fatih kurt
Üye
- Kayıt
- 28 Mart 2013
- Mesaj
- 50
- Tepki
- 54
- Şehir
- istanbul
- Bisiklet
- Sedona
Çanakkale turu için yaz boyunca hayal ettiğim zaman geldiğinde; yea bu Kurban bayramı tatili 9 gün boyunca tura çıkılır mı hem havalar da bozuk diyen iç sesime inat, kendimi yollara attım. Tabi Türkiye turuna çıkmıyoruz altı üstü birkaç günlüğüne maramara turu diyerek hazırlıkları son gece sabaha karşı yarım yamalak bitirmiştim. Böylece bayram tatilinin birinci günü kendimi İstanbul yollarında buldum.
Altımda emektar düldül sedona321, bisikletle beraber 30 kg. ağırlıkla İstanbul içi beklediğimden akıcı geçti, derken kendimi Çorlu'da bitmiş vaziyette buldum. Çünkü mental olarak pek hazır olmadığım gibi fizik olarak da pek hazır sayılmazdım. Ne de olsa mükemmeliyet bazen ayak bağı olmakta değil mi?
Efenim sözü uzatmadan 2 ay önce çıktığım turun ayrıntılarını paylaşmadan önce Tur'daki tek tatsız anım (a'da şapka var), Çorlu'da "çarptığım" araba nedeniyle oldu. Evet kazada, araba bana çarpmadı, otobanın kenarına parketmiş koca arabayı farketmeme başarısını göstererek, ben arabanın dikizine boynuzu geçirdim Kendimi yerde dikiz aynasını elimde buldum. Şükür ki bana ve bisiklete birşey olmadı. Araba sahibi de sağolsun (emekli müfettişti galiba) fazla arıza çıkarmadı. Parasının bir kısmını vereyim de yoluma devam edeyim dedim. Zaten sabah geç çıkmıştım ve gün sonunda Tekirdağ'a varmak istiyordum. Bu tatsız olayı böylece atlatmış olduk.
Akşam Tekirdağ'a yaklaşırken..
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/27/dzaa.jpg
ilk günün sonunda, 70 tl'lik hesapta olmayan masraftan sonra otelde filan değil de, Tekirdağ'a birkaç km kala tarlaların içinde kamp attım. Sabah 7 gibi kalktığımda ilk düşündüğüm şey ciddi ciddi "Benim ne işim var burada?" oldu. Başım zonklarken kendimi tekrar uykuya teslim ettim. Saat 9 gibi kalkıp bir şeyler atıştırarak 10 gibi yola koyuldum.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/14/z5w0.jpg
Tekirdağ'da klasik köfte muhabbetinden sonra, yolda bir bisikletli gezginin "hello" diyerek beni geçmesiyle, kendimi onunla yarışırken buldum. Bu arada, Barbaros sapağını es geçtim. Zaten sahil yoluyla ilgili olumsuz düşüncelerim vardı. Neyse turist amcaya yetiştim kuş dili ingilizceyle onunla beraber gidebilir miyim diye sorduğumda aldığım cevap; "i am tired" oldu. Ben de, ben de dedim (me too). İşte o zaman amcanın bana hasstir ordan der gibi ters ters baktığını gördüm. Sonradan öğrendiğimde, hak verdim ki meğer Kanadalı seyyah 2 senedir yollardaymış. Benimse ikinci günüm düşünün artık... Neyse uzun yokuşa vurmuştuk "sir i am going" dedim bastım geçtim. Sonradan, (google map sağolsun) dağların arasından kestirmeden giden bir yol buldum. Yola sapmadan önce Kanadalı seyyahla tekrar karşılaştık, bana hikayesini anlattı. Anladığım kadarıyla Lüksemburg üzerinden Avrupa'nın kuzeyinden, Bulgaristan dağları üzerinden soğuğu çeke çeke İstanbul'a kadar gelmiş. İstanbul'da altı gün kalmış çok sevmiş İstanbul'u. Şimdide Yunanistan, İtalya vs Avrupanın güneyinden devam ediyormuş. Ben de Çanakkale'ye gittiğimi, 9 gün tatil olduğunu vs söyledim. Sonra yola devam ettik. Önce Naipköy sonra Kumbağ - Şarköy yolunu Uçmakdere yakınlarında buldum.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/11/v2m4.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/826/oef5.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/856/do4c.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/577/wzhs.jpg
Üçüncü gün sabah 9 buçuk gibi yola koyuldum. Şarköy'den sonra Gelibolu'na doğru yokuş fena değildi. İniş de fena olmadı kendimi akşama doğru Cennet gibi güzelliklerle donatılan Çanakkale içinde buldum. Ertesi gün bayramın birinci günü olacaktı ve o gün şehitlikte olmak beni heyecanlandırıyordu. İlk defa o gün turdan zevk alamaya başlamıştım
