ÖN YARGI- yine hoş bir hikaye

abdullahabdullah

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2007
Mesaj
633
Tepki
633
Yaş
41
Şehir
ÇANAKKALE
İsim
Abdullah YEŞİLTAŞ
Başlangıç
1987—88
Bisiklet
Lapierre
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler
söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç
değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
-Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
-Akşam garip bir rüya gördüm.
-Hayırdır inşallah?..
-Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
-Nasıl yani?
-Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hala gördüğü
rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla
Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı
civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o
sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar. Sorarlar:
-Kimdir bu?
Ahali
-Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!..
-Nerden biliyorsunuz?
-Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz.
Bir başkası tafsilata girer:
-Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkardır. Azaplar Çarşısı'nda çalışır.
Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe
şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine..
Hele yaşlının biri çok öfkelidir:
-İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş
mu?..
Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbil-i kıyafet mollalar
kalırlar mı ortada!.. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah yolunu keser:
-Nereye?
-Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
-Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem... Ama biz gidemeyiz, şöyle
veya böyle tebaamızdır. Defini tamamlamak gerek.
-İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar kurtuluruz vebalden.
-Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
-Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
-Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
-Aman efendim, nasıl kaldırırız?
-Basbayağı kaldırırız işte.
-Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini,
telkini...
-Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasılhane bulmalıyız.
-Şurada bir mahalle mescidi var ama..
-Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
-Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den, en azından Fatih Camii'nden...


-Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama
Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim...
Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur.
Padişah bakır kazanları vurur ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar
ki, naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzü
sakilere benzemez. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın
kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza... Meçhul nalıncıyı kefenler,
tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine hayli vardır daha...
Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
-Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
-Nasıl yani?..
-Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir
belki hanımı vardır, belki yetimleri?..<br>
-Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.
Vezir cüzüne, tesbihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya
koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir
kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
-Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı?
Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip
çıkar hayal dünyasından...
-Biliyor musun oğlum? Bizim efendi bir alemdi, vesselam... Akşamlara kadar
nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini
avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
-Niye?
-Ümmet-i Muhammed içmesin diye...
-Hayret...
-Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
-Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinlemeniz
gerek... O
çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Huccet-i
İslam okurdum...
-Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
-Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi.
Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi
görmeli...
-Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
-İşte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta bir gün:
-Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü
belleyecek, inan cenazen kalacak ortada...
-Doğru, öyle ya?..
-Kimseye zahmetim olmasın, deyip mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben
üsteledim, iş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
-Peki o ne dedi?
-Önce uzun uzun güldü, sonra:
-Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne


Ellerimle tutuyorum artık hayatı...
Yakalamaya çalışıyorum, zindan ettiğim zamanı..
Artık herşey farklı olacak.. Eski ben'le karşı karşıyasın.. İster ağla,
ister sevin;
Sana inat yaşayacağım bu hayatı.......
 
  • Beğen
Tepkiler: ergin
Scudo

hulyaars

Forum Demirbaşı
Kayıt
20 Şubat 2007
Mesaj
463
Tepki
222
Şehir
Ankara
Teşekkürler paylaşım için çok güzel bi hikaye.Tanımadan başkalarının gözünden bakarak yargılamak pekçoğumuzun yaptığı şey.Herkesin bir hikayesi vardır ve sadece siyah yada beyaz iyi yada kötü değildir insanlar ve olaylar....
 

ergin

Forum Demirbaşı
Kayıt
19 Nisan 2007
Mesaj
465
Tepki
61
Şehir
istanbul
paylaşım için teşekkürler bu aralar forumcafede pek yeni konu açılmıyor hayırdır nerde herkes gerçi bne geç geliyom foruma ama bugün pazar herkes uyudumu erkenden yaw ben pazar günüde çalışıyom ama burdayım

hadi arkadaşlar foruma herkes
gecesi gündüzü farketmez
forumcular uyanın
katılsın sohbete herkes:D
 

iso.54

Daimi Üye
Kayıt
3 Mayıs 2007
Mesaj
252
Tepki
63
Yaş
41
Şehir
Maltepe / İstanbul
İsim
ismail
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Salcano
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Çok güzel va faydalı bi hikaye...Abdullah teşekkürler...
Bahsedilen zat gerçekten örnek bi hayat yaşamış.....Önyargılı olmamayı çok güzel anlatıyor hikaye ama zat'ta yanlış anlaşılmak için yapmadığını bırakmamaış yaaa.......:) :) :) :) .....Önyargılı olmamak elde değil