semir karabulut
Daimi Üye
- Kayıt
- 30 Nisan 2010
- Mesaj
- 341
- Tepki
- 290
- Yaş
- 40
- Şehir
- İzmir
- Bisiklet
- Cannondale
Pek beceremem ama, ben de yeni almış olduğu Specialized Sirrus Elite Disc 2016 konusunda küçük bir inceleme yazısı yazmaya karar verdim. İlk olarak, bisikleti alma hikayemden kısaca bahsetmek istiyorum.
Öncelikle, aklımı çelen bisiklet, gerek donanımı, gerekse hafifliği sebebiyle, Merida Speeder 500'dü, ancak stokta bulamadığım ve peşinden de çok koşmadığım için, ''bari Sirrus olsun'' diye bir anlık gaza gelip Aktif Pedal'ı aradım ve ellerinde sadece S beden olduğunu öğrenip sağlam bir küfür ettim. Sonrasında Erdoğanlar Bisiklet'in de Specialized sattığını öğrenip kendilerini aradım ve boyumla bacak içi uzunluğumu söyleyip hangi kadronun bana daha uygun olacağını sordum. Aldığım cevap, boyutlarımın arada olduğu ve Large ya da Medium kadroların bana uyabileceğiydi. Ben de ''e o zaman Large olsun'' deyip, sonrasında da ''Lütfü Bey siz yorulmayın, ben Mersin'den gelip, görüp, binip öyle almak istiyorum,'' diye ekledim ve geçtiğimiz Cumartesi günü sabah 6'da atlayıp Ankara'ya gittim. Ankara'da beni (ve hamile eşimi) kar yağışı bekliyordu ki, Ankara'ya vardığım saatlerde Mersin'de denize bile girilebileceğine yemin edebilirim. Neyse. Bisiklet toparlandı, sohbetler edildi, farklı modeller incelendi, ellendi, gözlendi, kaldırıldı, indirildi, derken öğle yemeği yendi ve sıra bisiklete binmeye geldi. Ancak kar yağışı hayli arttığı için, bisiklete binilemedi ve arabanın arka koltukları yatırılıp bisiklet oraya yerleştirildikten sonra, aynı gün, Mersin'e dönüldü.
Mersin'e vardığımızda saat akşam 9 falandı ve ben bisikleti denemeden uyumayacaktım. Bisikleti aşağı indirip üzerine bindim ve ilk golü yediğimi hissettim, bisiklet bana büyük gelmişti. Sonrasında henüz santrayı yeni yapmışken, bisikletin zincirinin sürekli attığını fark ettim. Bunun üzerine bisikletten inip vitesleri kontrol ediyordum ki, aynakolun durduğu yerde dans ettiğini gördüm. Öyle ki, aynakolun sol yatak vidası eksikti. Sonra değişik olaylar oldu, ilginç anlar yaşandı falan... Erdoğanlar Bisiklet'i arayıp durumu anlattım ve bisikletin bana büyük geldiğini, değiştirmek istediğimi belirttim. Sağ olsunlar, hiçbir problem çıkarmadan bisikleti geri alıp, Medium kadrolusunu en kısa zamanda bana geri gönderdiler ve bugün 20-25 kilometrelik kısa bir gezinti yapabildim [Evet, Ankara'ya boşu boşuna gitmiş oldum, onu da ekleyeyim.].
Şimdi ilk izlenimlerimi maddeler halinde açıklayayım.
Ağırlık: Bisiklet Stock haliyle pedalsız 10,5-11kg arası bir ağırlığa sahip, ancak ben, farkını da ödeyerek, sele borusu, sele ve pedalları değiştirip, pedallı olarak ~10,5 kg'yi görebildim. Teker seti ve lastikler de değiştirilse, belki bir 500 gram daha kazanılabilir. Açıkçası, markanın ünü ve bisikletin fiyatına göre, daha hafif bir makine bekliyordum, ama problem yaratacak bir ağırlıkta değil bisiklet.
Kadro ve Donanım: Açıkçası kadro açılarından falan pek anlamam, ama bisikletin üzerine bindiğimde kendimi iyi hissettiğimi söyleyebilirim. Karbon maşanın darbe emici özelliğini de gerçekten fark ettim. Ancak sorun şu ki, yine, bisikletin fiyatına göre, üzerinde kullanılan donanımın zayıf kalmış olduğunu söyleyebilirim. Sele, sele borusu, gidon, gidon boğazı ve teker seti sanırım Specialized'in kendi üretimi ve pek de öyle süper kaliteli durmuyorlar, ama yetersiz olduklarını da söyleyemesem de, daha iyi bir jant seti beklerdim. Sora arka ve ön aktarıcıyla FSA aaynakol sorunsuz çalışıyor, ama biraz gürültülü çalıştıklarını da eklemem gerekiyor. Gerçi vitesleri kendim ayarladım, bir ustaya falan götürseydim daha sessiz bir çalışma elde edebilirdim. Frenlere gelirsek, onların da yeterli olduklarını söyleyebilirim. Ne iyi, ne de kötü yani.
Sürüş: Bisiklet farkını işte burada hissettiriyor. Şöyle söyleyeyim, eski 12,5 kiloluk MTB bisikletim ile, 20 km'lik düz yolu en fazla 29 km/s ortalama hızla gidebiliyorken, Sirrus'la bu ortalamayı 34-35km/s'ye rahatlıkla çıkarabileceğimi fark ettim. Bir kere bisiklet çok çabuk hızlanıyor ve lastiklerinin de yardımıyla, fazlasıyla akıcı gidiyor. Yine düz yolda, nabzımı çok fazla yükseltmeyecek ve eklemlerimi zorlamayacak bir kadansla, güle oynaya, 35 km/s ortalama hızla gidebiliyorum. Hatta bisiklet vites yükseltmemi istiyor, ancak bu sefer de cüssem/kilom ve rüzgar direnci işin içine giriyor ve 37-38'den sonrası çok zorlaşıyor. Bunların hepsi bir yana, aslı farkı yokuşlarda hissediyorum. Çünkü sadece zorlanmadan pedal çevirmem gerekiyor ve bisiklet geri kalanını yapıyor. Vites oranlarının ve MTB'ye göre hayli yüksek esnemezliğinin de payı burada yadsınamaz tabi ki. Kısaca, bisikletin sürüş performansı ''iyi''den biraz yüksek, ''çok iyi''den de düşük.
Görünüş: Pek faza bir şey söylemeye gerek yok. Her ne kadar, hayalimde hiçbir zaman Nar Çiçeği renginde bir bisiklet olmadıysa da, ana renkten sonra gelen hakim Siyah renk, fena sayılmayacak bir renk uyumu yaratıyor ve bisiklet, kadro tasarımının da yardımıyla, görünüş kısmında sınıfı geçiyor. Ancak 2015 modellerdeki Gri üzerine Kırmızı kombinasyonunu çok daha başarılı bulduğumu belirtmem gerekiyor.
Sonuç: Bisikletin görünüşü, verdiği sürüş keyfi, kadro kalitesi ve karbon maşası artıları iken, düşük donanım kalitesi ve 10 kilonun üzerindeki ağırlığı, eksileri olarak göze çarpıyor. Ve 10 üzerinden bir not vermem gerekseydi, 6,5-7 arası bir notum olurdu.
Yazıyı buraya kadar okuduysanız, buyurun görseller
Öncelikle, aklımı çelen bisiklet, gerek donanımı, gerekse hafifliği sebebiyle, Merida Speeder 500'dü, ancak stokta bulamadığım ve peşinden de çok koşmadığım için, ''bari Sirrus olsun'' diye bir anlık gaza gelip Aktif Pedal'ı aradım ve ellerinde sadece S beden olduğunu öğrenip sağlam bir küfür ettim. Sonrasında Erdoğanlar Bisiklet'in de Specialized sattığını öğrenip kendilerini aradım ve boyumla bacak içi uzunluğumu söyleyip hangi kadronun bana daha uygun olacağını sordum. Aldığım cevap, boyutlarımın arada olduğu ve Large ya da Medium kadroların bana uyabileceğiydi. Ben de ''e o zaman Large olsun'' deyip, sonrasında da ''Lütfü Bey siz yorulmayın, ben Mersin'den gelip, görüp, binip öyle almak istiyorum,'' diye ekledim ve geçtiğimiz Cumartesi günü sabah 6'da atlayıp Ankara'ya gittim. Ankara'da beni (ve hamile eşimi) kar yağışı bekliyordu ki, Ankara'ya vardığım saatlerde Mersin'de denize bile girilebileceğine yemin edebilirim. Neyse. Bisiklet toparlandı, sohbetler edildi, farklı modeller incelendi, ellendi, gözlendi, kaldırıldı, indirildi, derken öğle yemeği yendi ve sıra bisiklete binmeye geldi. Ancak kar yağışı hayli arttığı için, bisiklete binilemedi ve arabanın arka koltukları yatırılıp bisiklet oraya yerleştirildikten sonra, aynı gün, Mersin'e dönüldü.
Mersin'e vardığımızda saat akşam 9 falandı ve ben bisikleti denemeden uyumayacaktım. Bisikleti aşağı indirip üzerine bindim ve ilk golü yediğimi hissettim, bisiklet bana büyük gelmişti. Sonrasında henüz santrayı yeni yapmışken, bisikletin zincirinin sürekli attığını fark ettim. Bunun üzerine bisikletten inip vitesleri kontrol ediyordum ki, aynakolun durduğu yerde dans ettiğini gördüm. Öyle ki, aynakolun sol yatak vidası eksikti. Sonra değişik olaylar oldu, ilginç anlar yaşandı falan... Erdoğanlar Bisiklet'i arayıp durumu anlattım ve bisikletin bana büyük geldiğini, değiştirmek istediğimi belirttim. Sağ olsunlar, hiçbir problem çıkarmadan bisikleti geri alıp, Medium kadrolusunu en kısa zamanda bana geri gönderdiler ve bugün 20-25 kilometrelik kısa bir gezinti yapabildim [Evet, Ankara'ya boşu boşuna gitmiş oldum, onu da ekleyeyim.].
Şimdi ilk izlenimlerimi maddeler halinde açıklayayım.
Ağırlık: Bisiklet Stock haliyle pedalsız 10,5-11kg arası bir ağırlığa sahip, ancak ben, farkını da ödeyerek, sele borusu, sele ve pedalları değiştirip, pedallı olarak ~10,5 kg'yi görebildim. Teker seti ve lastikler de değiştirilse, belki bir 500 gram daha kazanılabilir. Açıkçası, markanın ünü ve bisikletin fiyatına göre, daha hafif bir makine bekliyordum, ama problem yaratacak bir ağırlıkta değil bisiklet.
Kadro ve Donanım: Açıkçası kadro açılarından falan pek anlamam, ama bisikletin üzerine bindiğimde kendimi iyi hissettiğimi söyleyebilirim. Karbon maşanın darbe emici özelliğini de gerçekten fark ettim. Ancak sorun şu ki, yine, bisikletin fiyatına göre, üzerinde kullanılan donanımın zayıf kalmış olduğunu söyleyebilirim. Sele, sele borusu, gidon, gidon boğazı ve teker seti sanırım Specialized'in kendi üretimi ve pek de öyle süper kaliteli durmuyorlar, ama yetersiz olduklarını da söyleyemesem de, daha iyi bir jant seti beklerdim. Sora arka ve ön aktarıcıyla FSA aaynakol sorunsuz çalışıyor, ama biraz gürültülü çalıştıklarını da eklemem gerekiyor. Gerçi vitesleri kendim ayarladım, bir ustaya falan götürseydim daha sessiz bir çalışma elde edebilirdim. Frenlere gelirsek, onların da yeterli olduklarını söyleyebilirim. Ne iyi, ne de kötü yani.
Sürüş: Bisiklet farkını işte burada hissettiriyor. Şöyle söyleyeyim, eski 12,5 kiloluk MTB bisikletim ile, 20 km'lik düz yolu en fazla 29 km/s ortalama hızla gidebiliyorken, Sirrus'la bu ortalamayı 34-35km/s'ye rahatlıkla çıkarabileceğimi fark ettim. Bir kere bisiklet çok çabuk hızlanıyor ve lastiklerinin de yardımıyla, fazlasıyla akıcı gidiyor. Yine düz yolda, nabzımı çok fazla yükseltmeyecek ve eklemlerimi zorlamayacak bir kadansla, güle oynaya, 35 km/s ortalama hızla gidebiliyorum. Hatta bisiklet vites yükseltmemi istiyor, ancak bu sefer de cüssem/kilom ve rüzgar direnci işin içine giriyor ve 37-38'den sonrası çok zorlaşıyor. Bunların hepsi bir yana, aslı farkı yokuşlarda hissediyorum. Çünkü sadece zorlanmadan pedal çevirmem gerekiyor ve bisiklet geri kalanını yapıyor. Vites oranlarının ve MTB'ye göre hayli yüksek esnemezliğinin de payı burada yadsınamaz tabi ki. Kısaca, bisikletin sürüş performansı ''iyi''den biraz yüksek, ''çok iyi''den de düşük.
Görünüş: Pek faza bir şey söylemeye gerek yok. Her ne kadar, hayalimde hiçbir zaman Nar Çiçeği renginde bir bisiklet olmadıysa da, ana renkten sonra gelen hakim Siyah renk, fena sayılmayacak bir renk uyumu yaratıyor ve bisiklet, kadro tasarımının da yardımıyla, görünüş kısmında sınıfı geçiyor. Ancak 2015 modellerdeki Gri üzerine Kırmızı kombinasyonunu çok daha başarılı bulduğumu belirtmem gerekiyor.
Sonuç: Bisikletin görünüşü, verdiği sürüş keyfi, kadro kalitesi ve karbon maşası artıları iken, düşük donanım kalitesi ve 10 kilonun üzerindeki ağırlığı, eksileri olarak göze çarpıyor. Ve 10 üzerinden bir not vermem gerekseydi, 6,5-7 arası bir notum olurdu.
Yazıyı buraya kadar okuduysanız, buyurun görseller