Spor sakatlıklarından diz sakatlıkları

iskoc

Aktif Üye
Kayıt
31 Ekim 2007
Mesaj
131
Tepki
88
Şehir
Bodrum
Spor sakatlıkları genel olarak sportif aktiviteler esnasında meydana gelen her türlü hasarın ve kolektif adıdır. G. Roh'a göre spor yapan 40 kişinin başına sporla ilgili büyük bir kaza, 4000 kişiden birinde ise ağır sakatlanmalar, 40 000 kişiden birisinde ise ölüm vakası meydana gelmektedir. Nedenleriyse, spor sakatlıklarının nedenleri iki ana gruba ayrılarak incelenebilir.

Kişisel sebepler:
1- Fiziksel eksiklikler ve fiziksel uygunluk (Aerobik dayanıklılık, kuvvet, sürat, beceri, çeviklik)
2- Psikolojik faktörler (Konsantrasyon eksikliği)
3- Fiziksel yapı (boy, kilo, vücut yağ %'si, eklem özellikleri, yaş, cinsiyet)

Çevresel nedenler:
Sporun tipi, sportif aktivitenin süresi, rakibin ve takım arkadaşının rolü, zeminin durumu, ışık, emniyet tedbirleri, yavaşlama için yeterli mesafenin olmaması, kullanılan malzemeler, iklim koşulları (ısı, nem, rüzgar) maç yönetimi (kurallar ve hakemin kurallar uymaması).

Sporcu sakatlıkların önlenmesi

1- Spor Yapılan Yerle İlgili Önlemler:
Spor yapılan zemin veya ortamın cinsi, kalitesi, sakatlanma olasılığı üzerine en etkili faktörlerden birisidir. Düzgün olmayan, engebeli, toprak zeminler, bozuk salon zeminleri ıslak ve kaygan sahalar sakatlanmayı hazırlayan nedenler arasındadır. Spor salonlarında çok sık görülen sakatlanma nedenlerinden birisi, pota ve ağ direklerinin yeteri kadar yumuşak desteklerle çevrilmemiş olmasıdır. Spor sahasının çimlendirilmesi, salon zeminlerinin düzgün ve kuru olması, çarpmalara karşı yeterli desteklerin yapılmış olması, yüzme havuzlarında su içi işaretlerin net biçimde görülebilir nitelikte yapılması, sakatlık sıklığının azalmasına yardımcı olacaktır. Bisiklet ve kayak yarışmalarında yol güvenliğinin sağlanmasının yaşamsal önemi vardır ve yarışmayı düzenleyen organizasyonun güvenlik önlemlerini almış olması gerekir.

2- Spor Malzemelerinin Cinsi ve Kalitesi:
Her spor branşı için malzeme ve giysilerin kalitesi, sakatlanma olasılığı üzerinde önemli bir role sahiptir. Mevsime uygun bir spor giysisinin seçilmesi vazgeçilmez bir koşuldur. Yazın, sıcak havalarda terlemeyi zorlaştıran veya kışın ısısını korumaya yardımcı olmayan giysiler sakatlıkların oluşmasını kolaylaştırır. Üzerinde en fazla durulması gereken konulardan birisi koruyucu malzemelerle ilgilidir. Bilhassa kafa travmasının sık görüldüğü boks, beyzbol ve Amerikan futbolu gibi çok travmazite sporlarda, koruyucu kaskların kullanılması vazgeçilmez bir zorunluluktur. Boks sporunda özellikle amatör sporcuları korumak için mutlaka kask kullanılması ve bu tür koruyucu malzemeler olmadan genç sporcuların ringe çıkarılmaması gerekir. Yine boksla ilgili olarak diş tamponlarının kullanılması kesinlikle ihmal edilmemelidir. Gözlük yerine lens kullanımının yaygınlaşması ve çok kaliteli lenslerin yapılması sayesinde, göz yaralanmaları önemli ölçüde azalmıştır. Özellikle tenis ve beyzbol gibi top hızının saatte 100 km'nin üzerine çıkabildiği spor dallarında, topla gözlüğün teması çok ciddi yaralanmalara neden olabilir. Lens veya elastik gözlüklerin kullanılması, bu tür sakatlanmalardan doğan hasarın en aza inmesi sağlanmıştır.

Diz, dirsek, el bileği gibi büyük eklemlerin bandaj veya özel tamponlarla korunması düşmelerin etkisiyle ortaya çıkabilecek yaralanmaların azalmasına yardımcı olabilir. Futbolda kalecilerin içi tamponlu formalar ve eşofmanlar giymesi, diğer futbolcuların kruris bölgesine gelecek sert darbelerden kurtulmak için çoraplarının içine elastik koruyucular yerleştirilmesi ve saha zeminine göre krampon seçimi, sakatlanma riskini azaltan önlemler arasında sayılabilir. Su sporları yapanların mutlaka can yeleklerini takmaları gerekir. Spor malzemeleri içinde en önemli maddelerden birisi spor ayakkabılarıyla ilgilidir. Yapılan spor dalına uygun, kaliteli bir ayakkabının seçilmesi ve ayakla ayakkabı arasındaki uyumun çok iyi olması, sporcunun hem derecesini etkiler hemde sakatlanma riskini azaltır. İyi bir spor ayakkabısı, ayağın yerle temasını en güzel biçimde gerçekleştirmeli ve aşınmış olmamalıdır. Topuğun yere temasıyla oluşan şok etkisinin absorbsiyonu, özellikle atletler için son derece önemli bir konudur. Ayakta pes planus, pes kavuş gibi deformasyonlar veya asil tendonu ile ilgili sorunlar varsa, bunların giderilmesine yardımcı olacak ortopedik ekler ve apareylerin kullanılması gerekir. Diz ve ayak bileği gibi alt ekstremite eklemlerinde stabilite sorunu olan hallerde metal destekli fonksiyonel breysler, sorunun giderilmesine yardımcı olur.

3- Sporcuyla İlgili Önlemler:
Sakatlanmaları önlemek için sporcunun bizzat kendisiyle ilgili bir takım önlemleri alması ve sportif kuralları çok ciddi biçimde uygulaması önemli bir konudur. Sağlıklı ve düzenli bir yaşam, sporcu için vazgeçilmez koşulların başında gelir. Yorgun, uykusuz, bakımsız sporcunun sakatlanma olasılığı elbette yüksek olacaktır. Zararlı alışkanlıklar da direkt veya endirekt etkileriyle sporcunun performansını olumsuz yönde etkiler ve sakatlanma riskini arttırır. Sporcunun periyodik sağlık kontrolünden geçmesi ve enfeksiyon odakları, kansızlık, Jjarsak parazitleri gibi vücut direncini azaltan olumsuzlukların giderilmesi, sporcu sağlığı açısından önemlidir. Antrenörlere düşen en önemli görevlerden birisi her sporcuyu yakından incelemek ve çok sık sakatlanan sporcularda, bunun nedenini bulup ortaya çıkarmaktır. Sık sakatlanmanın nedeni teknik bir yetersizlik olabileceği gibi, biyomekanik bozukluk veya kondisyon yetersizliği olabilir. Yeteri kadar ısınma hareketi yapmadan ağır sportif çalışmalara girişmek veya yorucu çalışmalardan sonra soğuma periyodunu dikkate almadan, hemen dinlenmeye geçmek, sakatlanmalar üzerinde olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olur.

Isınma
Bir yarışma veya antrenman öncesinde , o yarışma veya antrenmanın gerektirdiği optimum performansı gerçekleştirebilmek için yapılan fiziksel ve zihinsel etkinlikler dizisinin tümüne ISINMA adı verilir. Kısaca ısınma, vücudun yarışmaya veya çalışmaya bir bütün olarak hazırlanmasıdır. Isınma kavramı değerlendirilirken ısınma olayına öncelikle iki boyutta bakılmalıdır. Bu boyutlar genel ısınma ve lokal ısınma kavramlarıdır. Burada genel ısınma bir yarışma ve antrenman öncesi tüm vücudun aktif veya pasif yollarla ısıtılmasıdır. Lokal ısınma ise sportif yaralanma veya sakatlıkların ardından yapılan rehabilitasyon sürecinde veya rehabilitasyonun ardından antrenmanlara hazırlık döneminde bazı kas gruplarının ısıtılmasını içeren aktif veya pasif yöntemlerin kullanıldığı ısınmadır. Isınma konusu bize göre bir sportif aktivitenin en önemli parçasıdır. Bu nedenle , bu konuyu biraz detaylı işlemek istiyoruz. Spor sahalarına göz attığımızda genelde üç tip ısınma alışkanlığına sahip sporcu grubu ile karşılaşırız. Bunların ilki kendi kendine ve sadece kendine özgü hareketlerle ısınma yapan sporcu grubu; ikincisi gruplar halinde ortak bir ısınma programını uygulayan sporcular grubu ve üçüncüsü de bir antrenör nezaretinde ısınma yapan sporcu grubu.

Isınmaya bireysel bazda baktığımızda ise şu tablo ile karşılaşmaktayız: Sporcular eğitim durumlarına, spor yaşlarına, profesyonellik anlayışlarına ve performans düzeylerine göre ısınmaya üç değişik olguyla bakar. Kimi sporcu için ısınma periyodu antrenman veya yarışmanın başlangıcında antrenman sürecinden argo deyimi ile kotarılacak bir kaytarma periyodudur. Kimi sporcu için ısınmaı antrenmanın veya yarışmanın en önemli ve en gerekli parçasıdır ve ısınmaya gerekli önemi büyük bir itina ile verir. Kimi sporcu ise ısınmaya ;antrenman veya yarışma öncesi işinin bir parçası olarak yapması gereken bir olguymuş gibi bakar. Özünde ısınma gerek antrenman, gerekse yarışma öncesi spor olgusunun en önemli parçasıdır. Bu konuda literatüre göz atıldığında, yapılan araştırmaların tümünde ısınmanın sportif performansı olumlu yönde etkilediği görülmüştür.

Yeterli ısınma ile gerek aerobik (oksijenli) enerji oluşumu, gerekse anaerobik (oksijensiz) enerji oluşumu olumlu yönde etkilenir . Nöro-müsküler (sinir-kas) fonksiyonu açısından bakıldığında yeterli ısınma ile kas kuvvetinin arttığı saptanmıştır. Isınan kas daha fazla gerilebilmekte ve bunun ötesinde daha çabuk kasılabilmektedir. Isınma suretiyle sinir ve kasların reaksiyon süresi kısalmaktadır. Isınma sonucu kasın elastikiyetinin artması daha büyük eklem amplitüdlerine (hareket açısı) olanak sağlar. Eklemlerin hareketi ısınma ile kolaylaşır. Ayrıca, ısınma ile hedefe yöneliklilik(isabet) ve hareketlerin koordinasyonu daha iyi hale getirilebilinir.

Genel anlamı ile ısınma endürans (dayanıklılık), sürat, kuvvet, sıçrama, esneme yeteneği gibi elemanları artırır. Aynı zamanda ısınmanın sağlık açısından en önemli etkenlerinden biri de ısınma ile kas, ligament ve tendon yaralanmaları gibi sportif sakatlanma risklerinin minimalize edilmesidir. Bu nedenle kas bazında ısınma değerlendirildiğinde genel olarak iki temel etki görülmektedir:

A- Olayın profilaktik (sakatlık önleyici) etkisi.
B- Olayın işgücünün (performansı) artırıcı etkisi.

Spor literatürü tarandığında yeterli sürede ve gerekli şekilde yapılmış ısınmanın performans üzerine etkilerinin hep olumlu olduğu saptanmıştır. Ülkemiz özelinde ısınmaya önem gösteren ve ısınmanın öneminin bilincinde olan sporcu sayısı sınırlıdır. Bu noktada özellikle bazı sporcular yeterli ısınma yapmadan bir sakatlanmaya maruz kaldıklarında, ısınmanın önemini farkederler. İşte, bu arzulanmayan ama “deneme-yanılma” metodu ile sporcuya ve ekibine pahalıya mal olan bir deneyimdir.

Isınma süresi ne kadar olmalıdır?
Isınma süresi yapılan spor dalına göre değişiklik göstermektedir. Literatüre baktığımızda bu süre için minimum 10 dakika ile 30 dakika arasında değerler görülmektedir. Bu süre için takım sporlarında ve bireysel sporlarda farklılık görülür. Ayrıca, ısınma süresi belirlenirken, yarışma veya antrenmanın yapılacağı ortam, hava sıcaklığı, yarışma veya antrenman saati de göz önüne alınmalıdır. Kimi literatüre ısınma süresi olarak total antrenman süresinin yüzde 20-30’u arasında bir süre kapsaması gerektiğinden söz edilmektedir.

Isınma yöntemleri nelerdir?
Spor literatürüne göz attığımızda iki çeşit ısınma yöntemi ile karşılaşmaktayız. Bunlar; aktif ve pasif ısınma yöntemleridir. Aktif ısınma yöntemi; bir antrenman veya yarışma öncesinde fiziksel aktivitelerle yapılan ısınmadır. Pasif ısınma yöntemi ise sportif sakatlıkların rehabilitasyonunda ve de rehabilitasyondan yeni çıkmış sporcuların antrenmanlarından önce çeşitli araçlar kullanarak yaptıkları ısınmadır. Bu pasif ısınmada çeşitli elektrikli fizik tedavi aletleri, banyolar, duşlar, girdap banyosu, normal veya çeşitli kremlerle yapılan masaj ve diğer fizik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.

Isınma şekilleri nelerdir?
Isınma şekilleri informel ve formel ısınma olarak ikiye ayrılır. İnformel ısınma jog, düz koşu, kalistenik (kültür-fizik) gibi branşa ait olmayan çalışma şekilleridir. Formel ısınma ise o spor dalına özgü hareketleri kapsar. Basketbolda turnike atma , voleybolda servis atma, teniste servis atmak veya duvar tenisi oynamak, futbolda paslaşma(ortada sıçan) gibi hareketler formel ısınma şekilleridir.

Isınmaya ne ile başlanmalıdır?
Isınmaya informel ısınma ile başlanıp, formel ısınma ile devam edilmelidir. Bu konuda informel ısınma için iki görüş vardır. Birinci görüşte informel yani branşa özgü olmayan hareketlerle ısınmaya başlanırken ilk yapılması gerekenin stretch egzersizleri olduğudur. İkinci görüş ise stretch öncesi mutlaka jog atılması gerektiği yolundadır.

Taradığımız literatüre bu konuda yapılmış araştırmalarda net bir açıklama yoktur. Burada tercih antrenörün alışkanlığına bağlı olarak değişmektedir. Yukarıda söylendiği gibi informel ısınmanın ardından o branşa özgü olan formel ısınmaya geçilir. Isınmanın son safhası formel hareketlerden oluşmalıdır. Bu branşa özgü yapılan formel hareketlerin organizmaya olan etkileri şöyle özetlenebilir:

a. Sportif aktivite sırasında öncelikli olarak harekete katılan kasların içindeki kan akışı ve kas ısısının fizyolojik olarak optimum düzeye gelmesi sağlanır
b. Branşta doğrudan kullanılan nöro-müsküler (sinir-kas) mekanizmalar ve el-göz koordinasyonu için hazırlık sağlanır.

Stretching de germe süresi ne olmalıdır?
Stretching de germe süresi, yapılan germe hareketinin şekline göre değişmektedir. Bob Anderson’a göre bu süre 4 saniye ile 60 saniye arasında değişir. Örneğin calf kası (alt arka bacak kası-baldır) ve aşil tendonu için bu süre 15-30 saniye iken, boyun kaslarında süre 5 saniye olmaktadır

Stretching'de acı neyin ifadesidir?
Birçok insan germeyi, esnekliklerini daha çok artırmak amacıyla yapmaktadır. Böylece stretch yaparken, gerdirebildikleri kadar, germe yapmaktadır. Germe yapılan kas sertleşir. Eğer germe sırasında acı hissedilirse, germe durdurulmalıdır. Birçok sporcu genellikle acıyıncaya kadar germe yapar. Bu inanç onlarda aşırı germenin, esnetme yeteneklerini daha çok ve çabuk artıracağı yolundaki yanlış bir mantıktan kaynaklanmaktadır. Bu yanlıştır. Çünkü, germe sırasında duyulan acı, o kas grubunda bir mikrotravma olduğunun göstergesidir.

Aşırı germe (overstretch) mikroskobik dokuların yaralanmasına ve yara izlerinin oluşmasına neden olur. Eğer yara izleri geçici değilse, kasın elastikiyetini azaltacak ve kasta acı duyulmasına neden olacaktır. Bu noktada kas lifleri elastikiyetleri azalmış, elastik olmayan liflerin yerini alır, yoğun yara izleri dokuların kan dolaşımını engeller ve böylelikle taşıyıcı sinir alıcılarını rahatsız eder. Bundan dolayı ilgili kas liflerinde ve onu saran kas dokularında, daha çok yaralanmaya yol açar. Her aşırı germe sonucu, kötü kan dolaşımı oluşacaktır.
Sonuç olarak amaçlanan hedeften uzaklaşılır. Daha fazla bir esneklik amaçlanıp bunun için yapılan germe aşırı olursa, bu sefer tam tersi bir etki oluşturur. O kas grubunun esnekliği azalır. Sonuçta, bütün aşırı germeler tehlikeli ve faydasızdır. Germe sırasında duyulan acı ise bu olumsuzluğun başlangıcının bir ifadesidir.

Stretching ile fleksibilite arasındaki fark nedir?
Stretch (germe) ve fleksibilite (esneme) kavramları sürekli birbiri ile karıştırılan kavramlardır. Germede belirli bir süre kaslar sabit durumda tutulur. Esnetmede ise kas sürekli bir gevşer bir kasılır. Stretch, kas fleksibilitesinin (esnekliği) geliştirilmesi için uygulanan bir çalışma şeklidir.

Warm-down (soğuma) gerekli midir?
Antrenman veya yarışma sonrası soğuma çok önemli ve gerekli bir olaydır. Her antrenman sonunda mutlaka yapılmalıdır. Organizma mutlaka ısındırıldığı gibi soğutulmalıdır. Soğuma bir aktif dinlenme şeklidir. Burada kas ve kandan yorgunluk verici madde olan laktik asit(süt asidi) aktif dinlenme ile daha süratle uzaklaştırılır. Dolayısıyla toparlanmanın daha çabuk olması sağlanır. Burada bir basketbol antrenmanının sonunda şut veya faul atma, futbol antrenmanı sonu korner veya penaltı atma, voleybol antrenmanı sonunda servis atma bir anlamda soğuma yöntemidir. Ayrıca bunların dışında jog veya stretch ile de soğuma yapılabilir. Unutulmaması gereken tek önemli nokta soğumanın mutlaka yapılması gerektiğidir. Soğuma süresi minimum 10 dakika tutulmalıdır.

Rehabilitasyon
Normale döndürme anlamına gelmektedir. Fizik tedavi ile bağlantılı olarak yürüyen bir süreçtir. Fizik tedavi insan vücudunda doğuştan olan ya da sonradan oluşan rahatsızlıklara elektrik akımı, sıcak yada soğuk uygulamalar, çeşitli dalga formunda uyarılar göndererek hastalığı ve hastaya uygun egzersiz programlarıyla yapılan tedaviye denilmektedir.

Fizik tedavi ve rehabilitasyonun etkileri:
-Ağrıyı azaltır veya geçirir.
-Kasları güçlendirir.
-İyileştirmeyi hızlandırır.
-Kan dolaşımını arttırır.
-Hareketlerin eski haline gelmesini sağlar.

Fizik tedavi veya rehabilitasyon ile sporcu sakatlık öncesindeki sportif ve fizyolojik kapasitesine getirilmeye çalışılır ve en kısa zamanda normal sportif yaşantısına devam etmesi sağlanır.

Eklem ve eklem çeşitleri nelerdir?
Eklemler, kemiklerle birlikte hareket sitemimizin pasif elemanlarıdırlar. Kaslar aracılığıyla oluşturulan kuvvetin, kasın yapıştığı kemik parçasını harekete geçirebilmesi için bu kemik parçalarının bir ya da birkaç eklemi katetmesi, diğer bir deyişle kasın, başlangıç yeri ile yapışma yeri arasında mutlaka bir ya da birkaç eklem üzerinden geçmesi gerekmektedir. Eklemlerin yapı ve işlevleri arasında çok sıkı bağlantı vardır. Eklemi oluşturan komşu kemiklerin durumu, eklem yüzeyinin şekli ve eklemin yapısına katılan bütün dokuların özelliği eklemin görevine göre ayarlanmıştır. Eklemlerle ilgili çeşitli sınıflalar vardır. Bunlar kendi aralarında ayrılmaktadırlar.

-Diarthrosis Eklemler (Oynar Eklemler)
-Amphiarthosis Eklemler (Yarı Oynar Eklemler)
-Synarthrosis Eklemler (Estetik Eklemler)

Diarthrosis eklemler:
Bunlar oynar eklemler olup özellikleri şu şekildedir:
1- Bir eklem aralığı mevcuttur.
2- Komşu kemikleri birbirine bağlayan ve bütün eklemi dışarıdan saran bir eklem kapsülü vardır. Eklem boşluğu eklem kapsülü her taraftan hava geçirmeyecek şekilde sarar.

Amphiarthosis eklemler:
Bunlar yarı oynar eklemlerdir. Bunlara örnek olarak diz eklemleri, kalça eklemleri ve dirsek eklemleri verilebilir.

Synarthrosis eklemler:
Bunlar oynamaz yada yarı oynar eklemlerdir. Örnek olarak kafatası kemikleri arasındaki eklemler, omurgalar arası eklemler verilebilir.

Sporda kas yorgunluğu nedir?
Antrenmansız oyuncularda ağır ve alışılmamış antrenmanlar ve yüklenmelerden 1- 2 gün sonra ortaya çıkar. Kas yorgunluğu ayrıca ağır sportif yarışmalardan sonrada sporcularda görülen akut (kısa süreli) kas ağrılarıdır. Söz konusu kasla yapılacak olan her hareket ve dokunma esnasında ağrır, bazen şişer ve sertleşir. Kas yorgunluğu ile ilgili bazı hipotezler vardır. Bunlar:

1- Metabolizma Bozukluğu Hipotezi:
Laktik asit ve diğer metabolizma bozuklukları vücuttan uzaklaştırılmaz.

2- Mekanik Hasar Hipotezi:
Kasın zorlanması ve gerilmesi.

3- Kas Sertleşmesi Hipotezi:
Kasın aşırı derecede sertleşmesi.

Kas yorgunluğu nasıl atılır?
Kası yorgunluğu hiçbir tedavi yapılmadan yalnız istirahat ile geçmesi için 3- 4 gün gerekir. Bu süreci kısaltmak için müsabaka bitiminde veya yüklenme sonrasında bol bol streching yapılmalıdır. Burada strechingin önemini bir kez daha görmektediyiz. Kas yorgunluğunun atılma sürecini kısaltan faktörler:

1- Sauna
2- 26-28oC sıcaklıkta yüzmek.
3- C ve E vitaminlerini almak.
4- Söz konusu kaslar üzerinde ılık, ıslak, bastırma ve hafif masaj.

Kas gerilmesi
Kas gerilmesi her zaman geri dönüşümlü bir işlevsel kas yaralanması ile birliktedir. Bu noktada ani eksentrik kas faaliyetleri sırasında kas elastikiyetinin sınırına eriştiğini fakat bu sınırın aşılmadığı noktada gerçekleşir. Eğer bu hareket esnasında sınır aşılırsa o zaman kas kasılmasının yerine kas zorlanması veya kas yırtılmasından söz edilebilir. Özellikle tendon bölgelerinde meydana gelebilir.

Kas zorlanması
Burada bir veya birçok kas lifi anatomik olarak zarar görür. Kas zorlanmasında kas liflerinin sıklığı ve elastikiyeti zorlanır. Kasta bulunan bağ dokusu ile kas lifleri tek tek kopar. Buna rağmen kas bütünlüğünü korur.

Kas yırtılması
Akut kas yaralanmalarını, gerilme ve ezilme yaralanmaları şeklinde iki gruba ayırarak incelemek daha doğrudur. Gerilmeyle oluşan yaralanmalar iki ekleme birden yapışan kaslarda ortaya çıkar. Kas, kontrakte olduğu anda beklenmedik biçimde gerilirse zorlanır ve yırtılır. Örneğin, disk fırlatırken kayma veya koşarken ayağın çukura gelmesi gibi durumlarda kaslar aşırı gerilir. Bu tür gerilmeye bağlı kas yaralanmaları sprinterler, atlamacılar ve futbolcular da s"k olmak üzere daha çok üst tabakalarda yer alan gastrocnemius, rectus femoris ve semitendinosus kaslarında görülür. GerHmeyle kasta oluşan hasarlar 3 dereceye ayrılarak incelenir:

Birinci derece zorlanmalarda kasta belirgin bir yırtılma yoktur. Yerel bir ağrıyla birlikte, şişme ve duyarlılık vardır. Eklem hareketinde veya kas gücünde önemli bir kayıp ortaya çıkmaz. Kasın pasif olarak gerilmesi, ağrının artmasına neden olur. İkinci derece yaralanmalarda kasta hasar oluşmasına karşın tam bir yırtık, yoktur. Sakatlanma anında şiddetli bir ağrı duyulur. Hareket ettikçe ağrı çok artar. Bu nedenle en ufak bir hareketten kaçınılır. Kas gücü azalmış, hareket kısıtlanmış, palpasyonla duyarlık artmıştır. Şişlik ve spazmla birlikte yaralanma yerinde renk değişikliği de görülür. Üçüncü derece yaralanmalarda kas tamamen yırtılmıştır. Buna bağlı komple fonksiyon kaybı söz konusudur. Yaralanma anında çok şiddetli bir ağrı duyulmasına karşın ilerleyen saatlerde ağrı azalır. Parsiyel yırtılmalardaki ağrıya göre daha hafiftir. Yırtılan kas kitlesinin bir tarafta toplanmasıyla yaralanma yerinde bir şişlik belirir. Kasın proksimal yırtıklarında şişlik altta, distal yırtıklarında ise üstte belirgindir. Ağrı ve şişliğin yanısıra renk değişikliği ve şiddetli spazm tabloya eşlik eder.

Bedensel etkinlikler sırasında kasa gelen kan akımı önemli ölçüde artar. Kasta bir zedelenmeye veya yırtılma olunca artmış kan akımı ve zengin vaskülarizasyon sonucu, hematom oluşabilir. Kas hematomları intramüsküler ve intermüsküler olarak iki şekilde gelişebilir. İntramüsküler hematomlar kasın zorlanması veya yırtılması sonucu oluşur. Kasın sağlam kalan fasyası yani epimisyum, hematomu sınırlar. Böylece kas içi basınç artar. Kasta uzun süre devam eden ağrı ve fonksiyon kaybı olur. İntermüsküler hematomlar ise intertisyel aralıklarla olur; kas ve fasya damarları zedelenir. Hematom geniş bir aralığa yayıldığı için basınç artışına bağlı belirtiler görülmez. Çoğu kez intra ve inter-müsküler tip hematomlar birlikte görülür. Bu durumdaki bir hastayı çok dikkatle muayene etmek gerekir.' özellikle yaralanma yerinin distalinde, kompartman sendromu gelişip gelişmediği dikkatle kontrol edilmelidir.

Kas yaralanmalarından sonra en ideal tedavi yönteminin ne olduğu konusunda tam bir görüş birliği yoktur. Bazı klinikler erken mobilizasyonun yararını savunurken, bazıları yeterli süre immobilizasyonun gerekli olduğunu ve mobilizasyon için acele edilmemesini ileri sürerler. Kas dokusunun rejenerasyon yeteneği çok yüksektir ve yaralanmadan hemen sonra onarım faaliyeti başlar. Yaralanmadan 7-8 gün sonra kas lifleri kontraktil özelliklerini yeniden kazanır. Ancak kasın eski kuvvetine kavuşması için uzun zaman geçmesi gerekir. Kas hasarının derecesini, yırtılmanın tam yerini ve büyüklüğünü saptayabilmek amacıyla bazı yardımcı tanı yöntemlerine başvurulabilir. Örneğin:

Radyografi:
Düz grafilerde yumuşak doku ve kaslara ait şişlik dışında önemli bir bulgu görülmez.

Digital Substraction Angiografi (DSA):
Venöz yoldan angiografi çekilmesine olanak sağlayan bu yöntem sayesinde yırtık bölgesindeki damarların durumu incelenebilir.

Bilgisayarlı Tomografi (CT):
Yüksek rezolüsyon yeteneği ile kasların durumunu inceleme olanağı verir.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI):
Son yıllarda en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Ancak pahalı bir yöntem olması daha sık başvurulan bir yöntem olmasını engellemektedir.

Ultrasonografi:
Son yıllarda çok popüler olmaya başlayan diagnostik ultrason tekniği sayesinde kas yırtıklarının kesin lokalizasyonu ve büyüklüğünü saptamak mümkündür. Günümüzde en sık başvurulan tanı yöntemidir.

Enzim Testleri:
Geniş kas yırtıklarında, kas dokusu harabiyetine işaret eden bazı enzim düzeylerinde artmalar görülür. Kreatin fosfokinaz (CPK) ve laktik dehidrogenaz (LDH), bu enzimlerin başlıcalarıdır. Özellikle kapalı yaralanmaların değerlendirilmesinde, lezyon derecesi hakkında bilgi verir.
Kasın yaralanma biçimi ne olursa erken dönemde tedavi prensipleri hep aynıdır. Başlıca tedavi öğeleri buz, immobilizasyon, kompresyon, elevasyon ve istirahatten ibarettir. Erken dönemde tedavinin amacı, kanamayı durdurmak, ödemi kontrol altına almak, kasta hasarın ilerlemesini önlemek, fonksiyon kaybına engel olmak ve iyileşmeyi çabuklaştırmaktır. Bu itibarla ilk yapılacak iş kası tekrarlayan travmalardan korumak olmalıdır. Yaralanmadan sonraki ilk 2-3 gün içinde masaj, sıcak tedavi, ultarson, kortizon enjeksiyonu veya aktif germe gibi kas dokusundaki zedelenmeyi arttırıcı her türlü girişimden kaçınmak gerekir. Kasta hematom oluşmuşsa intra veya inter-müsküler tipi ayırt etmeğe çalışılır. Yaralanmadan 2-3 gün geçince tanı daha kolaylaşır. Bu süre içinde kasa yalnızca buz tedavisi, elevasyon, istirahat ve elastik bandaj uygulanmalıdır. Daha sonra izometrik egzersizlerle birlikte ağırlık bindirrnöyen dinamik egzersizlere de başlanabilir.

1. ve 2. derece yaralanmalarda erke/rt dönemden itibaren fleksibilite egzersizlerine başlanır. 3. derece yaralanmalarda ise fleksibilite eğitimini ertelemek gerekir. Daha sonraki günlerde egzersizlerin süre ve derecesi giderek arttırılır. Kas yaralanma öncesi sağlıklı durumuna kavuşuncaya kadar reedükasyon programına devam edilmelidir. Akut dönem atlatıldıktan sonra germe ve fleksibilte egzersizleriyle birlikte sıcak tedavi ajanlarının uygulanması, kollagen liflerin maksimal uzunluğa erişmelerini kolaylaştırır. Bazı durumlarda alçak frekanslı elektrik akımlarından yararlanmak mümkündür. Tens veya diadinamik akım tipindeki tedaviler ödem ve ağrının azalmasına yardımcı olurlar. Bu tedavilere devam ederken yüzeyel masaj (eflöraj) ve girdap banyoları da uygulanabilir. Kas kitlesinin çevresini sık sık ölçerek kanama ve hematom kontrol edilmelidir. Uygun bir tedavi ve rehabilitasyon programıyla, kas bir süre sonra iyileşir ve geride kalan bir miktar nedbe dokusunun dışında önemli bir kayıp olmaz.

Bazı durumlarda ise cerrahi tedavi endikasyonu doğar. Geniş intramüsküler hematomların olduğu 3. derece kas yırtılmalarında veya kas kitlesinin % 50'den fazlasının yırtıldığı 2. derece kas zedelenmelerinde, hematomun temizlenip kas yırtığının onarılması için cerrahi girişimde bulunmak gerekir. Ancak endikasyon koymakta fazla gecikmemelidir. Cerrahi onarım, yaralanmadan sonrak ilk bir kaç gün içinde yapılmalıdır. Geç kalındığı takdirde kas liflerinin kısalması sonucu, onarım güçleşir ve kontraktürler geliştr. Operasyondan sonra hematom ve kanama olasılığını azaltmak için 3-10 gün kadar immobilizasyon süresine ihtiyaç vardır. Daha sonra uygun egzersizlerle kasın recdükasyonu tamamlanır. Kas hareketleri tamamen rahat ve ağrısız duruma gelince, sporcu sahaya dönebilir. Ancak kasın eski küvet ve elastikiyetini kazanabilmesi için uzun b'tr süre geçmesinin gerektiği jnutulmamalı ve aşırı yüklemelerden kaçınılmalıdır. Diğer taraftan yüzme, bisiklet, kayak ve 1aha sonra koşma egzersizleri yaptırılarak kasın eski durumuna gelmesine çalışılır.

Sporcunun tam kapasite/le sahaya ne zaman dönebileceği yani prognozun ne olduğu konusu, hem kendisi hem de Çevresi tarafından çok merak edilen bir konudur. Kuşkusuz, prognozu belirfeyen en önemli faktör yaralanmanın derecesidir. Klinik muayene bir dereceye kadar prognozu belirlemede yardımcı olur. Örneğin kuadriseps yaralanmasından sonra diz yalnızca 20-50° fleksiyona gelebiliyorsa, şiddetli bir yaralanma söz konusudur ve iyileşme içini-4 aylık bir süreye ihtiyaç vardır. Diz fleksiyonu 80-110° yapabiliyorsa orta derecede yaralanmadan bahsedilir ve 1-3 haftalık süre iyileşme için yeterli görülür. Diz 120° den fazla fleksiyona gelebiliyorsa, bir kaç gün içinde tamamen iyileşeceğini söylemek mümkündür.

Kas yırtılmalarından sonra tedavi gereklerinin yerine getirilmiş olmasına karşın bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonlarm en önemlilerinden birisi miyozitis ossifikans'tır. Kas dokusu içinde ektopik kemik gelişimi ile karakterize olan bu durum, mikro veya makro travmaların etkisiyle ortaya çıkar Akut travmaların 1-4 hafta sonra kasta sertleşme ve ağrıyla birlikte görülür. 15-20 gün içinde radyolojik belirti verecek duruma gelir. Daha sonra kemikleşmiş bir kitle halini alır. Kitlenin gelişimini, serum alkalen fosfataz düzeyini ölçerek izlemek mümkündür. Lokalize kalsifikasyonlarda eklem hareketlerinin engellenmediği durumlarda, konservatif tedavi yeterlidir. Miyozitis ossifikansın erken gelişme döneminde disodium etidronat kullanılmasıyla iyi sonuçlar alındığı bildirilmektedir. Gelişme döneminin sona ermesinden itibaren geniş kitleler olmuşsa, cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir. Postoperatif dönemde etidronat grubu ilaçlan bir süre daha kullanmakta yarar vardır .

Diz yaralanmaları
Vücudumuzdaki en büyük eklem diz olup üç kemiğin bir araya gelmesi nedeniyle oldukça komplike bir yapıya sahiptir. Ayakta dururken, yürürken, koşarken ve diğer pek çok sportif etkinliği yerine getirirken ağırlık taşıyıcı durumunda olması, dizi zorlamalara ve travmalara açık duruma getirir. Esas hareketinin fleksiyon ve ekstansiyon olmasına karşın sınırlı ölçüde iç ve dış rotasyon hareketlerini de ortaya koyar. Bu hareketleri kısmen yuvarlanma, kısmen de kayma şeklinde yerine getirir. Örneğin fleksiyon hareketinin ilk 20° lik başlangıcı yuvarlanma tarzında olduğu halde, bu açıdan sonra kayma şekline dönüşür. 20°den sonra ligamanlarm gevşemesi, kaymayla birlikte aksiyel bir rotasyon hareketine de olanak verir.

Ekstansiyon pozisyonunda ise ligamanlarm gerilmiş olması nedeniyle rotasyon hareketi yapılamaz. 90° lik fleksiyon açısında, maksimum rotasyon hareketi ortaya çıkabilir. Fleksiyon ve ekstansiyon hareketleri arasında yarım ay biçimindeki iç menisküs, ligamanlarla daha sıkı temasta olduğundan, dış menisküse göre daha az hareketlidir. Bu durum iç menisküsün daha kolay yaralanmasına yol açar. Dış menisküs hareketliliği sayesinde yaralanmalardan korunmuş olur. Diz tam ekstansiyonda iken tibianın femura göre abdüksiyon ve addüksiyonu da olanaksız hale gelir. Hafif fleksiyonda ise 6°-12° lik bir abdüksiyon-addüksiyon hareketi ortaya konabilir.

Şekil:
Patellanın normalde kaydığı kandiller arası oluk.

Ekstansiyon pozisyonunda dizin stabilitesini sağlayan önde kuadriseps, arkada ise gastroknemius ve popliteus posterior'dur. İç ve dış yan bağların gerginleşmesi de diz stabilizasyonuna yardım eder. Kinezyolojik özelliklerini kısaca özetlediğimiz dizin en önemli yaralanmaları menisküler ve ligamanlarla ilgilidir. Atletler, kayakçılar ve futbolcular başta olmak üzere çok geniş bir sporcu grubunda, bu anatomik yapılarla ilgili sakatlıklara rastlamak mümkündür.

Menüsküs yaralanmaları:
Dizin fleksiyon ve ekstansiyonu sırasında menisküsler önce arkaya sonra öne doğru hareket ederler. Tam fleksiyon sırasında menisküslerin arka yarısı, tibial ve femoral kondiler arasında sıkışır. Bu pozisyonda femur iç rotasyona geldiği takdirde, iç menisküsün arka segmenti, diz ekleminin merkezine doğru çekilmeye başlar. Bu sırada aniden ekstansiyon yapılırsa iç menisküs, iç yan bağ lifleriyle çok sıkı irtibatlı olduğundan, dış menisküse göre daha kolay yaralanır. Diz fleksiyona gelirken femurda dış rotasyon olduğu takdirde dış menisküs sıkışmaya başlar ve yine ani bir ekstansiyon hareketi, yırtılmasına neden olur. Bu yırtılmalar sonucunda değişik dereclerde sinovyal reaksiyon ya da kanama olabilir.

Diz fleksiyon durumunda iken aniden gövdeyle beraber femurun içe veya dışa döndüğü ifade edilir. Tibia, yerle temasta olduğundan, sabit kalır. Bu sırada aniden bir ağrı duyulur ve sporcu dizinin içinde "birşeyler yırtıldığını" hisseder. Çok kısa bir süre içinde kilitlenme de olabilir. Birkaç saat sonra effüzyonla birlikte dizde şişlik başlar. Birkaç gün içinde dizin kilitlenmesi azalır ve ekstansiyon hareketi biraz kolaylaşmış gibi olur. Bu durum, aslında yırtığın öne doğru ilerlediğine işaret eder.

Şekil:
Menisküslerin ve ön-arka çapraz bağların yapısı - Menisküs yırtığının tipleri.

Bu şekilde bacağı iç veya dış rotasyon pozisyonunda tutarken, yavaş yavaş ekstansıyon yaptmlırsa, yırtığın olduğu noktada bir takılma hissedilir ve "klik" sesi duyulabilir; Buna "Mc Murray Testi" adı verilir. Diz tam fleksiyonda iken menisküsün arka kısmı baskı altındadır. 90° lik fleksiyonda ise orta kısım basınca uğrar. 90° den az fleksiyon açılarında, menisküste basınç olmadığından, ön menisküs Mc Murray testi sırasında klik sesi verebilir ancak klinik semptomların olmayışı ayırıcı tanıya yardım eder. Bir diğer tanı testi Apley'dir. Hasta yine yüzüstü yatar ve diz 90° fleksiyona getirilir. Uyluk muayene masasına iyice tesbit edildikten sonra ayak ve bacak, bilekten kavranarak yukarı doğru çekilir. Böylece eklemin kapsül ve ligamanlan gerilmiş olur. Daha sonra ayak ve bacak, iç ve dış rotasyona getirilir. Dizde ligaman yaralanması varsa, bu hareketler sırasında ağırı ortaya çıkar. Daha sonra aynı pozisyonda ayak aşağı doğru bastırılır ve yine rotasyon hareketleri yaptırılır. Bir başka test hasta sırt üstü yatarken yapılan hiperekstansiyon testidir. Muayene edilecek diz hiperekstansiyona zorlandığında, menisküsün ön boynuzları ve cismi, tibia ve femur platoları arasında sıkıştığından dolayı, lezyon varsa ağrı olur. Hasta, ağrılı menisküs sıkışmasından korunmak için dizini tam ekstansiyona getirmez, hafif bükük tutar.

Şekil: A)
İç menisküs muayenesinde Mc Murray manevrası. Bir elin baş ve işaret parmağı diz ekleminin iç kenarına konduktan sonra diğer elle ayak sıkıca kavranır. Ayağa dış rotasyon ve abdüksiyon hareketi yaptırırken, diz yavaş yavaş ekstansiyona getirilir.

Şekil: B)
Posterior menisküs lezyonlarının muayenesi. Bir elle diz kavrandıktan sonra, ayağa "U" şeklinde bir kavis çizdirilir. Her iki manevra sırasında el altında bir takılma hissedilir veya "klik" sesi duyulur.

Rotasyon testi, hasta sırtüstü veya yüzükoyun yatarken ve otururken yapılır. Diz 90° fleksiyonda tutulur ve bir elle ayak bileğinden sıkıca kavranıp içe ve dışa rotasyon yaptırılır. Dış rotasyon sırasında iç menisküs, iç rotasyonla da dış menisküs cismi sıkışıp sürtünür ve lezyon varsa ağrı uyandırır (Steinman belirtisi). Rotasyon ağrısını çeşitli fleksiyon derecelerinde aramak gerekir. Ayrıca dizin parmak uçları ile palpasyonunda lezyonun yaptığı atlama, sürtünme ve krepitasyon hissinin alınması tanıyı sağlamlaştırır.

Bu testlerin yardımı ve dizde ağrı, efüzyon, boşalma, kilitlenme, kuadriseps atrofisi ve eklem kenarında duyarlılık belirtilerinin olması durumunda menisküs yırtığı tanısı konur. Direkt grafilerde menisküsleri görme olanağı olmadığından, tek veya çift kontrast artrografi yöntemleri ile menisküs yırtığını görüntülemek mümkündür. Modern teknolojinin getirdiği inceleme olanaklarından biri artroskopi, diğeri ise manyetik rezonans yöntemleridir. Her iki teknikle de menisküs lezyonunu ayrıntılı olarak görüntüleme olanağı vardır. Ancak pek çok klinikte tercih edilen yöntem, menisküs lezyonunun doğrudan görülmesini sağlayan artroskopik incelemedir. Lezyonun tek veya çift taraflı oluşunun yanısıra, tam lokalizasyonun anlaşılmasına da olanak sağlayan en kesin tanı yöntemidir.

Artroskopi eklem faresi, kondral fraktür, ön çapraz bağ yırtığı gibi patolojilerin ayırt edilmesine de olanak verir. Bir diğer avantajı "artroskopik menisektomi" adı verilen teknikle yırtık menisküs kısmının çıkarılabilmesi olanağıdır. Böylece geniş insizyonlara ve doku harabiyetine yol açmadan lezyonun ortadan kaldırılması mümkün olabilir. Bunun dışında, menisküsün ameliyatla total veya subtotal olarak çıkarılması gerekir. Bazen yalnızca yırtılan menisküs kısmını çıkarmakla da yetinilir (parsiyel menisektomi). Menisektomiden sonra normal menisküse göre bağ dokusundan daha zengin fıbröz kıkırdak niteliğinde bir menisküs rejeneratı oluşarak, çıkarılan kartilajın fonksiyonunun sürmesini sağlar. Ameliyattan sonra 2. ve 3. gün kuadriseps egzersizlerine başlanır ve direnç giderek arttırılır. Sinovyal reaksiyonun ortadan kalkması için genellikle 3 haftalık bir zaman gerekli olduğundan, bu süre içinde ağırlık taşımaya izin verilmez. Daha sonra parsiyel ağırlık vererek yürüyüşlere başlanır.

Şekil: Menüsküsün MR görüntüsü

Kas tonüsü tamamen restore oluncaya kadar egzersizlere devam edilmesi gerekir. Dizde yeniden efüzyon olması, egzersizlerin aşırı yapıldığını gösterir. Dozun azaltılması veya geçici bir süre için egzersizlere ara verilmesi gerekir. Erken rehabilitasyon döneminde su içi yürüme egzersizleri çok yararlıdır. Dış menisküs ameliyatlarından sonra hemartroza sık rastlanır. Bu nedenle kompressif bandaj uygulamasına bir süre devam etmekte yarar vardır. Kanın eklem boşluğuna dolmasıyla ağrı, şişlik ve yerel sıcaklık artışı ortaya çıkar. Bu durumun devam etmesi halinde, eklem içinde yapışıklıklar gelişeceğinden, kanlı sıvının aspire edilip kompressif bandaj uygulanması gerekir.

Bağ Yaralanmaları:
Üç grupta incelemek mümkündür.

1- Derecede Bağ Kapsülü Yaralanmaları:
Bağın yapısında yer alan liflerde az sayıda kopma olur. Erken ve yeterli tedaviyle aktüf spor yaşantısına geri dönüş sağlanır.

2- Derecede Bağ Kapsülü Yaralanmaları:
Bağın yapısına katılan çok sayıda liflerde kopma oluşur ve düz gevşekliği oluşur. Diz gevşekliği sonucunda da tekrar tekrar meydana gelir.

3- Derecede Bağ Kapsülü Yaralanmaları:
Bağın yapısına katılan tüm bağlarda kopma meydana gelir ve sporcu ameliyat ile tedavi edilir ve 6 ay ile 1 sene arasında spordan uzak kalır. Spora geri dönüş yada sporu bırakma kararı sporcuya aittir çünkü tekrarlama ihtimali vardır.

Doku yüzeyinde meydana gelen sakatlanmalar
1- Bül:
Dokuların ezilmesi, vurulması, ayakkabı vurması, yanık, enfeksiyon, bandajların özellikle plasterin yaptığı tahrişler gibi nedenlerle cildin iç ve dış katları arasında su toplanmasıdır. Bu, sporcuları çok tedirgin eder. Ağrı kızarıklık ve şişkinlik yapar en çok el, ayak ve topukta olur.

Tedavisi:
Cildin yumuşak tutulması, bu kesimin dinlenmesi gerekir. Uygun çorap yumuşak ayakkabı ve spor gereçleri kullanılması gereklidir. Doktor tavsiyesine göre uygun pomatlar kullanılabilir. İltihaplanma olasılığı yönünden delinmemesi doğru olur. İleri derecede büyük olanlar steril enjektörle alınmalı sonra üzerine muhakkak pomat sürülmelidir.

2- Nasır:
Epidermin (derinin alt katı) boynuzlaşması sonucu ayakta çıkan ağrılı sertliklerdir. Baskı, fazla ayakta durma,uygun olmayan ayakkabı, kusurlu beslenme ve sağlık koşullarına uymama gibi durumlarda oluşur.

Tedavisi:
Gerekli sağlık koşulları, uygun ayakkabı,ayağın vazelinlenmesi gerekir. Ağrılı nasırlar, sıcak su banyosu sonucu keskin bir bisturi ucu ile kesilebilir.

Derin dokulardaki travmalar
-Kontüzyon (Ezilmeler, yara, bere ve çürümeler)
Vücuda gelen darbe, çarpma düşme veya kusurlu ve aşırı hareketler sonucu cilt zedelenmeden, altındaki dokularda meydana gelen sakatlanmalardır. Kılcal damarların parçalanması sonucu oluşan kanamalar ağrılı şişlikler yapar hareketler sınırlıdır. Birkaç gün sonra ekimoz (morarma) oluşur.

Tedavisi:
Soğuk uygulama 48-72 saat devam eder. Dinlenme şarttır. Esnek bandaj sarılır. Şişlik indikten sonra sıcak uygulama, masaj fizik tedavi ve egzersizlere başlanır.

2- Hematom:
Yumuşak dokular arasında kan birikmesidir. Bunlar 1-2 gün sonra deride ekimoz (morarma) halinde görülebilir. Genellikle kontüzyonlarla birlikte oluşur.

Tedavisi:
Aynı kontüzyondaki tedavi şekli uygulanır. Eğer hematom çoğalıyor veya artıyor ve çok ağrılı ise enjektörle boşaltılarak basınçlı bandaj ile sarılır.

3- Burkulmalar
Bir eklemin etrafındaki bağların, eklem kapsülü ve diğer yumuşak doku yapılarının; eklemin normal hareket genişliğinin ötesinde zorlanmasına burkulma denir. Oldukça kısa bir süre içinde eklem çevresinde şişme ortaya çıkar. Damar zedelenmesi nedeniyle eklem çevresinde ve içinde kanama olabilir.

Tedavisi:
Yeterli bir süre ve sıklıkla buz ve soğuk uygulanmalıdır. (1/2-1 saat ara ile 8-10 dakika kadar ve 48-72 saat boyunca) ilgili pomatlar sürülür ve baskılı bandaj yapılır. Burkulan tarafta (örneğin ayak bileği burkulması ise) bacak yüksekte tutulur. (elevasyon) ve yer çekimi etkisinden yararlanılarak şişme engellenmeye çalışılır. Burkulmanın şiddetine göre,burkulmuş ayağınızın üzerine basmayınız, gerekiyorsa koltuk değneği kullanınız. Sıcak duş alınmaması ve bölgeye sıcak uygulanmaması ve ayrıca ilgili hekime danışılması önerilmektedir. Ağrı azaldığında ve bölgedeki morarma düzeldiğinde eklem fonksiyonunu korumak için aktif egzersizlere başlanmalı ve antrenmanlar tedricen artırılmalıdır. Kassal kuvvet yetersizliği olan bazı zayıflığı bulunan eklemler, antrenman ve yarışmalar öncesinde bandajla desteklenmelidir.

Çok ağır travmalar kırık-çıkık
Çok seyrek de olsa görülen bu tip sakatlanmalarda sporcu der-hal yere yatırılmalıdır. Bu tip olgularda mide bulantısı olur. Olgunun olduğu yere, eğer imkan varsa atel yapılır ve bandajladır. Hemen akabinde sporcuyu sarsmadan film çekilmek ve gerekli tedaviyi yapabilmek için hastaneye gidilir. Bu gibi durumlarda alçı ile tespit en uygun yoldur. Alçı kırıldıktan sonra sıcak uygulama,fizik tedavi, masaj ve egzersizlere başlanır.

Acil spor sakatlıklarında yapılabilecek işlemler
Daha çok yumuşak doku arızaları dediğimiz türden ve gerçekten spor yaşamında ve sporcularda çok rastlanan sakatlanmaları ve bunların tedavi şekillerini yukarıda gördük. Şimdi bir sakatlık durumunda nasıl hareket etmek gerektiğini görelim. Bir sakatlıkta olaya iki aşamada yaklaşmak gerekir.

a. İlk aşama
(1) Soğuk tedavi
(2) Tespit(bandaj)

b. İkinci aşama
Yangı (şişme, kanama, iltihaplanma) döneminin geçtiği kesin saptandıktan sonra:

(1) Sıcak tedavi
(2) Kuvvetlendirme (izometrik çalışma ile)
(3) Hareketlendirme
(4) Kuvvetlendirme (izotonik çalışma ile) Şimdi bu aşamaları sırasıyla görelim.

a. İlk aşama

1- Soğuk tedavi:
Sakatlık derecesine bağlı olarak darbenin geldiği yerde az ya da çok tahribat söz konusudur. Sakatlanmadan hemen bir süre sonra organizma savunma sistemini faaliyete geçirerek orasını onarmaya koyulur. Hem organizmanın oraya yönelttiği savunma güçleri hem de orada tahrip olmuş bir kısım canlı doku ve değişen hücre ortamı, tümü bir şişkinlik, kızarıklık, sıcaklık artışı,ağrıya sebep olur. Tek sözcükle orada bir YANGI’ ya neden olur. Yangının tedavisi için o bölgeye daha fazla kan gider ve o bölgede daha da kötü bir durum ortaya çıkar. Bunu önlemek için oraya soğuk uygulamak gerekir. Çünkü damarların soğukta büzüşme (vaso-kontraksiyon) özelliği vardır. Soğuk uygulayınca damarlar büzüşeceğinden yangının olduğu bölgedeki şişkinlikte az olacaktır. Şişkinlik baştan ne kadar az olursa, o kadar kısa zamanda iyileşme olacak, sakatlanmanın izi, kalıntısı azalacaktır. Soğuk uygulama doğrudan soğuk su, buz, kar, ya da özel hazırlanmış kimyasal soğutucularla yapılır. Ancak, buz veya soğuksu genellikle tercih edilmelidir. Soğuk tedavi şu şekilde uygulanır :

(a) Sakatlanmadan hemen sonra yangının olduğu bölgeye naylon torba içerisinde buz veya sakatlanan yer girebiliyorsa soğuk su dolu bir kabın içerisine konulmalı ve 3/1dk. Oranıyla 20-25 dakika tutulmalıdır.
(b) Soğuk uygulamanın 5 nci dakikasına doğru dayanılmaz bir acı oluşur. Yeterli, deyip uygulamayı kesmemeli, sabretmeli ve 20-25 dakika olana kadar uygulanmalıdır.
(c) Soğuk uygulama 3 saat arayla yinelenmelidir.
(d) Soğuk uygulama yangının durumuna göre 48-72 saate kadar devam ettirilmelidir.
(e) Soğuk uygulama arkasından mümkünse bandajlaşma yapılmalıdır. Sarılı bandajın üzerine %70 lik alkol konsantresi dökülmelidir.
(f) Şişlik inmeden, morarma geçmeden kesinlikle sıcak uygulamaya başlanmamalıdır.

2- Tespit - Bandajlama:
Sakatlanmış bir sporcunun aşırı zorlanmış bir eklemi olsun, tekmeyle zedelenmiş bir kası olsun çok zayıf bir durumda olduğu kadar her türlü hareket onu daha da zayıf daha da kötü yapar. Bu yüzden her türlü gerilme, büzülme ve hareketten korunması gerekir. Bunun için yapılan bandajın üzerine %60-70 oranında suyla karıştırılmış alkol tatbik edilir.İstirahat edileceği için bandaj gerçekten eklemi koruyacaktır. Ayrıca, yapmış olduğu dış baskı nedeniyle şişmeyi önler. Bandaj yapılırken özel yapılmış elastik bandajlar kullanılmalıdır. Eğer bulunmaz ise bir bez kumaştan çarşaf parçasından yararlanılabilir. Bandaj yapılırken dikkat edilecek en önemli husus,o bölgedeki kan dolaşımını engellemeyecek ve rahatsızlık vermeyecek sıkılıkta sarılmasıdır. Bandaj uygulaması, eklem veya kas tamamen iyi olana kadar devam eder.

b. İkinci aşama

1- Sıcak tedavi
Sıcak uygulamadaki amaç; o bölgede birikmiş olan artık maddelerin (parçalanmış hücreler, kan pıhtısı vb.) kan dolaşımını hızlandırmak yoluyla atılmasıdır. Sıcak uygulama aşağıdaki şekillerde yapılır.

(a) 39-45 C sıcaklığında sıcak su bir kovayla ve termafor (su torbası) ile olgunun olduğu bölgeye konur.
(b) Isı etkisi olan Enfraruj, parafin banyoları, yüksek frekanslı akımlar (Diatermi, ultra-son vb.) gibi bir takım araçlar kullanılabilir.
(c) Doktorun uygun gördüğü pomatlar ile (Lasonil, Anestol, butalgon, vb.) kan dolaşımı akışı istikametinde masaj yapılabilir. En pratik olanı sıcak su uygulaması ve pomatların kullanılmasıdır. 10-15 dakikalık sıcak su uygulamasından sonra pomatla masaj yapılmalı ve bandaj ile sarılmalıdır. Günde iki defa sıcak uygulaması yapmak uygun olur. Çünkü bu şekilde sıcak tedaviye erken başlanıp başlanmadığını kontrol etmiş oluruz.

2- İzometrik çalışmalarla kuvvetlendirme
İyileşmeye başlayan kas veya eklemi, kireçlenme olmasın, eklem hareketliliği azalmasın, kas atrofiye (kasta görülen incelme, zayıflama) uğramasın diyerek, bir takım egzersizleri yapmakta fayda vardır. Ağrıya saygı prensibinden hareketle izometrik kas çalışmalarına (kasın boyunda hiç bir değişiklik olmadan yapılan çalışmalar) öncelikli ağırlık verilmelidir. Bu çalışmalarda şu hususlara dikkat edilmesi gerekir.

(a) Ağrı olmayacak ya da en azından artmayacak,
(b) Eklem kesinlikle hareket etmeyecek,
(c) Ne kadar kas grubu varsa hepsine yönelik çalışma olacak.

Sakatlık sonrası spora dönüş ve yeniden kondisyonlanma
Spor sakatlıklarından korunmanın en önemli öğesi hiç şüphesiz, yeterli fiziksel uygunluğu geliştirecek şekilde antrenman planlanması yapmaktır. Bu prensip hem boş zamanlarını değerlendirmek için egzersiz yapan amatörler hem de yüksek performans sporcuları için geçerlidir. Sakatlığın ya da operasyonun ardından rehabilitasyonun uygun yapılması da son derece önem taşımaktadır. Antrenmana çok erken başlamak ya da her ne pahasına olursa olsun, fiziksel uygunluğa çok kısa süre içinde ulaşmaya çalışmak sakatlıkların tekrarlanmasına yol açabilir. Bu durum ise ciddi,hatta kalıcı bir bozukluk riski anlamına gelmektedir. Daha kötüsü sporu tamamen bırakmak gerekebilir. Birçok durumda bu tip sorunların öncelikle sakatlık ya da operasyona bağlı olmadığı ve sakatlanmanın ardından spora ve aktivitelere erken dönüşe bağlı olduğu belirtilmektedir. Organizmaya genel kondisyonu tekrar kazandırmak sakatlık geçiren tarafın özel olarak kuvvetlendirilmesi kadar önem taşımaktadır.

Temel prensipler
1- Kalıcı bir sakatlıktan sakınmak istiyorsanız ağrıya bir uyarı sinyali olarak önem veriniz.
2- Sakatlık durumu ile ilgili olarak herhangi bir konuda şüphesiz,endişeniz varsa hekim, fizyoterapist, masör ya da deneyimli bir kimse olarak antrenörünüze danışmaktan çekinmeyin. Bu ekip sakatlığınız için özel bir antrenman programını bireysel durumunuza göre planlayacaktır.
3- Hasta, yapılan programı uygulamalı ve sonuçlarını değerlendirip ilgililerle tartışmalıdır.
4- Genellikle az sıklıkla yapılan düşük şiddetteki yüklenmeler tercih edilmelidir. Burada anahtar cümle (egzersizlere erken başlamalı, ancak yükü tedricen arttırmalıdır) olmalıdır. Sakatlık sonrası başarının yalnızca kuvvet antrenmanlarıyla değil, sabırla ve düzenli olarak yapılan rehabilitasyon uygulamalarıyla elde edilebileceğini hatırlayınız.

Bu yazı Spor Tıbbı dersinden proje konumdur kaynakçaları hatırlamamaktayım çünkü onlarca kitap ve internet sayfası tarayıp Dr. ile görüşmeler yaparak yazdım. Alıntı değildir. Bunun gibi daha pek çok bilgi var elimde. Fırsat buldukça yükleyeceğim.
 
Scudo

HaliliOzturk

Forum Bağımlısı
Kayıt
3 Temmuz 2005
Mesaj
7.157
Tepki
7
Tamamını okuyamamış olsamda yazın genel hatları ile çok güzel ve oldukça anlaşılır. Değerli paylaşımın için çok teşekkürler, vakit bulduğumda tamamını büyük bir zevk ve merakla okuyacağım.
 

iskoc

Aktif Üye
Kayıt
31 Ekim 2007
Mesaj
131
Tepki
88
Şehir
Bodrum
bir şey değil arkadaşlar neden olsa bilgi paylaştıkça anlam kazanır. ödev olsun dye yapmayıp arastırıp yazdığım için kıyamadım b.sayarda kalmasına :D
 

gatila

Forum Bağımlısı
Kayıt
9 Mayıs 2008
Mesaj
615
Tepki
812
Şehir
çerkezköy
başka başlığa da sordum ama böyle bi konu daha görünce dayanamadım, pardon :)

1,5 yıl önce -hiç alakam olmamasına rağmen arkadaş ısrarı ile katıldığım- halısahada dizden sakatlandım
ihmal ettim, kendi kendine düzelmesini bekledim (ne büyük aptallık)
bir dönem sonra sabah koşularıma geri döndüm ve düzenli olarak 3-8 km koşular yaptım
5 ay önce bisiklete başladım ve günlük 150 km'yi bulan turlar yaptım
sadece uzun ve yüklü turlardan sonra ertesi gün sol dizde hafif bir ağrı oluyordu, çabuk geçiyordu
2 hafta önce bisikletten düştüm. sol dirsekte 3 dikiş, sol dizdeki sorun ise fena bir şekilde aksetti
ilk önce sadece derideki geniş sıyrıklar var gibiydi ve ben yürümekte, özellikle merdiven inmekte zorluk çekiyordum
baktım iyileşme çok yavaş, dün doktara gittim, röntgen çekildi ve beklenen sonuç:
menisküs yırtığı
tabii ki düşmeden değil, futboldaki sakatlanmadan kaynaklı
şimdi ilaç tedavisi başladı. bir hap var, ayrıca kalsiyum var, bir de merhem var
akabinde fizik tedaviye başlayacağım
doktora acı dolu gözlerle sordum: "bisiklet hayatım bitti mi doktor?"
cevap sevindirdi: "bilakis, fizik tedavinin içinde düşük vitesle (yani bizim dilimizle yüksek kadans) bisiklet kullanımı da olacak"
şimdi sizlere sormak istediğim: acep ben 3 hafta sonra 70-80 kmlik bir tur yapabilir miyim?
yoksa en az birkaç ay bu tür turları unutmalı mıyım?
isteyene röntgen filmi gönderilir :)
 

krankmili

Forum Bağımlısı
Kayıt
9 Haziran 2009
Mesaj
1.605
Tepki
2.445
2008 Aralık ayında dizime çok sert bir darbe aldım. Aynı yere 3 kere daha darbe aldım . Nerden gelior bu darbeler derseniz, yeni calişmaya basladığım işyerinde, masanın altındaki anlamsız demir profili her seferinde unutup, 2 elimle masadan tutup , kendimi masaya yaklaştırmak adına, hızlı biçimde çekiyordum ( eskiden kalan bir alışkanlık) ve koltukta bilgisayar koltuğu olduğundan tekerlekli ve her seferinde sol diz kapağımı geçirdim o demir profile.

Tarif edemeyeceğim bir acıyla beynim uyuştu. Fakat dr 'a gitmedim. Sonra spor olsun diye koşu bandında yürüdüm evde. Aynı gece, gecenin bir yarısı ağlayarak uyandım diz ağrısından.
Meğer diz sakatlıklarında spor yapılmazmış.
4-5 gün boyunca dizimi kıramadım. Dimdik bir bacakla gezdim.
Sonra dr'a gittim, MR cektirdi, cok büyük bir ödem oluşmuş. Yapacak bir şey yokmuş. Uyduruk ağrı kesici, uyduruk bir krem , ve sadece zaman gerekiyormuş iyileşmesi için. Uyduruk deme nedenim, tedaviye yönelik değil,rahatlatıcı ilaçlar olmaları. Sonrada ayağıma kum torbası bağlayıp ayağımı yukarı doğru kaldırıp dizimi guclendirecekmişim. Yapmadım .

6 ay oldu , hala dizimi tam kırdığımda (örn. çömeldiğimde) hafif bir ağrı var.

Dün bisiklet sürerken daha siddetli bicimde basladi ağrı ve bu akşam da 5 saat kadar bisiklet süreceğim. Bir masanın yanlış üretilmesi yüzünden başıma gelenlere bakın , sinir oluyorum ya

Bana onerisi olan var mı ağrımı hafifletmek için ?