delibalta
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 24 Eylül 2004
- Mesaj
- 673
- Tepki
- 2.701
- Şehir
- kuzeyli
- Başlangıç
- 1997—98
- Bisiklet
- Bisan
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
(link)
Önceki gün:
(link)
22 temmuz 2012 pazar 07:00, Taşköprü
Bugün zor ve içerik itibariyle çok dolu bir gündü. İlk plana göre neredeyse 4000 m tırmanma vardı ama sonra son bir tırmanışı bypass yapıp kısalttım. Buna rağmen son anda hedefe ulaştım diyebilirim.
Neyse, sabah yalnız ve beklentilerle dolu olarak uyandım. Çantayı bisikletten sökmek büyük hataymış, aynı şekilde monte edip yerleştirmem 45 dakikamı aldı. Direksiyona montaj hareket serbestliğini sağlaması gerektiğinden çok hassas bir iş. Yine de saat 08:00 civarında yola çıkabildim. Önümde ilk olarak ısınma tadında iki tırmanış var, Kostandağı geçidinden geçip 1800 m'ye kadar ineceğim. Burada günün ilk ciddi tırmanışı başlayacak 800 m irtifa kazanıp 2600 metrelere çıkacağım. Bu çıkıştan sonra süper manzaralar görmeyi hayal ediyorum. İki ufak tırmanış içeren uzun bir inişten sonra 1700 m civarında günün ikinci zor tırmanışı başlayacak ve beni tekrar 2600 m civarına çıkaracak. Buradan sonra inişli çıkıştı bir 30 km ve 4-5 taksit halinde toplamda 800 m tırmanmadan sonra son inişin başına geleceğim. Bu arada da daha önce hiç geçmediğim ilginç yerler göreceğim. Son olarak "Sert bisikletçi Uzungöl'e çıkmaz, iner" diyerek son inişi yapmayı planlıyorum
Profil bu, pek belli olmuyor ama günün ortalama irtifası 2100m civarında olacak.
cam gibi hava (o kadar değerli birşey ki burada bilgisayarımda kayıtlı karadeniz müziklerinin olduğu listenin adı cam mesela), tatlı bir rüzgar, serinlik, şırıl şırıl dere, kaymak gibi akan yol.
en sevdiğim
Bu turdaki ilk dere geçişim, su çok azaldığından eğlenceli bir geçiş oldu. Ama lastiği kesmekten çok korktuğumdan pişman oldum sonra yürümediğime. Yanımda dış lastik yok maalesef.
tepedeyim, aşağıdaki vadide Şaphane köyü var. İleride görünen Kostandağı geçidi. Orayı arkaya geçeceğim.
Şaphane köyü çok derin bir vadide yer alıyor, rakım 1980m. İndiğim tepe 2380m, sürpriz olmayacak şekilde köyün içindeki beton yollar sık kullanılan yollar içinde gördüğüm en dik olanlardı diyebilirim. Durup fotoğraf çekemedim, pek durmaya niyeti yoktu bisikletin de
Önde 160mm disk kullanmak bence bu şartlar (önde 15 kg yük) için yetersiz.
Bugün süreceğim az sayıda düzgün zeminli yerlerden biri. Geçide doğru yolun bir kısmı katran+çakıl ile kaplanmış. Bana da sabit bir tempoda düzgün bir ısınma imkanı verdi, kaslar rahatladı hamlık ve ağrılar geçti. Isınınca geçiyorsa problem yok...
Şaphane ve oraya indiğim yol arkada görünüyor.
Şaphane mevsimlik değil sürekli oturulan bir köy diye biliyorum. Kış şartlarının şakası olmuyordur burada.
ve ilk geçidim, biraz alçak ama olsun bu bir poz vermemize engel değil.
Geçitten sonra dik bir iniş var, bugün geçeceğim 10-11 km düzgün zeminin 10 km'si burada.
bugün birbirinden çok farklı manzaralar göreceğim. Şimdi güney yamaçların şekil şekil rengarenk kayalıkları vizyonda.
hava çok sıcak, su için durduğum anda etkisini hissettim. Hareket, hareket.. durunca boğulan balıklar gibi.
Saat 10:30. İrtifa 1800m, hedef 2650m civarları. Ana yol bitti, ayrılacağım noktayı yakaladım. Yönümü dağa çeviriyorum. Bu turdaki ilk ciddi sınavım. Her pedalla manzara değişiyor, hava biraz daha serinliyor.
Uzakta görünen yol üzerindeki son köy olan 2100 metredeki Tandırlık.
Köyü ardımda bırakıp yaylaya doğru yola devam. 15 km'lik bir tırmanış bu. Ortalama eğim düşük, ara ara dikleşen tatlı bir çıkış var.
güzel bir çıkış oluyor. 1 saat 40 dakikada çıkmışım, beklediğimden yavaş ama ortalama nabzın sadece 145 olduğunu düşünürsek gayet iyi. 7 dakika da mola vermişim çıkış süresince. Bunlar önemli daha sonraki turlarda değerlendirilmek üzere kafama yazılıyor. Aslında artık böyle analizleri kafama yazmama gerek yok yazılım benim için hallediyor ama eski kafalı olmayı seviyorum.
