptım kendime, tam yazlık
(link)
ve uzuuuuun bir dönüşten sonra Pendik sahile atıyoruz kendimizi, bacaklar isyanda.
(link)
en sonunda bisiklet de isyan etti, yan yattı sedoşum
(link)
Eve döndüğümde yediklerim, içtiklerim: Bir tabak hamsili pilav, bir tabak kuru fasülye, gece 12de 4 yumurtadan tereyağında omlet, 4 bardak çay, 1litre su, 1.5 litre fanta ...
Bacaklarım sağlam, sadece hafif bir güneş çarpması, genel bir yorgunluk, ve o yorgunluğun turdan aldığım keyfi ile birleşen çakırkeyflik durumu. Bisikletle kalın. :in:
Maltepe Bakireler Tapınağı'ndan çıkıp Sabiha Gökçen - İstanbul Park - Göçbeyli - Ovacık - Teke - Ağva rotasında git-gel 200 km üzerinde yol yaptığımız turumuzdan güzel görüntüleri sizlerle de paylaşayım istedim.
Giderken saat 07:15de çıktık, 14:45de Ağva'daydık, çok rüzgar yedik önden. Ertesi gün 09:30 gibi çıktık 15:30 gibi Pendikteydik. Yol boyunca motorsikletli arkadaşlardan bolca korna desteği, arabalı amcalardan "zor olmuyor mu gençler rampalarda" soruları, "abi onun keyfi orada, bacaklar yandıkça ben keyfe geliyorum" cevapları. Dönüş yolunda da Kudret abiye de rastladık. Buradan tanısak da kendisini yüzyüze görüşmemiştik. Ayaküstü biraz muhabbet ettik.
Gelelim çıkış anına ve bizim yük beygirlerine. İnişlerde biz onlara bindik, rampalarda onlar bize bindi.
Önden arkaya doğru Uğurcan'ın, benim ve de Ahmet'in bisikletleri. Allah, Konnix heybe'den ve de Decathlon'dan razı olsun. Bu fiyatlar olmasa bukadar insan yaz boyu kampa felan çıkmazdı. Ahmet'te ve bende çadırlar Arpenaz, matlar Quechua, uyku tulumları Evolite Alaska -5, heybe Konnix. Bisikletimin( Sedona 721 2011 model) üzerindeki yüklerle toplam ağırlığı 26 kg.
(link)
İstanbul Park
(link)
ve ötesindeki yokuş. 2 tane yol bisikletli abimize de buradan selam olsun.
(link)
(link)
Göçbeyli'ye varamadan turun ilk ve tek lastik sorununu halletmek için durduk. Bu da korsana bağladığım dakikalar
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
26 kilogramın her gramını bacaklarda hissettiren yokuşlardan biri daha ama sıkıntı yok. Adımız Rampalava bikere
(link)
bu yolun sonunda öyle bir iniş var ki ön ve arka frenlere tamamen asıldığım halde bariyerlere kaynak olmama az kalmıştı. Ertesi gün bu yolu o yükle tırmanmak ise yaşam sevincimi elimden aldı
(link)
(link)
(link)
Göksu Nehri
(link)
(link)
ve Karadeniz gözüktü. Ağva'da pidelerimiz yiyip hemen Kilimli Koyu'na doğru yola koyuluyoruz. Koy'a gidebilmek için de çok sağlam rampa çıkmak gerekiyor sonra tekrar iniş.
(link)
Koy'un tepe noktalarından manzaralar
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Tepedeki yapı Kilimli Restoran
(link)
(link)
(link)
Ufak bir tepede kamp atmaya başlıyoruz. Zemin düz, çalılar sık ve deniz tarafından gelen kuzey rüzgarlarını kesiyor.
(link)
Mavi Arpenaz artık benim evim güzel evim.
(link)
Tepedeki restorana da bir uğrayalım dedik, o yorgunluğun üzerine ne gider?
(link)
Tabiki süt!
(link)
Bunlar da trekkingçiler
(link)
Akşam yemeği: Ekmek arası kaşar, salam, domates, gazoz, tatlı olarak da kazandibi.
(link)
(link)
Yemek biter, etraf toplanır, tam ateş yakıp kampateşi çevresinde korku hikayeleri anlatılacakken ilk damlalar atmaya başlar. Şiddetli rüzgar ve yarım saatlik Muson yağmurundan kaçmak için çadırlara sığındık ve Decathlonun sugeçirmezlik garantisinin doğru olması için dua ettik.
(link)
(link)
Orta çadırda ben, solumda Uğurcan, sağımda Ahmet , çadırlar arası muhabbet, whatsappdan foto gönderileri telefondan müzik derken, şaftın iyice kaydığı dakikalar. Saat 21:30 ama hemen uyumak yok beyler derken komple bi sessizlik
(link)
ve sabah saat 07:00
(link)
(link)
Ahmet çadırından çıkarken, "Rise and Shine" derler ya
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Ayakta sabah kahvaltısı
(link)
(link)
Madem erken kalktık, sabah sporu niyetine doğa yürüyüşü yapalım dedik. Trekking rotası kısa, ama kırmızı beyaz çizgilerle işaretlenmiş
(link)
(link)
Yürüyüş esnasında bir de ufak yılan kardeşe rastladım, az kalsın üstüne basıyordum ama kendilerinden fazlaca korktuğum için anında topuk.
(link)
(link)
Ağva tarafı
(link)
(link)
soldan sağa Uğurcan, Ahmet, Murat
(link)
(link)
bunlar durdu bizi izliyor, biz durduk bunları izliyoruz!
(link)
(link)
Saat 09:00 civarı, akşam yağan yağmurun kanıtı, kuru kalan tabanlar
(link)
Odtü günlerimden kalma tişörtü kesip bandana yaptım kendime, tam yazlık
(link)
ve uzuuuuun bir dönüşten sonra Pendik sahile atıyoruz kendimizi, bacaklar isyanda.
(link)
en sonunda bisiklet de isyan etti, yan yattı sedoşum
(link)
Eve döndüğümde yediklerim, içtiklerim: Bir tabak hamsili pilav, bir tabak kuru fasülye, gece 12de 4 yumurtadan tereyağında omlet, 4 bardak çay, 1litre su, 1.5 litre fanta ...
Bacaklarım sağlam, sadece hafif bir güneş çarpması, genel bir yorgunluk, ve o yorgunluğun turdan aldığım keyfi ile birleşen çakırkeyflik durumu. Bisikletle kalın. :in:


