delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 673
- Tepki
- 2.701
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
10 Haziran 2009
(link)
Kutsal rotayı 2009 yazında da geçmeden olmazdı. Hava bütün yaz olduğu gibi o gün de kötüydü. Ama yüksek irtifada sert rüzgardan dolayı sis yoktu, hatta güneş vardı. Bir ara sıcaklık 5 dereceye düştü, içinde olduğum bulutlar daha da yoğumuş olmalı ki dolu yağmaya başladı. yarım saat sonra da yağmur ve fırtınadan çıkıp kurumaya başlamıştım bile. Yol henüz açılmadığından belli noktalarda kürtükler(kıştan kalan kar yığınları) vardı, onları yürüyerek geçtim. Biraz ileride bu kürtükleri açmaya gelen ekiple karşılaştım zaten.
Yol tam dağın sırtından iniş çıkışlarla ilerlediğinden manzara dehşetti ve kuzeydeki karadeniz iklimi ile güneydeki doğu anadolu iklimi arasında gidip geldim. Acısu-Maçka yolundan yani larhan deresinden epeydir geçmemiştim, orayı da hatırlamak için iyi bir fırsat oldu. Tabii bunca güzellik millete yar edilmeyeceğinden yine para hırsıyla gözü dönmüş gruplar yapacaklarını yapmışlar. Doğal bir hazine olan Larhan deresine baraj yapmaya başlamışlar bile. Suya karıştırdıkları çimento ile de derede ve çiftiklerde balık bırakmamışlar. Yolu genişletirken, barajın kendisinde ve bağlantı tünellerinde büyük bir ağaç katliamı yapılmış, yapılıyor. Bir yandaki vadi varlığıyla gurur duyduğumuz, milli parkımız, hazinemiz Altındere vadisi. Larhanın günahı Sümela kilisesine sahip olmaması. O yüzden çamur ve beton yığınına dönmek zorunda. Üzerinde baraj yapılan dere de öyle ırmak falan boyutunda suya sahip değil, bildiğiniz dere boyutunda mütevazi bir su. Neyse fotoğraflara geçelim;
Zigana tüneli girişi, hava güzel görünüyor ama patlamak üzere.
Yönüm dağlar, tepedeki kürtükler beni bekliyor.
tırmanma tam anlamıyla başladı, rüzgar uçuruyor, yağmur yağıyor diyemem direk bulutun içindeyim zira.
bisikleti taşımam gerekiyor. temmuz ayında karla boğuşmak çok eğlenceli.
yol karın altında kaybolmuş.
sürecek yer yok.
tırmanış bir süre devam ediyor. sadece rüzgarın, nefesimin ve adımlarımın sesi var.
Devasa bulutlar dağın yamaçlarını yalayarak geliyorlar.
sanki baraj taşıyor. Sudan veya yükseklikten korkuyorsanız tam yerindesiniz. Fotoğraflar görüntüdeki ihtişamı anlatmakta çok zavallı kalıyor.
Aniden çıkan güneş altında kuruma zamanı. Aşağısı karışık ama.
2400 metre civarları, daha tırmanışımız var. Yol bu irtifada sürekli inip çıkarak 30 km daha gidecek.
Zaman duruyor burada. Kuzeyden gelen deli bulutlar dağı aşıp güneyin kuru havasıyla karşılaşında eriyip kayboluyorlar. Gözünüzün önünde çılgın bir okyanus gibi dağı aşan kapkara bulutlar kayboluveriyor. Deli bir rüzgar var tabii burada. İsimsiz bir yerde değilim; burası Kurtboğazı. Çok oyalanmadan sıvışmakta fayda var.
yine bir kürtük, kar yumuşamış.
iklime yenilmiş bir levha.
Burası "Tek Dükkan". sahibi 90'lık ihtiyar çocukluğumun taşa kazınmış hatıralarından.
Yolu açmaya gelen ekip yeni geçmiş. Geçtiğim kürtükleri açacaklar. çamur da bol bazı yerlerde.
Arkada dev bir kayalık olan Ayeser tepesi. Her sene şenlikler yapılır burada.