çok seksi bir kayalıktan kıvrılarak geçen yol beni tepeye taşıyor. Etrafı kolaçan ediyorum ama gündüz vakti aklı başında bir ayı çıplak arazide dolaşmayacağından çekinecek birşey yok, benimki yaylalarda gogo hikayeleriyle geçmiş çocukluktan gelen eski bir alışkanlık. Aklı başında olmayan deli bir ayıya denk gelinebilir, o ayrı.
ileride sağda görünen yoldan geçeceğim.
yokuşun bitip inişin başlayacağını düşünürken karşıdaki iki tepeyi aşmam gerektiğini farkettim. Neyseki soldan vadiye inen yola sapmadan doğru rotayı tekrar buldum.
Bu arada rotaya dalmışken aslan pardon inek sürüsüne hiç dikkat etmemişim.
Bölgenin hakimi aslan sürüsünün gözcüsü beni farkediyor.
ileriki tepeye doğru akıp gidiyorum. birazdan olacakları bilmeden.
Yakın gözlem altındayım. Saat 13 yönünde 3082 metrelik Çakılgöl zirvesi.
tam rampayı çıkarken popüler tabirle pantolonum inik yakalandım saldırıya. Daha önce de olmuştu ama genetik bir arızadır diyerek olayı istisnai bir durum olarak kaydetmiştim.
(link) (Bu turu yaptıktan sonra yazmıştım o günü.)
Şimdi düşününce ineklerin sürü halinde hareket ettikleri ve tehdit olarak gördükleri hayvanlara saldırdıkları gerçeğini kabul ediyorum. Sonuçta doğadaki akrabaları aynen böyle yapıyor. Bu problemin ortaya çıkması için tek şart ineklerin bisikletliyi tehdit olarak görmeleri. Bunun için de fazla insan teması olmayan ve bisikletli vb gibi değişik araçları görmemiş ineklerle karşılaşmak yeterli.
Tam bu rampayı çıkarken de aynen bu oldu. Sol taraftaki ineklerden biri -sürü lideri- bana dik dik baktıktan sonra üzerime koşmaya başladı. Ardından da diğerleri onun peşine takıldı ve bildiğiniz "ön saftaki 20 inek öküz gibi saftık o gün" tadında üstüme hücum ettiler. O an ilk düşündüğüm kış gecelerinde Total War oynarken üstlerine süvari saldırınca daha temas bile etmeden kaçıveren birliklerime daha az küfretmem gerektiği oldu. İneklerin komik suratları, kepçe kulakları ve sallanan memeleri bile çıkan nal(!) sesini ve kan doldurucu ezilme korkusunu engelleyemedi.
Birden içimdeki kurmay kontrol odasına daldı, dikkaytt çekildi ve ardından emirler yağdı. Rüzgar bana doğru esiyordu ve kalabalıklardı o yüzden biber gazı anlamsızdı. Zaten duramadan beni ezerlerdi, kırık bir kaburgayla gazın etkisinde çılgın atan ineklerin altında kalmak istemezdim. Bıçak?, komik olmayalım. Taş yok mu, taş? Bisikletten atladığım gibi ineklerin yönüne ilerleyerek yerden yumruk büyüklüğünde taşları kaptım. Beni insan olarak görüp fikirlerini değiştirmelerini bekliyordum ama bir değişiklik olmadı. İlk taşı lider ineği hedefleyip fırlattım, daha havadayken bir ikinciyi kaptım yerden. İlki liderin boynuzuna geldi ve tak sesiyle inek yavaşlayıp durakladı -hiç sevmezler boynuza gelen darbeyi. O duraklayınca diğerleri de durakladı. İkinci taş tam burnuna gelince direnci kırıldı bana 8-9 metre mesafede tamamen durdu. Geri geri bisiklete gidip üstüne atladım ve rampaya geri vurdum hala elimde duran taşlarla. Öyle kararsız kararsız baka kaldılar arkamdan.
İsabet alan inekte bir hasar olmadı, attığı 10 taşın ancak ikisini hedefe gönderebilen bense tam bir kriz adamı olduğumu kanıtladım.
arkamda kalan tanıdık manzara ve teker izim. teker izinden başka birşey bırakmadım geride
Uzaktaki tepeyi aşınca bu sefer gerçekten inişe geçeceğim.
