12 Temmuz Kurnaköy-Ballıca

çirkin

Forum Bağımlısı
Kayıt
2 Haziran 2009
Mesaj
842
Tepki
1.364
Şehir
İstanbul
Ve işte gene aynı yerde aynı soruyu soruyoruz. Bu soru artık hayatımızın önemli anlarından biri haline geliverdi. Bu hafta sonu nereye gidiyoruz.? Bisiklet maceram başlamadan önce inanılmaz derecede hiperaktif olan ben hafta sonları söz konusu olduğunda bir koala kadar tembel davranıyordum. Şimdiyse daha pazartesinden hafta sonunu planlamaya başlıyorum. Ben ısrarla Polonezköy yapalım diyorum ama hep araya başka şeyler giriveriyor. Toygar’la konuşurken El Turco’nun Sarıyer tarafına gideceğini söyledi ve katılmamızı önerdi. Davet eden de gençliği ve dinamizmiyle bizlere ilham veren İlhan abiydi. Davet eden İlhan abi olunca davete icabette bir nevi farz haline geliveriyordu. Sabah 07:15 te Kadıköy’de iskelede buluşulacağı bilgisi gelince bir hafta sonunu daha battal ettik dedim kendi kendime. Normalde işe gitmek için 06:45 te uyanırım. Ama hafta sonu normal insanlar için dinlenme zamanı olan o günlerde en geç 05:30 - 06:00 gibi çoktan uyanmış oluyorum. Cumartesi Toygar’la buluşup bisikletlerimize bagaj taktırmaya karar vermiştik. Sabah 10:00 da Pendikte buluşup bisikletçiye gittik. Bajaglarımızı taktırıp yola çıktık. Toygar’ın kızının doğum günü olduğu için fazla kalamayacaktı zaten. Beraber Maltepe ye kadar gider onu orada bırakır Kadıköy’e devam ederim diye düşündüm. Ameliyat olduğumdan beri kan verememiştim. Kızılay’ın gönüllü kan donörlerinden biri olarak Kızılay a gidip hem kan verir hem de bedava çokoprens yerim diye düşündüm. Ama Toygar’ın Pendik’te işi çıkınca onu orada bırakıp Kadıköy’e pedal bastım. Kartal Koçtaş’ın önünde bisiklet yoluna devasa bir inşaat kolonu bırakıp yolu kapamışlar. Fotoğraf makinemin yanımda olmadığına ilk kez bu kadar üzüldüm doğrusu. Fakir olduğum için kameralı telefonum da yoktu. Daha sonraki metrelerde de çim biçen adamların çöpleri ve çimleri bisiklet yoluna doldurduğunu gördüm. İçimden hepsini rahmetle anıp barikat kursaydınız bari diye geçirdim. Biraz yoldan biraz bisiklet yolunun kenarından Kadıköy’e ulaşıp 14.sefer kan verdim. Hemşire hava sıcak olduğu için bisiklet kullanmamamı önerdi. Aklın yolu bir. Bende eve trenle dönecektim zaten. Geçerken Karaköy iskelesinin karşısında İBB nin iletişim noktasını gördüm. İçeri girip gördüklerimi anlattım. Ve şu sonuca vardım ki o kolonu oraya İBB nin kendisi koymuş olmalı. Çünkü iletişim noktasına da bir kalas koymuşlar. Soruları cevaplamaktan aciz konular hakkında herhangi bir bilgisi olmayan adamla aramızda şu diyalog geçti.
-Sahilde yola kocaman bir inşaat kolonu koymuşlar
- nereye beyefendi
- Kartal Koçtaş’ın hemen karşısında bisiklet yoluna, ama tamir bakım filan yok.
- Hmm onu oraya biri koymuştur. (kendi kendine indi ihtimalini eledik hiç değilse)
- Bence de. İBB bu kadar “aptalca” bir şey yapmaz sizce kim koymuş olabilir.
- Bunu biz bilemeyiz efendim
- Kimbilir
- Biz bilmeyiz
- Peki kaldırılacak mı?
- Onu ilçe belediyesine söylemeniz gerek
- Sahil yolu size ait değimli
- Evet
- O halde siz kaldırmalısınız
- Hmm biz bunu nasıl yaparız ki acaba
- Bana mı soruyorsunuz
- Beyefendi biz bunu nasıl yapabiliriz hiçbir fikrim yok
- Sizi buraya neden oturttukları konusunda da benim hiçbir fikrim yok. Bari bundan sonra bir şeyler öğrenin de benden sonra gelecek olan biri çıkarsa cevap verebilin.
- (sıkıntılı,nerden çıktı bu adam ne güzel mesaimi doldurup eve gidecektim bakışları altında )
- iyi günler beyefendi.
-Sayenizde günümün iyi bir tarafı kalmadı.

