Hakan Eşme
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 27 Şubat 2008
- Mesaj
- 1.725
- Tepki
- 5.778
- Yaş
- 58
- Şehir
- Keşan
- İsim
- Hakan EŞME
- Başlangıç
- 1989—90
- Bisiklet
- Geotech
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
Selamlar,
Herşey sıradan bir öğle ziyareti için Kamil ağbiye gitmekle başladı.
Gökyüzü tüm maviliğini bize sunarken, rüzgar da bu maviliği sessizce seyrediyordu.
Kendi aramızda kullandığımız bir deyimle "Hava adeta ağlıyordu"
"Dervişin fikri neyse zikri de oymuş" derler. Çayımızı Haluk'ta içeriz diye bakıştık, Kamil ağbiyle ki nam-ı diğer "Dazer Baba"
Gözlerimiz bir öğleden sonrası turu için anlaştığında karşıdan gelmekte olan yeni bisikletçilerimizden Recep ile karşılaştık. "Gidiyoruz, gelir misin?" dedik.
"Hasta randevularımı bir kontrol edeyim, gelmeye çalışırım" diye yanıtladı kısa sorumuzu. Biraz kuşku doluyduk. "Gelir miydi acaba?"
Haluk'un işyerine vardığımızda ilk işimiz "ağlayan havayı" göstermek oldu. Haluk çok konuşmadı. Dilinden dökülenler şöyleydi: "Saat kaçta çıkarız?"
Takım toplanıyordu. Eczane sahibi Ahmet Murat da yine hoş bir tesadüf kapının önünden geçiyordu, bizi görünce durdu ve "Eczacılar bugün ağlıyor; hiç olmazsa biz ağlatmayalım bu havayı" diyerek katılacağını beyan etti.
"Öyleyse biz de gezimizi Eczacılara destek için yapıyoruz" dedik.
Tüm bunlar dakikalar içinde oluyor ve saat 13.30'da buluşmak üzere Haluk'un işyerinden ayrılıyorduk.
Büroya geldiğimde Mehmet'e bakıverdim uzun uzun. Anladı. "Ağbi sende birşey var, ne diyeceksin, de hemen, meraklandırma" dedi. "Hadi gidiyoruz, acil bir iş yoksa toparlan" dedim. O sırada Ümit söze girdi: "o bence gidemez..."
"Giderdi-gidemezdi" lafı uzamaya başlamıştı ki, Ümit, "gidiyorsan eğer kıyafetlerin için seni eve ben bırakacam" diyerek sözü bağladı.
Kısa süre sonra eve varmıştık ve lastiklerin havalarını kontrol ediyorduk.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx2vXwojI/AAAAAAAAkdk/JccIk5BNVZY/Image00001.jpg
Otogar yanından geçerken davullu zurnalı bir "Asker Uğurlaması" yapılıyordu. "En Büyük Asker Bizim Asker" nidaları eşliğinde.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx35UeTCI/AAAAAAAAkds/Tlzuy8-Q4lM/Image00002.jpg
Buluşma yerine Mehmet'le birlikte giderken arkama baktığımda Mehmet'i göremedim. Cep telefonum çaldı, Mehmet arıyordu. "Ağbi, ben 'pantalon kazasına' uğradım, dönüyorum." Başlamadan biten bir öykünün kahramanı mı olmak istiyordu. O dönmeden ben geri dönüp yanına geldim. "Hiçbirşey gözükmüyor!, bir çaresini buluruz, ileride bir konfeksiyon mağazası var, bir pantalon ayarlarız" dedim.
Yeniden düştük yola. Karşıdan bir araba üzerime geliyor ve eliyle durmamı işaret ediyordu. Arabayı tanıyamadım, durdum. İçerideki ise tanıdıktı. Sonbaharda birlikte turladığımız, ama son zamanlarda işlerinden dolayı gezilere katılamayan Gökmen... "Ağbi 100 kilo oldum..." dedi. "Dur bakalım bu daha başı, sen pedallamazsan, daha ne kilolar görecen" dedim. "Arkadaşlar bizi bekliyor, istersen onları bir uğurla" diyerek onu buluşma yerine gönderdim.
Buluşma yerinde Recep'i görünce de sevindik. Kuşkulu bir "gelirim" lafının kesin bir "geldim"e dönmesi bizleri mutlu etmeye yetmişti.
