Pastorize sütün yararları

Celasin Telli

Daimi Üye
Kayıt
13 Temmuz 2009
Mesaj
249
Tepki
244
Şehir
istanbul-anadolu
Bisiklet
Cannondale
Doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır. Ama batı dünyasında insanlara hayatları boyunca her gün süt içmeleri söylenir. Doğaya baktığımızda, yavruların diğer yiyeceklerle sütten kesildiği zamana kadar yalnızca sütle beslendiğini görürüz. Sütün sindirimini sağlayan laktaz enziminin, ergenliğe geçişle birlikte insan sisteminden kendiliğinden yok olması; yetişkin insanların süte besin olarak kaplanlardan ya da şempanzelerden daha fazla ihtiyacı olmadığını gösteriyor.

Süt, çiğ olarak tüketildiğinde tam protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Buna rağmen günümüzde yetişkinler diğer yiyecekleri devamlı soğuk sütle "yıkarlar". Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden süt tüketimi ile ilgili ilk ve en önemli kural şudur: "Ya tek başına iç, ya da içme."

Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir. Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez. Şişeyle beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku götürmez.

1930'larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi. Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.

Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı. Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular. Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı. Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken, kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.

Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta* içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın. Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika'da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir.

Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak "zararsız" hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır. Dr. Pottenger'in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki, Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır.

İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt "homojenize" ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolestrolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor. Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız! Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.

Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından muzdariptirler. Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla kalsiyum sağlar. Kuzey Dakota'nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi'nde yapılan yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.

Daha da dikkate değer bir nokta şudur: Yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı'da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı. Boronu nereden bulabiliriz? Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kalsiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. Doğa zaten ihtiyacımız olan hayâtî besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden "işe yaramadığını" düşünür durur.

Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler. Çocukları "güçlü ve sağlıklı" büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar. Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.

İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır. Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler.

İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür. Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.

Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir. İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir. Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: "Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar kuvvetle bağlantılıdır.

Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, ade üzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor." Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu bâtıl bir tavsiyedir. Doğrudur, 100 gramında 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir.

Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler. New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor: "Yalnızca Kalsiyum-Fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35'e 1, inek sütününki yalnızca 1.27'ye 1. İnek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir."

Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir. 100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü diğer besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:

Badem (254 mg), brokoli (130 mg), kıvırcık lahana (187 mg), susam tohumu (1,160 mg), bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg) ve sardalya balığı (400mg).

Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz. Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir. Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken aynı zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır. 3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği görülür.

Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit "cinsel öz"dür. İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar. Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan keçi sütü olmalıdır. İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile mâkul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.
 
Scudo

Celasin Telli

Daimi Üye
Kayıt
13 Temmuz 2009
Mesaj
249
Tepki
244
Şehir
istanbul-anadolu
Bisiklet
Cannondale
Keçi sütünün nerden bulunacağını bilen var mı?
 
  • Beğen
Tepkiler: swunk

Aykut Subaşı

Forum Bağımlısı
Kayıt
10 Mayıs 2008
Mesaj
984
Tepki
457
Bisiklet
Cube
Gerçekten güzel bilgiler.Bilmediğim birçok bilgi öğrendim.Paylaştığın için teşekkür ederim.Yazıdaki uyarılara ve inek sütü içmeye özen göstericem.
 

Nuri Kongur

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Ağustos 2008
Mesaj
565
Tepki
842
Şehir
Kocaeli/ Başiskele Merkez
Bisiklet
Ümit
@CELASİN TELLİ

kipa mağazalarında görüyorum. yalnız pastorize şekilde satılıyor. yazılanları okuyunca tüylerim diken diken oldu.
 
  • Beğen
Tepkiler: cedrick41

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Eğer inek sütünün asıl amacının, dört tane midesi olan ve kilolarını yetmiş iki günde iki katına çıkaran! buzağılarını beslemek olduğunu düşünürseniz, büyümeyi tetikleyici bu etkisinin diğer hayvanlar, özelliklede insanlar için uygun olmadığı aşikârdır. Aslında, bu büyümeyi tetikleyici özellikleri sadece vücudun büyümesini değil aynı zamanda kanser hücrelerinin de büyümesini tetikler. Dr. T. Colin Campell’in çalışmaları bu hususta takip edilebilecek pek çok makaleyi barındırır. Campell’in yürütmüş olduğu bu çalışmalar öylesine büyük ilgi uyandırmıştır ki Oxford Üniversitesi ve Çin Doğal Sağlık Araştırmaları Laboratuarları arasında, hayvansal proteinlerin insan üzerindeki etkilerini incelemek üzere kurulan ortak bir araştırma enstitüsü çalışmalarını halen yürütmektedir. İşte bu anlamda, elde edilen sonuçlar oldukça şaşırtıcıdır; Hayvansal proteinlerin tüketimi kanserin ve diğer birçok hastalığın gelişimimi ile direkt olarak alakalıdır.
 

funq

Forum Demirbaşı
Kayıt
18 Temmuz 2008
Mesaj
503
Tepki
332
Şehir
Bursa
Bisiklet
Geotech
çarpıcı bilgiler, teşekkürler, nerede yayınlanmış bu makale? kaynak nedir yani?
 
  • Beğen
Tepkiler: Sencer Kan

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Oktay'cım pes.. :eek: (yani bana söylüyorsan eğer.. :) )
O kadar kaynakça verdik, isim verdik yahu.. :rolleyes:

Makalelerin özet kısımları ücretsiz olarak PubMED'ten okunabilir..

ya da ilgili linkler
ya da Oxford Üniversitesi, Çin Doğal Sağlık Araştırmaları Laboratuvarları'nın siteleri takip edilebilir..

Bu konulara, Vejetaryen olmaya karar verdiğim sırada merak salmıştım..
Okuduğum yayın 100'ü geçti ama hala vejetaryen olabilmiş değilim :p
 

Celasin Telli

Daimi Üye
Kayıt
13 Temmuz 2009
Mesaj
249
Tepki
244
Şehir
istanbul-anadolu
Bisiklet
Cannondale
@funq

Ayrıntılı kaynak elimde yok. Ama bu yazıya birkaç yerde daha rastladım.
 
  • Beğen
Tepkiler: Sencer Kan

Hakan Bahrilli

Aktif Üye
Kayıt
8 Mayıs 2008
Mesaj
137
Tepki
162
Şehir
Adana
Bisiklet
Colnago
Gerçekten çok iddialı bir makale ve araştırma olmuş :eek: Süt hakkında hiç böyle şeyler duymamıştım. Küçüklüğümüzden beri hep bol bol tüketmemiz tavsiye edilir. Şu anda bile günlük yarım litreden az olmamak üzere süt ve bir miktar da yoğurt tüketiyorum. Bunlar tabiidir ki pastörize. Süt reklamlarında hep sütün içindeki bakteri miktarından bahsedilir ve ancak pastörize etmeyle bu bakterilerin yok edildiği söylenir. Evde kaynatmaya karşı çıkılır. Şimdi bu yazıdan kasıtla sütü tamamen hayatımızdan çıkarmalı mıyız? Bu kısmını anlayamadım. Yoksa açıkta satılan çiğ sütlerden alıp kendimiz mi kaynatmalıyız?
 

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Umuyorum, sevgili Celasin bana kızmaz, konuyu o açtı, cevabı neden ikidir ben veriyorum diye. Sadece, tüm iyi niyetimle kendi yorumumu ekliyorum.. bu konu üzerinde daha geniş bir perspektiften bakabilelim diye..

Hepimizin bildiği gibi,
Süt ürünleri aynı zamanda ineklerin antibiyotikler, hormonlar ve doğal olmayan! beslenmelerinin de dahil olduğu endüstriyel süreçler sonucunda kirlenmektedirler.
Emzirme dönemindeki her annenin size anlatabileceği gibi, annenin yediği her şey ürettiği sütte de var olacaktır. Şayet aynı anne, bebeğini emzirmeden önce kahve içerse, bebeğinin uzun saatler boyunca uyanık kalacağı konusunda bahse girebilirsiniz.

Buna benzer olarak, ineklerin beslendiği şeyler de sütün içinde yer almaktadır ve bu da sentetik ve doğal olarak oluşan hormon ve antibiyotikleri de içermektedir.

Organik sütler dahi!! hormon içermektedir.

Hayvanlardaki endüstriyel işlemler sadece sütlerini değil aynı zamanda etlerini de etkilemektedir, hele balıklar okyanuslara dökülen onca zararlı etkenle en çok risk grubunu beraberinde taşımaktadırlar..

Neyse.. bu başka bir başlığın konusu..:rolleyes: (zaten inanın, günümüz kitlesel beslenmesine uygun, yemek endüstrisinin bize sunduğu olasılıklar içinde yenebilecek!! besinlerin çeşidi, sayısı o kadar az ki )

İçimizi fazla karartmadan.. :rolleyes:

Görece daha az zararlı alternatifler elbette mevcut..