O hışımla tren istasyonuna daldım. Kurtlar gibi açım. Tarihi gar lokantasına girip 5 TL’ye şahane bir menüyü gövdeye indirdim. Fiyatı ucuz olmasına rağmen yemekler oldukça lezzetliydi. Kaynarca da trenden inip eve pedal basmaya başladım. Eve 4-5 km kala vücudum inanılmaz decerede ısınmaya başladı. Kan vereli neredeyse 3 saat kadar oluyor. Bana ne oluyor derken iyice bitkinleşmeye başladım. Mataramdaki suyla yüzümü kafamı göğsümü ıslatıp biraz da dinlendikten sonra eve pedal bastım. Eve girdiğimde km saatim 64 ü kolumdaki saatte 18:00 gösteriyordu ama ben bitmiştim. Bir şeyler atıştırıp TV nin karşısında yattım. Biraz sonra arkadaşım telefon açıp takım elbise alacağını bizim oradaki alışveriş merkezine geleceğini söyledi. Hanımı o ve ben kendimizi mağazalara attık. Elbiseyi alıp bana döneceğiz fırında soslu tavuk ve bira eşliğinde iki satır muhabbetin belini kıracağız diye plan yaptık ama babanın göbek yatay olarak büyüme eğrisinde olduğundan uygun bir şey bulana kadar saati 23:00 yaptık. Yemek güme gitti bari bir kokoreç patlatıp sefil gecemize renk katalıma karar verdik. Biraları kapıp eve girdiğimizde saat çoktan 24:00 olmuştu. Biraları boğup onları kovalayana kadar 01:00 yatak zamanı etti. Telefonumu 05:00 kurdum ama hafta sonu çal seçeneğini seçmeyince uyandığımda saat çoktan 05:34 olmuştu. O anda evden çıksam bile 07:00 de Kadıköy’de olmam imkansızdı. Yapılacak en mantıklı şeyi yapıp uyku kardeşimle muhabbete devam etme kararı alıyorum.

Saat 10:00. Her yarım saatte bir uyanıp bakıyor tekrar uyuyorum. En son aklıma çizgi film gelince yataktan çıkıp TVnin karşısına kuruluyorum. Avatarın son bölümünü tekrar seyredip keyif çatarken apartmanda düğün olduğunu çalan davullardan anlıyorum. Gerdeğe girecekleri için çok heyecanlı olmalılar çünkü sabahın 11 inde bahçede müzik yayını var. Saat 01:00 e kadar çekyatta çeşitli yatış teknikleri denedikten sonra kendimi dışarı atıyorum. Planım önce 7 km yakındaki Kurnaköy’e oradan da Şile yolu üzerindeki ormanlık arazi içinden Sofular köyüne kadar gitmek. Ama köylüler Kurnaköy’den sonra ormanlık arazi olmadığını söyleyince çark edip kahvede bir soda içip baraj gölü kıyısına iniveriyorum.

http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A001_640x480.jpg
Atamın gözünden baraj gölüne bakış
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A002_640x480.jpg
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A003_640x480.jpg
Göl bir yerde daralmış. Oraya da set çekmişler. İnsanlar yürüyerek karşıya geçiyor ortada balık tutuyor.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A005_640x480.jpg
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A006_640x480.jpg
Su dizlere kadar geliyor. Boy avantajım var ama ıslanmak istemiyorum. Bir fotoğraf alıp yola devam edeceğim bu seferde sürekli pil bitiyor uyarısı geliyor. Yahu sabaha kadar şarj ettik bu mereti ama fotoğraf makinemde benim gibi yaşlanmış galiba.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A007_640x480.jpg
Baraj gölünü soluma alıp rampala Behçet modunda tırmanmaya başlıyorum. Yavaş yavaş 2 km kadar tırmanıp kendimi Ballıca köyü sapağına atıyorum.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A009_640x480.jpg
Yol yılan gibi uzun ve engebeli sonunu tepeden dahi görmek mümkün değil.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A014_640x480.jpg
Gitsem mi gitmesem mi derken git yahu ne olacak deyiveriyor şeytanım. Eh mademki bir kez yola revan olduk gitmemek ayıp olur artık. Ballıca köyünü gösteren sapak 3 km sonra.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A013_640x480.jpg
Yolda çok büyük olmayan 2 rampa var. Yol genelde bozuk. Bir zamanlar asfalt olduğuna dair emareler olmakla beraber asfaltın akıp gitmiş olması kuvvetle muhtemel. Arabaların camına takılan oyuncaklar gibi sallana sallana yolu tamamlıyorum. Rampadan hiç çekinmeyip korkmamakla beraber inişlerden deli gibi korkuyorum. Daha köye 2 km yolum var. Yol orman içinden kıvrıla kıvrıla gidiyor.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A008_640x480.jpg
Köye gelince kahveye gider bir çay içerim diye sağdan –ne alakaysa - devam ediyorum. Etrafta bir çok villa var. Kurnaköy tam bir köy olmasına karşın burası villa cenneti. Ballıca Atlı spor kulübü kafesine doğru tabelaları takip ediyorum. Yanlış bir tarifle kendimi çıkmaz bir sokakta buluveriyorum. Sokakta evin önünde konuşan iki kişiye rastlıyorum. Yol tarifi alırken orada oturan Yalçın DEĞİRMEN beyle tanışıyoruz.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A010_360x480.jpg
Oğlu Ali’nin de bisiklet meraklısı olduğunu İzmir’den Gümüldür’e gittiğini anlatıyor. Oğlunun makine mühendisi olduğunu ve askere gideceğini de öğreniyorum. Bahçesine davet edip soğuk bir su ikram ediyor. Yalçın bey, zarif ve güler yüzlü eşi ve ben bahçede biraz sohbet ediyoruz. Onlara, sizler için rota aradığımı, arkadaşlarımızın hafta sonları gezip internette bunları yayınladığını, rotayı beğenenlerin de daha sonra oraya gittiğini anlatıyorum. Bana Melen çayının geldiği yerde güzel off road parkurları olduğunu istersek orman içinde güzel parkurlar olduğunu anlatıyorlar. Aklıma sevgili Kudu geliyor. Onun Ballıca’nın ilerisine Kurtdoğmuş’a off road’a geldiğini anımsıyorum. O yorgunluktan sonra yemyeşil bir bahçede oturunca insan kalkmak istemiyor ama yolcu yolunda gerek. Yalçın bey’le birbirimize kartlarımızı verdikten sonra yazının linkini yollayacağıma söz verip ayrılıyoruz. Kahveyi bulmaya kararlıyım. Amerika’yı keşfeden Kolomb’un ruh halinde kahveye ulaşıyorum. Kahvedekiler herhalde bir fesuphanallah demişlerdir. Bu köyün insanları hep mi böyle yoksa bana denk gelenler mi bilmem kahveci Ramazan’da aynı Yalçın bey gibi tatlı dilli, muhabbetkar biri.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A012_640x480.jpg
Benim için bir çay alana ikincisi bedava diye dev kampanya yapıp ücretsiz su ikram ediyor. Zamanında kahvecilik yaptığım için bilirim bayramı seyranı olmayan zor meslektir. Ayaküstü iki satır muhabbetin belini kırıveriyoruz. Burada yemek yiyecek yer yok. Ne alınacaksa köyün bakkalında mevcut diyorlar. Ya dışarıdan gelirken yanınıza bir şeyler alacaksınız ya da bakkaldan bir şeyler alacaksınız. Tekrar yola çıkıyorum.
http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A016_640x480.jpg
Dönüş yolunda fazla oyalanmadan hızla rampaları aşıp,yol ayırımına geliyorum. Geldiğim yol yerine kestirmeyi tercih edip direkt Formula 1 yoluna doğru 2 km tertemiz asfaltta yokuş aşağı bırakıyorum kendimi. Oradan yavaşça eve doğru tırmanıp, bizim oralardaki vaha niteliğindeki alışveriş merkezine uğrayıp, fakirhanemin ihtiyaçlarını alıp eve kendimi atıyorum. http://i707.photobucket.com/albums/ww75/cirkin_2009/12%20TEMMUZ%20KURNAKOY-BALLICA/A018_640x480.jpg

Toplam Km 44,14
Maksimum hız 45,5
Ortalama Hız 16,8
Pedal süresi 2 saat 40 dakika
Toplam tur Süresi 4 saat 15 dakika


Sürç-ü lisan ettikse affola..
 
Scudo

çirkin

Forum Bağımlısı
Kayıt
2 Haziran 2009
Mesaj
842
Tepki
1.364
Şehir
İstanbul
Cumartesine ait fotoğraf olmadığı için kusuruma bakmayın lütfen. En kısa sürede telafi ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: TOYGAR YONTGAN

cedrick41

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Ağustos 2008
Mesaj
1.168
Tepki
1.390
Şehir
izmit-merkez
üstat benim bisiklet yolumada mercedes dikmişler hemde iki tane yanlarınada iki kalas bağlamışlar kayıp nesilden:D
sende tek kolon var idere et ya biz ne yapalım dimi:)
 

TOYGAR YONTGAN

Forum Demirbaşı
Kayıt
25 Mayıs 2009
Mesaj
458
Tepki
745
Şehir
MALTEPE
eeeeeeh sinir oldun dimi,15 gün kaldı izne ayarla kendini uyanamadım falan yok.Unutma''tur uzun hayat kısa''
 

çirkin

Forum Bağımlısı
Kayıt
2 Haziran 2009
Mesaj
842
Tepki
1.364
Şehir
İstanbul
@cedrick41

Vallahi hocam evrimin bu kadar yavaş işliyor oluşu can sıkıcı tabi. Şimdilik yapacak birşey yok.Biz kendi yolumuzda devam edeceğiz onlarında bir gün anlamasını bekleyerek.

Toygar baba,

Vallahi uyanamadım yahu. Yoksa İlhan abinin davetini kaçırmak ne mümkün
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
789
paylasim icin tesekkurler. guzel yerler oralari, benzer turu biz de yaptik. ballica'daki cayci ve ciragiyla da hos sohbetler etmistik. aynen sizin gibi.
 

çirkin

Forum Bağımlısı
Kayıt
2 Haziran 2009
Mesaj
842
Tepki
1.364
Şehir
İstanbul
@el turco

yazınızı okudum. güzel bir tur olmuş yine.