Yol bıçak sırtında ilerliyor. İki tarafımda derin vadi. Biri ıslak, soğuk ve bitkiyle kaplı, diğeri kurak, sıcak ve çıplak. bulutun içinde olduğumdan ikisini de görünmez olmuş. Ama sağımdan gelen bulutun solumda eriyip bittiğini görebiliyorum.
işte bir buluttan arta kalanlar. Burası İstavri(Uğurtaşı) vadisi.
Zirve çizgisinden güney yamaca kayıyor yol. Görüş açılıyor.
Kulat boğazına inmek üzereyim. Çocukluğumun yazlarının geçtiği yerlerdeyim. Bu tepeleri gözüm kapalı dolaşırım. Hem ağlıyorum hem pedallıyorum. Bol bol kan ter ve gözyaşı var.
Ufakken kamyona takılmaya buralara gelirdik. Saatlerce bir kamyonun gelmesini bekler sonra fırlayıp arkasına asılırdık. Yavaşladığı bir yerde atlayana kadar da kadar da heyecanlı bir yolculuk yapardık. Yavaşladığı yer bir dere geçişi ise uyanık olup suya atlamamak lazımdı tabii.
Murat dağı zirvesi. 6 günlük kampımda bisikletle çıktım oraya da ama bugün zamanım yok. Yolum çok uzun.
Kulatı ve yaylamızı ardımda bırakıp Camiboğazına doğru yola çıkıyorum. Akşama kadar eve dönmem lazım.
Maden boğazı aşağıda, Korom vadisi sağımdaki vadi. Bir turizm rehberinde buraları için "End of the World" diyordu, yani "dünyanın sonu". Uzaklardan gelen gezginin dünyasının sonu ama benimkinin başlangıcı buralar.
Yol kıvrıla kıvrıla tepenin üstünde ilerliyor. Yoğun bulut kütleleri peşimi bırakmıyor. İçlerine girip girip çıkıyorum.
Kışın rüzgarın karı yığdığı noktalardan biri. Artık içten içe yumuşamış eriyor.
Bir masaldan fırlamış vadi.
kaç vites?
Larhan deresinin yaylaları başladı. Yeniyayla, Parti, Soğanerem, Acısu vs. vs.
Taşkesen, 2880 metre ile yakınlardaki en yüksek nokta.
Hemen altında Mandagözü yaylası.
"Mal" çoktan çıkmış yaylaya.
Adını hatırlayamadığım ufak yaylalar. Çoğunlukla boş evler.
Larhan (Acısu) vadisindeki tek evden oluşan mezralardan biri.
Yüzlerce dereden biri. Çok sevimli görünüyor ama çok hiddetli bir suyu var.
Yolun manzarası çok güzel. Rakım hızla azalıyor, hava ısınıyor.
salata gibi memleket. açlık bastırıyor tabii, tüm gün bisküvi vb yemişim.
Yolun son mutlu kıvrımları. Yayla sınırı bitip köy ve ardından şehir gelmeye başladıkça içim sıkılıyor.
yalnız bir dere arkadaşları çamlarla.
yalnız bir ev, arkadaşı dereyle.
etrafta sarı kafalı bir çocuk olabilir. İyice bakalım.
Zirvelerden vadideki Larhan deresine katılan derelerin en uzun ve güzellerinden biri.
mutlu kavuşma. eğim kendisini akan suyun siddetinde belli ediyor.
Ve barajın bağlantı tünelleri başlıyor.
kayalıklar yolun geçmesini istemiyor gibi.
Dozerler iş başında. Düzeltilemeyecek bir hata için çalışıyorlar.
Gizli derelerden bir tanesi yakalanıyor bana.
Vadideki yatırım başarısı net görünüyor.
yüzlerce ağaç kayaların altında kalıp yokolmuş.
bu dereleri son görüşümüz. bize yok olarak yardım edecekler.
Büyük bir mağarası olan dev kayalık tepe. Ufakken çok severdim yayla kamyonunun sırtında buradan geçmeyi.