Vee Gökmen, Kravatlı takımlı bir kostümle bizi yollara yolcu etti.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx5ZWBp0I/AAAAAAAAkd4/1Mw8-dF48SU/Image00003.jpg
Uğurlamadan önce de hepimizi toplu olarak fotoğraf çekti.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx64uz-PI/AAAAAAAAkeA/vxRpKgF06kE/Image00004.jpg
(Soldan sağa: Mehmet Şeker, Recep Pekcan, Hakan Eşme, Haluk Akalın, Ahmet Murat Gürer ve Kamil Tabak)
Ve sonra fotoğraf makinasını alıp bu kez katılanları tek tek fotoğrafladım. Benim siluetime de Kamil ağbi dokundu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx787pWdI/AAAAAAAAkeI/CT1CjmuIRg8/Image00005.jpg
(Kamil Tabak)
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx9dIUzYI/AAAAAAAAkeQ/WM1JUEYKX9s/Image00006.jpg
(Recep Pekcan)
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx-d3udyI/AAAAAAAAkeY/gnWm5G_3I1E/Image00007.jpg
(Haluk Akalın)
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx_nua6vI/AAAAAAAAkeg/evDaFVLGRak/Image00008.jpg
(Ahmet Murat Gürer)
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyDL_aGbI/AAAAAAAAke4/H8Jk7cLMOtw/Image00011.jpg
(Mehmet Şeker)
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyA61pFOI/AAAAAAAAkeo/SksZWVVOOKY/Image00009.jpg
(Hakan Eşme)
Keşan Dörtyoldan çıkıverdik bir çırpıda. Her yan egzost dumanlı araba kaynıyordu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyCFyYm8I/AAAAAAAAkew/jAo10R4EVsc/Image00010.jpg
Hedefimiz Paşayiğit Beldesi yakınlarındaki Kavakdere Göleti idi; bunun için Keşan-Uzunköprü karayoluna çıkmıştık.
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyHKArhGI/AAAAAAAAkfQ/aA1S3z_Ihy8/Image00014.jpg
Sonbahar ve Aralık ayı itibariyle resmi olarak kış aylarındaki yemyeşil buğday tarlaları bize şimdiden baharı müjdeliyordu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyJNIc-1I/AAAAAAAAkfg/1TlonXLKi2I/Image00016.jpg
Yol boyunda kısa bir soluk anı.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyKVYPrEI/AAAAAAAAkfo/eQVoCkzkzBk/Image00017.jpg
Yemyeşil buğdaylar ne kadar hoş fon oluşturuyordu.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyMsabp1I/AAAAAAAAkf4/tqG9wUxj_Kk/Image00019.jpg
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyNzSJvXI/AAAAAAAAkgA/64dhAvQBSU8/Image00020.jpg
Kapısında "Gece Gündüz Açıktır / 40 Ton" yazan hizmet dışı bir kantar binasına selamımızı bıraktık.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyPrD8rfI/AAAAAAAAkgQ/7353Nr-V6qk/Image00022.jpg
Kavakdere Göletine saptığımızda bulutların ve güneşin tangosu da olanca hızıyla sürüyordu. Tüm gezi boyunca bir çok farklı figürler ile biz de yüreklerimizle katılacaktık bu tangoya.
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyRk39fcI/AAAAAAAAkgg/8OfyA0qkv-4/Image00024.jpg
İnişe geçiyorduk, önümüzde tüm yalnızlığıyla bir ağaç...
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkySvoXk8I/AAAAAAAAkgo/jV98SCGsAU4/Image00025.jpg
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyTmNZaqI/AAAAAAAAkgw/1xPDc6JEbMs/Image00026.jpg
Asfaltı bırakıp bisikletlerin kendini daha özgür bulduğu, kendi alanlarına girmiştik. Sadece bisikletler değil bizler de seviniyorduk.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyU3TuSBI/AAAAAAAAkg4/KfpetVkz6jY/Image00027.jpg
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyahOkCFI/AAAAAAAAkhY/CQtMA2Y8gB4/Image00031.jpg
Kavakdere Göletine bir solukta indiğimizde Recep "işi tatlıya bağlayalım" diyerek Bitter Çikolata paketini açıverdi ve herkese "nasibi" ölçüsünde dağıttı. "Nasip Ölçüsünün" biriminin ne olduğunu hala bulamadık. Araştırıyoruz...