  • İlle de süt içilecekse bu belirtildiği gibi.. KEÇİ SÜTÜ olmalıdır.
  • İmkan yoksa, yab taraftaki marketten alabileceğiniz, günlük şişelenmiş sütler tercih edilmelidir.
 

funq

Forum Demirbaşı
Kayıt
18 Temmuz 2008
Mesaj
503
Tepki
332
Şehir
Bursa
Bisiklet
Geotech
siz naptınız ya! tabi ki bir geçiş olur sağılan hayvandan da, bunun kontrolü şeysi vardır elbet o kazanlarda ne kadar ne olduğuna dair?

bana kaynakla gelin şunları söyleyen, hayatım değişecek gibi :D
 
  • Beğen
Tepkiler: Sencer Kan

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Uzun zamandır takip ettiğim bir konu bu.. o yüzden hop hop atlıyorum. Kaynakça olarak, verdiğim linklerde geceler geçirmişliğim var.. ama konuyu çok teknik olmadan, zevkle takip edebileceğiniz bir isim vermek gerekirse, Kathy Freston (Mehmet ÖZ tavsiyeli son kitabıyla; QUANTUM WELLNESS: A Practical and Spiritual Guide to Health and Happiness ) bence iyi olur..

Hani diyorsun ya bunun kontrolü vardır.. şeysi vardır..

Iııh yok.. Oktay'cım

En azından senin sandığın kadar yok..
Zira, sağılan her litre süt için örneklem alınıp, ilgili hormon, yabancı madde, toksin ve afrotoksinlerin her biri için girişilecek ayrıntılı test maliyeti inan dudak uçuklatan cinsten.

Üstelik! bunun bazılarının fiyatları arasında uçurumlar olan bir sürü markası çeşidi var..
Makrocenter'da gördüklerinizi ya da FarmCity'dekileri Migros'ta, Tansaş'ta ya da BİM'de ForYou'da asla göremezsiniz..

Ne mi yapılıyor?..
Hayvancıkların çoğu dış dünyayı görmüyorlar bile.. bol et ve süt verdiren yemlerinden yiyorlar.. bizde ohh süt içtik, et yedik! diye geziniyoruz..

Sütü, hadi diyelim! en Hollanda'lı en özgür inekten içtik.. bitiyor mu iş?
Süt.. tartıştığımız gibi, başlı başına tüketilmemesi gereken! bir besin..

Bunu görmezden gelir, içmeye devam edersek bünyemize dahil edeceklerimiz de maalesef her an patlamaya hazır bombalardan başkası değil.

Gel bari birlikte değiştirelim hayatlarımızı.. :)
Ben bekar, yalnız yaşayan başıma, bu önerilen yeme düzenine nasıl? geçerim diye kara kara düşünüyorum.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hakan Yazman

Hakan Yazman

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Ekim 2004
Mesaj
3.960
Tepki
5.443
Şehir
Alanya/İstanbul
Arkadaşlar malesef şimdiye kadar süt hakkında hep yalan ve gerçeğin tersi bilgilerle bilgilendirildik.

Yukardaki makalenin içerdiği bilgilerin doğruluğu konusunda (15 yılı aşkın besin araştırmalarım ve deneyimlerim dahilinde) sizi rahatlıkla temin ederim.
Özetle söylemem gerekirse.
Süt kalsiyum fazlası yaratmaz aksine vücuttan kalsiyum ve mineraller çalar.
Sütte oldukça kuvvetli büyüme hormonları mevcuttur ve insan sağlığı açısından tehlikelidir, bu hormonlar insanda kanser ve özellikle kadınlarda göğüs kanseri ile ilişkilenmektedir.
Süt vücuttaki emilim sistemlerini tıkar.

Yine kendi deneyimlerimden biliyorum sütten tamamiyle uzak olduğum yıllarda, en iyi şekilde sağlıklı ve sağlam kemik sistemi inşa etmiştim.

Kalsiyum depolamanın en iyi yolu yeşil sebzeler ve çiğ kuruyemişler tüketmek ve antrenman yapmaktır, aynı kaslarda olduğu gibi kemikler üzerinde kuvvet çalışmalarıyla baskı yarattığımız takdirde kemiklerde daha çok kalsiyum sentezi olacaktır, antrenman yapmazsanız ne kadar kalsiyum alırsanız alın güçlü kemiklere sahip olmazsınız.

@Hellrack

Evet sütü tamamen hayatımızdan çıkarmalıyız.
Yanlız burada şunu belirtmek gerekir, sadece sütü değil bütün süt ürünlerini de beraberinde çıkarmalıyız. Sağlıklı bir hayat için bütün hayvansal ürünler de en aza indirgenmeli, ne kadar sağlıklı olduğu söylenirse söylensin, hayvansal ürünler ticari ürünlerdir ve bütün ticari hayvansan ürünler gibi hayvanın en kısa sürede en az maliyetle satışa sunulması amaçtır, bu süreci hızlandırmak için üreticilerin ne yaptığı tanrı bilir (burda sizin hayal gücünüze bırakmak istiyorum yapılabilecekleri) ....