(link)
Kutsal rotayı 2009 yazında da geçmeden olmazdı. Hava bütün yaz olduğu gibi o gün de kötüydü. Ama yüksek irtifada sert rüzgardan dolayı sis yoktu, hatta güneş vardı. Bir ara sıcaklık 5 dereceye düştü, içinde olduğum bulutlar daha da yoğumuş olmalı ki dolu yağmaya başladı. yarım saat sonra da yağmur ve fırtınadan çıkıp kurumaya başlamıştım bile. Yol henüz açılmadığından belli noktalarda kürtükler(kıştan kalan kar yığınları) vardı, onları yürüyerek geçtim. Biraz ileride bu kürtükleri açmaya gelen ekiple karşılaştım zaten.
Yol tam dağın sırtından iniş çıkışlarla ilerlediğinden manzara dehşetti ve kuzeydeki karadeniz iklimi ile güneydeki doğu anadolu iklimi arasında gidip geldim. Acısu-Maçka yolundan yani larhan deresinden epeydir geçmemiştim, orayı da hatırlamak için iyi bir fırsat oldu. Tabii bunca güzellik millete yar edilmeyeceğinden yine para hırsıyla gözü dönmüş gruplar yapacaklarını yapmışlar. Doğal bir hazine olan Larhan deresine baraj yapmaya başlamışlar bile. Suya karıştırdıkları çimento ile de derede ve çiftiklerde balık bırakmamışlar. Yolu genişletirken, barajın kendisinde ve bağlantı tünellerinde büyük bir ağaç katliamı yapılmış, yapılıyor. Bir yandaki vadi varlığıyla gurur duyduğumuz, milli parkımız, hazinemiz Altındere vadisi. Larhanın günahı Sümela kilisesine sahip olmaması. O yüzden çamur ve beton yığınına dönmek zorunda. Üzerinde baraj yapılan dere de öyle ırmak falan boyutunda suya sahip değil, bildiğiniz dere boyutunda mütevazi bir su. Neyse fotoğraflara geçelim;
Zigana tüneli girişi, hava güzel görünüyor ama patlamak üzere.
Yönüm dağlar, tepedeki kürtükler beni bekliyor.
tırmanma tam anlamıyla başladı, rüzgar uçuruyor, yağmur yağıyor diyemem direk bulutun içindeyim zira.
bisikleti taşımam gerekiyor. temmuz ayında karla boğuşmak çok eğlenceli.
yol karın altında kaybolmuş.
sürecek yer yok.
tırmanış bir süre devam ediyor. sadece rüzgarın, nefesimin ve adımlarımın sesi var.
Devasa bulutlar dağın yamaçlarını yalayarak geliyorlar.
sanki baraj taşıyor. Sudan veya yükseklikten korkuyorsanız tam yerindesiniz. Fotoğraflar görüntüdeki ihtişamı anlatmakta çok zavallı kalıyor.
Aniden çıkan güneş altında kuruma zamanı. Aşağısı karışık ama.
2400 metre civarları, daha tırmanışımız var. Yol bu irtifada sürekli inip çıkarak 30 km daha gidecek.
Zaman duruyor burada. Kuzeyden gelen deli bulutlar dağı aşıp güneyin kuru havasıyla karşılaşında eriyip kayboluyorlar. Gözünüzün önünde çılgın bir okyanus gibi dağı aşan kapkara bulutlar kayboluveriyor. Deli bir rüzgar var tabii burada. İsimsiz bir yerde değilim; burası Kurtboğazı. Çok oyalanmadan sıvışmakta fayda var.
yine bir kürtük, kar yumuşamış.
iklime yenilmiş bir levha.
Burası "Tek Dükkan". sahibi 90'lık ihtiyar çocukluğumun taşa kazınmış hatıralarından.
Yolu açmaya gelen ekip yeni geçmiş. Geçtiğim kürtükleri açacaklar. çamur da bol bazı yerlerde.
Arkada dev bir kayalık olan Ayeser tepesi. Her sene şenlikler yapılır burada.
Yol bıçak sırtında ilerliyor. İki tarafımda derin vadi. Biri ıslak, soğuk ve bitkiyle kaplı, diğeri kurak, sıcak ve çıplak. bulutun içinde olduğumdan ikisini de görünmez olmuş. Ama sağımdan gelen bulutun solumda eriyip bittiğini görebiliyorum.
işte bir buluttan arta kalanlar. Burası İstavri(Uğurtaşı) vadisi.
Zirve çizgisinden güney yamaca kayıyor yol. Görüş açılıyor.
Kulat boğazına inmek üzereyim. Çocukluğumun yazlarının geçtiği yerlerdeyim. Bu tepeleri gözüm kapalı dolaşırım. Hem ağlıyorum hem pedallıyorum. Bol bol kan ter ve gözyaşı var.
Ufakken kamyona takılmaya buralara gelirdik. Saatlerce bir kamyonun gelmesini bekler sonra fırlayıp arkasına asılırdık. Yavaşladığı bir yerde atlayana kadar da kadar da heyecanlı bir yolculuk yapardık. Yavaşladığı yer bir dere geçişi ise uyanık olup suya atlamamak lazımdı tabii.
Murat dağı zirvesi. 6 günlük kampımda bisikletle çıktım oraya da ama bugün zamanım yok. Yolum çok uzun.
Kulatı ve yaylamızı ardımda bırakıp Camiboğazına doğru yola çıkıyorum. Akşama kadar eve dönmem lazım.
Maden boğazı aşağıda, Korom vadisi sağımdaki vadi. Bir turizm rehberinde buraları için "End of the World" diyordu, yani "dünyanın sonu". Uzaklardan gelen gezginin dünyasının sonu ama benimkinin başlangıcı buralar.
Yol kıvrıla kıvrıla tepenin üstünde ilerliyor. Yoğun bulut kütleleri peşimi bırakmıyor. İçlerine girip girip çıkıyorum.
Kışın rüzgarın karı yığdığı noktalardan biri. Artık içten içe yumuşamış eriyor.
Bir masaldan fırlamış vadi.
kaç vites?
Larhan deresinin yaylaları başladı. Yeniyayla, Parti, Soğanerem, Acısu vs. vs.
Taşkesen, 2880 metre ile yakınlardaki en yüksek nokta.
Hemen altında Mandagözü yaylası.
"Mal" çoktan çıkmış yaylaya.
Adını hatırlayamadığım ufak yaylalar. Çoğunlukla boş evler.
Larhan (Acısu) vadisindeki tek evden oluşan mezralardan biri.
Yüzlerce dereden biri. Çok sevimli görünüyor ama çok hiddetli bir suyu var.
Yolun manzarası çok güzel. Rakım hızla azalıyor, hava ısınıyor.
salata gibi memleket. açlık bastırıyor tabii, tüm gün bisküvi vb yemişim.
Yolun son mutlu kıvrımları. Yayla sınırı bitip köy ve ardından şehir gelmeye başladıkça içim sıkılıyor.
yalnız bir dere arkadaşları çamlarla.
yalnız bir ev, arkadaşı dereyle.
etrafta sarı kafalı bir çocuk olabilir. İyice bakalım.
Zirvelerden vadideki Larhan deresine katılan derelerin en uzun ve güzellerinden biri.
mutlu kavuşma. eğim kendisini akan suyun siddetinde belli ediyor.
Ve barajın bağlantı tünelleri başlıyor.
kayalıklar yolun geçmesini istemiyor gibi.
Dozerler iş başında. Düzeltilemeyecek bir hata için çalışıyorlar.
Gizli derelerden bir tanesi yakalanıyor bana.
Vadideki yatırım başarısı net görünüyor.
yüzlerce ağaç kayaların altında kalıp yokolmuş.
bu dereleri son görüşümüz. bize yok olarak yardım edecekler.
Büyük bir mağarası olan dev kayalık tepe. Ufakken çok severdim yayla kamyonunun sırtında buradan geçmeyi.
Dosyalar
-
90,3 KB Okunma: 0
-
111,7 KB Okunma: 0
-
75,4 KB Okunma: 0
-
246,3 KB Okunma: 0
Son düzenleme: