Süleyman Şatır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 22 Mart 2005
- Mesaj
- 1.151
- Tepki
- 2.733
- Şehir
- Fatih / İstanbul
Trakya turu…
4. gün : 29 Haziran 2005, Çarşamba
Turumuzun dördüncü günü… Bugün Sarpdere'den İğneada'ya gideceğiz… Sabah uyandığımızda her tarafın sisler içinde olduğunu görüyoruz… Çiy yağmış… Çadırlarımızın iki tarafı da pencere camı gibi buğulanmış, ıslak…
Bu arada bakıyorum, caminin bahçesine öyle yayılmışız ki, çadırlar, bisikletler, kasklar, kuruması için astığımız giysiler, havlular, ayakkabılar, naylon torbalar, çantalarımız, ne ararsan var… Koca bahçeye zor sığmışız…
Kahvaltımızı yaptıktan sonra toplanıyoruz… Dedim ya öyle yayılmışız ki, toplanıncaya kadar saat 10:00 oluyor… Saat 10:15'de yine yollardayız… Sis yavaş yavaş dağılıyor, güneş açıyor… Bugün de sıcak olacağa benzer… Bu arada km saatimin çalıştığını görüyorum… Herhalde iyice kurudu…
Yollarda kavşaklara geldiğimizde eğer öndeysek, Cahit Hoca'nın gelmesini bekliyoruz… Rehberimiz Cahit Hoca… Her kavşakta duruyor, haritasını çıkarıyor, levhalara bakıyor, bize bu taraftan diyor… Biz de o yöne doğru pedal basıyoruz…
Ancak, genellikle karşılaştığımız kavşaklarda yolun biri çıkış, diğeri iniş oluyor… Cahit Hoca, iniş tarafını gösterdiği zaman bize çok sempatik görünüyor… Çıkış tarafını gösterdiğinde ise, söylendiğimizin farkına varıyor ve hemen ekliyor : 'O tarafın iniş olduğuna bakmayın, ileride bu taraftan daha çok çıkış var…'
Bu kavşakta da öyle oluyor… İstemeye istemeye tırmanmaya başlıyoruz… 6 km sonra Gökyaka köyüne geliyoruz… Saat 10:50… Burası çok güzel bir köy… Cahit Hoca ve Necati Bey, daha önceki turlarından birinde bu köyden geçmişler…
Tabii fotoğraf makinalarımız hemen çalışmaya başlıyor… Biraz daha ilerliyoruz… Cahit Hoca'nın daha önce geldiği turdan tanıdığı 74 yaşındaki Mümin Amca'yla karşılaşıyoruz…
Mümin Amca'yla hemen kırk yıllık ahbap gibi sohbete başlıyoruz… Buralar biraz sapa olduğu için, değişik yüzler görmek onları mutlu ediyor… Bize birşeyler ikram etmek istiyor… Meyve ağaçlarının bulunduğu bahçeye giriyoruz… Dev ceviz ağacında daha cevizler olmamış…
Bizi yaban kirazlarının yanına götürüyor… 'Çekinmeyin yiyin, siz bir yerseniz, Allah bana beş verir' diyor… Yaban kirazları biraz küçük ama o kadar lezzetli ki… Dallara uzanıyor, çekiyor bize uzatıyor… Birkaç dalı da koparıp, veriyor… Üstü üzüm salkımı gibi, kiraz dolu dalları bisikletin arkasına takıyorum…
Biraz sonra, bunun tadı başkadır diye, bizi başka bir kiraz ağacının yanına götürüyor… Oradan da başka bir ağacın yanına… En son dut ağacının yanına gidiyoruz… Dalları sallıyor ve 'yere düşenler en güzelidir' diyor…
11:50'de vedalaşarak, Gökyaka'dan ayrılıyoruz…
Bu köyden sonra İğneada'ya giden anayola kadar hiçbir yerleşim yeri yok… Orman içinde ama, düzgün asfalt yolda hafif iniş ve çıkışlarla devam ediyoruz… Ama artık daha çok iniyoruz… Çünkü İğneada deniz kıyısında… Yollarda birkaç traktörden başka bir araçla karşılaşmıyoruz… Cahit Hoca, gördüğü çiçeklerin resimlerini çekmeye devam ediyor…
Bu arada ıssız yollarda giderken, Karadere köyünde mısır tarlalarını yerle bir eden domuz sürülerini anlatan köylüler aklıma geliyor… Her gece sabaha kadar tarlaları bekliyorlarmış… Bu ıssız yollarda bir domuz sürüsüyle karşılaşır mıyız acaba? Ama, domuz sürüleri sadece geceleri dolaşıyormuş…
Cahit Hoca önde, hemen arkasında Necati Bey ve en arkada da ben devam ediyoruz… Hava sıcaklığı 30 derecenin üstünde… Biraz önce bir kavşaktan daha geçtik… Saate bakıyorum 12:30 olmuş… 16. km'deyiz…
Derken Cahit Hoca'nın sözünü ettiği anayola girdiğimizi görüyorum… Trafik artık yoğunlaştı… Anayola girer girmez bir iniş başlıyor… Bir köprüden geçtikten sonra kısa dik bir tırmanıştan sonra yine iniyoruz…
Bu arada karşıdan bir yolcu otobüsünün geldiğini görüyoruz… Önündeki tabelada Demirköy - İğneada yazılı… Bir süre sonra Cahit Hoca duruyor ve 'galiba yanlış gidiyoruz, herhalde bir kavşağı kaçırmışım' diyor… Tarlada çalışan bir kadına soruyor… İğneada geldiğimiz tarafta… Karşı yönden gelen otobüs anlaşılan, Demirköy'e uğramış, İğneada'ya gidiyor…
İleride, uzakta Demirköy görünüyor… Geriye döneceğiz ama, epeydir iniş yaptık… Bu sıcakta yaptığımız inişleri, şimdi tırmanmamız gerekecek… Devam edersek, İğneada'ya uğramadan geçmiş olacağız… Çok da acıktık… Sabahtan beri Mümin Amca'nın ikram ettiği kirazlardan başka birşey yemedik…
Ben o kavşağı hatırlamıştım… Çok fazla gelmedik diyorum… Ama emin de değilim… Çünkü inişlerde bisikletler km'leri adeta yutuyor… Geri dönmeye karar veriyoruz… Ama önce bir ağacın altında dinleniyoruz… Çantalarımızda kalmış, birkaç yiyecek kırıntısını götürüyoruz…
Geldiğimiz yolları tırmanırken, gözlerimin önünden lahmacunlar, pideler geçiyor… Dönmemiz gereken kavşağı tam 4 km geçmişiz… Bu yolun 3 km'si inişmiş… Yani şimdi indiğimiz 3 km'yi tırmanıyoruz… Cahit önde, arkasında ben, benim arkamda da Necati bey…
Geçtiğimiz 4 km'yi geri dönerken İğneada 20 km yazılı bir tabelayla karşılaşınca, artık doğru yolda olduğumuzu anlıyoruz… Ve İğneada kavşağına ulaşıyoruz… Bu kavşaktan sonra yol genellikle hep iniş… Artık deniz seviyesine iniyoruz… Uzun inişler, hafif çıkışlar… Bir süre sonra da Karadeniz görünüyor…
Derken, 15:50'de İğneada'ya geliyoruz… Hemen bir lokantanın önüne bisikletleri park ediyoruz… Kendimize birerbuçuk porsiyon karışık pide söylüyoruz… Karnımızı tıkabasa doyurduktan sonra, gözlerimiz açılıyor…
İğneada, Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı bir bucak… Trakya'nın Karadeniz kıyılarında Bulgaristan sınırına yakın turistik bir yer… Burası daha çok yerli turistleri ağırlıyor… Ama henüz pek gelen olmamış…
Cahit Hoca, daha önce kaldığı bir pansiyona götürüyor bizi… Üç kişilik temiz bir odaya sadece 25 YTL ödüyoruz… Sırtımız üç geceden sonra yumuşak bir yatak görecek ve sıcak duş yapacağız… Pansiyonun bahçesinden dinlenirken Karadeniz'i seyrediyoruz…
Yazıyı kısa yazmak istiyordum ama, yine uzatmışım da uzatmışım… Neyse turun dördüncü günü de böyle bitti… Daha beşinci ve altıncı günler var… Yarın sabah Sivriler köyünden geçerek Kıyıköy'e gideceğiz…
Trakya turu…
4. gün : 29 Haziran 2005, Çarşamba
Sarpdere - Gökyaka - İğneada
Çıkış : Sarpdere, saat 10:15
Varış : İğneada, saat 15:50
Yapılan kilometre : 56 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 3:36:46 saat
En yüksek hız : 61 km/saat
Ortalama hız : 15,74 km/saat
4. gün : 29 Haziran 2005, Çarşamba
Turumuzun dördüncü günü… Bugün Sarpdere'den İğneada'ya gideceğiz… Sabah uyandığımızda her tarafın sisler içinde olduğunu görüyoruz… Çiy yağmış… Çadırlarımızın iki tarafı da pencere camı gibi buğulanmış, ıslak…
Bu arada bakıyorum, caminin bahçesine öyle yayılmışız ki, çadırlar, bisikletler, kasklar, kuruması için astığımız giysiler, havlular, ayakkabılar, naylon torbalar, çantalarımız, ne ararsan var… Koca bahçeye zor sığmışız…
Kahvaltımızı yaptıktan sonra toplanıyoruz… Dedim ya öyle yayılmışız ki, toplanıncaya kadar saat 10:00 oluyor… Saat 10:15'de yine yollardayız… Sis yavaş yavaş dağılıyor, güneş açıyor… Bugün de sıcak olacağa benzer… Bu arada km saatimin çalıştığını görüyorum… Herhalde iyice kurudu…
Yollarda kavşaklara geldiğimizde eğer öndeysek, Cahit Hoca'nın gelmesini bekliyoruz… Rehberimiz Cahit Hoca… Her kavşakta duruyor, haritasını çıkarıyor, levhalara bakıyor, bize bu taraftan diyor… Biz de o yöne doğru pedal basıyoruz…
Ancak, genellikle karşılaştığımız kavşaklarda yolun biri çıkış, diğeri iniş oluyor… Cahit Hoca, iniş tarafını gösterdiği zaman bize çok sempatik görünüyor… Çıkış tarafını gösterdiğinde ise, söylendiğimizin farkına varıyor ve hemen ekliyor : 'O tarafın iniş olduğuna bakmayın, ileride bu taraftan daha çok çıkış var…'
Bu kavşakta da öyle oluyor… İstemeye istemeye tırmanmaya başlıyoruz… 6 km sonra Gökyaka köyüne geliyoruz… Saat 10:50… Burası çok güzel bir köy… Cahit Hoca ve Necati Bey, daha önceki turlarından birinde bu köyden geçmişler…
Tabii fotoğraf makinalarımız hemen çalışmaya başlıyor… Biraz daha ilerliyoruz… Cahit Hoca'nın daha önce geldiği turdan tanıdığı 74 yaşındaki Mümin Amca'yla karşılaşıyoruz…
Mümin Amca'yla hemen kırk yıllık ahbap gibi sohbete başlıyoruz… Buralar biraz sapa olduğu için, değişik yüzler görmek onları mutlu ediyor… Bize birşeyler ikram etmek istiyor… Meyve ağaçlarının bulunduğu bahçeye giriyoruz… Dev ceviz ağacında daha cevizler olmamış…
Bizi yaban kirazlarının yanına götürüyor… 'Çekinmeyin yiyin, siz bir yerseniz, Allah bana beş verir' diyor… Yaban kirazları biraz küçük ama o kadar lezzetli ki… Dallara uzanıyor, çekiyor bize uzatıyor… Birkaç dalı da koparıp, veriyor… Üstü üzüm salkımı gibi, kiraz dolu dalları bisikletin arkasına takıyorum…
Biraz sonra, bunun tadı başkadır diye, bizi başka bir kiraz ağacının yanına götürüyor… Oradan da başka bir ağacın yanına… En son dut ağacının yanına gidiyoruz… Dalları sallıyor ve 'yere düşenler en güzelidir' diyor…
11:50'de vedalaşarak, Gökyaka'dan ayrılıyoruz…
Bu köyden sonra İğneada'ya giden anayola kadar hiçbir yerleşim yeri yok… Orman içinde ama, düzgün asfalt yolda hafif iniş ve çıkışlarla devam ediyoruz… Ama artık daha çok iniyoruz… Çünkü İğneada deniz kıyısında… Yollarda birkaç traktörden başka bir araçla karşılaşmıyoruz… Cahit Hoca, gördüğü çiçeklerin resimlerini çekmeye devam ediyor…
Bu arada ıssız yollarda giderken, Karadere köyünde mısır tarlalarını yerle bir eden domuz sürülerini anlatan köylüler aklıma geliyor… Her gece sabaha kadar tarlaları bekliyorlarmış… Bu ıssız yollarda bir domuz sürüsüyle karşılaşır mıyız acaba? Ama, domuz sürüleri sadece geceleri dolaşıyormuş…
Cahit Hoca önde, hemen arkasında Necati Bey ve en arkada da ben devam ediyoruz… Hava sıcaklığı 30 derecenin üstünde… Biraz önce bir kavşaktan daha geçtik… Saate bakıyorum 12:30 olmuş… 16. km'deyiz…
Derken Cahit Hoca'nın sözünü ettiği anayola girdiğimizi görüyorum… Trafik artık yoğunlaştı… Anayola girer girmez bir iniş başlıyor… Bir köprüden geçtikten sonra kısa dik bir tırmanıştan sonra yine iniyoruz…
Bu arada karşıdan bir yolcu otobüsünün geldiğini görüyoruz… Önündeki tabelada Demirköy - İğneada yazılı… Bir süre sonra Cahit Hoca duruyor ve 'galiba yanlış gidiyoruz, herhalde bir kavşağı kaçırmışım' diyor… Tarlada çalışan bir kadına soruyor… İğneada geldiğimiz tarafta… Karşı yönden gelen otobüs anlaşılan, Demirköy'e uğramış, İğneada'ya gidiyor…
İleride, uzakta Demirköy görünüyor… Geriye döneceğiz ama, epeydir iniş yaptık… Bu sıcakta yaptığımız inişleri, şimdi tırmanmamız gerekecek… Devam edersek, İğneada'ya uğramadan geçmiş olacağız… Çok da acıktık… Sabahtan beri Mümin Amca'nın ikram ettiği kirazlardan başka birşey yemedik…
Ben o kavşağı hatırlamıştım… Çok fazla gelmedik diyorum… Ama emin de değilim… Çünkü inişlerde bisikletler km'leri adeta yutuyor… Geri dönmeye karar veriyoruz… Ama önce bir ağacın altında dinleniyoruz… Çantalarımızda kalmış, birkaç yiyecek kırıntısını götürüyoruz…
Geldiğimiz yolları tırmanırken, gözlerimin önünden lahmacunlar, pideler geçiyor… Dönmemiz gereken kavşağı tam 4 km geçmişiz… Bu yolun 3 km'si inişmiş… Yani şimdi indiğimiz 3 km'yi tırmanıyoruz… Cahit önde, arkasında ben, benim arkamda da Necati bey…
Geçtiğimiz 4 km'yi geri dönerken İğneada 20 km yazılı bir tabelayla karşılaşınca, artık doğru yolda olduğumuzu anlıyoruz… Ve İğneada kavşağına ulaşıyoruz… Bu kavşaktan sonra yol genellikle hep iniş… Artık deniz seviyesine iniyoruz… Uzun inişler, hafif çıkışlar… Bir süre sonra da Karadeniz görünüyor…
Derken, 15:50'de İğneada'ya geliyoruz… Hemen bir lokantanın önüne bisikletleri park ediyoruz… Kendimize birerbuçuk porsiyon karışık pide söylüyoruz… Karnımızı tıkabasa doyurduktan sonra, gözlerimiz açılıyor…
İğneada, Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı bir bucak… Trakya'nın Karadeniz kıyılarında Bulgaristan sınırına yakın turistik bir yer… Burası daha çok yerli turistleri ağırlıyor… Ama henüz pek gelen olmamış…
Cahit Hoca, daha önce kaldığı bir pansiyona götürüyor bizi… Üç kişilik temiz bir odaya sadece 25 YTL ödüyoruz… Sırtımız üç geceden sonra yumuşak bir yatak görecek ve sıcak duş yapacağız… Pansiyonun bahçesinden dinlenirken Karadeniz'i seyrediyoruz…
Yazıyı kısa yazmak istiyordum ama, yine uzatmışım da uzatmışım… Neyse turun dördüncü günü de böyle bitti… Daha beşinci ve altıncı günler var… Yarın sabah Sivriler köyünden geçerek Kıyıköy'e gideceğiz…
Trakya turu…
4. gün : 29 Haziran 2005, Çarşamba
Sarpdere - Gökyaka - İğneada
Çıkış : Sarpdere, saat 10:15
Varış : İğneada, saat 15:50
Yapılan kilometre : 56 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 3:36:46 saat
En yüksek hız : 61 km/saat
Ortalama hız : 15,74 km/saat