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/13/a1y8.jpg
Ertesi gün bayram namazına belki bir cami bulabilirim beklentisiyle sabah 7 gibi yola çıkabildim. Ancak tarihi yarım ada çok güzel ve dokunulmamış. Yerleşim birimleri ise çok uzaklardaydı. Yeni yapılan müzeyi ve 57. Alay şehitliğini ziyaret ettim. Programın gerisinde olduğumu düşünerek Gökçeada turunu iptal ettim ve Kilitbahir'den Çanakkale'ye doğru cennet gibi güzellikleri terk ettim. Çanakkale'nin güzel sahilinde turladıkdan sonra şehri terketmek zor olmadı çünkü Çanakkale sahilden ibaret bir de aynalı çarşını bulunduğu sokak filan var. Arka mahalle ve caddeler şehir görünümü dışında bir şey gibi geldi bana.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/713/gn6b.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/22/gv7d.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/36/iqhb.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/801/uju8.jpg
Şehir dışında bir mini ormanda bal peteklerinin yanında kampımı atmış bulunmaktayım.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/200/5m0a.jpg
Beşinci gün Bozcaada günü oldu. Bozcaada gerçekten çok farklı orjinal bir yer. İyi ki Gökçeada'yı iptal etmişim yoksa buraya gelemezdim. Adanın kendisi adı üzerinde kahverengi bir iki tepeden ibaret küçük bir ada olsa da tarihi ve otantik sokaklarıyla sizi farklı bir iklime sokuyor. Ya da en azından beni..
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/843/f5sg.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/607/m04l.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/24/vapb.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/11/uikz.jpg
Vapurla git-gel kaybedilen zaman yüzünden, turun selameti açısından bir müddet gece gitmek zorunda kaldım. Geyikli'den yola çıkarken kurduğum düzgün bir otel hayalleriyle vardığım Ezine'de emeğimin karşılığı olarak düşündüğüm rahatlığı bulmuş oldum. Henüz hayatın anlamını keşfedemesem de yatağın anlamını artık daha iyi anlamış durumdaydım
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/13/qhee.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/809/3vu3.jpg
6. gün. Sabah saatlerinde meteorolojinin ısrarla yağmasını istediği bayram yağmurları bardaktan boşalırcasına yağıyordu nihayet. Yapacak bir şey yok.. yağmur dinene kadar yatmaya devam. Derken yolda sırılsıklam olma riskini alarak 10 gibi yola koyuldum. Kabus gibi bir yol. Çift şeritli, bozuk, tali yolu olmayan Çanakkale'nin içindeki yollarda kabusu yaşıyordum. Paris gibi yoğunlukla ve son sürat geçen arabalar bir an olsun bitmiyor. Ben artık arkamdan gelen arabaları boşladım, ön taraftan karşı şeritten son sürat gelen arabalardan korunmaya çalışıyorum. Tatil günü bile bu kadar yoğun geçen arabalara gayri ihtiyari küfür ede ede kendimi akşama doğru Çan'a zor attım.
Turun salahiyeti açısında Çan'da kalmayıp, bir benzin istasyonundan biten yiyecek stokumu takviye ederek Biga'ya yola çıktığımda aklımdaki tek soru; eğer yol aynı şekilse, ıslak ve soğuk olan günde bir yerlerde kamp atmak zorunda olacağımdı. Neyse ki yine talih ihtiyacı olandan yana oldu.. Bir yolbu kadar mı güzel olabilir (yol çalışmaları henüz bitmemesine rağmen). İç kısımlardaki yolla karşılaştırdığında cennet gibi bir şey. Geniş yan yol ve hiç yokuş olmadan çok hafif bir inişle, Karadeniz-vari müthiş manzaralar ve çiseleyen yağmur eşliğinde son sürat yola devam. Akşam 8 gibi Biga girişinde bir otelde resepsiyonist 70 tl çekse bile içimden; ver aga bu halde, değil Biga içine yarım km bile gidemem dedim. Zaten hizmetin kalitesi ve sabahki açık büfe kahvaltı ile fazlasıyla değdi o paraya.