Sağdaki süvariler telsizden geldiğimi haber almış olacaklar ki sağdan çılgın bir taarruz ile bana ciddi bir cesur yürek deneyimi yaşattılar. Bu sefer yol düz olduğundan elemanlara inek olduklarını hatırlattım, geri baktığımda ciğerleri ağızlarında peşimden bakıyorlardı. Aslında takip etseler fotoğrafta en gerideki tepeye vuran yol nedeniyle beni yakalarlardı ama avcı içgüdülerine sahip olmadıklarından aradaki kısa düzlük yetti beni kurtarmaya.
sırtın üstünden muhteşem manzarayla ilerliyorum. Bu rotayı çıkardıktan sonra eğer hava bozuk olursa ölümcül olacağını düşünmüştüm. Gelip görünce bunun doğru olduğunu anladım, bozuk havada bu yolda düz bir çizgide bile gidilmez, 1 metrden ötesi net seçilmez. Hava şartlarına o derece açık bir nokta.
ve Google Earth'te farkedilmesi zor bir gerçek. Yol kullanılan bir yol değil. Bazı yerlerde neredeyse kaybolmuş. yer yer derin yarıklar var. Bir ara çimenden ilerledim mecburen. Levhanın iyi durumu yok, teknoloji sağolsun ne yönü gösterdiğini veya ne yazdığını merak etmiyorum. Bahsettiğim teknolojik destekler olmadan buralarda doğru yolu vakit kaybetmeden bulmam mümkün değil. Onlarca yol ve iz var sağa sola ayrılan. Hele bozuk havada hiç şansı yok elinde sadece harita vb olan birinin.
Bir çeşme bulunca mataraları doldurdum. Pek kullanılan bir bölge değil, çeşme vb bulmak sorun olabilir. Yüksek irtifada da fazla su kaynağı olmaz.
Biraz geç kaldığımı farkedince bu yayladan geçen yolu takip etmeyip araziden kestirme yaptım.
2200m. Balahor yaylası. Bakkal da varmış ama benim haberim yoktu tabii.
epey aktif olan bir ana yola bağlandım. Bu noktada daha mantıklı bir rota çıkarmadığım için kendime kızdım. 50. km'deydim, 1400 m tırmanmıştım ve buraya 4 saat 37 dk pedallama + 23 dakika mola ile gelmiştim. Saatin 13:15 olduğunu ve daha gidecek 70 km ve tırmanacak 1700-2000 metrem olduğunu düşünürsem en ufak aksilikte karanlıkta kalma ihtimalim olduğu açıktı. Kaybedilen zaman = karanlıkta gidilen zamandı yani. Çok bozuk olan kesimde fazla zaman kaybetmiş, iniş çıkışlı kesimleri hesapladığımdan daha yavaş geçmiştim. Özellikle inişlerde çok yavaş kalıyordum, bozuk zemin ve yük nedeniyle. Navigasyon için pek bir zaman kaybetmedim, ayrım noktalarında doğru yönü ön hazırlık ve Garmin sayesinde buldum.
geçide geldim. Yol Araklı-Bayburt yolu ama sınır Bayburt-Gümüşhane sınırı. Yol ileride Trabzon sınırını da geçiyor.
Levhadaki kurşun izleri standart. Görünen yol Araklıya gidiyor, ben diğer yönden inişe geçeceğim.
inişin sonlarına doğru. Fotoğraf çekemedim çünkü sorunlu bir iniş oldu. Yol çok sarsıntılıydı hiç hız yapamadım ve arka bagajdaki çantalarım düşüp durdu. Yağ şişem de iyice sıkıştırmama rağmen düşmüş aşağıda farkettim.
Geçitten sonra Garmin de bir süre kayıt yapmamış. Bayburt topraklarında şansım pek yaver gitmedi.
inişin sonunda Salmankaş geçidini pas geçecek tünel inşaatı var. Oraya demir taşıyan bir tır.
5 km sonra ana yoldan ayrılıp günün ikinci zor yokuşuna girdim. Bu ilkine benzemiyor daha kısa ve dik; yaklaşık 10 km'de 900 m irtifa kazanacağım.
kara bulutlar toplaşıyor ve serin bir rüzgar başladı. Sağanağı yiyeceğim galiba.
keşke video çekseydim. Rüzgar aniden şiddetlenip ortalığı birbirine kattı..
Önümde gördüğünüz vahşi batı otları etrafta uçuşmaya başladı. Atımın yularına sıkı sıkı yapışıp tüfeğimi kolay ulaşabileceğim şekilde kucağıma yatırdım. Hava bela kokuyordu.
fırtınaya doğru yükseliyorum. tepelere yıldırımlar düşüyor. gökgürültüleri birbiri ardına patlıyor.
çıktığım vadi. efor sağlam. %9 eğimde 900 m'yi 1 saat 28 dakikada 155 ortalama nabızla çıkmışım, sadece 2 dakika mola ile. Yoksa çok geç kalıp sorun yaşayacaktım, gerektiğinde gazlayabildiğimi tüm peletona gösterdim.
Bu noktada rüzgarın etkisiyle sağa sola yalpalıyordum ama fırtına uzaklaştı sanırım ben zirve yapmak üzereyken.
