"Elime biraz para geçer geçmez, yeni kitaplar alırım.
Geriye kalan olursa, onunla da yiyecek ve içecek"
...demiş Erasmus. Bizdeki versiyonu da şu olsa gerek:
Elime biraz para geçer geçmez, bisiklete yeni parçalar alırım.
Geriye kalan olursa, onu bisikletle gezmeye ayırırım.
Yiyecek içecek içinse sponsor bulurum...
İşte böyle bir yaşam felsefesinin bir parçası olarak Ege Üniversitesi'ndeki dostlarımızın büyük emek harcayıp düzenlediği 1. Ege Üniversitesi Bisiklet Şenliği için rotamızı İzmir'e çevirdik. 15 Mayıs gecesi finalden çıkar çıkmaz tüm stresi atıp hazırlıklar sonrasında otobüse atladık ve sabaha İzmir Terminali'nde bulduk kendimizi.
Değerli eşyalarımızı bisikletlerimizin ortasına aldık terminalde. Yani oradaki insanlar tarafından değerli olabileceğini düşündüğümüz çantalarımızı. Halbuki en değerlileri savunma için feda edilmişti. Bizans da en büyük yatırımı surlarına yapmamış mıydı?
http://i154.photobucket.com/albums/s273/erkuty/IMG_1151.jpg
Trakya'lı arkadaşlarımızı görüyoruz. Hemen onların bisikletleri hazırlamalarına yardım ediyoruz.
http://i154.photobucket.com/albums/s273/erkuty/IMG_1150.jpg
Bisikletleri hazırladıktan sonra kenara dizip kahvaltı yapıyoruz.
http://i154.photobucket.com/albums/s273/erkuty/IMG_1153-1.jpg
Bir süre sonra Adana'dan Enes ve Orhan da aramıza katılıyor. Taaa Erzincan'dan çıkıp gelen Serkan da gelince ilk ekip tamamlanıyor. Bizi Otogar'dan alıp Ege Üniversitesi'ne götürecek EBİT ekibi de gelince yola çıkıyoruz, soluğu EBİT'in odasında alıyoruz.
http://i154.photobucket.com/albums/s273/erkuty/IMG_1161.jpg
Burada, yukarıda Derya'nın verdiği fotoğraflarda görüldüğü üzere çok güzel bir şekilde karşılanıyoruz. Hazırlanmış olan paketlerin içine Powerade(!!)lerimizi de koyup kamp alanına geçiyoruz. Kampları kurup üstümüzü değiştiriyoruz. Sonrasında Ege Üniversitesi'ndeki şenliklere katılıyoruz. Su savaşının olacağını duyuyoruz ve tüm elektronik eşyaları kampta bırakıyoruz, dolayısıyla bu arada fotoğraf alamadım. Gerçekten de yürüyüş sırasında ıslanıyoruz ve ıslatılıyoruz. Eğlenceli geçen şenlik gösterileri sonrasında üniversite içinde bazen bisiklet sürüyor, bazen de kampta sohbet ediyoruz. Bu sırada sürekli Powerade tükettiğimiz için kendi aramızda yaptığımız bisiklet gezilerinde ortalamalar tavan yapıyor, sürekli sprinte çıkanlar oluyor, tümsekleri atlamadan geçen kalmıyordu.
Bi hayli kendimizi yorduktan sonra, akşam EBİT'in kamp alanına hazırladığı Sinevizyon gösterisi için ekran karşısına geçiyoruz. Önce uzunca bir downhill DVD'si izliyoruz. Sonrasında etkileyici bir başarı öyküsünün sahnelendiği "The Flying Sportsman"i izliyoruz.
http://i154.photobucket.com/albums/s273/erkuty/IMG_1156.jpg
Sonra güzel bir uyku çekiyoruz. Ertesi gün yeni gelecek arkadaşlarımızla birlikte Ahmetli'ye gideceğiz.
Festivalden akılda kalanlar... Top 3
1. Powerade Çılgınlığı
Sponsor içeceğimiz Powerade idi. İlk gün sabah sadece iki adet verilmişti bize, biz de festival sonuna kadar bunlarla idare edeceğimizi sanıp dikkatli bir şekilde sakladık. Ama gelin görün ki kolilerce powerade varmış ve zulalar her geçen saat açılmaya başlanmıştı. Sonra işin powerade'i, şey pardon suyu çıkmaya başladı.