Ve en zor gün olan fırtınalı son gün.. Bandırma vapurunda baya dalgalı ve kusmalıklı bir yolculukla evime, İstanbul'a kavuştum. Tura çıkmadan önce hedefimde Uludağ'a gitmek vardı onu da ertesi hafta, sağolsun, Batı İstanbul Bisiklet grubuyla yaptık ve turu gecikmeli de olsa tamamlamış olduk. Bir daha nasip olur mu bilmem?
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/823/0pix.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/203/4gwa.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/51/8i1v.png
Altımda emektar düldül sedona321, bisikletle beraber 30 kg. ağırlıkla İstanbul içi beklediğimden akıcı geçti, derken kendimi Çorlu'da bitmiş vaziyette buldum. Çünkü mental olarak pek hazır olmadığım gibi fizik olarak da pek hazır sayılmazdım. Ne de olsa mükemmeliyet bazen ayak bağı olmakta değil mi?
Efenim sözü uzatmadan 2 ay önce çıktığım turun ayrıntılarını paylaşmadan önce Tur'daki tek tatsız anım (a'da şapka var), Çorlu'da "çarptığım" araba nedeniyle oldu. Evet kazada, araba bana çarpmadı, otobanın kenarına parketmiş koca arabayı farketmeme başarısını göstererek, ben arabanın dikizine boynuzu geçirdim Kendimi yerde dikiz aynasını elimde buldum. Şükür ki bana ve bisiklete birşey olmadı. Araba sahibi de sağolsun (emekli müfettişti galiba) fazla arıza çıkarmadı. Parasının bir kısmını vereyim de yoluma devam edeyim dedim. Zaten sabah geç çıkmıştım ve gün sonunda Tekirdağ'a varmak istiyordum. Bu tatsız olayı böylece atlatmış olduk.
Akşam Tekirdağ'a yaklaşırken..
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/27/dzaa.jpg
ilk günün sonunda, 70 tl'lik hesapta olmayan masraftan sonra otelde filan değil de, Tekirdağ'a birkaç km kala tarlaların içinde kamp attım. Sabah 7 gibi kalktığımda ilk düşündüğüm şey ciddi ciddi "Benim ne işim var burada?" oldu. Başım zonklarken kendimi tekrar uykuya teslim ettim. Saat 9 gibi kalkıp bir şeyler atıştırarak 10 gibi yola koyuldum.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/14/z5w0.jpg
Tekirdağ'da klasik köfte muhabbetinden sonra, yolda bir bisikletli gezginin "hello" diyerek beni geçmesiyle, kendimi onunla yarışırken buldum. Bu arada, Barbaros sapağını es geçtim. Zaten sahil yoluyla ilgili olumsuz düşüncelerim vardı. Neyse turist amcaya yetiştim kuş dili ingilizceyle onunla beraber gidebilir miyim diye sorduğumda aldığım cevap; "i am tired" oldu. Ben de, ben de dedim (me too). İşte o zaman amcanın bana hasstir ordan der gibi ters ters baktığını gördüm. Sonradan öğrendiğimde, hak verdim ki meğer Kanadalı seyyah 2 senedir yollardaymış. Benimse ikinci günüm düşünün artık... Neyse uzun yokuşa vurmuştuk "sir i am going" dedim bastım geçtim. Sonradan, (google map sağolsun) dağların arasından kestirmeden giden bir yol buldum. Yola sapmadan önce Kanadalı seyyahla tekrar karşılaştık, bana hikayesini anlattı. Anladığım kadarıyla Lüksemburg üzerinden Avrupa'nın kuzeyinden, Bulgaristan dağları üzerinden soğuğu çeke çeke İstanbul'a kadar gelmiş. İstanbul'da altı gün kalmış çok sevmiş İstanbul'u. Şimdide Yunanistan, İtalya vs Avrupanın güneyinden devam ediyormuş. Ben de Çanakkale'ye gittiğimi, 9 gün tatil olduğunu vs söyledim. Sonra yola devam ettik. Önce Naipköy sonra Kumbağ - Şarköy yolunu Uçmakdere yakınlarında buldum.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/11/v2m4.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/826/oef5.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/856/do4c.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/577/wzhs.jpg
Üçüncü gün sabah 9 buçuk gibi yola koyuldum. Şarköy'den sonra Gelibolu'na doğru yokuş fena değildi. İniş de fena olmadı kendimi akşama doğru Cennet gibi güzelliklerle donatılan Çanakkale içinde buldum. Ertesi gün bayramın birinci günü olacaktı ve o gün şehitlikte olmak beni heyecanlandırıyordu. İlk defa o gün turdan zevk alamaya başlamıştım
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/13/a1y8.jpg
Ertesi gün bayram namazına belki bir cami bulabilirim beklentisiyle sabah 7 gibi yola çıkabildim. Ancak tarihi yarım ada çok güzel ve dokunulmamış. Yerleşim birimleri ise çok uzaklardaydı. Yeni yapılan müzeyi ve 57. Alay şehitliğini ziyaret ettim. Programın gerisinde olduğumu düşünerek Gökçeada turunu iptal ettim ve Kilitbahir'den Çanakkale'ye doğru cennet gibi güzellikleri terk ettim. Çanakkale'nin güzel sahilinde turladıkdan sonra şehri terketmek zor olmadı çünkü Çanakkale sahilden ibaret bir de aynalı çarşını bulunduğu sokak filan var. Arka mahalle ve caddeler şehir görünümü dışında bir şey gibi geldi bana.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/713/gn6b.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/22/gv7d.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/36/iqhb.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/801/uju8.jpg
Şehir dışında bir mini ormanda bal peteklerinin yanında kampımı atmış bulunmaktayım.