Arka plandaki yağmur ile etkileyici bir görüntü.
geldiğim yol ileride solda. Yokuş bitti ama son inişten önce önümde dalgalı bir 30 km yol var.
Bu arada sağanak ben hariç her yeri vurdu, amma şanslıyım. bir de sığınacak yer arayıp bekleyerek vakit kaybetseydim halim dumandı. Birkaç kere 2 saatten fazla beklemem gerekmişti yağmurun altında.
Aydıntepe Yayla göleti. 2350m.
Kuşmer yaylası (2350m) uzun süredir geçtiğim ilk yayla. Duraklamaya zamanım olmadı, çeşmeden su alırken birkaç çocukla kısa bir konuşma yaptık sadece.
Cumavank yaylası. saat 17:00 oldu ve hava çok serinledi. İrtifa 2500-2600 m arası değişiyor.
Günün ikinci en yüksek noktasına(2580) ulaştıktan az sonra Soğanlı geçidi.
burada bir karar vermem ve Uzungöl'e ineceğim rotayı seçmem gerek. Orijinal rotayı izlememe imkan kalmadı. saat 17:37.
Soğanlı geçidindeki terkedilmiş tesis.
Şekersu üzerinden geçen rotayı seçtim. Soğanlı'dan Uzungöl'e giden ve en az tırmanılan rota bu. Koca bir bulut güneşi engelleyip havayı ve içimi karartıyor.
güneş artık tepelerin arkasına kaymaya, gölgeler uzamaya başladı.
ufak ufak sürüyle iniş-çıkış var. çok zaman kaybettiriyorlar.
Mecbur 2250 metredeki Şekersu'ya inip son inişten önce 2500 metreye geri çıkacağım.
Şekersu evleri çok güzel ama.
Solumdaki güzel evlere baka baka ilerideki son çıkışa doğru gidiyorum.
yüksek doruklar hala güneşi görüyor. Tam ileride yolun aştığı görünen 2950 metrelik geçit aynı zamanda Trabzon-Rize il sınırı. Sola doğru olan zirve ise 3150 metrelik Ziyaret tepe. Geçidi aşan yol dosdoğru Anzer'e iniyor.
2500 metrede karanlıktan önce yırtıcı kuşlar da yavaş yavaş pozisyonlarını alıyor.
Son bir eforla günün son tırmanışını bitiriyorum. Böyle anlar günü kurtarıp kurtaramayacağınızı belirleyebiliyor. 9 saat pedallamanın ardından son çıkışta yarım saat iyi bir efor gösterememek karanlıkta 20 dakika yerine 1 saat geçirmeye sebep olabilir.
ve inişe geçiyorum. Saat 19:00 ama durup fotoğraf çekmekten kendimi alamıyorum.
15 km içinde 2486m'den 1200 m'ye ineceğim. Yol oldukça düzgün, ormanın içinden son 10 km'sinde yerleşim olmayan bir rotadan geçiyor. İnanılır gibi değil ama 1 saatten fazla sürdü inmem. Hem yükten hem de yalnız olmamdan dolayı hız yapamamam ve de fotoğraf için sık sık durmam nedeniyle epey zaman kaybettim.
orman sınırına az kaldı.
Tipik olarak kuzey taraf çok daha yeşil. Çimenler çiçeklerle kaplı, insanın otlayası geliyor.
yalnız ve karizma bir ev. çevresi de çok iyi.
Bu turda ilk defa yoğun bir ormana daldım, umarım bir ayıya rastlamam.
Uzungöl taa aşağıda görünüyor.
virajlar bir harika.
ve Uzungöl. Tam akşam ezanı okunurken yolu bitirip hedefe ulaştım.
terli ve kirlileri yıkayıp astım, çantayı da sökmedim bu sefer. Akşam nasıl yedim ben de şaştım, sıska bünyemin o kadar yiyeceği alması ilginç geldi. Mekan sahibi de epey mutlu oldu.
veriler. 10 saat 51 dakika hareket halindeymişim, 1 saate yakın bir süre durmuşum. Aleti çalıştırmayı unutup devam ettiğim zamanlar da var ama toplasan 20 dk filandır. 120 km yol gitmişim, 3200 m tırmanma ile. Bence bu şartlarda limit 100 km olmalı, tırmanma normal ama mesafe bu kadar uzun olmamalı. Hele irtifa sürekli yüksek ise. Yazdım bir köşeye.
Şimdi kafamdaki tek şey depoyu doldurmak ve yarına sağlam uyanmak. Bir günlük delifişek operasyonlara benzemiyor bu, süreklilik çok kritik. Eve perişan bir şekilde dalmak, bisikleti bir köşeye atmak, elbiseleri yırtacakmış gibi çıkarıp banyoya fırlatmak, uyuyana kadar takılıp sonraki gün 10:00'da uyanmak yok bu işte. Sabah 07:00'da düdük ötecek, kuyruk dik yola çıkılacak.
Yarın iki defa 3000 m üstüne çıkacağız, hadi bakalım
Önceki gün:
(link)
22 temmuz 2012 pazar 07:00, Taşköprü
Bugün zor ve içerik itibariyle çok dolu bir gündü. İlk plana göre neredeyse 4000 m tırmanma vardı ama sonra son bir tırmanışı bypass yapıp kısalttım. Buna rağmen son anda hedefe ulaştım diyebilirim.
Neyse, sabah yalnız ve beklentilerle dolu olarak uyandım. Çantayı bisikletten sökmek büyük hataymış, aynı şekilde monte edip yerleştirmem 45 dakikamı aldı. Direksiyona montaj hareket serbestliğini sağlaması gerektiğinden çok hassas bir iş. Yine de saat 08:00 civarında yola çıkabildim. Önümde ilk olarak ısınma tadında iki tırmanış var, Kostandağı geçidinden geçip 1800 m'ye kadar ineceğim. Burada günün ilk ciddi tırmanışı başlayacak 800 m irtifa kazanıp 2600 metrelere çıkacağım. Bu çıkıştan sonra süper manzaralar görmeyi hayal ediyorum. İki ufak tırmanış içeren uzun bir inişten sonra 1700 m civarında günün ikinci zor tırmanışı başlayacak ve beni tekrar 2600 m civarına çıkaracak. Buradan sonra inişli çıkıştı bir 30 km ve 4-5 taksit halinde toplamda 800 m tırmanmadan sonra son inişin başına geleceğim. Bu arada da daha önce hiç geçmediğim ilginç yerler göreceğim. Son olarak "Sert bisikletçi Uzungöl'e çıkmaz, iner" diyerek son inişi yapmayı planlıyorum
Profil bu, pek belli olmuyor ama günün ortalama irtifası 2100m civarında olacak.
cam gibi hava (o kadar değerli birşey ki burada bilgisayarımda kayıtlı karadeniz müziklerinin olduğu listenin adı cam mesela), tatlı bir rüzgar, serinlik, şırıl şırıl dere, kaymak gibi akan yol.
en sevdiğim
Bu turdaki ilk dere geçişim, su çok azaldığından eğlenceli bir geçiş oldu. Ama lastiği kesmekten çok korktuğumdan pişman oldum sonra yürümediğime. Yanımda dış lastik yok maalesef.
tepedeyim, aşağıdaki vadide Şaphane köyü var. İleride görünen Kostandağı geçidi. Orayı arkaya geçeceğim.
Şaphane köyü çok derin bir vadide yer alıyor, rakım 1980m. İndiğim tepe 2380m, sürpriz olmayacak şekilde köyün içindeki beton yollar sık kullanılan yollar içinde gördüğüm en dik olanlardı diyebilirim. Durup fotoğraf çekemedim, pek durmaya niyeti yoktu bisikletin de
Önde 160mm disk kullanmak bence bu şartlar (önde 15 kg yük) için yetersiz.
Bugün süreceğim az sayıda düzgün zeminli yerlerden biri. Geçide doğru yolun bir kısmı katran+çakıl ile kaplanmış. Bana da sabit bir tempoda düzgün bir ısınma imkanı verdi, kaslar rahatladı hamlık ve ağrılar geçti. Isınınca geçiyorsa problem yok...
Şaphane ve oraya indiğim yol arkada görünüyor.
Şaphane mevsimlik değil sürekli oturulan bir köy diye biliyorum. Kış şartlarının şakası olmuyordur burada.
ve ilk geçidim, biraz alçak ama olsun bu bir poz vermemize engel değil.
Geçitten sonra dik bir iniş var, bugün geçeceğim 10-11 km düzgün zeminin 10 km'si burada.
bugün birbirinden çok farklı manzaralar göreceğim. Şimdi güney yamaçların şekil şekil rengarenk kayalıkları vizyonda.
hava çok sıcak, su için durduğum anda etkisini hissettim. Hareket, hareket.. durunca boğulan balıklar gibi.
Saat 10:30. İrtifa 1800m, hedef 2650m civarları. Ana yol bitti, ayrılacağım noktayı yakaladım. Yönümü dağa çeviriyorum. Bu turdaki ilk ciddi sınavım. Her pedalla manzara değişiyor, hava biraz daha serinliyor.
Uzakta görünen yol üzerindeki son köy olan 2100 metredeki Tandırlık.
Köyü ardımda bırakıp yaylaya doğru yola devam. 15 km'lik bir tırmanış bu. Ortalama eğim düşük, ara ara dikleşen tatlı bir çıkış var.
güzel bir çıkış oluyor. 1 saat 40 dakikada çıkmışım, beklediğimden yavaş ama ortalama nabzın sadece 145 olduğunu düşünürsek gayet iyi. 7 dakika da mola vermişim çıkış süresince. Bunlar önemli daha sonraki turlarda değerlendirilmek üzere kafama yazılıyor. Aslında artık böyle analizleri kafama yazmama gerek yok yazılım benim için hallediyor ama eski kafalı olmayı seviyorum.
çok seksi bir kayalıktan kıvrılarak geçen yol beni tepeye taşıyor. Etrafı kolaçan ediyorum ama gündüz vakti aklı başında bir ayı çıplak arazide dolaşmayacağından çekinecek birşey yok, benimki yaylalarda gogo hikayeleriyle geçmiş çocukluktan gelen eski bir alışkanlık. Aklı başında olmayan deli bir ayıya denk gelinebilir, o ayrı.
ileride sağda görünen yoldan geçeceğim.
yokuşun bitip inişin başlayacağını düşünürken karşıdaki iki tepeyi aşmam gerektiğini farkettim. Neyseki soldan vadiye inen yola sapmadan doğru rotayı tekrar buldum.
Bu arada rotaya dalmışken aslan pardon inek sürüsüne hiç dikkat etmemişim.
Bölgenin hakimi aslan sürüsünün gözcüsü beni farkediyor.
ileriki tepeye doğru akıp gidiyorum. birazdan olacakları bilmeden.
Yakın gözlem altındayım. Saat 13 yönünde 3082 metrelik Çakılgöl zirvesi.
tam rampayı çıkarken popüler tabirle pantolonum inik yakalandım saldırıya. Daha önce de olmuştu ama genetik bir arızadır diyerek olayı istisnai bir durum olarak kaydetmiştim.
(link) (Bu turu yaptıktan sonra yazmıştım o günü.)
Şimdi düşününce ineklerin sürü halinde hareket ettikleri ve tehdit olarak gördükleri hayvanlara saldırdıkları gerçeğini kabul ediyorum. Sonuçta doğadaki akrabaları aynen böyle yapıyor. Bu problemin ortaya çıkması için tek şart ineklerin bisikletliyi tehdit olarak görmeleri. Bunun için de fazla insan teması olmayan ve bisikletli vb gibi değişik araçları görmemiş ineklerle karşılaşmak yeterli.
Tam bu rampayı çıkarken de aynen bu oldu. Sol taraftaki ineklerden biri -sürü lideri- bana dik dik baktıktan sonra üzerime koşmaya başladı. Ardından da diğerleri onun peşine takıldı ve bildiğiniz "ön saftaki 20 inek öküz gibi saftık o gün" tadında üstüme hücum ettiler. O an ilk düşündüğüm kış gecelerinde Total War oynarken üstlerine süvari saldırınca daha temas bile etmeden kaçıveren birliklerime daha az küfretmem gerektiği oldu. İneklerin komik suratları, kepçe kulakları ve sallanan memeleri bile çıkan nal(!) sesini ve kan doldurucu ezilme korkusunu engelleyemedi.
Birden içimdeki kurmay kontrol odasına daldı, dikkaytt çekildi ve ardından emirler yağdı. Rüzgar bana doğru esiyordu ve kalabalıklardı o yüzden biber gazı anlamsızdı. Zaten duramadan beni ezerlerdi, kırık bir kaburgayla gazın etkisinde çılgın atan ineklerin altında kalmak istemezdim. Bıçak?, komik olmayalım. Taş yok mu, taş? Bisikletten atladığım gibi ineklerin yönüne ilerleyerek yerden yumruk büyüklüğünde taşları kaptım. Beni insan olarak görüp fikirlerini değiştirmelerini bekliyordum ama bir değişiklik olmadı. İlk taşı lider ineği hedefleyip fırlattım, daha havadayken bir ikinciyi kaptım yerden. İlki liderin boynuzuna geldi ve tak sesiyle inek yavaşlayıp durakladı -hiç sevmezler boynuza gelen darbeyi. O duraklayınca diğerleri de durakladı. İkinci taş tam burnuna gelince direnci kırıldı bana 8-9 metre mesafede tamamen durdu. Geri geri bisiklete gidip üstüne atladım ve rampaya geri vurdum hala elimde duran taşlarla. Öyle kararsız kararsız baka kaldılar arkamdan.
İsabet alan inekte bir hasar olmadı, attığı 10 taşın ancak ikisini hedefe gönderebilen bense tam bir kriz adamı olduğumu kanıtladım.
arkamda kalan tanıdık manzara ve teker izim. teker izinden başka birşey bırakmadım geride
Uzaktaki tepeyi aşınca bu sefer gerçekten inişe geçeceğim.
Sağdaki süvariler telsizden geldiğimi haber almış olacaklar ki sağdan çılgın bir taarruz ile bana ciddi bir cesur yürek deneyimi yaşattılar. Bu sefer yol düz olduğundan elemanlara inek olduklarını hatırlattım, geri baktığımda ciğerleri ağızlarında peşimden bakıyorlardı. Aslında takip etseler fotoğrafta en gerideki tepeye vuran yol nedeniyle beni yakalarlardı ama avcı içgüdülerine sahip olmadıklarından aradaki kısa düzlük yetti beni kurtarmaya.
sırtın üstünden muhteşem manzarayla ilerliyorum. Bu rotayı çıkardıktan sonra eğer hava bozuk olursa ölümcül olacağını düşünmüştüm. Gelip görünce bunun doğru olduğunu anladım, bozuk havada bu yolda düz bir çizgide bile gidilmez, 1 metrden ötesi net seçilmez. Hava şartlarına o derece açık bir nokta.
ve Google Earth'te farkedilmesi zor bir gerçek. Yol kullanılan bir yol değil. Bazı yerlerde neredeyse kaybolmuş. yer yer derin yarıklar var. Bir ara çimenden ilerledim mecburen. Levhanın iyi durumu yok, teknoloji sağolsun ne yönü gösterdiğini veya ne yazdığını merak etmiyorum. Bahsettiğim teknolojik destekler olmadan buralarda doğru yolu vakit kaybetmeden bulmam mümkün değil. Onlarca yol ve iz var sağa sola ayrılan. Hele bozuk havada hiç şansı yok elinde sadece harita vb olan birinin.
Bir çeşme bulunca mataraları doldurdum. Pek kullanılan bir bölge değil, çeşme vb bulmak sorun olabilir. Yüksek irtifada da fazla su kaynağı olmaz.
Biraz geç kaldığımı farkedince bu yayladan geçen yolu takip etmeyip araziden kestirme yaptım.
2200m. Balahor yaylası. Bakkal da varmış ama benim haberim yoktu tabii.
epey aktif olan bir ana yola bağlandım. Bu noktada daha mantıklı bir rota çıkarmadığım için kendime kızdım. 50. km'deydim, 1400 m tırmanmıştım ve buraya 4 saat 37 dk pedallama + 23 dakika mola ile gelmiştim. Saatin 13:15 olduğunu ve daha gidecek 70 km ve tırmanacak 1700-2000 metrem olduğunu düşünürsem en ufak aksilikte karanlıkta kalma ihtimalim olduğu açıktı. Kaybedilen zaman = karanlıkta gidilen zamandı yani. Çok bozuk olan kesimde fazla zaman kaybetmiş, iniş çıkışlı kesimleri hesapladığımdan daha yavaş geçmiştim. Özellikle inişlerde çok yavaş kalıyordum, bozuk zemin ve yük nedeniyle. Navigasyon için pek bir zaman kaybetmedim, ayrım noktalarında doğru yönü ön hazırlık ve Garmin sayesinde buldum.
geçide geldim. Yol Araklı-Bayburt yolu ama sınır Bayburt-Gümüşhane sınırı. Yol ileride Trabzon sınırını da geçiyor.
Levhadaki kurşun izleri standart. Görünen yol Araklıya gidiyor, ben diğer yönden inişe geçeceğim.
inişin sonlarına doğru. Fotoğraf çekemedim çünkü sorunlu bir iniş oldu. Yol çok sarsıntılıydı hiç hız yapamadım ve arka bagajdaki çantalarım düşüp durdu. Yağ şişem de iyice sıkıştırmama rağmen düşmüş aşağıda farkettim.
Geçitten sonra Garmin de bir süre kayıt yapmamış. Bayburt topraklarında şansım pek yaver gitmedi.
inişin sonunda Salmankaş geçidini pas geçecek tünel inşaatı var. Oraya demir taşıyan bir tır.
5 km sonra ana yoldan ayrılıp günün ikinci zor yokuşuna girdim. Bu ilkine benzemiyor daha kısa ve dik; yaklaşık 10 km'de 900 m irtifa kazanacağım.
kara bulutlar toplaşıyor ve serin bir rüzgar başladı. Sağanağı yiyeceğim galiba.
keşke video çekseydim. Rüzgar aniden şiddetlenip ortalığı birbirine kattı..
Önümde gördüğünüz vahşi batı otları etrafta uçuşmaya başladı. Atımın yularına sıkı sıkı yapışıp tüfeğimi kolay ulaşabileceğim şekilde kucağıma yatırdım. Hava bela kokuyordu.
fırtınaya doğru yükseliyorum. tepelere yıldırımlar düşüyor. gökgürültüleri birbiri ardına patlıyor.
çıktığım vadi. efor sağlam. %9 eğimde 900 m'yi 1 saat 28 dakikada 155 ortalama nabızla çıkmışım, sadece 2 dakika mola ile. Yoksa çok geç kalıp sorun yaşayacaktım, gerektiğinde gazlayabildiğimi tüm peletona gösterdim.
Bu noktada rüzgarın etkisiyle sağa sola yalpalıyordum ama fırtına uzaklaştı sanırım ben zirve yapmak üzereyken.
Arka plandaki yağmur ile etkileyici bir görüntü.
geldiğim yol ileride solda. Yokuş bitti ama son inişten önce önümde dalgalı bir 30 km yol var.