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkydhhSrUI/AAAAAAAAkho/AjmHb4EPaJQ/Image00033.jpg
(DEVAM EDİYOR)
Herşey sıradan bir öğle ziyareti için Kamil ağbiye gitmekle başladı.
Gökyüzü tüm maviliğini bize sunarken, rüzgar da bu maviliği sessizce seyrediyordu.
Kendi aramızda kullandığımız bir deyimle "Hava adeta ağlıyordu"
"Dervişin fikri neyse zikri de oymuş" derler. Çayımızı Haluk'ta içeriz diye bakıştık, Kamil ağbiyle ki nam-ı diğer "Dazer Baba"
Gözlerimiz bir öğleden sonrası turu için anlaştığında karşıdan gelmekte olan yeni bisikletçilerimizden Recep ile karşılaştık. "Gidiyoruz, gelir misin?" dedik.
"Hasta randevularımı bir kontrol edeyim, gelmeye çalışırım" diye yanıtladı kısa sorumuzu. Biraz kuşku doluyduk. "Gelir miydi acaba?"
Haluk'un işyerine vardığımızda ilk işimiz "ağlayan havayı" göstermek oldu. Haluk çok konuşmadı. Dilinden dökülenler şöyleydi: "Saat kaçta çıkarız?"
Takım toplanıyordu. Eczane sahibi Ahmet Murat da yine hoş bir tesadüf kapının önünden geçiyordu, bizi görünce durdu ve "Eczacılar bugün ağlıyor; hiç olmazsa biz ağlatmayalım bu havayı" diyerek katılacağını beyan etti.
"Öyleyse biz de gezimizi Eczacılara destek için yapıyoruz" dedik.
Tüm bunlar dakikalar içinde oluyor ve saat 13.30'da buluşmak üzere Haluk'un işyerinden ayrılıyorduk.
Büroya geldiğimde Mehmet'e bakıverdim uzun uzun. Anladı. "Ağbi sende birşey var, ne diyeceksin, de hemen, meraklandırma" dedi. "Hadi gidiyoruz, acil bir iş yoksa toparlan" dedim. O sırada Ümit söze girdi: "o bence gidemez..."
"Giderdi-gidemezdi" lafı uzamaya başlamıştı ki, Ümit, "gidiyorsan eğer kıyafetlerin için seni eve ben bırakacam" diyerek sözü bağladı.
Kısa süre sonra eve varmıştık ve lastiklerin havalarını kontrol ediyorduk.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx2vXwojI/AAAAAAAAkdk/JccIk5BNVZY/Image00001.jpg
Otogar yanından geçerken davullu zurnalı bir "Asker Uğurlaması" yapılıyordu. "En Büyük Asker Bizim Asker" nidaları eşliğinde.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx35UeTCI/AAAAAAAAkds/Tlzuy8-Q4lM/Image00002.jpg
Buluşma yerine Mehmet'le birlikte giderken arkama baktığımda Mehmet'i göremedim. Cep telefonum çaldı, Mehmet arıyordu. "Ağbi, ben 'pantalon kazasına' uğradım, dönüyorum." Başlamadan biten bir öykünün kahramanı mı olmak istiyordu. O dönmeden ben geri dönüp yanına geldim. "Hiçbirşey gözükmüyor!, bir çaresini buluruz, ileride bir konfeksiyon mağazası var, bir pantalon ayarlarız" dedim.
Yeniden düştük yola. Karşıdan bir araba üzerime geliyor ve eliyle durmamı işaret ediyordu. Arabayı tanıyamadım, durdum. İçerideki ise tanıdıktı. Sonbaharda birlikte turladığımız, ama son zamanlarda işlerinden dolayı gezilere katılamayan Gökmen... "Ağbi 100 kilo oldum..." dedi. "Dur bakalım bu daha başı, sen pedallamazsan, daha ne kilolar görecen" dedim. "Arkadaşlar bizi bekliyor, istersen onları bir uğurla" diyerek onu buluşma yerine gönderdim.
Buluşma yerinde Recep'i görünce de sevindik. Kuşkulu bir "gelirim" lafının kesin bir "geldim"e dönmesi bizleri mutlu etmeye yetmişti.
Vee Gökmen, Kravatlı takımlı bir kostümle bizi yollara yolcu etti.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx5ZWBp0I/AAAAAAAAkd4/1Mw8-dF48SU/Image00003.jpg
Uğurlamadan önce de hepimizi toplu olarak fotoğraf çekti.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx64uz-PI/AAAAAAAAkeA/vxRpKgF06kE/Image00004.jpg
(Soldan sağa: Mehmet Şeker, Recep Pekcan, Hakan Eşme, Haluk Akalın, Ahmet Murat Gürer ve Kamil Tabak)
Ve sonra fotoğraf makinasını alıp bu kez katılanları tek tek fotoğrafladım. Benim siluetime de Kamil ağbi dokundu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx787pWdI/AAAAAAAAkeI/CT1CjmuIRg8/Image00005.jpg
(Kamil Tabak)
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx9dIUzYI/AAAAAAAAkeQ/WM1JUEYKX9s/Image00006.jpg
(Recep Pekcan)
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx-d3udyI/AAAAAAAAkeY/gnWm5G_3I1E/Image00007.jpg
(Haluk Akalın)
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/Sxkx_nua6vI/AAAAAAAAkeg/evDaFVLGRak/Image00008.jpg
(Ahmet Murat Gürer)
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyDL_aGbI/AAAAAAAAke4/H8Jk7cLMOtw/Image00011.jpg
(Mehmet Şeker)
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyA61pFOI/AAAAAAAAkeo/SksZWVVOOKY/Image00009.jpg
(Hakan Eşme)
Keşan Dörtyoldan çıkıverdik bir çırpıda. Her yan egzost dumanlı araba kaynıyordu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyCFyYm8I/AAAAAAAAkew/jAo10R4EVsc/Image00010.jpg
Hedefimiz Paşayiğit Beldesi yakınlarındaki Kavakdere Göleti idi; bunun için Keşan-Uzunköprü karayoluna çıkmıştık.
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyHKArhGI/AAAAAAAAkfQ/aA1S3z_Ihy8/Image00014.jpg
Sonbahar ve Aralık ayı itibariyle resmi olarak kış aylarındaki yemyeşil buğday tarlaları bize şimdiden baharı müjdeliyordu.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyJNIc-1I/AAAAAAAAkfg/1TlonXLKi2I/Image00016.jpg
Yol boyunda kısa bir soluk anı.
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyKVYPrEI/AAAAAAAAkfo/eQVoCkzkzBk/Image00017.jpg
Yemyeşil buğdaylar ne kadar hoş fon oluşturuyordu.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyMsabp1I/AAAAAAAAkf4/tqG9wUxj_Kk/Image00019.jpg
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyNzSJvXI/AAAAAAAAkgA/64dhAvQBSU8/Image00020.jpg
Kapısında "Gece Gündüz Açıktır / 40 Ton" yazan hizmet dışı bir kantar binasına selamımızı bıraktık.
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyPrD8rfI/AAAAAAAAkgQ/7353Nr-V6qk/Image00022.jpg
Kavakdere Göletine saptığımızda bulutların ve güneşin tangosu da olanca hızıyla sürüyordu. Tüm gezi boyunca bir çok farklı figürler ile biz de yüreklerimizle katılacaktık bu tangoya.
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyRk39fcI/AAAAAAAAkgg/8OfyA0qkv-4/Image00024.jpg
İnişe geçiyorduk, önümüzde tüm yalnızlığıyla bir ağaç...
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkySvoXk8I/AAAAAAAAkgo/jV98SCGsAU4/Image00025.jpg
http://lh5.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyTmNZaqI/AAAAAAAAkgw/1xPDc6JEbMs/Image00026.jpg
Asfaltı bırakıp bisikletlerin kendini daha özgür bulduğu, kendi alanlarına girmiştik. Sadece bisikletler değil bizler de seviniyorduk.
http://lh3.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyU3TuSBI/AAAAAAAAkg4/KfpetVkz6jY/Image00027.jpg
http://lh4.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkyahOkCFI/AAAAAAAAkhY/CQtMA2Y8gB4/Image00031.jpg
Kavakdere Göletine bir solukta indiğimizde Recep "işi tatlıya bağlayalım" diyerek Bitter Çikolata paketini açıverdi ve herkese "nasibi" ölçüsünde dağıttı. "Nasip Ölçüsünün" biriminin ne olduğunu hala bulamadık. Araştırıyoruz...
http://lh6.ggpht.com/_8vsqWKLwVqQ/SxkydhhSrUI/AAAAAAAAkho/AjmHb4EPaJQ/Image00033.jpg
(DEVAM EDİYOR)