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/200/5m0a.jpg
Beşinci gün Bozcaada günü oldu. Bozcaada gerçekten çok farklı orjinal bir yer. İyi ki Gökçeada'yı iptal etmişim yoksa buraya gelemezdim. Adanın kendisi adı üzerinde kahverengi bir iki tepeden ibaret küçük bir ada olsa da tarihi ve otantik sokaklarıyla sizi farklı bir iklime sokuyor. Ya da en azından beni..
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/843/f5sg.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/607/m04l.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/24/vapb.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/11/uikz.jpg
Vapurla git-gel kaybedilen zaman yüzünden, turun selameti açısından bir müddet gece gitmek zorunda kaldım. Geyikli'den yola çıkarken kurduğum düzgün bir otel hayalleriyle vardığım Ezine'de emeğimin karşılığı olarak düşündüğüm rahatlığı bulmuş oldum. Henüz hayatın anlamını keşfedemesem de yatağın anlamını artık daha iyi anlamış durumdaydım
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/13/qhee.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/809/3vu3.jpg
6. gün. Sabah saatlerinde meteorolojinin ısrarla yağmasını istediği bayram yağmurları bardaktan boşalırcasına yağıyordu nihayet. Yapacak bir şey yok.. yağmur dinene kadar yatmaya devam. Derken yolda sırılsıklam olma riskini alarak 10 gibi yola koyuldum. Kabus gibi bir yol. Çift şeritli, bozuk, tali yolu olmayan Çanakkale'nin içindeki yollarda kabusu yaşıyordum. Paris gibi yoğunlukla ve son sürat geçen arabalar bir an olsun bitmiyor. Ben artık arkamdan gelen arabaları boşladım, ön taraftan karşı şeritten son sürat gelen arabalardan korunmaya çalışıyorum. Tatil günü bile bu kadar yoğun geçen arabalara gayri ihtiyari küfür ede ede kendimi akşama doğru Çan'a zor attım.
Turun salahiyeti açısında Çan'da kalmayıp, bir benzin istasyonundan biten yiyecek stokumu takviye ederek Biga'ya yola çıktığımda aklımdaki tek soru; eğer yol aynı şekilse, ıslak ve soğuk olan günde bir yerlerde kamp atmak zorunda olacağımdı. Neyse ki yine talih ihtiyacı olandan yana oldu.. Bir yolbu kadar mı güzel olabilir (yol çalışmaları henüz bitmemesine rağmen). İç kısımlardaki yolla karşılaştırdığında cennet gibi bir şey. Geniş yan yol ve hiç yokuş olmadan çok hafif bir inişle, Karadeniz-vari müthiş manzaralar ve çiseleyen yağmur eşliğinde son sürat yola devam. Akşam 8 gibi Biga girişinde bir otelde resepsiyonist 70 tl çekse bile içimden; ver aga bu halde, değil Biga içine yarım km bile gidemem dedim. Zaten hizmetin kalitesi ve sabahki açık büfe kahvaltı ile fazlasıyla değdi o paraya.
Ve en zor gün olan fırtınalı son gün.. Bandırma vapurunda baya dalgalı ve kusmalıklı bir yolculukla evime, İstanbul'a kavuştum. Tura çıkmadan önce hedefimde Uludağ'a gitmek vardı onu da ertesi hafta, sağolsun, Batı İstanbul Bisiklet grubuyla yaptık ve turu gecikmeli de olsa tamamlamış olduk. Bir daha nasip olur mu bilmem?
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/823/0pix.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/203/4gwa.jpg
https://www.bisikletforum.com/scaled/medium/51/8i1v.png