Bu arada sağanak ben hariç her yeri vurdu, amma şanslıyım. bir de sığınacak yer arayıp bekleyerek vakit kaybetseydim halim dumandı. Birkaç kere 2 saatten fazla beklemem gerekmişti yağmurun altında.
Aydıntepe Yayla göleti. 2350m.
Kuşmer yaylası (2350m) uzun süredir geçtiğim ilk yayla. Duraklamaya zamanım olmadı, çeşmeden su alırken birkaç çocukla kısa bir konuşma yaptık sadece.
Cumavank yaylası. saat 17:00 oldu ve hava çok serinledi. İrtifa 2500-2600 m arası değişiyor.
Günün ikinci en yüksek noktasına(2580) ulaştıktan az sonra Soğanlı geçidi.
burada bir karar vermem ve Uzungöl'e ineceğim rotayı seçmem gerek. Orijinal rotayı izlememe imkan kalmadı. saat 17:37.
Soğanlı geçidindeki terkedilmiş tesis.
Şekersu üzerinden geçen rotayı seçtim. Soğanlı'dan Uzungöl'e giden ve en az tırmanılan rota bu. Koca bir bulut güneşi engelleyip havayı ve içimi karartıyor.
güneş artık tepelerin arkasına kaymaya, gölgeler uzamaya başladı.
ufak ufak sürüyle iniş-çıkış var. çok zaman kaybettiriyorlar.
Mecbur 2250 metredeki Şekersu'ya inip son inişten önce 2500 metreye geri çıkacağım.
Şekersu evleri çok güzel ama.
Solumdaki güzel evlere baka baka ilerideki son çıkışa doğru gidiyorum.
yüksek doruklar hala güneşi görüyor. Tam ileride yolun aştığı görünen 2950 metrelik geçit aynı zamanda Trabzon-Rize il sınırı. Sola doğru olan zirve ise 3150 metrelik Ziyaret tepe. Geçidi aşan yol dosdoğru Anzer'e iniyor.
2500 metrede karanlıktan önce yırtıcı kuşlar da yavaş yavaş pozisyonlarını alıyor.
Son bir eforla günün son tırmanışını bitiriyorum. Böyle anlar günü kurtarıp kurtaramayacağınızı belirleyebiliyor. 9 saat pedallamanın ardından son çıkışta yarım saat iyi bir efor gösterememek karanlıkta 20 dakika yerine 1 saat geçirmeye sebep olabilir.
ve inişe geçiyorum. Saat 19:00 ama durup fotoğraf çekmekten kendimi alamıyorum.
15 km içinde 2486m'den 1200 m'ye ineceğim. Yol oldukça düzgün, ormanın içinden son 10 km'sinde yerleşim olmayan bir rotadan geçiyor. İnanılır gibi değil ama 1 saatten fazla sürdü inmem. Hem yükten hem de yalnız olmamdan dolayı hız yapamamam ve de fotoğraf için sık sık durmam nedeniyle epey zaman kaybettim.
orman sınırına az kaldı.
Tipik olarak kuzey taraf çok daha yeşil. Çimenler çiçeklerle kaplı, insanın otlayası geliyor.
yalnız ve karizma bir ev. çevresi de çok iyi.
Bu turda ilk defa yoğun bir ormana daldım, umarım bir ayıya rastlamam.
Uzungöl taa aşağıda görünüyor.
virajlar bir harika.
ve Uzungöl. Tam akşam ezanı okunurken yolu bitirip hedefe ulaştım.
terli ve kirlileri yıkayıp astım, çantayı da sökmedim bu sefer. Akşam nasıl yedim ben de şaştım, sıska bünyemin o kadar yiyeceği alması ilginç geldi. Mekan sahibi de epey mutlu oldu.
veriler. 10 saat 51 dakika hareket halindeymişim, 1 saate yakın bir süre durmuşum. Aleti çalıştırmayı unutup devam ettiğim zamanlar da var ama toplasan 20 dk filandır. 120 km yol gitmişim, 3200 m tırmanma ile. Bence bu şartlarda limit 100 km olmalı, tırmanma normal ama mesafe bu kadar uzun olmamalı. Hele irtifa sürekli yüksek ise. Yazdım bir köşeye.
Şimdi kafamdaki tek şey depoyu doldurmak ve yarına sağlam uyanmak. Bir günlük delifişek operasyonlara benzemiyor bu, süreklilik çok kritik. Eve perişan bir şekilde dalmak, bisikleti bir köşeye atmak, elbiseleri yırtacakmış gibi çıkarıp banyoya fırlatmak, uyuyana kadar takılıp sonraki gün 10:00'da uyanmak yok bu işte. Sabah 07:00'da düdük ötecek, kuyruk dik yola çıkılacak.
Yarın iki defa 3000 m üstüne çıkacağız, hadi bakalım
Dosyalar
-
54,1 KB Okunma: 0
-
114,2 KB Okunma: 0
Son düzenleme: