Yukarı fırat'a yolculuk

Borntobewild

Aktif Üye
Kayıt
23 Nisan 2014
Mesaj
129
Tepki
681
Şehir
İzmir
Bisiklet
b'Twin
Sabah saat altı

Elazığ sokakları bomboş. Suriyeli kadınlar arkalarında ki sepetlere kağıt, karton parçaları toplayarak geçiyor. Konfeksiyonda çalışan işçiler kendilerini alması için toplanmış, servis bekliyorlar. Aheste bir şekilde bisikletimle önlerinden geçerken; yarı uykulu, baygın gözleriyle beni izlediklerinin farkına varıyorum. Alışık olduğum bu bakışları pek sevdiğim söylenemezdi. Sabahın köründe para kazanmak için kalkmış bir işçi, özgürce pedal çeviren işsiz bir adama bakıyordu. Kimisi bu özgürlüğü iç geçirerek izliyor, kimisi başıboşluk olarak görüyordu. Neyse ki koltuğunun altında ki çantasıyla işe yetişmek için hızlı adımlarla yürüyen bir kadın, kısa eteği ile bu bakışları üzerimden alıverdi. Yavaşça oradan uzaklaşarak, Fırat’a doğru yol aldım.

sam_0856.jpg

Koca bir geçmişe sahip Yukarı Fırat’ı, çevresindeki köyleriyle birlikte gezmeyi hep istemişimdir. Doğa güzelliğinin yanı sıra, tarihi ile de görülmesi gereken bu coğrafya; her köşe başında bir camiye, her yolun sonunda bir kervansaraya rastlayabileceğiniz yerdir.

İlk durağım Keban oldu.

Keban Elazığ’ın en şirin ilçelerinden bir tanesi. Burası, oldukça yeşil, sessiz ve huzurlu; samimi insanlarla dolu. Fırat nehri bir yanda, eski çağlardan kalma yapılar bir yanda. İlçe merkezinde tahta masalarla dolu ve önü insan kaynayan kahvehaneler göze çarpıyor.

Bu küçük yerleşim merkezindeki tüm dar sokaklar, merkezinde belediye binasının bulunduğu meydana çıkıyor. Belediye binasının hemen karşısında ise, en az bin yıllık Yusuf Ziya Paşa cami bulunuyor.

sam_1089.jpg

SAM_1096.JPG

Bu caminin; mor taşlarla yapılmış, yuvarlak kemerli iki kapısı bulunuyor. Doğu’ya açılan kapının üst tarafında Arap harfleri ile ; “Ölümden önce tövbede acele edin 1212” yazıyor.

sam_1082.jpg

Kuzeye açılan kapının üst tarafında ise; “Zaman geçmeden önce namaz kılmada acele edin 1212” yazısı bulunuyor.

sam_1072.jpg

Saf mavi bir gökyüzü… Su kenarında ki yeşil ağaçlar… Uyur gibi sessiz duran Fırat… Çıplak dağlarla çevrili, küçük köyler… Bütün bunların üstünde semada dolaşan kuşlar! Daha ne olabilirdi ki?

Mazot kokuları, otobüs homurtuları, insan seli… Bırakın hepsi geride kalsın.

sam_1137.jpg

Aklımdaki düşüncelerle yol alırken, iki bahçe arasında, harap bir yoldan geçiyordum. Birden burnum toprak kokusunu aldı. Ani bir heyecanla bütün duygularımın karmaşa içinde kaldığını hissettim. Bu kokuya yabancı değildim. Küçükken dedemin bahçesinde oynarken aldığım toprak kokusuydu bu. Derin bir nefes alarak, ciğerlerimi bu koku ile doldurdum! Bu hazzı yaşamanın verdiği mutlulukla yüzüme hafif bir gülümseme kondurarak yoluma devam ettim.

sam_1205.jpg

Gidilecek yolları önceden belli, görülecek yerlerin herkes tarafından bilinen yerler aramıyordum. Ben daha çok çiğnenmemiş, özü alınmamış yerler arıyordum. İşte bu bahçede yeryüzüne yabancı, esrarengiz köşelerden birsi idi.


Fırat köprüsünün hemen altında küçük bir alabalık çiftliği var. Ağaçlar arasında kalmış, sessiz bir yer burası. Çiftliğin az ama öz konuşan, dalgın bakışlı bir de bekçisi var. Konuşurken uzun uzun düşünen, aheste bir şekilde kelimeleri ağzından döken Hüseyin Abi kendisi.

sam_1157.jpg

Bisiklet ile gezmem biraz garibine gitmiş olmalıydı ki, bana karşı ilk başlarda temkinli davrandı. Gözlerini bana fark ettirmeden üzerimde gezdiriyor, kısa cümleler kurarak pek konuşmamaya çalışıyordu. Her ne kadar az konuşmaya gayret etse de sabırsızlıkla aklında ki soruları sormaktan da çekinmiyordu.

img_4940.jpg

Verdiğim cevaplarla Hüseyin Abiyi tatmin etmiş olmalıydım ki, bana karşı yumuşayıp, hafiften tebessüm eder oldu. Artık daha samimi konuşuyor, daha sıcak davranıyordu.


img_4943.jpg

Hatta teknesiyle Fırat’ın üzerinde bir tur atıp, akşam közde alabalık ziyafeti bile çektik. Üstüne demlediğimiz çayla da getirisi yüksek olabilecek yatırım alanların konuştuk. Balıkçılık mı, yoksa inşaat sektörü mü ?

img_4946.jpg

Hava karardı. Etrafa derin bir sessizlik çöktü. Uzaklardan gelen hayvan sesleri ile rüzgarın uğultusu birleşerek kafamın içerisinde yer edindi. Tedirgindim. Bu tedirginlikten dolayı uyuyamıyordum. Yorgunluğuma daha fazla dayanamayan göz kapaklarım usulca kapandı. Uyuyordum!

img_4989.jpg

Çadırımın havalandırmasından sızan güneş ışığı beni erken uyandırmıştı. Çadırın içinde dönerek güneşin yüzüme vurmayacağı bir yere kaçtım. Faydasız! Birkaç dakika sonra güneş ışığı beni buluyor, yüzümü ve ensemi tere boğuyordu. Bu işkenceye daha fazla dayanamayıp, güneşin üstünlüğünü kabullenip, çadırımı terk ettim.

(Sadece askeri amaçlı kullanılmak için yapımına devam edilen, trafiğe kapalı bir köprü.)

img_5019.jpg

Erken kalkmanın verdiği mutsuzluğu güzel bir kahvaltı ile telafi ederek mutluluğa çevirdim.

sam_1182.jpg

Bu seferki durağım yeşil tabelalı, tarihi Denizli Kervansarayı idi.

img_4948.jpg

Denizli köyünde bulunan, Denizli Kervansarayı; IV. Murat tarafından Bağdat seferine çıkıldığı vakit yapılmış. Harabe haline gelmiş olan bu kervansaray hâlâ ayakta kalmayı başarmış.

img_4950.jpg

Köye girdiğinizde kervansarayı göremeyebilirsiniz. Çünkü daha sonradan yapılmış evlerin arasında kalmış. Yeşil tabelaları izlerseniz, kervansaray kendisini size gösterecektir.

img_4954.jpg

img_4969.jpg

img_4971.jpg

img_4963.jpg

Macera peşinde vatanını bırakan, yayan devri aleme çıkan bir çok kişiyle karşılaşıyorum. Chen ise otostopla gezen deliler kafilesinden sadece birisi.

img_5001.jpg

Türkçeyi gayet iyi konuşuyordu. Hatta kendisiyle ilk karşılaştığımızda hemen muhabbete Türkçe olarak girdi ve beni şaşırttı. Daha sonra on aydan beri Türkiye’de olduğunu öğrenince, bu kadar iyi Türkçe konuşmasına şaşırmadım. Nereli olduğunu sorunca da; bana “Çorumluyum” demesiyle tüm sempatimi kazandı.

img_5000.jpg

Açıkçası Arapgir’i bu kadar yeşil beklemiyordum. Hele ki Osmanbey Mahallesi hasret duyduğum Ege’yi hatırlattı bana. Mavi gökyüzünün altında, yeşil ağaçların arasında kaybolmuş evler İndiana Jones filmlerinde ki kayıp şehirlere benziyordu.

img_5014.jpg

Bu doğa güzelliğinin içerisinde mimarisiyle dikkat çeken evler, camiler ve hamamlar yap boz parçalarını tamamlıyordu. Bir Ermeni mimarisi olan Almasik Hamamı bu parçalardan sadece birisi.

img_5031.jpg

img_5043.jpg

img_50451.jpg

img_50701.jpg

Kaynak (link)
 
Scudo

Tayfun Sezer

Daimi Üye
Kayıt
11 Ağustos 2013
Mesaj
263
Tepki
288
Yaş
40
Şehir
İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Katlanır
Diyarbakır'a geldikten sonra bisikletle gezmeyi hatta kamp yapmayı en çok istediğim yerdir Elazığ.Halen daha içimde bir ukte olarak durur.En azından bir kısmını sizin gözünüzden görüp anlatımınızla sizin aldığınız tadı almayı başardım.Bu güzel gezi yazısı için teşekkürler.Olur ya belki şans geri döner de ben de Elazığ'a bir ziyaret gerçekleştirebilirim.
 
  • Beğen
Tepkiler: hogutmen

Borntobewild

Aktif Üye
Kayıt
23 Nisan 2014
Mesaj
129
Tepki
681
Şehir
İzmir
Bisiklet
b'Twin
Mayıs ayında Güneydoğu'yu gezerken büyük haz aldığım şehirlerdendi Diyarbakır. Diyarbakır'a karşı halen daha özlem duyuyorum. Umarım Elazığ'a gelme fırsatınız olur da misafirim olursunuz. @Tayfun Sezer
 

recep24ank

Forum Bağımlısı
Kayıt
12 Kasım 2008
Mesaj
1.540
Tepki
4.634
Yaş
44
Şehir
Sakarya Adapazarı
İsim
Recep Eşref ÇINAR
Bisiklet
Carraro
Öfff yine muhteşem bir tur daha, böyle turları gördükçe içim parçalanıyor, söz kelime bulamıyorum. süper...