Burada bir çok insan galeyana geleceğini tahmin ediyorum, zira bütün bu ürünler damak tadı ile bağdaşmakta ve büyük oranda zevk için tüketilmekte, doğru bu ürünleri yediğimizde bir süre için bir zevk yaşarız, bunun nedeni de bu besinlerin içindeki uyarıcı ve alışkanlık yapıcı maddelerden kaynaklanmaktadır. Örnek vermek gerekirse hayvan kesilirken (canını kaybettiği için) can çekişirken yüksek oranda adrenalin salgılar (yine kesim öncesi de neler olacağını az çok hissetiği için adrenalin ve uyarıcı hormonlar salgılanır (bu hormonlar bütün canlılarda olan ve kaç veya şavaş türü enerjiyi çok arttıran ancak zararlı olabilecek hormonlardır, tehlike anında salgılanır ve canlının hayatını kurtarması için kısa sürede müthiş bir enerji patlaması ve sonrasında aynı oranda çöküş yaratır) biz bu ölmüş hayvanın etini yerken sadece hızlı büyümesi için verilen sentetik ilaçları vücudumuza almıyoruz, aynı zamanda hayvanın hayatını kaybederken yaşadığı terörü de vücudumuza alıyoruz. Son söz olarak söylemek gerekirse dünyada hiç bir lezzetli yiyecek, sağlıklı huzurlu ve fit bir vücuttan daha lezzetli değildir, hiç birşey onun vereceği mutluluğu bize vadedemez.

Yine süt ve süt ürünleri konusunda ayrıntılı bir yazıma şurdan ulaşabilirsiniz (40. mesaj)
(link)
 

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Aynen katılıyorum..
Çok kısaca şunlardan uzak durmalıyız..

1) Şeker
2) Alkol
3) Kafein
4) Hayvansal Besinler (tamamı!!!)
5) Glüten

En yabancısı Glüten gibi gelebilir.. Aslında çok tanıdık..

Un, arpa, çavdar, malt gibi çoğu besinde, bisikletçi dostu! bisküvilerde.. var olan bir protein olan glüten, küçük bağırsağın en yaygın tetikleyicisidir. Glütenden kaynaklı rahatsızlıkların belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterir ve glüten intoleransı kalıtsal olabilir. Çoğu insanda, glüten tüketimi bağışıklık sistemi sorunları; küçük bağırsağın iltihaplanması, gaz, ishal, ciltte dökülme vb.ye yol açar. Ayrıca hayati besinlerin emilimi üzerinde etki göstererek depresyona ve yorgunluğa neden olur. Glüten ağırlıklı bir beslenme osteoporoz, anemi, vitamin ve mineral eksikleri gibi problemlere yol açabilir, bunun başlıca sebebi küçük bağırsağın asıl görevi olan gıda emilimini iltihaplanma yüzünden tam olarak yerine getirememesidir.
 

sadana

Forum Bağımlısı
Kayıt
19 Ağustos 2006
Mesaj
2.243
Tepki
2.319
Şehir
Adana
1) Şeker
2) Alkol
3) Kafein
4) Hayvansal Besinler (tamamı!!!)
5) Glüten

hepsine hem fikiriz.iki kelimede okuyup haatımıza geçirmek herkes için er yönü ile faydalı olur. Emeğinize sağlık.İyi forumlar..
 
  • Beğen
Tepkiler: Sencer Kan

Sencer Kan

Forum Demirbaşı
Kayıt
30 Mart 2009
Mesaj
524
Tepki
637
Şehir
Karşıyaka, İzmir
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
Scott
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Yani Süt içmeyeceğiz , peynir yemeyeceğiz , yoğurt , yumurta , tavuk, koyun , kuzu , dana , balık , tere yağı , kek , pasta , kahve , Çayda içmeyin demir emilimini sıfıra indiriyor.Reçel sırf şeker zaten onuda sallayın. Sakın meyva suyuda içmeyin bayat meyvalardan yapılıyor, beyaz ekmekte zararlı zaten. Pizza falan , Burger King İNTAHAR olur herhalde.
Peki biz ne yiyeceğiz??
Sakın bana ot , domates , soğan, patlıcan , fasülye demeyin En organik bilidğinizin içinde bile sayamayacağınz kadar hormonsal ürün var.
Bu söyledikleriniz ispatlanmış gerçekler mi yani Yerçekimi kanunu gibi doğrularmı????
Yoksa sadece tez aşamasında yada hipotez bilgilermi. Teori bile olduklarını düşünmüyorum...
Evrim gibi yani. Evrim bir teoridir kanun değildir.
Birşeyin kanun olabilmesi için bilimsel çalışmalar sonucu kanıtlanmış ve bilir kişiler tarafından onaylanmış olması gerekir...

İnsan cidden haklı olarak isyan ediyor..
Ancak, ne yazık ki! bu sıralananlar YENİ DEĞİL! deneysel ya da hipotetik bir tarafı da inanın hiç yok..

Adı geçen iki önemli kurum;
Oxford Üniversitesi ve Çin Doğal Sağlık Araştırmaları Laboratuarları kolay kolay arkasında duramayacakları yayınları yayınlamazlar..

Ya da Dr. T. Colin Campell vb. gibi bir uzmanın A sınıfı bir tıbbi dergide makalelerinin yayınlanabilmesi için sıkı bir bilimsel kurulun ayrıntılı değerlendirmelerinden geçmek zorundadır..

Bunu neden özellikle belirtiyorum;
Belki önüne gelen herkes kitap yazar ve imkanı varsa bunu yayınlatabilir kaldı ki bu, sadece kitabın editörünü bağlar..

Ancak önüne gelen herkes bir tıbbi dergide makale yayınlayamaz.!

Ayrıca söylendiği üzere PubMED aracılığıyla tıbbi makale veri tabanında mini bir tur bile baş döndürmeye yeter..

Hepsini geçtim..uzun süredir artık hemen her yerde görebileceğiniz popülerlikteki sağlık dergileri bile bu gerçeği çok bilinir hale getirmeye çalışıyor..

Uzak durmak lazım derken; tamamen bırakmak olmaz zaten.
Sadece herşeyin fazlası zarar..:)
Yumurta,tavuk,balık.. olmazsa n'aparız :D

Yok yok AYNEN ÖYLE..
Tamamen BIRAKMAK!!
Araştırılırsa o kadar çok alternatif var ki..
Sadece kitlesel üretimin dolayısıyla tüketimin!! devam etmesi için tüüüm bunlara aslında ihtiyacımız varmış gibi gösteriliyor..

Bence farklı bir zeitgeist'a daha ihtiyaç var.

Yani Süt içmeyeceğiz , peynir yemeyeceğiz , yoğurt , yumurta , tavuk, koyun , kuzu , dana , balık , tere yağı , kek , pasta , kahve , Çayda içmeyin demir emilimini sıfıra indiriyor.Reçel sırf şeker zaten onuda sallayın. Sakın meyva suyuda içmeyin bayat meyvalardan yapılıyor, beyaz ekmekte zararlı zaten. Pizza falan , Burger King İNTAHAR olur herhalde.

Peki biz ne yiyeceğiz??

Sakın bana ot , domates , soğan, patlıcan , fasülye demeyin En organik bilidğinizin içinde bile sayamayacağınz kadar hormonsal ürün var.

Bu söyledikleriniz ispatlanmış gerçekler mi yani Yerçekimi kanunu gibi doğrularmı????

Yoksa sadece tez aşamasında yada hipotez bilgilermi. Teori bile olduklarını düşünmüyorum...

Evrim gibi yani. Evrim bir teoridir kanun değildir.


Birşeyin kanun olabilmesi için bilimsel çalışmalar sonucu kanıtlanmış ve bilir kişiler tarafından onaylanmış olması gerekir...

Yoo isyan eder gibi bir yazı yazmadım.


Yani siz şimdi ciddi ciddi peynir de yemeyin diyorsunuz.

Vurgularınız bana isyan! gibi geldi.. zaten yalnızca tekil olarak sizi de kast etmiş değilim..

Yine! belirttiğim gibi, yalnız yaşayan bir bekar olarak yeterince yetersiz besleniyorken, asıl isyanı inanın ben ediyorum..

Bakınız,
Harvard Tıp Okulu'ndaki araştırmacılar Hücre Biyolojisi Dergisi'nin Temmuz 2009 sayısında Endüstrileşme, aşırı nüfus artışı ve rant beklentisi gibi nedenlerle,
1) Şeker
2) Alkol
3) Kafein
4) Hayvansal Besinler (tamamı!!!)
5) Glüten'in geçirdiği değişimin, vücuda bu maddelerin besin anlamında girerek yarar sağlamaktaki olasılığının, barındırdıkları güncel ve potansiyel riskler göz önüne alındığında önemsenmeyecek derecede küçük olduğunu, dolayısıyla derhal! insan ırkının beslenme alışkanlıklarından çıkartılması gerekliliğini yayınlamıştır.

Peyniri geçeli çok oluyor... :)

Bu besinler çok zararlı yani. Peki bunları kesince ne olacakmış insanlar 80-85 yerine 100 yaşına kadarmı yaşayacaklarmış??
Yani zararı nedir??? yararı nedir???
Önemli olan bu.
Herşeyin zararı var. Ama yararlarıda var.
Bukadar ince düşünmeye hiç hiç hiç gerek yok .
Şu yazıyı yazarken kimbilir ne kadar radyasyona maruz kalıyoruz???
Yada Spor yapmak çok mu yararlı???

Üzerinde konuştuğumuz çerçeve; yanlış!! bilinen bir gerçeğin bilimsel veriler, dayanaklar, kaynakça belirtilerek altının çizilmesi ve diyalektiğe öykünen bir düzlemde tartışmaya açılmasıdır.

Burada, bu başlık altında aktarılanlar umut veren, kargaşadan ve çatışmadan uzaklaştıran bir tavır göstermelidir.

Yorumlarımızda genellemelerden kaçınıp, ithamdan ve ön yargıdan uzak bilgiler paylaşıp, olumlu ve çözüme yönlendirici olalım!

Olalım.. Olalım ki sürüden, kitleden farklı kalalım.

Yazmak istemiyorumda neyse son kez yazacağım bu konu hakkında.

Yukarıda linkler vermişsiniz hiçbirinde hayvansal ürünlerden tamamen uzak duralım diye bir ibare yok bu birincisi.

(Belki vardır uzun uzun incelemedim) Ama bilimsel kaynaklı bir site göremedim.

2. olarak vejeteryan olalım et yemeyelim gibi bir video ile başlayan site var.

Etin zararlarından bahsedilen bir video değil. Başlangıçta verdiği 10 sebepten sadece 2 tanesi sağlıksız koşullarda yetiştirilen ve kesilen hayvanlardan bahsediyor. Geri kalan helede daha fazlasını da istiyormusunuzdan sonra ki neden lerin hepsi hayvanlar öldürülmemeli onlarda özgür onlarda acı hissediyor gibi sebepler.

Ki hiç bilimsel bir site değil.

Basit bir hayvan haklarını koruma sitesi türünde bir site.


Son olarak tartışma yaratmaya çalışmıyorum kim ne isterse yiyebilir.


Ama burada sütle ilgili yada hayvansal besinlerle ilgili olsun hiçbirisi gerçekten kanıtlanmış bilgiler değil...

yılların araştırmalarını 6 dakika da özetleme yeteneği tartışmayı BETONLA kapatır..
Oxford, Harvard, Enstitü, Dr. ??

iyi geceler..

al sana kaynakça sencer :)

konumuz TOPLUM mühendisliği olduğunda, genetik yatkınlığın ırklar arasındaki varyasyonları ve etkileri olduğunda..
4.000.000.000 da 1 bir örnek beni bağlamaz..!

belki 10.000 lerce köydeki
100.000lerce "NENE!" nezaket gösterir gelir, ölçmeye dayanan bilime! tereyağlarıyla, sağımlık sütleriyle!! katkıda bulunurlarsa o zaman başka..

bu, spesifik tek bir nenelik örnek bizi hiç bir yere götürmez..
ancak, bu adamın kafasına takılan SORU İŞARETİ kıvamındaki DURUŞ!sorgulamaya davet eder.. düşündürtür..

Fatih'i tanırım, severim.. beni hayatta yanlış anlamayacağını bildiğim için örneğinden yola çıktım..

Asla tekil hedef almam, göstermem..

Tabi şunu da eklemeden geçemeyeceğim..
Dünya malum... düşlediğiniz kadardır..

İyi geceler dileyen Sencer dişlerini fırçalar ve yatar..
-devam ederiz..

tşk ederim sencer... dişleri fazla fırçalama onlarda zararlı :d:D:D şaka bi yana florürlü macun kullanmayın diş minesini eritiyo haberiniz ola... bende sütümü içer dişimi fırçalar yatar herkese ii geceler

Fatih.. hep sevdiğim gibi..
;)
Dinliyor, yorumluyor, görüşünü, duruşunu da belirtmekten uzak kalmıyor..
İki yanağımdan öpüyor.. :p :p
(( pişt Sucuk Ekmek yiyo muyuz?? yine
Üzerine de ayran .. Allah bee :D :D ))

iyi geceleeeer

Size de

Bu arada çıkartamadım ben sizi.. bir özel mesajla adınızı yollar mısınız? Kesin tanışıyoruzdur..

sencerciğim bilimsel dayanaklarla gelme bu nadide foruma, üyelerimiz oxford üniversitesi zooloji kürsüsü profesörünün "zooloji" bilimiyle ilgili açıklamalarını şarlatanlarınkine tercih eden türden. sen fikrini paylaş, tartışma :D

sağolun tekrar, bu konuyu araştırıcam, neler çıkacak bakalım.

Valla Oktay'cım anlamadım ki..
Yahu dedim bir ara.. acaba objektifliğimi kaybettim mi?..
Fazla mı? çıkıştım.. yoo valla samimiyim..
10'u geçen sayıda, her biri bir derya deniz olan KAYNAK belirtmişim..
hele PubMED makale veri tabanı bile tatmin etmemiş daha ne yapayım..

Anlaşılan bisikletforum ahalisini sütten, peynirden, hayvansal ürünlerden vazgeçirip, kendi pazarladığım!!, bundan heybeyle para kazandığım! yepyeni sentetik besinlere geçiremeyeceğim :D :D

eğer doğruysa ben bitmişim ki günde 2lt e yakın süt içerim vah vah vah...

hiçbir şey için geç değil..

"100 Yaşında Sigara Bırakma Kararı Aldı Almanya’nın Münih kentinde yaşayan 103 yaşındaki sinema ve ses sanatçısı Johannes Heesters, 90 yıldır tiryakisi olduğu sigarayı bıraktı. Bild gazetesinin haberine göre, sigaradan 90 yıl sonra nefret ettiğini söyleyen sanatçı, son sigarasını içerken görüntülendi. Heesters, sigarayı bırakırken, nikotin bantı ya da hap kullanmadı. Yaşlı adam, “Soğuk algınlığına yakalanınca sigara içmeyebildiğimi fark ettim” dedi. Günde beş ya da altı sigara içtiğini söyleyen Heesters, “Bir sanatçı olarak sesime dikkat etmeliyim” diye konuştu."

Tekrar etmek zorundayım..

Üzerinde konuştuğumuz çerçeve; yanlış!! bilinen bir gerçeğin bilimsel veriler, dayanaklar, kaynakça belirtilerek altının çizilmesi ve diyalektiğe öykünen bir düzlemde tartışmaya açılmasıdır.

Burada, bu başlık altında aktarılanlar umut veren, kargaşadan ve çatışmadan uzaklaştıran bir tavır göstermelidir.

Yorumlarımızda genellemelerden kaçınıp, ithamdan ve ön yargıdan uzak bilgiler paylaşıp, olumlu ve çözüme yönlendirici olalım!

Olalım.. Olalım ki sürüden, kitleden farklı kalalım.

Sevgiler
 

Oxsy

Forum Bağımlısı
Kayıt
5 Ekim 2006
Mesaj
1.899
Tepki
2.003
Şehir
İstanbul
Başlangıç
1997—98
Bisiklet
Focus
Bisiklet türü
Yol bisikleti
(link)

(link)

Bu iki sitede de sütün vücut için zararlarından bahsediliyor. Yukarıda verilen örneklere benzer örnekler verilmiş. Bana göre en çarpıcı örnek başka hiçbir canlının başka bir canlının sütünü içmemesi oldu. Ama bununda yanlış olduğu taraflar var. Hangi canlı başka bir canlının sütünü elde edebilirki? Sadece insanoğlu. Ve insanoğlunun beslediği canlılar. Verelim bakalım bir kase sütü kedinin önüne izleyelim neler oluyor. İçer mi içmez mi? Aslanın kaplanın önünede koyun sütü bakalım ne yapacak? Süt buzğıları çok çabuk büyütmek için tasarlanmış bir besin gibi konuşulmuş mesela. E güzel işte. Süt aynı zamanda kanser hücrelerini de büyütürmüş. İnsan büyürken kalbi, diğer organları, beyini, yani kısacası temel yapı taşı olan hücreleride büyür. Kanser başka bir hücre çeşidi değildirki ayrıyetten büyüsün. Kanser kontrolsüz hücre bölünmesidir. Ve şuan tek ve en etkili tedavi yöntemi kemoterapidir sizinde bildiğiniz gibi.

Ama kemoterapi vücut için çok çok çok zararlı bir işlemdir. Ama işe yarıyormu evet yarıyor. Belirli bir % denin altında olsa bile işe yarıyor. Demek istediğim bu tamam süt zararlı ama faydalı olduğu yanlar yok mu? Mutlaka vardır. Bu şekilde düşündüğünüz zaman dünyadaki herşey herkes için zararlı olmuş oluyor. Normal bildiğimiz sağlıklı sudan zehirlenip ölen insanlar var. Su zehirlenmesi ve şöylede birşey var kim diyorsaki ben hayvan ürünlerini tamamen hayatımdan çıkartacağım. Bu günümüzde mümkün değil. Hatta imkansız. En basitinden bitkileride hayvan gübresi ile yetiştiriyorlar. Yani hayvan artığı yiyorsunuz. Yine bana bitkiler gübreyi çekmez falan demeyin. Basit bir deney olarak papatyayı boyalı bi suyun içinde 1 hafta bekletelim bakalım yaprakları ne renk olacak. Herkese iyi forumlar.
 

Celasin Telli

Daimi Üye
Kayıt
13 Temmuz 2009
Mesaj
249
Tepki
244
Şehir
istanbul-anadolu
Bisiklet
Cannondale
Konu nerelere gelmiş..Alışkanlıklardan kolay vazgeçilemez hatta ilk başlarda fikri bile insanı korkutur ve o fikre karşı ister istemez bir direnç gösterilir. Ama bu konuyu iyi araştırmanızı rica ederim. Zira beslenme konusu dikkat etmemiz gereken tüm konuların başında gelen bir konudur.
 

funq

Forum Demirbaşı
Kayıt
18 Temmuz 2008
Mesaj
503
Tepki
332
Şehir
Bursa
Bisiklet
Geotech
talep ettiğim şu tür bir açıklama, ben bunu buldum misal;

Studies show possible links between low-fat milk consumption and reduced risk of arterial hypertension, coronary heart disease, colorectal cancer and obesity. Overweight individuals who drink milk may benefit from decreased risk of insulin resistance and type 2 diabetes.[35] One study has shown that for women desiring to have a child, those who consume full fat dairy products may actually slightly increase their fertility, while those consuming low fat dairy products may slightly reduce their fertility. [36] Milk is a source of Conjugated linoleic acid. CLA has been shown to kill human skin cancer, colorectal cancer and breast cancer cells in vitro studies, and may help lower cholesterol and prevent atherosclerosis.
It appears to be effective at promoting muscle growth.[37]


35 (link)
36 (link)
37 (link)

ulusal süt konsülü, tıbbi makaleler gibi kaynaklar.
 

Hakan Yazman

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Ekim 2004
Mesaj
3.960
Tepki
5.443
Şehir
Alanya/İstanbul
süt ve süt ürünleri yemeyin kullanmayın .Olmaz abicim öyle şey sabah kızarmış ekmeğin üzerine tereyağı sürüp yememek,rafadan kayısı kıvamında pişmiş yumurtayı yememek ya da akşam yemeğinde et suyunda pişmiş tereyağlı arpa şehriyeli pilavı yememek olmaz asla vazgeçemem bunlardan Hayattan zevk alamam bu ve bunun gibi şeyler olmazsa

Kulağa güzel hoş geliyor, ancak kanser olupta orası burası kesilen, orasından burasından parça alınan, kanser tedavisinin neden olduğu insaoğlunun yaşadığı en büyük acılarını çeken insanlar öyle güzel vazgeçiyorlarki bu damak tadına hitab eden yemek zevkinden, tabii biraz geç olmuş oluyor, halbuki azaltılan hayvansal gıdalar ve çoğaltılan bitkisel gıdalar sayesinde ve biraz sporla bu inanılmaz kötü duruma düşmeyeceklerdi çok büyük ihtimalle.

Bu ve bunun benzeri aman ben hayattan zevk alacağım, böyle şeyleri yemeden olmaz şeklinde mesajlar gerçekten çok üzücü, hayattan zevk almanın damak tadı dışında çok daha fazla ve çok daha zevk veren sayısız yolları var (ve çoğunlukla kanserojen, kilo aldırıcı, kalp damarlarını tıkayıcı değil), tekrar düşünün bir gün çok sevdiğiniz biri veya siz kanser olsanız, kalp hastalıklarına yakalansanız ve günleriniz sayılı hale gelse, o kişiyi vaktinden önce kaybedeceğinizi bile bile aynı harekete devam edermiydiniz? Cahillik kötü bir şey, ama daha da kötüsü, pişkin pişkin insanların bilgilerini tecrübelerini hiçe sayan mesajlar atarak diğerlerini de kendi kötü alışkanlıklarına ortak etmeye çalışmak, bu hareketlerin sonucunda bazı çok kötü sonuçların doğabileceğini idrak edememek.

Bundan 3-5 ay kadar önce gördüğüm bir arkadaşım vardı, dünya tatlısı, hoşsohbet, çok iyi bir insan, genel olarak sigara içen eğlenmeyi seven, damak tadını seven birisiydi, aynı yukardaki mesajlardaki gibi her sevdiği şeyi yiyen, 2-3 ay kadar önce en son görüştüğümde akciğer kanseri olduğunu öğrendim, her görüştüğümüzde elinden düşürmediği sigarası yoktu, ve hiçbir zaman vazgeçemeyeceği sigara keyfi artık nedense (!) cazip gelmiyor olmalıydı, son görüşmemizde kanserin hızla ilerlediğini öğrendim, 1-2 aydır görüşmüyorum, açıkçası arayıpta kötü haberi almaktan çekiniyorum. Ailesi ve sevdikleri perişan halde, o tanıdığımız dağ gibi insan hayatının baharında eriyip gitmekte, bir gün olmak istediğiniz bu mu?

Burada insanlar bir sürü araştırma yapıp, bariz bir şekilde belli şeylerin varlığından sizi haberdar etmeye çalışıyorlar, bunları gerçekçi temellere dayandırıyor ve araştırmalarla kaynak gösterip kanıtlıyorlar, bunlara saygı göstermeden böyle mesajlar yazmak ise çok üzücü gerçekten.