Herkese güzel dilekleri için teşekkür ederim.
Bunu da fırsat bilip bir iki soruya / öneriye de yanıt vermek isterim.
Artık, dikkat ediyorum da, ben de, "bizim zamanımızda" diye başlayan tümceler kurar oldum. Ne korkunç!
Bizim 10'lu yaşlarımızı sürdüğümüz dönemde; kullanım amacını ve kadro boyunu vb. önemli şeyleri geçtim bunca bisiklet markası ve çeşitliliği yoktu.
Aslına bakarsanız son kertede bu biraz da ülkenin ekonomik şartlarıyla da ilgili bir şeydir. Ekonomik şartlar biraz olsun düzelmeye ya da bozulmaya başladı mı insanların ihtiyaç öncelikleri de bununla birlikte değişir. O dönemleri örnek göstermeden en yakınımızdaki krize bakarsak, en azından harcamalarımızı nasıl kıstığımızı ya da öncelik sıralamalarımızı nasıl değiştirdiğimizi, kendimizden ve çevremizden görebiliriz. Bisiklet konusu özelinde düşünülürse, alacağımız ya da satacağımız parçaları alırken ya da satarken ne kadar zorlandığımızı görüyoruz.
Neyse, bunu konuya şöyle bağlayacağım, o dönemde BMX bizim (kuzenin bisikletinin etrafını saran mahalle arkadaşlarımız) için tuhaf ve de çok havalı bir şeydi. E, motosiklet gibi görünen kocaman ve ağır bir şey! Boyumuzu düşünürsek, gerçekten de büyük ve ağır!
Ama işin daha da tuhafı, yanlış anımsamıyorsam 80'lerin son yılları, 90'ların başına kadar olan döneme kadar Bisan ve Belde henüz BMX bisikletler üretmemişlerdi. Ve yaygınlaşmış değildi.
Gözümüzün alışık olmadığı bir "şey"di BMX; Hüdaverdi, Pinokyo, Polo, Kaptan gibi bisikletler ve biraz da o zamanların "yarış" şimdilerin "yol" bisikletlerinden sonra.
"Quadriga" marka bir BMX 5000 liraya alınmıştı kuzenime ve etrafta başka bir BMX yoktu. İtalya'dan 2. bir tane daha getirtti aynı "oyuncakçı" ve adam 4750'ye inmedi! Adamın tavrından rahatsız olmuş olsak gerek, almadık. Eh, biz de bir 26 inçlik (olsa gerek) tekerlekleri olan bir "yarış" (ya da bazıları "kurs" diyordu) bisikletine talim ettik.
80'lerde doğup, şimdilerde 20'li yaşlarını süren arkadaşlar / bisikletseverler bu açıdan çok şanslılar çünkü hem bisikletin ve bisiklet çeşitliliğinin arttığı bir dönemi yakaladılar hem de olanaklar, daha öncesine göre daha düzgün.
Şimdi, ben bu MX1'le deli iniş yapar mıyım? Delisini bilmem ama güvenle iniş yaparım. Ama öncesinde, yani 10'lu - 20'li yaşlarımda en azından bir BMX deneyimi yaşayabilecek olsaydım herhalde deli binerdim.
Düz yolda binmekten ayrı, olabildiğince zorlayabileceğim yerlerde de kullandım aslında. Ama bu ikinci dediğim, daha nadir oluyor doğal olarak. Şehirde çalışırken ikincisine ayıracağın zamanın da önceliği değişmek zorunda kalıyor. Ben bunu ne yazık ki daha alt sıralara itmek zorunda kalıyorum. Hoş, benim için lay lay lom bir gezi için inanılmaz konforlu ve amaç dışı kullandığımı bildiğim bir bisiklet. Ama sonuçta ben böyle de keyif alıyorum sanırım.
Dediğim gibi, çok keyifli. Ağırlığını hissetmiyorum bile diyebilirim. Tırmanırken bile inanılmaz rahat ve hızlı. Düz yolda ağır ağır giderken konforlu bir gezinti sağlıyor. Tekerlekleri düze çevireceğim bu nedenle. Ama bu sonraki bir dönemin planı.
Önceden, bir ağırlık takıntım yoktu. Ancak, bu bisiklet böyleyse, hardtail bir bisiklet kim bilir nasıl gider diye düşünmeye başladığımdan, şimdi toplamaya devam ettiğim bisikletin bazı eksikletini tamamlamayı bekliyorum.
Velhasıl, bu noktada Hasan'ın sorusu biraz yanıtlanmış gibi olabilir, Ergon GX1 konusundaki. Grind elciklerle kullandığımda, kullanım şeklim düşünülürse, bileklerim daha fazla ağrıyordu. Bunlarla gayet rahat, kesintisiz sürüş yapabiliyorum.
Aynı şekilde, Doruk da yanıtını bulmuştur sanırım. DH/FR'da nasıl görünürüm ben, bilmem. Dümdüz kullanmaksa, amenna! Sadece merdivenlerden iniyorum bu civarda, bir de gördüğüm her türlü engebe ve çukura hızla atılıyorum. Yüksek yerlerden bisikleti kırarım kaygısı duymadan atlıyorum ama daha ötesi olmaz benden.
Ve "-de" eki duyarlılığından dolayı Doruk'a ayrıca bir teşekkür ederim
Bu noktada, "O zaman neden bir freeride?" ya da "Neden MX1 de standart olanı değil?" diye aklından geçirecek olanlar olabilir. Aptalca gelebilir ama ben Prophet'in tipini ve her bir işe gelebilirliğini beğendim. Baktım birinde gussetlar kullanılmış, dedim ki kendi kendime, "demek ki bu daha sağlam." Öyle olunca da standart olan -binemediğim ve üzerini toplayamadığım- kadroyu sattım.