surfer
Aktif Üye
- Kayıt
- 14 Eylül 2004
- Mesaj
- 106
- Tepki
- 62
- Şehir
- Istanbul
- İsim
- Kerim
- Başlangıç
- 2002—03
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
17 Ağustos Cuma gunu saat 16.00 sularinda gezgin,maceracı ve çılgın dostum Tolga Gürgün ile bulusarak İzmir' e gitmek üzere Eskihisar feribot iskelesine dogru muhabbet ede ede pedallamaya basladık... İzmir'e gitmekteki amacımız : Tolga için : cumartesi akşam İzmir'de kuzeninin düğününe gitmek + macera Benim için ise Tolga'ya eşlik ederek bu mesafeyi tek seferde alıp alamayacağımı görmek ve bir anlamda kendimi sınamaktı ..
Yanımıza küçük bel çantamız dışında hiçbir şey almamıştık. Bel çantalarımızda da, benim foto. makinesi ( o kadar az durduk ve gece seyahat ettik ki cok fazla fotograf cekemedik, olanları yakında koyarım), yedek lastik vs. ve kuru enerji yiyecekleri, isostar, vitamin, güneş kremi vs. dışında birşey yoktu.
Feribottaki sohbetimiz, yolculuk süresince izleyeceğimiz taktik ve stratejiler üzerine kuruluydu... ne yeriz, ne içeriz, gece ne kadar yol gideriz, rüzgar durumu vsvs.. Aslında planımız önce Yalova'da bizim eve ugrayıp, bolca makarna filan yiyip gece 02.00'de yola koyulmaktı ve sabah 9' a kadar Susurluğa varmaktı hedefimiz.. Ancak Topçular'da feribottan inip, arkadan hızla esen rüzgarla Yalova'ya yaklaşırken, Tolga yanıma yaklaşıp, patron hiç durmadan devam edelim mi diyince, ben de arkadan ittiren rüzgarın gazıyla " tamam direk devam o zaman " dedim ve biz Yalova'yı geçip Bursa yoluna girerek ilk rampaya sardık...
Orhangazi'deyiz, bakkaldan su takviyesi, foto, yola devam hava daha kararmadı ..
Gemlik, hava karardı.. Farlarımız açık. Bursa'dan önceki son ve uzun rampayı cıkarken en az bizim kadar zorlanan bir kamyonun arkasına sag yanda Tolga sol yanda ben tutunarak çıkmaya basladıkki , kamyoncu bize korna çalıyo biz bırakmadık önce, sonra adam koca kamyonu rampada zank diye durdurmaz mı mecburen bıraktık kamyoncu bize biz ona el kol işaretleri yaparak tırmanmaya devam... ve tabii az ileride baska yardımsever bir kamyoncu sayesinde tepeye varmıştık..
Aşagıya salınınca kendimizi Bursa'da buluverdik.. ve benim Tolga'ya telkinimle sehir içine girmeden yeni çevre otobanında cevirmeye basladık. Artık motorlarımız ısınmıştı iyice ve tempolu bir şekilde tek şeritli eski yola bağlandık ve bundan sonra uzun kilometreler boyunca süreceğimiz, emniyet şeriti yok denilebilecek yolda km. leri devirmeye basladık. Saat 22.00 sularında acıkmış olmamız gerekeceği aklımıza geliverdi bi anda, çünkü işyerinde öglen yediğim yemekten beri bişey yememiştik ve bir lokantada bol ekmek takviyeli (neredeyse dolu ekmek kutusunu bosalttık) kuru fasulye / pilav kombinasyonunu mideye indirdik.. hiçbişey yememiş gibiyiz ! direk kana mı karıştı ? ne yapsak diye birbirimize bakarken devam kararı aldık ve gecenin karanlığında tepede pırıl pırıl parlayan yıldızlara arada kafayı kaldırarak ilerlemeye devam ettik. Saat 02.30 civarı , Susurluğa 20-30 km. mesafede bir yöresel tarz köy evi lokantası tarzı bir yerde durduk .
İçerisi gözümüze gayet hoş gözüktü, yerler kilim, kenar döşek vs. ayakkabıları çıkarıp içeri girdik .. birer çay, gözlemeler patatesli ve burada biraz şekerleme yapmaya karar verdik ama açıkçası pek uyuyamadık, gelen gidenler ve kapının önünde kilitsiz duran bisikletlerimizin çalınabilmesi korkusu ile sabah saat 05.00 .. hadiii Tolga kalk devam !
Susurluk girişinde bir bakkalın orda ekmek arası kaşar peynir ile kahvaltı molası. devam .. güneş yavaş yavaş yükseliyor, yol almamız lazım ! kesmeden devam ediyoruz.
Balıkesir'i geçtik çevresinden .. Gelembe, uzun rampalar .. süper inişler .. öglen oluyor ve sıcak kendini hissettiriyor.. su dayanmıyo bu arada tam bir rampayı tırmanırken Tolga'nın lastiği iniyor.. patlak ! 10-15 dakikalık lastik değiştirme molası , hem de biraz dinlenmiş oluyoruz.. devam.. Yine bir rampa çıkışı sonunda bir çeşme yanında kavun satan bir köylünün yanında durup 1'er kavunu götürüyoruz.
Saat 14.00 'e yaklasıyor Akhisar'a 10 km. var. ama asfalt eriyik düzene geçmiş ve benim termometre 44 dereceyi gösteriyo. Çogunluğu 34 plaka sabah İstanbul'dan yola çıkıp güneye doğru çoğu tatile giden klimalı arabalardaki insanlar kafalarını arabanın camından dışarı uzatamazken, o sıcakta rampayı tırmalayan bizi gördükçe şaşkın bakışlarla korna çalarak yanımızdan geçiyorlar.
Yine bir çeşmede durduğumuzda , Tolga'ya " Akhisar'da noktayı koymamız gerekecek dostum" diyorum.. Aslında oradan Manisa'ya sadece 50 km. daha var sonra uzun bir rampa ve İzmir'e iniş.. ancak zaman kısıtı düşündürüyor beni, mola alacak vakit yok ve mola almazsak da bu kadar sıcak altında kendimizi gereksiz zorlamış olacağız, çünkü bu noktaya kadar güzel geldik. Tolga hala gideriz filan diyo, ben dedim Akhisar'dan otobüse biner İstanbul'a dönerim ( izmire varınca oradan hemen dönecektim zaten) sen de İzmir'e kadar otobüse bin dedim ve Akhisar'da sevgili Tolga beni otogara bıraktı ve devam etti. Ben saat 17.00'ye kadar bekleyip otobüse bindim ve Cumartesi gece 23.30'da İstanbul'da eve geldim.
Tolga ise benden sonra 10-15 km. daha devam ettikten sonra, sanırım yalnızlığın da etkisiyle bir çeşme molasında bir kamyonetle konusarak İzmir'e kadar kamyonetle gitmiş ve akşam da İzmir'deki düğünde gece 2' ye kadar durmadan göbek atmış ve o da pazar sabah 7 otobüsüyle İstanbul'a döndü.
Evet gerçekten iyi bir maraton antrenmanı oldu ! Yapılan mesafe 370 KM. Sadece 2- 2.5 saatlik bir uzun mola ve küçük duraklamalar dışında durmak yok.
Pedal çevirme süresi : Yaklaşık 14 saat
Mesafe : 370 Km.
Ortalama hız : 27.7
Yol ve yol alma koşulları :
Rüzgar gündüzleri Kuzey ve kuzeydoğudan 25-30 Km. ile esti ve bazen yandan da olsa bize yardım etti. Kamyon arkası deryal yapmadık ya da yapamadık, çünkü aradığımız kamyonu bulamadık, ama uzun ve dik rampalarda tutunarak çıktık.. bu da tabi çok enerji tasarrufu sağladı. bacak kası yanında biraz kol kası da yapmış olduk
Genel olarak birbirimizden hiç kopmadan gittik.
Herkese selam ve sevgilerimizle.
Kerim BABACAN - Tolga GÜRGÜN
Yanımıza küçük bel çantamız dışında hiçbir şey almamıştık. Bel çantalarımızda da, benim foto. makinesi ( o kadar az durduk ve gece seyahat ettik ki cok fazla fotograf cekemedik, olanları yakında koyarım), yedek lastik vs. ve kuru enerji yiyecekleri, isostar, vitamin, güneş kremi vs. dışında birşey yoktu.
Feribottaki sohbetimiz, yolculuk süresince izleyeceğimiz taktik ve stratejiler üzerine kuruluydu... ne yeriz, ne içeriz, gece ne kadar yol gideriz, rüzgar durumu vsvs.. Aslında planımız önce Yalova'da bizim eve ugrayıp, bolca makarna filan yiyip gece 02.00'de yola koyulmaktı ve sabah 9' a kadar Susurluğa varmaktı hedefimiz.. Ancak Topçular'da feribottan inip, arkadan hızla esen rüzgarla Yalova'ya yaklaşırken, Tolga yanıma yaklaşıp, patron hiç durmadan devam edelim mi diyince, ben de arkadan ittiren rüzgarın gazıyla " tamam direk devam o zaman " dedim ve biz Yalova'yı geçip Bursa yoluna girerek ilk rampaya sardık...
Orhangazi'deyiz, bakkaldan su takviyesi, foto, yola devam hava daha kararmadı ..
Gemlik, hava karardı.. Farlarımız açık. Bursa'dan önceki son ve uzun rampayı cıkarken en az bizim kadar zorlanan bir kamyonun arkasına sag yanda Tolga sol yanda ben tutunarak çıkmaya basladıkki , kamyoncu bize korna çalıyo biz bırakmadık önce, sonra adam koca kamyonu rampada zank diye durdurmaz mı mecburen bıraktık kamyoncu bize biz ona el kol işaretleri yaparak tırmanmaya devam... ve tabii az ileride baska yardımsever bir kamyoncu sayesinde tepeye varmıştık..
Aşagıya salınınca kendimizi Bursa'da buluverdik.. ve benim Tolga'ya telkinimle sehir içine girmeden yeni çevre otobanında cevirmeye basladık. Artık motorlarımız ısınmıştı iyice ve tempolu bir şekilde tek şeritli eski yola bağlandık ve bundan sonra uzun kilometreler boyunca süreceğimiz, emniyet şeriti yok denilebilecek yolda km. leri devirmeye basladık. Saat 22.00 sularında acıkmış olmamız gerekeceği aklımıza geliverdi bi anda, çünkü işyerinde öglen yediğim yemekten beri bişey yememiştik ve bir lokantada bol ekmek takviyeli (neredeyse dolu ekmek kutusunu bosalttık) kuru fasulye / pilav kombinasyonunu mideye indirdik.. hiçbişey yememiş gibiyiz ! direk kana mı karıştı ? ne yapsak diye birbirimize bakarken devam kararı aldık ve gecenin karanlığında tepede pırıl pırıl parlayan yıldızlara arada kafayı kaldırarak ilerlemeye devam ettik. Saat 02.30 civarı , Susurluğa 20-30 km. mesafede bir yöresel tarz köy evi lokantası tarzı bir yerde durduk .
İçerisi gözümüze gayet hoş gözüktü, yerler kilim, kenar döşek vs. ayakkabıları çıkarıp içeri girdik .. birer çay, gözlemeler patatesli ve burada biraz şekerleme yapmaya karar verdik ama açıkçası pek uyuyamadık, gelen gidenler ve kapının önünde kilitsiz duran bisikletlerimizin çalınabilmesi korkusu ile sabah saat 05.00 .. hadiii Tolga kalk devam !
Susurluk girişinde bir bakkalın orda ekmek arası kaşar peynir ile kahvaltı molası. devam .. güneş yavaş yavaş yükseliyor, yol almamız lazım ! kesmeden devam ediyoruz.
Balıkesir'i geçtik çevresinden .. Gelembe, uzun rampalar .. süper inişler .. öglen oluyor ve sıcak kendini hissettiriyor.. su dayanmıyo bu arada tam bir rampayı tırmanırken Tolga'nın lastiği iniyor.. patlak ! 10-15 dakikalık lastik değiştirme molası , hem de biraz dinlenmiş oluyoruz.. devam.. Yine bir rampa çıkışı sonunda bir çeşme yanında kavun satan bir köylünün yanında durup 1'er kavunu götürüyoruz.
Saat 14.00 'e yaklasıyor Akhisar'a 10 km. var. ama asfalt eriyik düzene geçmiş ve benim termometre 44 dereceyi gösteriyo. Çogunluğu 34 plaka sabah İstanbul'dan yola çıkıp güneye doğru çoğu tatile giden klimalı arabalardaki insanlar kafalarını arabanın camından dışarı uzatamazken, o sıcakta rampayı tırmalayan bizi gördükçe şaşkın bakışlarla korna çalarak yanımızdan geçiyorlar.
Yine bir çeşmede durduğumuzda , Tolga'ya " Akhisar'da noktayı koymamız gerekecek dostum" diyorum.. Aslında oradan Manisa'ya sadece 50 km. daha var sonra uzun bir rampa ve İzmir'e iniş.. ancak zaman kısıtı düşündürüyor beni, mola alacak vakit yok ve mola almazsak da bu kadar sıcak altında kendimizi gereksiz zorlamış olacağız, çünkü bu noktaya kadar güzel geldik. Tolga hala gideriz filan diyo, ben dedim Akhisar'dan otobüse biner İstanbul'a dönerim ( izmire varınca oradan hemen dönecektim zaten) sen de İzmir'e kadar otobüse bin dedim ve Akhisar'da sevgili Tolga beni otogara bıraktı ve devam etti. Ben saat 17.00'ye kadar bekleyip otobüse bindim ve Cumartesi gece 23.30'da İstanbul'da eve geldim.
Tolga ise benden sonra 10-15 km. daha devam ettikten sonra, sanırım yalnızlığın da etkisiyle bir çeşme molasında bir kamyonetle konusarak İzmir'e kadar kamyonetle gitmiş ve akşam da İzmir'deki düğünde gece 2' ye kadar durmadan göbek atmış ve o da pazar sabah 7 otobüsüyle İstanbul'a döndü.
Evet gerçekten iyi bir maraton antrenmanı oldu ! Yapılan mesafe 370 KM. Sadece 2- 2.5 saatlik bir uzun mola ve küçük duraklamalar dışında durmak yok.
Pedal çevirme süresi : Yaklaşık 14 saat
Mesafe : 370 Km.
Ortalama hız : 27.7
Yol ve yol alma koşulları :
Rüzgar gündüzleri Kuzey ve kuzeydoğudan 25-30 Km. ile esti ve bazen yandan da olsa bize yardım etti. Kamyon arkası deryal yapmadık ya da yapamadık, çünkü aradığımız kamyonu bulamadık, ama uzun ve dik rampalarda tutunarak çıktık.. bu da tabi çok enerji tasarrufu sağladı. bacak kası yanında biraz kol kası da yapmış olduk
Genel olarak birbirimizden hiç kopmadan gittik.
Herkese selam ve sevgilerimizle.
Kerim BABACAN - Tolga GÜRGÜN