A.Aşkar
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 9 Ağustos 2013
- Mesaj
- 425
- Tepki
- 311
- Şehir
- İzmir
- Bisiklet
- Carraro
Merhaba arkadaşlar , konuyu bir başka foruma DH ye açmıştık belki bilen vardır oradan. Tur çıkmadan önceki konumuz
(link)
güzergah olarak önce şunu;
(link) [resimlerin boyutu büyük o yüzden link veriyorum.
Sonra şunu seçtik;
(link)
Ancak paranın hızla bitmesi ve evdeki hesabın çarşıya uymaması nedeniyle bu rotayı da Bodrum'da noktaladık;
(link)
Velhasıl ilk uzun turumuzu 8 günde 400 km katederek bitirdik. Çektiğimiz fotoğraflar, videolar, tuttuğumuz günlük ve bir kaç ses kaydıyla da hem yaşadığımız eğlenceli anları hem de gezdiğimiz, gördüğümüz yerleri sizlerle paylaşalım dedik.
Şimdi bizi tanıma zamanı
En sağda telefon görüşmesi yapan ben(Kenan), ortadaki Ali(Battle35), en sondaki Batu(modifci)
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzxw.jpg
Henüz İzmir'deyken Batu'nun getirdiği kestane şekerini yiyoruz.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rbzyl.jpg
İlk gece en yorucu geceydi. Menderes girişindeyken.
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzy5.jpg
İlk kamp yerimiz. Gümüldür'de plajda bir direğin yanıydı.
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rbzz3.jpg
İlk gece Batu'nun geçirdiği kaza sonrasında kırılan gidon.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rbzzj.jpg
Kuşadası yolundayken Özdere manzarasıyla çekilmiş fotoğraflar
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzzy.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc00c.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc00l.jpg
Kuşadası yolunda.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc00v.jpg
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc011.jpg
Alışverişte vazgeçilmez tercihimiz.
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc01c.jpg
Zeus mağarasının önünde/Güzelçamlı
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc01r.jpg
Milliparktayken.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc02g.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc02t.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc02y.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc033.jpg
Didim;
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc03j.jpg
Forumdan bir arkadaşın restoranındayken.Saolsun karnımızı doyurdu
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc042.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc047.jpg
BODRUM YOLLARINDA VE GİRİŞİ ZAFER
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc052.jpg
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc057.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc05q.jpg
Haberim yokmuş gibi çek ) [BODRUM CAMİSİNDE]
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc060.jpg
Okumak isteyenler için günlük ;
1. Gün (Batuhan Erdeniz)
Laki’nin titanı zor zamanlar geçiriyordu ancak yanındaki askerler sayesinde kendisine düşman iki titanı biraz da zeka yüklü bir stratejiyle yendi ve korkuyla kaçınılmaz sonu engellemeyecek köylülerle dolu şehre ilerledi. Şimdi sıra ondaydı. Portableramlerin büyük yardımıyla şehre yerle bir etti ve gururlu bir bakışla ‘victory is yours’ yazısını önümdeki ekrana getirdi. Yanımdaki arkadaşlara pis bir sırıtışla baktım ve ‘Hadi geç oldu, kalkalım.’ Dedim. Birkaç küfür yedikten sonra internet kafeden çıktık. Adeta bir aydınlanma yaşayarak ‘Olum yarın 6’da feribota gitmem lazım’ diye bağırdım. Eve gittiğimde saat 1.30’du ve uyumam 3’ü buldu. Sabah (babam sağolsun) saat 7 gibi feribotun yanındaydım. Yarım saat daha vardı kalkmasına. Bisikletimi yerleştirdim gittim yerime oturdum ve Bursa’ya doğru yol aldım. Bir buçuk saatlik uyuyamadığım bir yolculuktan sonra Bursa’ya vardım ama çok yanlış bir yere varmışım. Mudanya… İndiğim yer ile otogar arasında 37 km vardı. Tek çare pedallamaktı. 10 km civarı %7’lik bir yokuş çıktıktan sonra pestilim çıkmış halde ulaştım. Biraz daha yol aldıktan sonra Gmaps’in bana merkeze tarif ettiği yerin dışına çıktığımı anladım şehrin içinden geçen alternatif bir yol buldum. Zar zor da olsa otogara ulaştıktan sonra otobüse atlayıp 5.30 saatte İzmir’e ulaştım.
Birkaç telefon görüşmesinden sonra Kenan’la buluştuk, anlaştık ve Konak’a doğru yola çıktık 15 dk. sonra ikinci yoldaşım Ali ile buluştuk biraz konuştuktan sonra bisikletçiye gidip son rötuşları yaptıktan sonra Gümüldür’e gitmek üzere yola çıktık. Baya zorlu inişlerden çıkışlardan geçerek yolumuza devam ettik. Gümüldür’e 3 km kalmıştı ki yokuş aşağı inerken bir anlık arkamı dönmek sonunca tahminen 50 km’s hızla bariyerlere çarptım. Hayatımda geçirdiğim en büyük kazaydı. Bu kadar çok korkmamıştım. Kafamı da vurdum. Bisikletdeki hasarda gidon boğazı kırıldı, fren ve vites telleri koptu. Bisikleti elime alıp aşağıya indik. Her tarafım ağrı ve acılarla inliyordu. Bir tane fırın bulup boğaca yedik. Saat 5’e kadar bisikleti elimde götürüp Gümüldür sahiline kamp kurduk.
2. Gün (Kenan Turan)
Bütün gece pedallamanın verdiği yorgunlukla sabah saat 4 gibi uyumuştuk. Ancak güneşin ve kumsalın azizliğine uğrayarak 4 saatlik uykunun ardından uyanmak zorunda kaldım. Saat 8 gibi uyandığımda Ali üzerine çektiği pikenin de etkisiyle ter içinde kalmıştı. Batu’da bir hareket yok gibiydi. ‘Nasıl uyuyabiliyor bu sıcakta’ diye hayret ederken Ali’yi uyandırdım. Ali’yle çadırı olduğu yerde bırakıp matları alarak denize daha yakın bir yerde bir gölgeye uzandık. O esnada Batu’da uyandı. Uyayabilmenin en iyi yolu olarak denize girmeyi düşündüm. Denize girdikten sonra hemen matıma uzandım ve uyudum. Tekrar uyandığımda saat 11’i geçiyordu. Bir süre sonra hazırlanıp bir internet kafeye gittik. Ardından Batu’nun bisikletini tamir ettirmek umuduyla bir mahalle arasındaki tamirciye gittik. Burada bisikletin hasar göre frenlerini yaptırabildiysek de gidondaki sorunu halledemedik. Bunun için yaklaşım 5-6 km uzaklıktaki Ürkmez’e bir bisikletçiye gitmek gerekiyordu. Ama önce iyi bir kahvaltı gerekliydi. Marketten aldığımız salam-ekmek-labne ve çayla karnımızı doyurduk.
Kahvaltının ardından Batu bisikletle beraber taksite atlayıp Ürkmez’e gitti. Ürkmez’de gidonu halledip Gümüldür’e geldiğinde yola çıkmaya hazırdık. Dün geceki yolla kıyasladığımız oldukça güzel bir yolda pedallamaya başladık. Ancak hem havanın kararması hem de yorgunluğun etkisiyle Kuşadası’na 15 km kala bir minibüse bindik. Kuşadası’na gidince ilk yaptığımız şey, bisikletleri bırakacak bir yer aramak oldu. En uygun yer olarak ise Kuşadası’ndaki Sağlık Ocağı oldu. Ardından gezintiye çıktık. Yol yorgunluğunun etkisiyle bu geceyi kısa tutarak kendimizi yarına sakladık. Yatacak yer olarak da Sağlık ocağının hemen yan tarafındaki parkı kullandık. Dün geceki hatayı yapmayarak çadırı gölgelik bir yere, ağaç diplerine kurduk.
3. Gün
Bir önceki geceye nispeten daha rahat ve uzun bir uykunun ardından uyandık. Çadırları toplamımızın ardından ilk işimiz Batu’nun sırtındaki yaralar için hastaneye gitmek oldu. Güneş tepemizdeyken zar zor rampaları aşarak Kuşadası’na tepeden bakan büyük ama yıkık dökük ve heybetsiz bir devlet hastanesine vardık. Yaraların ciddiyetinin olmadığını öğrenince aynı rampadan bu sefer aşağıya doğru yardırdık. Kuşadası merkezine varınca Bim’e gittik ve kahvaltılık bir şeyler aldık. Kahvaltıda yine aynı menü vardı. Kahvaltının ardından ünlü kadınlar plajına doğru yola çıktık. Hem denizi hem de ortamı iyiydi bu plajın. Ancak wc-duş-kabin sorunu vardı. Saat akşam 7’den sonra wc-duş kapatılıyor. Bizde haliyle deniz keyfinin ardından kumlu ve tuzlu olarak dolaşamayacağımız için duş alabileceğimiz bir yer aramaya başladık. Arka sokaklara bakındıktan sonra bir evin bahçesinde hortum ve musluk bulduk. Ev terkedilmiş gibi duruyordu. Hemen bahçeye girdim ve yıkanmaya başladım. Tam başımı şampuanlarken ev sahibi geldi ve bahçeden çıkmamızı istedi. Şansımıza tükürerek bahçeden çıktık Ve bir başka yer aramaya başladık. Bulamayınca da marketten 5 litrelik su alıp yine bir ara sokağın tenha bir çalılık dibinde yıkanmaya başladık. Ve evet 5 litre suyla 3 kişi yıkandı Yıkama faslının ardından akşam yemeğimizi almak için Bim arayışına giriştik. Bim bulamayınca Şok’a girdik. Akşam yemeğini ünlü bir otelin yakınındaki çimenlikte yedik. Menüde konserve yaprak sarma-ton balığı-barbunya pilaki vardı. Akşam yemeğinin ardından gündüz plajda tanıştığımız üç Sırp kızla bulaşacağımız club’a doğru yola çıktık. Ancak mekana damsız girilmediği için kızları beklemek zorunda kaldı. Kendimi bir an sap gibi hissettim Ki zaten orada saptık. Bu bekleyiş fazla uzun sürmedi. Kızların bizi ektiğini anlayınca Kuşadası merkeze geri dönüp ağırlıklı olarak balkan müzikleri çalan bir club’a girdik. Hızlı bir şekilde para akıttıktan sonra mekandan ayrılmak zorunda kaldık. Ardından çadırlarımızı kuracağımız dünlü yerimize gittik. Ve yine orada konakladık.
4. Gün
Kuşadası’ndaki son günümüze uyandığımızda saat 11’e geliyordu. Artık alıştığımız kahvaltı menüsüyle kahvaltımızı ettik. Ardından tekrar Kuşadası gezintisine çıktı. Şansımıza Kuşadası kalesi restorasyonda olduğundan giremedik. Ama yine burada Batu’nun bisikletinde problem çıktı ve bagajı tutan vidalardan biri çıktı. O sorunu halletikten sonra Didim için yola koyulduk. Ancak bizim rotamız genelde tercih edilen ve Söke’den geçen karayolu değil, milliparktan geçen dağ yolu oldu. Millipark’ın hemen girişindeki Güzelçamlı kasabasına vardık. Hemen o civarda bulunan Zeus mağarası’na girdik. Ve Batu’yla ben yüzdük. Gerçekten suyu çok güzeldi. Bir süre orada yüzüp fotoğraf çektirdikten sonra yavaştan kamp alanı için gözümüze yer kestirmeye başladık. Millipark’a akşam 7’den sonra giriş yasak olduğundan bizde çadırlarımızı Millipark’ın hemen girişine kurarız diyerek bisikletleri hemen orada bulunan bir sokak lambasına kilitleyerek Güzelçamlı’da gezintiye çıktık. Dört yıldızlı bir otelin önüne gelince aklımıza değişik bir fikir geldi; ‘otele gizlice girip gezinmek.’ Aklımıza geleni uyguladık. Yaşadığımız bu eğlenceli anları ise görüntüledik. (Video 2. mesajda yer alıyor.)
Oteldeki turumuz bitince bir kahvehaneye gidip çaylarımızı yudumlarken Pis 7’li oynamayı da ihmal etmedik. Ve sonra uykumuz gelince bisikletlerimizi bıraktığımız yere geri döndük. Orada kamp kuracaktık ancak çeşit çeşit börtü böcekte olduğundan vazgeçip başka bir yer aradık. Zeus mağarasının önündeki mesire yerinde karar kıldık. Ancak burada çadır açmamıza gerek kalmadı, bulduğumuz hamaklara yattık.
5. Gün
Sabah kalkar kalkmaz ilk fark ettiğimiz daha doğrusu Batu’nun fark ettiği ilk şey cüzdanının olmadığıydı. Cüzdanı ya dün gece düşmüştü yada bu sabah çalınmıştı. Arayışlarımızın ardından aklımızdaki en önemli şüpheli dün gece kaçak olarak girdiğimiz oteldi. Ancak ilerleyen saatlerinde gittiğimiz Jandarma’da cüzdanın bulunduğunu öğrendik. Cüzdan bulunmuştu ama içinde nakit yoktu. Cüzdanı getiren kişinin de sarışın bir kadın olduğunu öğrendik. Yine aynı gün her zaman ki gibi Batu bisikletinde problem vardı. Yine lastik patlamıştı. Bir süre de onunla uğraşırken forumdan Mr. Loney Güzelçamlı’da olduğumuzu öğrenip yanımıza geldi. Bisikletle ilgili uğraşılarımız bittikten sonra kahvaltı faslına geçtik. Ardından da Millipark’a girdik. Gerçekten tabiat harikası görüntülere rastladık. Bilhassa Millipark’taki bisiklet yolu bence bu turun en güzel noktalarından biriydi. Ancak bir o kadar da zor noktalarından biriydi. Bilhassa bisiklet yolu enfes manzaralarıyla beraber bizi lime lime etti. Çıkış bir zor inişi bin zordu. Bisiklet yolunun bir kısmı(bizim yokuş yukarı çıktığımız kısmı) toprak yoldan oluşuyordu. İndiğimiz kısmı ise taş-kaya-diken-bozuk toprak yoldan oluşuyordu. Frenlerimizi sıkarak zar zor inmeye çalıştık. Şahsen ben defalarca düştüm Karanlığın ve çevreden gelen hayvan seslerinin etkisiyle bir yandan aceleci davranırken bir yandan da yolun bozukluğundan dolayı temkinlice inmemiz gerekiyordu. Uzun uğraşlarımız sonucu Millipark’ın bitişiğinde yer alan Doğanbey köyüne vardık. Sağolsun köy sakinleri misafirperver insanlardı. İçlerinden kahvehane sahibi bize yatacak yer ayarladık. Karnımızı doyurduktan sonra köy ahalisinden 3-5 sarhoş kişiyle muhabbete tuttuştuk. Bu esnada birkaç kez ses kaydı yaptık, bir kez de video çektik. Bunlar 2. Mesajda yer alıyor, muhakkak bakın. Çok eğlendiğimiz bu gece, bir sedirin üstünde yan yana yatarak uyuduk.
6. Gün
Sabah yine sineklerden rahatsızlık olarak ilk ben kalktım. Günlüğü yazarken Batu ve ardından Ali’de uyandı. Dün gece çok isteyip de yiyemediğimiz gözlemeyi bu sabah kahvaltı da yedik. Köyde yenilebilecek belki de en güzel şeydi gözleme. Karnımızı doyurduktan sonra çok lafı geçen köyün sahiline doğru yola çıktık. Tabi bunun öncesinde Batu’nun bisikletiyle imtihanı devam etti. Köyün sahili tek kelimeyle tabiat harikasıydı. Denizi hem çok temiz hem de çok sığdı. Umarım çevre düşmanı, rantçılar burayı keşfetmez ve hep böyle sakin, güzel kalır. Bir yer düşünün ki karadayken önce göle giriyorsunuz, gölün önünde doğal bir toprak set var ve setin önünde de deniz. Denizden çıkıp göle, gölden çıkıp denize… Bizim denize girdiğimiz yer ise 150-200 metreye kadar boyunuz aşmayan bir sığlığa sahipti. Orada bir süre yüzdükten daha doğrusu denizde uzanıp yattıktan sonra bisikletlere atlayıp yavaştan Didim’e doğru harekete geçtik. 6 günün ardından belki de en düz ve en rahat yoldu, bu Didim yolu. Didim’e vardığımız hava kararmıştı. Bizde zaten Didim merkezden ziyade direk Didim Altınkum’a geçtik. Altınkum sahilinde akşam yemeğimizi yedikten sonra. Aklımdaki kamp yapmaya müsait yere gittik. Keza geçen sene burada konaklamıştım. Ancak bu sene gittiğimde o çadıra müsait alan kazılmış, biçilmişti. Kısacası kamp için müsait değildi. Bizde biraz daha ilerleyerek Gaye plajına gittik. Oradan çadırlarımızı kurabileceğimiz güzel bir ağaçlık yer bulup uyuduk.
7. Gün
Sabah olup ayıldığımızda Batu’nun yine ilk işi bisikletiyle uğraşmak oldu. En sonunda dış lastiği değiştirmeye karar verdi. Ali’nin bisikletini alarak Didim merkeze bir bisikletçiye gitti. Ancak uygun lastik bulamadığından geri döndü. Döndüğünde her zamanki kahvaltı menümüze reçelde eklenmiş bir halde kahvaltımızı yaptık. İnterneti olmayan bir internet kafede internete girmek için uğraşıp zaman kaybettik. Ardından da yavaştan Bodrum yoluna düştük. Ancak Bodrum’a bir günde gidemeyeceğimizi biliyorduk. Bu yüzden önce Akbük’te durup forumdan Mertkok5533 ile buluştuk. Sağolsun kendisi bizi kendi restaurantı olan Akvaryum resaturantta ağırlayarak karnımızı doyurdu. Bir süre sohbetin ardından tekrar Bodrum yollarını düştük. Gittiğimiz istikamet kısmen deniz kısmen ise dağdan geçen bir köy yoluydu. İlerleyen saatlerde havanın kararması ve yorulmamız üzerine Bozbük isimli bir köyde konaklamaya karar verdik. Köyün kahvesinde tek başına oturan amca dikkatimi çekmişti. Onda müthiş bir sohbet potansiyalinin olduğunu farkettim ve haklı çıktım. Amcamız içtenlikle muhabbeti sürdürmek istese de benim uykum ağır bastı ve sandalyede uyuyakaldım. Bir süre sonra kendime geldiğimde artık çadırlarımızı kurmamız gerektiğini anladım. Eski okul, yeni sağlık ocağının bahçesinde ağaçların dibinde 100 metre uzaktan domuz sesinin geldiği bir yerde çadırlarımızı kurduk ve orada konakladık.
8. Gün
Nispeten iyi bir uykunun ardından uyandığımda saat 9’a geliyordu. Sözde saat sabah 6 gibi kalkıp yola erken çıkacaktık ancak bu bizim için imkansızdı. Uyku hep ağır basıyordu. Batu’nun yine bisikletiyle imtihanı bitip bir paket fıstık yedikten sonra en azından güneş tepemize çıkmadan yola koyulalım dedik ve köyden ayrıldık. 1 saatlik pedallamanın ardından başka bir köye vardık. Burada güneşin biraz daha inmesini bekledik. Zira 12-3 arası bisiklet sürmek bildiğiniz işkence oluyordu. Saat 3’ü biraz geçmeye başladığında aklımıza daha güzel bir fikir geldi. Önümüzde bulunan yaklaşık 10 km’lik yokuş yukarı gidilmesi gereken mesafeyi arabayla gidip sonrasında bisikletle devam etmek. Bunun için köylülerden birine durumu anlattık ve kırmızı bir kamyonette bisikletleri yükleyip yola çıktık. Bisikletleri indirdiğimiz yerde artık bizim için zor kısım bitmişti. Zira yol artık yokuş aşağıya yada düzlüklerden oluşuyordu. Yolda ilerlerken bir süre sonra Batu’nun bisikleti yine sıkıntı çıkardı. O arada yoldan geçen araçlardan su vermeleri için yardım istedim. Sağolasunlar durduğum ilk iki arabada yardım etti. Hele ikinci arabadan inen abimiz bir şişe su vermektense de 9 adet maden suyu verdi. O sıcakta güzel geldi bu. Bisikletteki sorunu halletmemizin ardından yine yola koyuldu. Uzun bir yolculuğun ardından Bodrum’a 15 km kala dinlenmek üzere bisikletleri sağa çekmiştik. Tam o esnada olmuş olacak ki Batu’nun bisikletinin lastiği yine patlamıştı Bunun üzerine Batu, kalan mesafeyi bisikleti de alarak dolmuşla gitmeyi tercih etti. Ben ve Ali ise pedallamaya devam ettik. Havanın kararmasına yakın Bodrum’a varmıştık.
Bodrum’a varmıştık ama artık beş parasızdık. Yol boyunca hesapsızca yaptığımız alışveriş turun ömrünü kısaltmışa benziyordu. Yine de bir umut Marmaris’e geçebilirdik. Kendimize bir kamp alanı, daha doğrusu ağaçlık bir yer aradık. Sonunda bir sitenin arka bahçesinde karar kıldık. Ve orada sabahladık.
9. Gün
Turun son gününe uyandığımızda sabah saat 11 civarıydı. Kahvaltılık bir şeyler alıp yedikten sonra Bodrum gezintisine çıktık. Akşam saatlerine doğru para meselesini halledemeyince turu Bodrum’da noktalamaya karar verdik. Birbirimizden ayrıldığımız da saatler 16.30 civarıydı. Batu, feribotla Marmaris’e ailesinin yanında Aliyle ben de beraber otogara geçtik.
Gezerek, görerek eğlemek için çıkmıştım bu yola, istediğimi aldım ve anı yaşayarak eğlendim. Benim için daha nice uzun bisiklet seyahatlerine ilk basamak olacak bu tur.
- - -
(link)
güzergah olarak önce şunu;
(link) [resimlerin boyutu büyük o yüzden link veriyorum.
Sonra şunu seçtik;
(link)
Ancak paranın hızla bitmesi ve evdeki hesabın çarşıya uymaması nedeniyle bu rotayı da Bodrum'da noktaladık;
(link)
Velhasıl ilk uzun turumuzu 8 günde 400 km katederek bitirdik. Çektiğimiz fotoğraflar, videolar, tuttuğumuz günlük ve bir kaç ses kaydıyla da hem yaşadığımız eğlenceli anları hem de gezdiğimiz, gördüğümüz yerleri sizlerle paylaşalım dedik.
Şimdi bizi tanıma zamanı
En sağda telefon görüşmesi yapan ben(Kenan), ortadaki Ali(Battle35), en sondaki Batu(modifci)
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzxw.jpg
Henüz İzmir'deyken Batu'nun getirdiği kestane şekerini yiyoruz.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rbzyl.jpg
İlk gece en yorucu geceydi. Menderes girişindeyken.
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzy5.jpg
İlk kamp yerimiz. Gümüldür'de plajda bir direğin yanıydı.
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rbzz3.jpg
İlk gece Batu'nun geçirdiği kaza sonrasında kırılan gidon.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rbzzj.jpg
Kuşadası yolundayken Özdere manzarasıyla çekilmiş fotoğraflar
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rbzzy.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc00c.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc00l.jpg
Kuşadası yolunda.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc00v.jpg
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc011.jpg
Alışverişte vazgeçilmez tercihimiz.
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc01c.jpg
Zeus mağarasının önünde/Güzelçamlı
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc01r.jpg
Milliparktayken.
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc02g.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc02t.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc02y.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc033.jpg
Didim;
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc03j.jpg
Forumdan bir arkadaşın restoranındayken.Saolsun karnımızı doyurdu
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc042.jpg
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc047.jpg
BODRUM YOLLARINDA VE GİRİŞİ ZAFER
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc052.jpg
http://p1308.hizliresim.com/1d/c/rc057.jpg
http://u1308.hizliresim.com/1d/c/rc05q.jpg
Haberim yokmuş gibi çek ) [BODRUM CAMİSİNDE]
http://o1308.hizliresim.com/1d/c/rc060.jpg
Okumak isteyenler için günlük ;
1. Gün (Batuhan Erdeniz)
Laki’nin titanı zor zamanlar geçiriyordu ancak yanındaki askerler sayesinde kendisine düşman iki titanı biraz da zeka yüklü bir stratejiyle yendi ve korkuyla kaçınılmaz sonu engellemeyecek köylülerle dolu şehre ilerledi. Şimdi sıra ondaydı. Portableramlerin büyük yardımıyla şehre yerle bir etti ve gururlu bir bakışla ‘victory is yours’ yazısını önümdeki ekrana getirdi. Yanımdaki arkadaşlara pis bir sırıtışla baktım ve ‘Hadi geç oldu, kalkalım.’ Dedim. Birkaç küfür yedikten sonra internet kafeden çıktık. Adeta bir aydınlanma yaşayarak ‘Olum yarın 6’da feribota gitmem lazım’ diye bağırdım. Eve gittiğimde saat 1.30’du ve uyumam 3’ü buldu. Sabah (babam sağolsun) saat 7 gibi feribotun yanındaydım. Yarım saat daha vardı kalkmasına. Bisikletimi yerleştirdim gittim yerime oturdum ve Bursa’ya doğru yol aldım. Bir buçuk saatlik uyuyamadığım bir yolculuktan sonra Bursa’ya vardım ama çok yanlış bir yere varmışım. Mudanya… İndiğim yer ile otogar arasında 37 km vardı. Tek çare pedallamaktı. 10 km civarı %7’lik bir yokuş çıktıktan sonra pestilim çıkmış halde ulaştım. Biraz daha yol aldıktan sonra Gmaps’in bana merkeze tarif ettiği yerin dışına çıktığımı anladım şehrin içinden geçen alternatif bir yol buldum. Zar zor da olsa otogara ulaştıktan sonra otobüse atlayıp 5.30 saatte İzmir’e ulaştım.
Birkaç telefon görüşmesinden sonra Kenan’la buluştuk, anlaştık ve Konak’a doğru yola çıktık 15 dk. sonra ikinci yoldaşım Ali ile buluştuk biraz konuştuktan sonra bisikletçiye gidip son rötuşları yaptıktan sonra Gümüldür’e gitmek üzere yola çıktık. Baya zorlu inişlerden çıkışlardan geçerek yolumuza devam ettik. Gümüldür’e 3 km kalmıştı ki yokuş aşağı inerken bir anlık arkamı dönmek sonunca tahminen 50 km’s hızla bariyerlere çarptım. Hayatımda geçirdiğim en büyük kazaydı. Bu kadar çok korkmamıştım. Kafamı da vurdum. Bisikletdeki hasarda gidon boğazı kırıldı, fren ve vites telleri koptu. Bisikleti elime alıp aşağıya indik. Her tarafım ağrı ve acılarla inliyordu. Bir tane fırın bulup boğaca yedik. Saat 5’e kadar bisikleti elimde götürüp Gümüldür sahiline kamp kurduk.
2. Gün (Kenan Turan)
Bütün gece pedallamanın verdiği yorgunlukla sabah saat 4 gibi uyumuştuk. Ancak güneşin ve kumsalın azizliğine uğrayarak 4 saatlik uykunun ardından uyanmak zorunda kaldım. Saat 8 gibi uyandığımda Ali üzerine çektiği pikenin de etkisiyle ter içinde kalmıştı. Batu’da bir hareket yok gibiydi. ‘Nasıl uyuyabiliyor bu sıcakta’ diye hayret ederken Ali’yi uyandırdım. Ali’yle çadırı olduğu yerde bırakıp matları alarak denize daha yakın bir yerde bir gölgeye uzandık. O esnada Batu’da uyandı. Uyayabilmenin en iyi yolu olarak denize girmeyi düşündüm. Denize girdikten sonra hemen matıma uzandım ve uyudum. Tekrar uyandığımda saat 11’i geçiyordu. Bir süre sonra hazırlanıp bir internet kafeye gittik. Ardından Batu’nun bisikletini tamir ettirmek umuduyla bir mahalle arasındaki tamirciye gittik. Burada bisikletin hasar göre frenlerini yaptırabildiysek de gidondaki sorunu halledemedik. Bunun için yaklaşım 5-6 km uzaklıktaki Ürkmez’e bir bisikletçiye gitmek gerekiyordu. Ama önce iyi bir kahvaltı gerekliydi. Marketten aldığımız salam-ekmek-labne ve çayla karnımızı doyurduk.
Kahvaltının ardından Batu bisikletle beraber taksite atlayıp Ürkmez’e gitti. Ürkmez’de gidonu halledip Gümüldür’e geldiğinde yola çıkmaya hazırdık. Dün geceki yolla kıyasladığımız oldukça güzel bir yolda pedallamaya başladık. Ancak hem havanın kararması hem de yorgunluğun etkisiyle Kuşadası’na 15 km kala bir minibüse bindik. Kuşadası’na gidince ilk yaptığımız şey, bisikletleri bırakacak bir yer aramak oldu. En uygun yer olarak ise Kuşadası’ndaki Sağlık Ocağı oldu. Ardından gezintiye çıktık. Yol yorgunluğunun etkisiyle bu geceyi kısa tutarak kendimizi yarına sakladık. Yatacak yer olarak da Sağlık ocağının hemen yan tarafındaki parkı kullandık. Dün geceki hatayı yapmayarak çadırı gölgelik bir yere, ağaç diplerine kurduk.
3. Gün
Bir önceki geceye nispeten daha rahat ve uzun bir uykunun ardından uyandık. Çadırları toplamımızın ardından ilk işimiz Batu’nun sırtındaki yaralar için hastaneye gitmek oldu. Güneş tepemizdeyken zar zor rampaları aşarak Kuşadası’na tepeden bakan büyük ama yıkık dökük ve heybetsiz bir devlet hastanesine vardık. Yaraların ciddiyetinin olmadığını öğrenince aynı rampadan bu sefer aşağıya doğru yardırdık. Kuşadası merkezine varınca Bim’e gittik ve kahvaltılık bir şeyler aldık. Kahvaltıda yine aynı menü vardı. Kahvaltının ardından ünlü kadınlar plajına doğru yola çıktık. Hem denizi hem de ortamı iyiydi bu plajın. Ancak wc-duş-kabin sorunu vardı. Saat akşam 7’den sonra wc-duş kapatılıyor. Bizde haliyle deniz keyfinin ardından kumlu ve tuzlu olarak dolaşamayacağımız için duş alabileceğimiz bir yer aramaya başladık. Arka sokaklara bakındıktan sonra bir evin bahçesinde hortum ve musluk bulduk. Ev terkedilmiş gibi duruyordu. Hemen bahçeye girdim ve yıkanmaya başladım. Tam başımı şampuanlarken ev sahibi geldi ve bahçeden çıkmamızı istedi. Şansımıza tükürerek bahçeden çıktık Ve bir başka yer aramaya başladık. Bulamayınca da marketten 5 litrelik su alıp yine bir ara sokağın tenha bir çalılık dibinde yıkanmaya başladık. Ve evet 5 litre suyla 3 kişi yıkandı Yıkama faslının ardından akşam yemeğimizi almak için Bim arayışına giriştik. Bim bulamayınca Şok’a girdik. Akşam yemeğini ünlü bir otelin yakınındaki çimenlikte yedik. Menüde konserve yaprak sarma-ton balığı-barbunya pilaki vardı. Akşam yemeğinin ardından gündüz plajda tanıştığımız üç Sırp kızla bulaşacağımız club’a doğru yola çıktık. Ancak mekana damsız girilmediği için kızları beklemek zorunda kaldı. Kendimi bir an sap gibi hissettim Ki zaten orada saptık. Bu bekleyiş fazla uzun sürmedi. Kızların bizi ektiğini anlayınca Kuşadası merkeze geri dönüp ağırlıklı olarak balkan müzikleri çalan bir club’a girdik. Hızlı bir şekilde para akıttıktan sonra mekandan ayrılmak zorunda kaldık. Ardından çadırlarımızı kuracağımız dünlü yerimize gittik. Ve yine orada konakladık.
4. Gün
Kuşadası’ndaki son günümüze uyandığımızda saat 11’e geliyordu. Artık alıştığımız kahvaltı menüsüyle kahvaltımızı ettik. Ardından tekrar Kuşadası gezintisine çıktı. Şansımıza Kuşadası kalesi restorasyonda olduğundan giremedik. Ama yine burada Batu’nun bisikletinde problem çıktı ve bagajı tutan vidalardan biri çıktı. O sorunu halletikten sonra Didim için yola koyulduk. Ancak bizim rotamız genelde tercih edilen ve Söke’den geçen karayolu değil, milliparktan geçen dağ yolu oldu. Millipark’ın hemen girişindeki Güzelçamlı kasabasına vardık. Hemen o civarda bulunan Zeus mağarası’na girdik. Ve Batu’yla ben yüzdük. Gerçekten suyu çok güzeldi. Bir süre orada yüzüp fotoğraf çektirdikten sonra yavaştan kamp alanı için gözümüze yer kestirmeye başladık. Millipark’a akşam 7’den sonra giriş yasak olduğundan bizde çadırlarımızı Millipark’ın hemen girişine kurarız diyerek bisikletleri hemen orada bulunan bir sokak lambasına kilitleyerek Güzelçamlı’da gezintiye çıktık. Dört yıldızlı bir otelin önüne gelince aklımıza değişik bir fikir geldi; ‘otele gizlice girip gezinmek.’ Aklımıza geleni uyguladık. Yaşadığımız bu eğlenceli anları ise görüntüledik. (Video 2. mesajda yer alıyor.)
Oteldeki turumuz bitince bir kahvehaneye gidip çaylarımızı yudumlarken Pis 7’li oynamayı da ihmal etmedik. Ve sonra uykumuz gelince bisikletlerimizi bıraktığımız yere geri döndük. Orada kamp kuracaktık ancak çeşit çeşit börtü böcekte olduğundan vazgeçip başka bir yer aradık. Zeus mağarasının önündeki mesire yerinde karar kıldık. Ancak burada çadır açmamıza gerek kalmadı, bulduğumuz hamaklara yattık.
5. Gün
Sabah kalkar kalkmaz ilk fark ettiğimiz daha doğrusu Batu’nun fark ettiği ilk şey cüzdanının olmadığıydı. Cüzdanı ya dün gece düşmüştü yada bu sabah çalınmıştı. Arayışlarımızın ardından aklımızdaki en önemli şüpheli dün gece kaçak olarak girdiğimiz oteldi. Ancak ilerleyen saatlerinde gittiğimiz Jandarma’da cüzdanın bulunduğunu öğrendik. Cüzdan bulunmuştu ama içinde nakit yoktu. Cüzdanı getiren kişinin de sarışın bir kadın olduğunu öğrendik. Yine aynı gün her zaman ki gibi Batu bisikletinde problem vardı. Yine lastik patlamıştı. Bir süre de onunla uğraşırken forumdan Mr. Loney Güzelçamlı’da olduğumuzu öğrenip yanımıza geldi. Bisikletle ilgili uğraşılarımız bittikten sonra kahvaltı faslına geçtik. Ardından da Millipark’a girdik. Gerçekten tabiat harikası görüntülere rastladık. Bilhassa Millipark’taki bisiklet yolu bence bu turun en güzel noktalarından biriydi. Ancak bir o kadar da zor noktalarından biriydi. Bilhassa bisiklet yolu enfes manzaralarıyla beraber bizi lime lime etti. Çıkış bir zor inişi bin zordu. Bisiklet yolunun bir kısmı(bizim yokuş yukarı çıktığımız kısmı) toprak yoldan oluşuyordu. İndiğimiz kısmı ise taş-kaya-diken-bozuk toprak yoldan oluşuyordu. Frenlerimizi sıkarak zar zor inmeye çalıştık. Şahsen ben defalarca düştüm Karanlığın ve çevreden gelen hayvan seslerinin etkisiyle bir yandan aceleci davranırken bir yandan da yolun bozukluğundan dolayı temkinlice inmemiz gerekiyordu. Uzun uğraşlarımız sonucu Millipark’ın bitişiğinde yer alan Doğanbey köyüne vardık. Sağolsun köy sakinleri misafirperver insanlardı. İçlerinden kahvehane sahibi bize yatacak yer ayarladık. Karnımızı doyurduktan sonra köy ahalisinden 3-5 sarhoş kişiyle muhabbete tuttuştuk. Bu esnada birkaç kez ses kaydı yaptık, bir kez de video çektik. Bunlar 2. Mesajda yer alıyor, muhakkak bakın. Çok eğlendiğimiz bu gece, bir sedirin üstünde yan yana yatarak uyuduk.
6. Gün
Sabah yine sineklerden rahatsızlık olarak ilk ben kalktım. Günlüğü yazarken Batu ve ardından Ali’de uyandı. Dün gece çok isteyip de yiyemediğimiz gözlemeyi bu sabah kahvaltı da yedik. Köyde yenilebilecek belki de en güzel şeydi gözleme. Karnımızı doyurduktan sonra çok lafı geçen köyün sahiline doğru yola çıktık. Tabi bunun öncesinde Batu’nun bisikletiyle imtihanı devam etti. Köyün sahili tek kelimeyle tabiat harikasıydı. Denizi hem çok temiz hem de çok sığdı. Umarım çevre düşmanı, rantçılar burayı keşfetmez ve hep böyle sakin, güzel kalır. Bir yer düşünün ki karadayken önce göle giriyorsunuz, gölün önünde doğal bir toprak set var ve setin önünde de deniz. Denizden çıkıp göle, gölden çıkıp denize… Bizim denize girdiğimiz yer ise 150-200 metreye kadar boyunuz aşmayan bir sığlığa sahipti. Orada bir süre yüzdükten daha doğrusu denizde uzanıp yattıktan sonra bisikletlere atlayıp yavaştan Didim’e doğru harekete geçtik. 6 günün ardından belki de en düz ve en rahat yoldu, bu Didim yolu. Didim’e vardığımız hava kararmıştı. Bizde zaten Didim merkezden ziyade direk Didim Altınkum’a geçtik. Altınkum sahilinde akşam yemeğimizi yedikten sonra. Aklımdaki kamp yapmaya müsait yere gittik. Keza geçen sene burada konaklamıştım. Ancak bu sene gittiğimde o çadıra müsait alan kazılmış, biçilmişti. Kısacası kamp için müsait değildi. Bizde biraz daha ilerleyerek Gaye plajına gittik. Oradan çadırlarımızı kurabileceğimiz güzel bir ağaçlık yer bulup uyuduk.
7. Gün
Sabah olup ayıldığımızda Batu’nun yine ilk işi bisikletiyle uğraşmak oldu. En sonunda dış lastiği değiştirmeye karar verdi. Ali’nin bisikletini alarak Didim merkeze bir bisikletçiye gitti. Ancak uygun lastik bulamadığından geri döndü. Döndüğünde her zamanki kahvaltı menümüze reçelde eklenmiş bir halde kahvaltımızı yaptık. İnterneti olmayan bir internet kafede internete girmek için uğraşıp zaman kaybettik. Ardından da yavaştan Bodrum yoluna düştük. Ancak Bodrum’a bir günde gidemeyeceğimizi biliyorduk. Bu yüzden önce Akbük’te durup forumdan Mertkok5533 ile buluştuk. Sağolsun kendisi bizi kendi restaurantı olan Akvaryum resaturantta ağırlayarak karnımızı doyurdu. Bir süre sohbetin ardından tekrar Bodrum yollarını düştük. Gittiğimiz istikamet kısmen deniz kısmen ise dağdan geçen bir köy yoluydu. İlerleyen saatlerde havanın kararması ve yorulmamız üzerine Bozbük isimli bir köyde konaklamaya karar verdik. Köyün kahvesinde tek başına oturan amca dikkatimi çekmişti. Onda müthiş bir sohbet potansiyalinin olduğunu farkettim ve haklı çıktım. Amcamız içtenlikle muhabbeti sürdürmek istese de benim uykum ağır bastı ve sandalyede uyuyakaldım. Bir süre sonra kendime geldiğimde artık çadırlarımızı kurmamız gerektiğini anladım. Eski okul, yeni sağlık ocağının bahçesinde ağaçların dibinde 100 metre uzaktan domuz sesinin geldiği bir yerde çadırlarımızı kurduk ve orada konakladık.
8. Gün
Nispeten iyi bir uykunun ardından uyandığımda saat 9’a geliyordu. Sözde saat sabah 6 gibi kalkıp yola erken çıkacaktık ancak bu bizim için imkansızdı. Uyku hep ağır basıyordu. Batu’nun yine bisikletiyle imtihanı bitip bir paket fıstık yedikten sonra en azından güneş tepemize çıkmadan yola koyulalım dedik ve köyden ayrıldık. 1 saatlik pedallamanın ardından başka bir köye vardık. Burada güneşin biraz daha inmesini bekledik. Zira 12-3 arası bisiklet sürmek bildiğiniz işkence oluyordu. Saat 3’ü biraz geçmeye başladığında aklımıza daha güzel bir fikir geldi. Önümüzde bulunan yaklaşık 10 km’lik yokuş yukarı gidilmesi gereken mesafeyi arabayla gidip sonrasında bisikletle devam etmek. Bunun için köylülerden birine durumu anlattık ve kırmızı bir kamyonette bisikletleri yükleyip yola çıktık. Bisikletleri indirdiğimiz yerde artık bizim için zor kısım bitmişti. Zira yol artık yokuş aşağıya yada düzlüklerden oluşuyordu. Yolda ilerlerken bir süre sonra Batu’nun bisikleti yine sıkıntı çıkardı. O arada yoldan geçen araçlardan su vermeleri için yardım istedim. Sağolasunlar durduğum ilk iki arabada yardım etti. Hele ikinci arabadan inen abimiz bir şişe su vermektense de 9 adet maden suyu verdi. O sıcakta güzel geldi bu. Bisikletteki sorunu halletmemizin ardından yine yola koyuldu. Uzun bir yolculuğun ardından Bodrum’a 15 km kala dinlenmek üzere bisikletleri sağa çekmiştik. Tam o esnada olmuş olacak ki Batu’nun bisikletinin lastiği yine patlamıştı Bunun üzerine Batu, kalan mesafeyi bisikleti de alarak dolmuşla gitmeyi tercih etti. Ben ve Ali ise pedallamaya devam ettik. Havanın kararmasına yakın Bodrum’a varmıştık.
Bodrum’a varmıştık ama artık beş parasızdık. Yol boyunca hesapsızca yaptığımız alışveriş turun ömrünü kısaltmışa benziyordu. Yine de bir umut Marmaris’e geçebilirdik. Kendimize bir kamp alanı, daha doğrusu ağaçlık bir yer aradık. Sonunda bir sitenin arka bahçesinde karar kıldık. Ve orada sabahladık.
9. Gün
Turun son gününe uyandığımızda sabah saat 11 civarıydı. Kahvaltılık bir şeyler alıp yedikten sonra Bodrum gezintisine çıktık. Akşam saatlerine doğru para meselesini halledemeyince turu Bodrum’da noktalamaya karar verdik. Birbirimizden ayrıldığımız da saatler 16.30 civarıydı. Batu, feribotla Marmaris’e ailesinin yanında Aliyle ben de beraber otogara geçtik.
Gezerek, görerek eğlemek için çıkmıştım bu yola, istediğimi aldım ve anı yaşayarak eğlendim. Benim için daha nice uzun bisiklet seyahatlerine ilk basamak olacak bu tur.
- - -