Abdullah.R
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 8 Temmuz 2013
- Mesaj
- 565
- Tepki
- 958
- Yaş
- 62
- Şehir
- Büyükçekmece & Anamur
- İsim
- Abdullah Ramazanoğlu
- Başlangıç
- 1973—74
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
Tatil ile turu birleştirerek iki etapta tamamladım.
1. Etap: İstanbul-Kayseri-Mersin-Anamur
14 gün pedal, 2 gün tatil (Kayseri), toplam 1484 km
Etap arası Anamur'da 16 gün tatil. (toplam 233 km)
2. Etap: Anamur-Fethiye-İzmir-İstanbul
15 gün pedal, toplam 1389 km
Toplam tur özeti: 29 gün pedal, 18 gün tatil, toplam 47 günde 3106 km
1. ve 2. etapları ayrı post edeceğim. En sona da teknik anlamda "iyi ki"lerim, "keşke"lerim, bir dahaki turum için kendime tavsiyelerim, fikir/bilgi arayışlarım, sorularım vs. olacak.
Öğle 12:30 civarı siteden yola çıktım. Şenay hanım arkamdan su döktü - eh artık kaza belaya karşı sigorta da yaptırdık. Vira Bismillah. Yola çıktıktan 8 km sonra foto çekmek aklıma geldi. Bir hafta önce lastikleri ve odometreyi sıfırlamıştım. Yola çıkışta odometre=211 km idi. 28mm yerine 35mm enli lastikleri yeni taktım. Çamurluğa sürtüyor bazen. Sirkeci-Kadıköy vapurunda ön çamurluk ayarını yaptım.
Akşama kardeşimin Kartal'daki evine vardım.
1. günün (19 Ağustos) özeti: Trip=83.4 km, Odometre=294 km
Kartal'da saat 13:00 civarı yola çıkmadan evvel kardeşim resmimi çekti. Sapanca gölü kıyısında kamp alanı tavsiyesi almıştım. Akşama kadar kamp alanına varmak zorundayım. İzmit'te gölgeler iyice uzamaya başladı. Saat 21:30'da Sapanca Seka Kamping'e ulaştım. Gece foto çekmedim.
2. günün (20 Ağustos) özeti: Trip=102.2 km, Odometre=396 km
Sapanca Seka kamp. Sabah erkenden toplandım. Kampta evvelki gece iki bisikletliyle tanıştım. Birinin ismi Zafer, İ.Ü. tıp öğrencisi. Diğerini not almamışım. İktisat okuyordu galiba. Ankara'ya arka yan yollardan Nallıhan üzerinden gidip, oradan Ürgüp'te başka bir grupla birleşerek Karaman'a devam edeceklermiş. Karaman'da grup ikiye bölünüp bir kısmı İstanbul'a geri pedallarken diğeri Manavgat üzerinden Antalya'ya gideceklermiş. Yola çıkmadan evvel bir Zapanca Hatirazi...
Bolu dağı başlıyor. Fotoda ne kadar masum görünüyor değil mi? Geceyi geçirmek için Abant sapağından birkaç km sonra Hayrettin Tokadi türbesi tavsiye edilmişti. Gölgeler uzamaya başladı daha bolu dağını geçeceğim. Akşama oraya varmam imkansız. Nitekim zirveye yakın gece bastırdı. Yolu göremiyorum. Yürüyerek zirveye çıktım. Tokadi türbesine giden yol da tam dağ başı. Kurt mu çıkar, ayı mı, domuz mu belli değil. Neyse hiç biri çıkmadı da sağ salim gece vakti türbeye vardım. Bana türbenin aş evi ve misafirhanesi var demişlerdi. Ayrıca mesire yeriymiş ve çadır yerleri varmış. Misafirhane yok, çadıra da izin vermediler. Çadırı dış otoparkta kurdum.
3. günün (21 Ağustos) özeti: Trip=131.7 km, Odo=528 km
Ertesi sabah türbe/mesire karışımı tesisin girişinin otoparktan görünümü. Bugün yok yere saatler kaybettim burada. Bagaj lastiklerim kayıp. Ara ara hiç bir yerde yok. En sonunda otoparkın uzak köşelerinde buldum. Bisikletin üzerinde kalmışlar, bisikleti oraya buraya gezdirirken alakasız yerlere düşmüşler. Bundan sonra hiç bir şeyi "öylesine" bir yere koymayacağım. Mutlaka ya çanta içine girecek, ya vücuduma veya bisiklete tam monte edilmiş olacak. Saat 7:30'da yola hazırdım, bagaj lastikleri yüzünden 10:40'da yola çıktım. Gerede Yayla Kamping diye bir yerin tavsiyesini almıştım ama Gerede'ye vardığımda hava kararmak üzereydi. Kamp alanının 30 km daha ileride olduğunu söylediler. Tavsiye edilen stop noktalarına varacağım diye iki gündür gece yarısı pedal çevirmekten bıktım artık. Bu gün de öyle olmasın diye Gerede merkezde Kervan Otel'de kaldım. Hem çamaşırlarım birikmişti, onları da çöp kovasında yıkadım. Sabaha hepsi kurumuş. Kurumasa da ne gam. Arkaya asarım, yolda kururlar.
4. günün (22 Ağustos) özeti; Trip=69.9 km, Odo=598 km
5. gün sabah 10:30 Gerede'den yola çıktım. Akyarma Geçidi'nde Trip=36.3 km, saat=14:10
Bu geçitten inerken ilkin 111km/s yaptım. Bisiklet yüklerle birlikte gülle gibi iniyor yokuş aşağı. Derken ikinci ve daha dik bir iniş başladı. Daha inişe başlarken 100 km/s geçtim. Bıraksam 130-140 nereye kadar hızlanacağı belli değil. Bırakırdım da, ama kötü bir yan rüzgar başladı. Hem şiddetli, hem kesintili. Bisikleti sağ bandın sağ yarısında tutmaya çalışıyorum, hızım 100 küsür ve anca tutunabiliyorum. Yan rüzgar hep soldan vurup vurup kesiliyor. Beklenmedik bir anda bir de sağdan vursa, o hızda bisikleti devirebilir. Rüzgara güvenemedim, frenlemeye başladım.
Not: Sadece acemiler gereksiz risk alır. Demek ki bu işte acemiymişim. Bundan sonra gerekmedikçe 80'i geçmemeye karar verdim.
Ankara'ya yaklaştık iyice. Gece Ankara'da Gökhan Ak misafir etti. O da bisikletçi, ben onun yanında amatörüm. Geçen Cuma imsaktan sonra sabah namazını Ankara'da kılıp yola çıkmış, Cuma namazını Konya'da kılmış. 8.5 saatte 266 km, iyi mi?
5. günün (23 Ağustos) özeti; Trip=134.9 km, Odo=733 km
6. gün öğle vakti Ankara GTİ (benim eski şirket) arkadaşları ziyaret ettim. Cumartesi ama bizim takım full orada... Soldan sağa Murat Ağagündüz, ben, Bülent Gölgeli, Ersel Kılıç.
Soldan sağa Gökhan Ak, ben, Murat Ağagündüz
24 Ağustos (6.gün) saat 14:15 GTİ/Ankara'dan yola çıktım. İlk planım Kırıkkale üzerinden Kırşehir idi, ama Gökhan Bala üzerinden giden tali yolu tavsiye etti. Trafik yok, daha emniyetli. Ben de öyle yaptım. 6. gün akşamı Bala Polis Merkezi bahçesinde çadır kurdum. Polisler çok samimi ama yine de foto çektirmek istemediler.
6. günün (24 Ağustos) özeti: Trip=84.5 km, Odo=817 km
7. gün (25 Ağustos) kayda değer foto çekmemişim. Saat 9:00'da Bala Emniyet Amirliğinden yola çıktım, saat 20:00'de Kırşehir otogarımda kamp attım. Söğütlerin altına çadır kuracaktım ama otogar zabıtası içeride de kalabileceğimi söyledi, ben de çadırla hiç uğraşmadım. Otogarın bir köşesinde battaniyeyi çekip uyudum.
7.günün (25 Ağustos) özeti: Trip=128.4 km, Odo=946 km
Yukarıdaki foto ise 8.güne (26 Ağustos) ait. Bugün 6:30'da Kırşehir otogardan yola çıktım. Mucur'da kahvaltı molası. Çallıgedik geçidine 12:30'da vardım. Bu fotoyu 14:25'de çektim. Akşam olmadan rahatça dayımlara ulaşabileceğimi düşünüyordum ama yine olmadı. Kayseri merkezden dayımı arayıp yol tarifi aldım. Yazlık ev merkezden 10 km ileride, Erciyes eteklerinde Hisarcık yaylasında. Dik yokuş tırman tırman bitmiyor. Yarı yolda bir de lastik patladı (İstanbul'dan beri ilk defa). Bisikleti elde götürmeye başladım. Sonuçta yine akşama doğru dayımlara vardım.
8. günün (26 Ağustos) özeti: Trip=145.2 km, Odo=1091 km
Kahvaltıdan sonra bisiklete bakınca ön lastiğin de inmiş olduğunu gördüm. Buraya kadar patlamayan lastik, burada çift patlak. Bisiklet hakkında biraz bilgi vereyim. 1990 model Raleigh Randonneur. İngiltere'den gelirken getirmiştim. O sırada Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi. Reynolds 531 hafif çelik kadro ve maşa, tur geometrisi, Shimano Deore set, Mavic jantlar, Brooks kösele uzun yol selesi, Blackburn yüklükler, vs. Kullanılan parçalar türünün en iyileri. Biraz yaşlı ama olsun, iyi iş çıkarıyor. Soldaki ön lastik, sağdaki arka lastik. Yola çıktığımda ikisi de yeniydi ama 1100km.de arka lastiğin su kanalları silinmiş, yarı yarıya kabak olmuş. Bu çok anormal. Lastikler Rubena Hooks patlamaya dirençli kaliteli şeyler. En az 5, hatta 10 bin km dayanmasını beklerdim. Tamam bisiklet yüklenince halter gibi (50 kg. civarı) ve yükün çoğu arka lastikte ama yine de bu kadar çabuk kabaklaşmasına bozuldum biraz. Patlakları tamir ettikten sonra dış lastikleri takarken ön-arka yer değiştirerek taktım. 9. ve 10. günler (27 ve 28 Ağustos) Kayseri'de dayımlarda kaldım. 11. gün (29 Ağustos) foto çekmemişim. Saat 10:45'de dayımın yazlığından çıktım, bisikletin bazı kaynak işleri vardı, sanayide o işlerin peşinde koştum biraz. Kayseri sanayiden 13:30 civarı yola çıktım. Akşam Yeşilhisar'da (Çelik Otel) kaldım.
11. günün (29 Ağustos) özeti: Trip=84.2 km, Odo=1175 km
Yukarıdaki foto ise 12. güne (30 Ağu) ait: Saat 9:15 Yeşilhisar'dan start. Araplı Geçidine 10:35'de vardım. Niğde içine girmeden pas geçtim. Cumayı Niğde otogar camiinde kıldım. Kolsuz Geçidine 18:25'te vardım. Çaykavak Geçidine 19:10'da vardım. Hava kararmak üzere ama bundan sonrası Ulukışla'ya kadar sürekli iniş. Ulukışla'da gecelemeyi düşünüyordum ama, Ulukışla yol üstü değil. Benim hedefim Pozantı üzerinden Mersin. Ulukışla ise ters yönde 5 km kadar içeride. Ertesi sabah o 5 km.yi geri gelmem lazım. Öyle yapmadım, direkt Pozantı yönünde ilerlemeye başladım. Nasıl olsa yolda çadır kurabileceğim bir yer bulurum. Nitekim saat 20:00 civarı (gece) Pozantı'ya 35 km kala Hasangazi mevkiinde Doruk Petrol'de misafir ettiler. Çadırı benzinliği bahçesinde biraz gözden ırak bir yere kurdum. Fotodakiler soldan sağa ben, Hacı, Osman (işletme sahibi), Abdullah.
12. günün (30 Ağustos) özeti: Trip=123.8 km, Odo=1299 km
13. gün (31 Ağu) sabahı. Bulut. Abdullah ilgileniyor daha çok. Bulut'un eşi 2 gün evvel anayolda ezilmiş. Çok üzgün. Biraz ilgilenince morali düzeldi. Peşimden ayrılmadı hiç. Aykkabılarımı, çadır malzemelerini vs alıp saklıyor. Çadırı toplayamıyorum. Baktık olacak gibi değil, Abdullah onu oyalarken ben toplandım. Ben yengemin verdiği poaçaları çıkardım, Abdullah da çay demledi, kahvaltı yaptık. Saat 7:00'de yola çıktım. Uzun yolda sulu meyveler çok yeniyor. Ön çantalarda 4 tane 1.5 lt.lik dondurma kutum var, üzüm, şeftali, kavun ile dolup dolup boşalıyor. (Kavunları aldığım yerde kesip dilimliyorum). Her neyse Çiftehan girişinde sabahın köründe meyve satan teyzeden durup şeftali almadığıma sonradan pişman oldum. Meyveler suyunu çekti nitekim. O saatte henüz tüm meyve tezgahları kapalı. Pozantı'ya yaklaşırken 5 kiloluk PET damacanalarda şalgam, portakal suları satan yerler gördüm. Eh, Adana'ya çeyrek kala uyduruk portakal suyu değildir bunlar. Mantıken taze sıkma portakal suyu olması lazım değil mi? Pozantı'da bu amcadan 5 lt. limonata aldım. Damacanayı çantaya sığdırabilmek için boş dondurma kutularını iç içe koydum. Neticede benim ev yapımı halis limonata diye aldığım şey en adisinden boyalı şekerli su çıktı. Daha sonra öğrendim ki, şalgam da, portakal suyu da, hepsi öyleymiş. İçilecek gibi değil ama güneşte yandıkça suyla karıştırarak toplam 1 lt. kadar içtim yine de. Gerisini Tekir yaylasında bir teyzeye verdim. Alan memnun veren memnun.
Tarsus'a 63 km kala
Kandilsırtı Geçidine (1370m) saat 12:10'da vardım. Mersin'e vardığımda akşam olmuştu. Şehir içi çadır kurmak zor. Mersin çıkışında kampingler olduğunu biliyorum. O yüzden biraz pedala abanarak iyice gece bastırmadan Mersin'i pas geçmeye çalıştım. Nafile. Mersin içinde gece bastırdı. Allah'tan şehir içindeyim, cadde ışıklarının yardımıyla Mezitli'ye 20:30'da vardım. Bu arada Mersin'de trafik ve bilhassa halk otobüslerinin sürüşü berbat. İstanbul'u aratmıyor. Mezitli sahilde çok uzun bir kumsal var. Rastgele bir yere çadırı kurdum. Günlerden sonra ilk defa dalga hışırtılarıyla uyuyacağım! Ağzım kulaklarımda.) Plajda duşlar kapalı ve çok yorgunum, o yüzden gece denize girmedim.
13. günün (31 Ağustos) özeti: Trip=163.7 km, Odo=1463km)
14.gün (1 Eyl) güneş doğarken Mezitli kumsaldan bir görüntü. Burada çok sayıda Suriyeli var. Sabaha doğru saat 3-4 civarı bir grup sahile geldi. Bağıra çağıra eğleniyorlar, kızılderili dansı gibi bir şeyler yapıyorlar, hepsi de zil zurna sarhoş. Bunlşar Suriye'nin mutlu azınlığı anlaşılan. Her neyse, 14. gün sabah deniz, kahvaltı vs. derken saat 11:00'de yola çıktım. Yolda bir alışveriş merkezinin parkında görevlilerden foto çekmelerini rica ettim. Akdeniz şeridinde hava acaip sıcak ve rutubetli. Buna benim "sentetik giysi" takıntım da eklenince, terleme sorununu çözemedim. Üzerimdeki penye t-shirt sanki bir kova su boca etmiş gibi. Oysa yağmuru içeri geçirmeyen, fakat teri alıp dışarı atan ve cildi sürekli kuru tutan sentetik giysiler var. Eldiven ve pantolonda da sıkıntı var. O konuya daha sonra değinirim. Bugün akşam 19:00 civarı Kapızlı'da İl Özel İdaresi Kampinge vardım. Kamp kapanmış (15 Haz. - 1 Eyl) arası açık) ama beni bir gecelik misafir ettiler.
14. günün (1 Eylül) özeti: Trip=63.5 km, Odo=1526 km
Ertesi sabah (15. gün - 2 Eyl) Kapızlı kamptan bir görüntü. Hem kampa vardığım gece yüzdüm, hemde ertesi sabah yüzdüm. Bundan sonra da hep böyle yaptım zaten. Sabah deniz, gün boyu pedal, gece yine deniz. Çamaşırları kullanılmamış bir çöp kovasında yıkadım, ama bu sefer iç anadoludaki gibi sabaha kurumadı. Rutubet... Sabah 8:45'de Kapızlı'dan yola çıktım. Geceyi Aydıncık'ta geçirdim. Genelde Akdeniz'in iklimini de, doğasını da, insanını da severim, ama Aydıncık'tan itibaren batıya doğru insanları daha çok sevdim. Aydıncık Poyraz Restaurant'a civardaki kamp alanlarını sordum, onlar da burada kalabileceğimi, para da almadıklarını söylediler. Saat 20:00 ve müşteri çok azdı. Kumsal ise boştu. Ben de restaurant ile kumsal arasındaki bir çardağa çadırı kurdum.
15. günün (2 Eylül) özeti: Trip=102.7 km, Odo=1629 km
Ertesi sabah (16. gün / 3 Eylül) Aydıncık'tan yola çıkarken restaurant yöneticisi Murat beyin çektiği foto. Annesi ve -sanırım- kız kardeşiyle birlikte işletiyorlar burayı. Çok tatlı ve iyi insanlar. Yola çıkış saati 8:30 Yol boyunca dağ taş bunlarla dolu. İsmi "frenk yemişi". Dondurma kutularından birini doldurdum. Sakın çıplak elle tutmayın. Ben o hatayı yaptım, 2 gün boyunca yüzlerce mikroskopik dikenler battı ellerime. Aydıncık çıkışında Soğuksu var. Fotoyu tersten çektim (yol Aydıncığa geri gidiyor). Burada bir dere küçük bir koya dökülüyor. Koy küçük olduğundan derenin soğuk suyu deniz suyunu domine ediyor. Yüzeyden itibaren 1 karış soğuk ve çok az tuzlu su. Onun altı hamam suyu. Derenin çıkışına bir de havuz kazmışlar, ortaları 5 m.yi geçiyor. İstanbul'da soğuk ve az tuzlu su ilgi çekmez ama orada cayır cayır güneş altında, hamam gibi ve tuzlu deniz suyunun norm olduğu bir yerde o soğuk su öyle iyi oluyor ki... Denize girdim, duş niyetine de tatlı su havuzunda yüzdüm. Yola devam.
Dere ağzındaki yapay havuzun farklı açıdan görüntüsü.
Aydıncık-Anamur arasında tepelerin birinde bir gruba çektirdiğim foto. Penye t-shirt işlevini tamamen kaybetti neredeyse. Giyer giymez vıcık vıcık üstüme yapışıyor. Ben de şekilde görüldüğü gibi arkaya asarak kurutuyorum. Anamur'a 9 km kala Pullu-II kamp alanı. Tabelada "açık" yazıyor ama kamp girişi metruk ve bakımsız. Keşif için biraz içeri girdim ama baktım ki patika yollar çatallanarak yokuş aşağı iniyor, gerisin geriye döndüm. Burası denizden 50+ m yüksekte bir yer. kamp girişinden denize doğru iniş var, bir de bunun geri dönüşü var, o yüzden sahile kadar inmedim. Anamur'a 8 km kala Pullu-I kamping. Kamp girişi orta halli 2. sınıf bir kamp alanını andırıyor. İçeride keşif yapmak için girmek istedim, karşılığında kimlik istediler, bekçinin tutumu da saygısızca ve lakayıt idi. Fiyatı da yüksek (kendi çadırınla 25, onların çadırını kullanırsan 37.5 gecelik) İçeri girmeden pas geçtim. Sonuçta sevmedim burayı.
Anamur'a 7 km kala, Mamure Kalesi'nin hemen yanında "Paradies" kamping. İçlerinde en bakımlısı bu. İşletmecisi de mantıklı bir kadına benziyor. Fiyatı da Pullu-I ile aynı. Bir de bunun 50 m ötesinde Dragon Camping var, nasıl olduysa orayı atlamışım. Günler sonra yürüyerek kumsaldan keşif yaparken rastladım. Hem işletmecileri iyi insanlar, ailece işletiyorlar, hem bakımlı, temiz, yeşil ve huzurlu, hem de en ucuzu. Çadır yeri gecelik 15, ben elektrik kullanmadığım için bana 10 teklif ettiler ve Anamur Home, sweet home... Saat 18:30 Anamur'daki evin girişinde çektirdiğim finish resmi. Sweet mweet dediğime bakmayın. Ev tamtakır, anahtar teslim alındığı haliyle duruyor. Allah'tan elektrik ve su var, salon hariç ampuller de takılı. Ev içinde kamp hayatı yaşayacağım.
16 günün (3 Eylül) özeti: Trip=66.7 km, Odo=1696 km
İstanbul-Anamur gidiş özeti: 14 gün pedal, 2 gün tatil, toplam 1484 km (yola ilk çıkarken odometre=211 km idi) Bunu en tepeye post etmiştim ama çıkmamış. Tekrar post ediyorum. Biraz sıralama hatası oldu ama elimden bir şey gelmiyor. Yol öncesi tam teçhizat test sürüşünden bir resim. Bisiklet: 1990 model Raleigh Randonnerur (vaktinde Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi), komple Shimano (Deore) set, kadro ve maşa Reynolds 531 çelik, Mavic jantlar (700), Brooks kösele sele, Blackburn rack, 3x6 vites. Tasarım hatası diyebileceğim bir yanı var, en küçük ayna 28 diş, en büyük ruble yine 28 diş yani en düşük vites 28/28. Bu oran 26" jantta bile yetersizken 700mm jantta hiç yetmiyor.
Ön çantalar: En dipte birinde tamir kutusu (1 kg.lık beyaz peynir kutusunda), diğerinde kişisel bakım malzemeleri, traş mak., pil, tlf, traş şarj adaptörleri vs. 1.5 lt.lik bir dondurma kutusunda. Ağırlık çeksin diye bunları ön çantaların dibine koydum. Ön çantaların gerisi %100 yiyeceklere tahsis edilmiş durumda. Sağlı sollu ikişer tane 1.5 lt.lik dondurma kutusuna üzüm, şeftali, kavun, incir gibi ezilebilen yaş meyve koyuyorum, arta kalan yere de konserveler, galeta, kutulu yiyecekler (peynirler, rus salatası, vs.) ve elma gibi sert meyveler.
Arka çantalar: Geri kalan her şey. Giyecekler (1/3'ünü Anamur'dan İstanbul'a kargoyla geri postaladım), yedek parçalar, çay/şeker/elektrikli plastik cezve, plastik süt şişesinde deterjan, sabun+lif, diş fırça+mucunu, Sin-Kov, güneş kremi, kafa lambası, koli bandı vs. (Bir ara bunların tam listesini çıkarıp neyin eksik neyin fazla geldiğini yazsam iyi olacak.)
Ayrıca çadır, uyku tulumu ve mat. (Uyku tulumu ve mat Anamur'daki evdeydi. O yüzden giderken yanıma bir battaniye ve plaj sergisi aldım, Anamur'a varınca bunları fazlalık giysilerle beraber İstanbul'a geri kargoladım, yerlerine uyku tulumu ve matı aldım.)
1. Etap: İstanbul-Kayseri-Mersin-Anamur
14 gün pedal, 2 gün tatil (Kayseri), toplam 1484 km
Etap arası Anamur'da 16 gün tatil. (toplam 233 km)
2. Etap: Anamur-Fethiye-İzmir-İstanbul
15 gün pedal, toplam 1389 km
Toplam tur özeti: 29 gün pedal, 18 gün tatil, toplam 47 günde 3106 km
1. ve 2. etapları ayrı post edeceğim. En sona da teknik anlamda "iyi ki"lerim, "keşke"lerim, bir dahaki turum için kendime tavsiyelerim, fikir/bilgi arayışlarım, sorularım vs. olacak.
Öğle 12:30 civarı siteden yola çıktım. Şenay hanım arkamdan su döktü - eh artık kaza belaya karşı sigorta da yaptırdık. Vira Bismillah. Yola çıktıktan 8 km sonra foto çekmek aklıma geldi. Bir hafta önce lastikleri ve odometreyi sıfırlamıştım. Yola çıkışta odometre=211 km idi. 28mm yerine 35mm enli lastikleri yeni taktım. Çamurluğa sürtüyor bazen. Sirkeci-Kadıköy vapurunda ön çamurluk ayarını yaptım.
Akşama kardeşimin Kartal'daki evine vardım.
1. günün (19 Ağustos) özeti: Trip=83.4 km, Odometre=294 km
Kartal'da saat 13:00 civarı yola çıkmadan evvel kardeşim resmimi çekti. Sapanca gölü kıyısında kamp alanı tavsiyesi almıştım. Akşama kadar kamp alanına varmak zorundayım. İzmit'te gölgeler iyice uzamaya başladı. Saat 21:30'da Sapanca Seka Kamping'e ulaştım. Gece foto çekmedim.
2. günün (20 Ağustos) özeti: Trip=102.2 km, Odometre=396 km
Sapanca Seka kamp. Sabah erkenden toplandım. Kampta evvelki gece iki bisikletliyle tanıştım. Birinin ismi Zafer, İ.Ü. tıp öğrencisi. Diğerini not almamışım. İktisat okuyordu galiba. Ankara'ya arka yan yollardan Nallıhan üzerinden gidip, oradan Ürgüp'te başka bir grupla birleşerek Karaman'a devam edeceklermiş. Karaman'da grup ikiye bölünüp bir kısmı İstanbul'a geri pedallarken diğeri Manavgat üzerinden Antalya'ya gideceklermiş. Yola çıkmadan evvel bir Zapanca Hatirazi...
Bolu dağı başlıyor. Fotoda ne kadar masum görünüyor değil mi? Geceyi geçirmek için Abant sapağından birkaç km sonra Hayrettin Tokadi türbesi tavsiye edilmişti. Gölgeler uzamaya başladı daha bolu dağını geçeceğim. Akşama oraya varmam imkansız. Nitekim zirveye yakın gece bastırdı. Yolu göremiyorum. Yürüyerek zirveye çıktım. Tokadi türbesine giden yol da tam dağ başı. Kurt mu çıkar, ayı mı, domuz mu belli değil. Neyse hiç biri çıkmadı da sağ salim gece vakti türbeye vardım. Bana türbenin aş evi ve misafirhanesi var demişlerdi. Ayrıca mesire yeriymiş ve çadır yerleri varmış. Misafirhane yok, çadıra da izin vermediler. Çadırı dış otoparkta kurdum.
3. günün (21 Ağustos) özeti: Trip=131.7 km, Odo=528 km
Ertesi sabah türbe/mesire karışımı tesisin girişinin otoparktan görünümü. Bugün yok yere saatler kaybettim burada. Bagaj lastiklerim kayıp. Ara ara hiç bir yerde yok. En sonunda otoparkın uzak köşelerinde buldum. Bisikletin üzerinde kalmışlar, bisikleti oraya buraya gezdirirken alakasız yerlere düşmüşler. Bundan sonra hiç bir şeyi "öylesine" bir yere koymayacağım. Mutlaka ya çanta içine girecek, ya vücuduma veya bisiklete tam monte edilmiş olacak. Saat 7:30'da yola hazırdım, bagaj lastikleri yüzünden 10:40'da yola çıktım. Gerede Yayla Kamping diye bir yerin tavsiyesini almıştım ama Gerede'ye vardığımda hava kararmak üzereydi. Kamp alanının 30 km daha ileride olduğunu söylediler. Tavsiye edilen stop noktalarına varacağım diye iki gündür gece yarısı pedal çevirmekten bıktım artık. Bu gün de öyle olmasın diye Gerede merkezde Kervan Otel'de kaldım. Hem çamaşırlarım birikmişti, onları da çöp kovasında yıkadım. Sabaha hepsi kurumuş. Kurumasa da ne gam. Arkaya asarım, yolda kururlar.
4. günün (22 Ağustos) özeti; Trip=69.9 km, Odo=598 km
5. gün sabah 10:30 Gerede'den yola çıktım. Akyarma Geçidi'nde Trip=36.3 km, saat=14:10
Bu geçitten inerken ilkin 111km/s yaptım. Bisiklet yüklerle birlikte gülle gibi iniyor yokuş aşağı. Derken ikinci ve daha dik bir iniş başladı. Daha inişe başlarken 100 km/s geçtim. Bıraksam 130-140 nereye kadar hızlanacağı belli değil. Bırakırdım da, ama kötü bir yan rüzgar başladı. Hem şiddetli, hem kesintili. Bisikleti sağ bandın sağ yarısında tutmaya çalışıyorum, hızım 100 küsür ve anca tutunabiliyorum. Yan rüzgar hep soldan vurup vurup kesiliyor. Beklenmedik bir anda bir de sağdan vursa, o hızda bisikleti devirebilir. Rüzgara güvenemedim, frenlemeye başladım.
Not: Sadece acemiler gereksiz risk alır. Demek ki bu işte acemiymişim. Bundan sonra gerekmedikçe 80'i geçmemeye karar verdim.
Ankara'ya yaklaştık iyice. Gece Ankara'da Gökhan Ak misafir etti. O da bisikletçi, ben onun yanında amatörüm. Geçen Cuma imsaktan sonra sabah namazını Ankara'da kılıp yola çıkmış, Cuma namazını Konya'da kılmış. 8.5 saatte 266 km, iyi mi?
5. günün (23 Ağustos) özeti; Trip=134.9 km, Odo=733 km
6. gün öğle vakti Ankara GTİ (benim eski şirket) arkadaşları ziyaret ettim. Cumartesi ama bizim takım full orada... Soldan sağa Murat Ağagündüz, ben, Bülent Gölgeli, Ersel Kılıç.
Soldan sağa Gökhan Ak, ben, Murat Ağagündüz
24 Ağustos (6.gün) saat 14:15 GTİ/Ankara'dan yola çıktım. İlk planım Kırıkkale üzerinden Kırşehir idi, ama Gökhan Bala üzerinden giden tali yolu tavsiye etti. Trafik yok, daha emniyetli. Ben de öyle yaptım. 6. gün akşamı Bala Polis Merkezi bahçesinde çadır kurdum. Polisler çok samimi ama yine de foto çektirmek istemediler.
6. günün (24 Ağustos) özeti: Trip=84.5 km, Odo=817 km
7. gün (25 Ağustos) kayda değer foto çekmemişim. Saat 9:00'da Bala Emniyet Amirliğinden yola çıktım, saat 20:00'de Kırşehir otogarımda kamp attım. Söğütlerin altına çadır kuracaktım ama otogar zabıtası içeride de kalabileceğimi söyledi, ben de çadırla hiç uğraşmadım. Otogarın bir köşesinde battaniyeyi çekip uyudum.
7.günün (25 Ağustos) özeti: Trip=128.4 km, Odo=946 km
Yukarıdaki foto ise 8.güne (26 Ağustos) ait. Bugün 6:30'da Kırşehir otogardan yola çıktım. Mucur'da kahvaltı molası. Çallıgedik geçidine 12:30'da vardım. Bu fotoyu 14:25'de çektim. Akşam olmadan rahatça dayımlara ulaşabileceğimi düşünüyordum ama yine olmadı. Kayseri merkezden dayımı arayıp yol tarifi aldım. Yazlık ev merkezden 10 km ileride, Erciyes eteklerinde Hisarcık yaylasında. Dik yokuş tırman tırman bitmiyor. Yarı yolda bir de lastik patladı (İstanbul'dan beri ilk defa). Bisikleti elde götürmeye başladım. Sonuçta yine akşama doğru dayımlara vardım.
8. günün (26 Ağustos) özeti: Trip=145.2 km, Odo=1091 km
Kahvaltıdan sonra bisiklete bakınca ön lastiğin de inmiş olduğunu gördüm. Buraya kadar patlamayan lastik, burada çift patlak. Bisiklet hakkında biraz bilgi vereyim. 1990 model Raleigh Randonneur. İngiltere'den gelirken getirmiştim. O sırada Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi. Reynolds 531 hafif çelik kadro ve maşa, tur geometrisi, Shimano Deore set, Mavic jantlar, Brooks kösele uzun yol selesi, Blackburn yüklükler, vs. Kullanılan parçalar türünün en iyileri. Biraz yaşlı ama olsun, iyi iş çıkarıyor. Soldaki ön lastik, sağdaki arka lastik. Yola çıktığımda ikisi de yeniydi ama 1100km.de arka lastiğin su kanalları silinmiş, yarı yarıya kabak olmuş. Bu çok anormal. Lastikler Rubena Hooks patlamaya dirençli kaliteli şeyler. En az 5, hatta 10 bin km dayanmasını beklerdim. Tamam bisiklet yüklenince halter gibi (50 kg. civarı) ve yükün çoğu arka lastikte ama yine de bu kadar çabuk kabaklaşmasına bozuldum biraz. Patlakları tamir ettikten sonra dış lastikleri takarken ön-arka yer değiştirerek taktım. 9. ve 10. günler (27 ve 28 Ağustos) Kayseri'de dayımlarda kaldım. 11. gün (29 Ağustos) foto çekmemişim. Saat 10:45'de dayımın yazlığından çıktım, bisikletin bazı kaynak işleri vardı, sanayide o işlerin peşinde koştum biraz. Kayseri sanayiden 13:30 civarı yola çıktım. Akşam Yeşilhisar'da (Çelik Otel) kaldım.
11. günün (29 Ağustos) özeti: Trip=84.2 km, Odo=1175 km
Yukarıdaki foto ise 12. güne (30 Ağu) ait: Saat 9:15 Yeşilhisar'dan start. Araplı Geçidine 10:35'de vardım. Niğde içine girmeden pas geçtim. Cumayı Niğde otogar camiinde kıldım. Kolsuz Geçidine 18:25'te vardım. Çaykavak Geçidine 19:10'da vardım. Hava kararmak üzere ama bundan sonrası Ulukışla'ya kadar sürekli iniş. Ulukışla'da gecelemeyi düşünüyordum ama, Ulukışla yol üstü değil. Benim hedefim Pozantı üzerinden Mersin. Ulukışla ise ters yönde 5 km kadar içeride. Ertesi sabah o 5 km.yi geri gelmem lazım. Öyle yapmadım, direkt Pozantı yönünde ilerlemeye başladım. Nasıl olsa yolda çadır kurabileceğim bir yer bulurum. Nitekim saat 20:00 civarı (gece) Pozantı'ya 35 km kala Hasangazi mevkiinde Doruk Petrol'de misafir ettiler. Çadırı benzinliği bahçesinde biraz gözden ırak bir yere kurdum. Fotodakiler soldan sağa ben, Hacı, Osman (işletme sahibi), Abdullah.
12. günün (30 Ağustos) özeti: Trip=123.8 km, Odo=1299 km
13. gün (31 Ağu) sabahı. Bulut. Abdullah ilgileniyor daha çok. Bulut'un eşi 2 gün evvel anayolda ezilmiş. Çok üzgün. Biraz ilgilenince morali düzeldi. Peşimden ayrılmadı hiç. Aykkabılarımı, çadır malzemelerini vs alıp saklıyor. Çadırı toplayamıyorum. Baktık olacak gibi değil, Abdullah onu oyalarken ben toplandım. Ben yengemin verdiği poaçaları çıkardım, Abdullah da çay demledi, kahvaltı yaptık. Saat 7:00'de yola çıktım. Uzun yolda sulu meyveler çok yeniyor. Ön çantalarda 4 tane 1.5 lt.lik dondurma kutum var, üzüm, şeftali, kavun ile dolup dolup boşalıyor. (Kavunları aldığım yerde kesip dilimliyorum). Her neyse Çiftehan girişinde sabahın köründe meyve satan teyzeden durup şeftali almadığıma sonradan pişman oldum. Meyveler suyunu çekti nitekim. O saatte henüz tüm meyve tezgahları kapalı. Pozantı'ya yaklaşırken 5 kiloluk PET damacanalarda şalgam, portakal suları satan yerler gördüm. Eh, Adana'ya çeyrek kala uyduruk portakal suyu değildir bunlar. Mantıken taze sıkma portakal suyu olması lazım değil mi? Pozantı'da bu amcadan 5 lt. limonata aldım. Damacanayı çantaya sığdırabilmek için boş dondurma kutularını iç içe koydum. Neticede benim ev yapımı halis limonata diye aldığım şey en adisinden boyalı şekerli su çıktı. Daha sonra öğrendim ki, şalgam da, portakal suyu da, hepsi öyleymiş. İçilecek gibi değil ama güneşte yandıkça suyla karıştırarak toplam 1 lt. kadar içtim yine de. Gerisini Tekir yaylasında bir teyzeye verdim. Alan memnun veren memnun.
Tarsus'a 63 km kala
Kandilsırtı Geçidine (1370m) saat 12:10'da vardım. Mersin'e vardığımda akşam olmuştu. Şehir içi çadır kurmak zor. Mersin çıkışında kampingler olduğunu biliyorum. O yüzden biraz pedala abanarak iyice gece bastırmadan Mersin'i pas geçmeye çalıştım. Nafile. Mersin içinde gece bastırdı. Allah'tan şehir içindeyim, cadde ışıklarının yardımıyla Mezitli'ye 20:30'da vardım. Bu arada Mersin'de trafik ve bilhassa halk otobüslerinin sürüşü berbat. İstanbul'u aratmıyor. Mezitli sahilde çok uzun bir kumsal var. Rastgele bir yere çadırı kurdum. Günlerden sonra ilk defa dalga hışırtılarıyla uyuyacağım! Ağzım kulaklarımda.) Plajda duşlar kapalı ve çok yorgunum, o yüzden gece denize girmedim.
13. günün (31 Ağustos) özeti: Trip=163.7 km, Odo=1463km)
14.gün (1 Eyl) güneş doğarken Mezitli kumsaldan bir görüntü. Burada çok sayıda Suriyeli var. Sabaha doğru saat 3-4 civarı bir grup sahile geldi. Bağıra çağıra eğleniyorlar, kızılderili dansı gibi bir şeyler yapıyorlar, hepsi de zil zurna sarhoş. Bunlşar Suriye'nin mutlu azınlığı anlaşılan. Her neyse, 14. gün sabah deniz, kahvaltı vs. derken saat 11:00'de yola çıktım. Yolda bir alışveriş merkezinin parkında görevlilerden foto çekmelerini rica ettim. Akdeniz şeridinde hava acaip sıcak ve rutubetli. Buna benim "sentetik giysi" takıntım da eklenince, terleme sorununu çözemedim. Üzerimdeki penye t-shirt sanki bir kova su boca etmiş gibi. Oysa yağmuru içeri geçirmeyen, fakat teri alıp dışarı atan ve cildi sürekli kuru tutan sentetik giysiler var. Eldiven ve pantolonda da sıkıntı var. O konuya daha sonra değinirim. Bugün akşam 19:00 civarı Kapızlı'da İl Özel İdaresi Kampinge vardım. Kamp kapanmış (15 Haz. - 1 Eyl) arası açık) ama beni bir gecelik misafir ettiler.
14. günün (1 Eylül) özeti: Trip=63.5 km, Odo=1526 km
Ertesi sabah (15. gün - 2 Eyl) Kapızlı kamptan bir görüntü. Hem kampa vardığım gece yüzdüm, hemde ertesi sabah yüzdüm. Bundan sonra da hep böyle yaptım zaten. Sabah deniz, gün boyu pedal, gece yine deniz. Çamaşırları kullanılmamış bir çöp kovasında yıkadım, ama bu sefer iç anadoludaki gibi sabaha kurumadı. Rutubet... Sabah 8:45'de Kapızlı'dan yola çıktım. Geceyi Aydıncık'ta geçirdim. Genelde Akdeniz'in iklimini de, doğasını da, insanını da severim, ama Aydıncık'tan itibaren batıya doğru insanları daha çok sevdim. Aydıncık Poyraz Restaurant'a civardaki kamp alanlarını sordum, onlar da burada kalabileceğimi, para da almadıklarını söylediler. Saat 20:00 ve müşteri çok azdı. Kumsal ise boştu. Ben de restaurant ile kumsal arasındaki bir çardağa çadırı kurdum.
15. günün (2 Eylül) özeti: Trip=102.7 km, Odo=1629 km
Ertesi sabah (16. gün / 3 Eylül) Aydıncık'tan yola çıkarken restaurant yöneticisi Murat beyin çektiği foto. Annesi ve -sanırım- kız kardeşiyle birlikte işletiyorlar burayı. Çok tatlı ve iyi insanlar. Yola çıkış saati 8:30 Yol boyunca dağ taş bunlarla dolu. İsmi "frenk yemişi". Dondurma kutularından birini doldurdum. Sakın çıplak elle tutmayın. Ben o hatayı yaptım, 2 gün boyunca yüzlerce mikroskopik dikenler battı ellerime. Aydıncık çıkışında Soğuksu var. Fotoyu tersten çektim (yol Aydıncığa geri gidiyor). Burada bir dere küçük bir koya dökülüyor. Koy küçük olduğundan derenin soğuk suyu deniz suyunu domine ediyor. Yüzeyden itibaren 1 karış soğuk ve çok az tuzlu su. Onun altı hamam suyu. Derenin çıkışına bir de havuz kazmışlar, ortaları 5 m.yi geçiyor. İstanbul'da soğuk ve az tuzlu su ilgi çekmez ama orada cayır cayır güneş altında, hamam gibi ve tuzlu deniz suyunun norm olduğu bir yerde o soğuk su öyle iyi oluyor ki... Denize girdim, duş niyetine de tatlı su havuzunda yüzdüm. Yola devam.
Dere ağzındaki yapay havuzun farklı açıdan görüntüsü.
Aydıncık-Anamur arasında tepelerin birinde bir gruba çektirdiğim foto. Penye t-shirt işlevini tamamen kaybetti neredeyse. Giyer giymez vıcık vıcık üstüme yapışıyor. Ben de şekilde görüldüğü gibi arkaya asarak kurutuyorum. Anamur'a 9 km kala Pullu-II kamp alanı. Tabelada "açık" yazıyor ama kamp girişi metruk ve bakımsız. Keşif için biraz içeri girdim ama baktım ki patika yollar çatallanarak yokuş aşağı iniyor, gerisin geriye döndüm. Burası denizden 50+ m yüksekte bir yer. kamp girişinden denize doğru iniş var, bir de bunun geri dönüşü var, o yüzden sahile kadar inmedim. Anamur'a 8 km kala Pullu-I kamping. Kamp girişi orta halli 2. sınıf bir kamp alanını andırıyor. İçeride keşif yapmak için girmek istedim, karşılığında kimlik istediler, bekçinin tutumu da saygısızca ve lakayıt idi. Fiyatı da yüksek (kendi çadırınla 25, onların çadırını kullanırsan 37.5 gecelik) İçeri girmeden pas geçtim. Sonuçta sevmedim burayı.
Anamur'a 7 km kala, Mamure Kalesi'nin hemen yanında "Paradies" kamping. İçlerinde en bakımlısı bu. İşletmecisi de mantıklı bir kadına benziyor. Fiyatı da Pullu-I ile aynı. Bir de bunun 50 m ötesinde Dragon Camping var, nasıl olduysa orayı atlamışım. Günler sonra yürüyerek kumsaldan keşif yaparken rastladım. Hem işletmecileri iyi insanlar, ailece işletiyorlar, hem bakımlı, temiz, yeşil ve huzurlu, hem de en ucuzu. Çadır yeri gecelik 15, ben elektrik kullanmadığım için bana 10 teklif ettiler ve Anamur Home, sweet home... Saat 18:30 Anamur'daki evin girişinde çektirdiğim finish resmi. Sweet mweet dediğime bakmayın. Ev tamtakır, anahtar teslim alındığı haliyle duruyor. Allah'tan elektrik ve su var, salon hariç ampuller de takılı. Ev içinde kamp hayatı yaşayacağım.
16 günün (3 Eylül) özeti: Trip=66.7 km, Odo=1696 km
İstanbul-Anamur gidiş özeti: 14 gün pedal, 2 gün tatil, toplam 1484 km (yola ilk çıkarken odometre=211 km idi) Bunu en tepeye post etmiştim ama çıkmamış. Tekrar post ediyorum. Biraz sıralama hatası oldu ama elimden bir şey gelmiyor. Yol öncesi tam teçhizat test sürüşünden bir resim. Bisiklet: 1990 model Raleigh Randonnerur (vaktinde Raleigh'in ürettiği top model tur bisikletiydi), komple Shimano (Deore) set, kadro ve maşa Reynolds 531 çelik, Mavic jantlar (700), Brooks kösele sele, Blackburn rack, 3x6 vites. Tasarım hatası diyebileceğim bir yanı var, en küçük ayna 28 diş, en büyük ruble yine 28 diş yani en düşük vites 28/28. Bu oran 26" jantta bile yetersizken 700mm jantta hiç yetmiyor.
Ön çantalar: En dipte birinde tamir kutusu (1 kg.lık beyaz peynir kutusunda), diğerinde kişisel bakım malzemeleri, traş mak., pil, tlf, traş şarj adaptörleri vs. 1.5 lt.lik bir dondurma kutusunda. Ağırlık çeksin diye bunları ön çantaların dibine koydum. Ön çantaların gerisi %100 yiyeceklere tahsis edilmiş durumda. Sağlı sollu ikişer tane 1.5 lt.lik dondurma kutusuna üzüm, şeftali, kavun, incir gibi ezilebilen yaş meyve koyuyorum, arta kalan yere de konserveler, galeta, kutulu yiyecekler (peynirler, rus salatası, vs.) ve elma gibi sert meyveler.
Arka çantalar: Geri kalan her şey. Giyecekler (1/3'ünü Anamur'dan İstanbul'a kargoyla geri postaladım), yedek parçalar, çay/şeker/elektrikli plastik cezve, plastik süt şişesinde deterjan, sabun+lif, diş fırça+mucunu, Sin-Kov, güneş kremi, kafa lambası, koli bandı vs. (Bir ara bunların tam listesini çıkarıp neyin eksik neyin fazla geldiğini yazsam iyi olacak.)
Ayrıca çadır, uyku tulumu ve mat. (Uyku tulumu ve mat Anamur'daki evdeydi. O yüzden giderken yanıma bir battaniye ve plaj sergisi aldım, Anamur'a varınca bunları fazlalık giysilerle beraber İstanbul'a geri kargoladım, yerlerine uyku tulumu ve matı aldım.)