Menüler bir yönden hep birbirine benziyordu:
- Makarna yanında powerade
- Sandviç ve powerade
- Şinitzel ve powerade
- Kahvaltıda sıcak powerade
- Matarada powerade
- Camelbak'de powerade...
Tüm bunlar normal karşılanabilir. Ama tek tükettiği içecek powerade olan arkadaşlarımız vardı. Onlar için muhakkak zararlı olmuştur. Olay o denli abartılmıştı ki, su olmadığı için ve powerade sınırsız olduğu için powerade'e yeni kullanım alanları açılmıştı:
- Powerade ile zincir temizlemek
- Elleri powerade ile yıkamak
- Çayı powerade ile demlemek
- Meyveleri daha canlı olması için powerade'de bekletip sonra yemek
- İç lastiğe patlak önleyici yerine powerade sıkmak
- Yolcunun arkasından powerade dökmek...
Sinirlendiğimiz biri olduğunda küfür etmek yerine ona powerade dediğimizde kavga çıkar olmuştu. O derece negatif birşeydi artık bizim için.
Nerde çokluk orda yokluk(!) dedikleri bu olsa gerek. Su yoktu. Bir bardak soğuk suyu 20 powerade'e değişebilirdim herhalde çoğu zamanda. bunun bilinci ile belkahve inişinde Öznur'un arabadan doldurup verdiği soğuk suyu millete dağıttım...
2. Tekno-Kamp
Hayatımda bu kadar teknolojik bir kamp görmedim, göreceğimi de zannetmem. Herşey çok iyi düşünülmüştü. Elektrik getirilmesinin en büyük avantajı telefonların şarj edilmesi olmuştu.
- Dev projeksiyon cihazı, dev perde, laptop eşliğinde dvd gösterisi
- Çadır girişlerine kadar uzanan elektrik imkanı
- 7/24 sıcak su imkanlı duş, soyunma odası ve WC
- Akşam aydınlatma sistemi
- Tüm yemekler hazır
- Çadırlar bile hazır
Gelin görün ki film izlerken 3. saatte kafamı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Yıldızları görünceye kadar kendimi yurtta film izliyormuş gibi hissediyordum. Meğerse kamptaymışım. Keşke kampta olduğumu daha fazla hissedebilseymiştim diyorum kendime. Matlara uzanıp gece karanlığında yıldızları izleyerek muhabbet etmek çok daha güzel olmaz mıydı?
3. Mr. Çift Sıra (Özgür)
İzmir sokaklarında halk tarafından sürekli zafer işareti yaptığı sanılan, ama bizim çift sıra ile gitmemiz gerektiğini ifade eden Özgür'ü tüm grup "İki" diye çağırır olmuştu. Grubun çift sıra ile güvenli bir şekilde gitmesini hayat felsefesi olarak belirlemiş gibiydi. Bianchi'si ile gerçekten de en özgür hareket eden o idi, istediği zaman öne geçebiliyor, basabiliyordu. İçindeki özgürlük hissi zirvede olan katılımcıları tutsak haline getirip çift sıra ile gitmeye zorlayarak tüm grubun beğenisini(!) kazanmıştı. Öyle ki, hiç kimsenin birbirini geçmesine izin vermiyor, üçüncü bir sıra oluşturmanız durumunda size meşhur bakışını atıyordu. O bakışı görünce zaten tırsıp geri yerinize geçmek durumunda kalıyorsunuz. Bu sınırlama sonucu gruptan çıkmayı, konakta kafama göre gezmeyi, 8 saatte gittiğimiz yolu 3 saatte gidebilmeyi, çift sıra değil 15li sıra yapmayı, kısaca "özgür" olamayı çok istedim ama, olamadım. Bisiklet ruhuna tamamen aykırı olan bu durum yüzünden çok moralim bozuldu, sıkıldım. Geziler sırasında hapishanede gibiydim. Grup başka nasıl yönetilebilirdi bilmiyorum ama, bunlar benim yaşadıklarım.
Her ne olursa olsun güvenliğimizi sağladığın için teşekkürler Özgür. Seni seviyoruz.
Bu mükemmel şenliği düzenleyen EBİT'e teşekkürlerimle...