Merhabalar,
Bir Metalurji/Makina Mühendisi olarak konuya biraz daha derinlemesine katkıda bulunabilirim sanıyorum:
Öncelikle “metal yorgunluğu” Türkçe’de oldukça yanlış kullanılan bir terim. İngilizce’de de “metal fatigue” olarak yanlış kullanımı mevcut ise de yaygın olarak sadece “fatigue”olarak geçer. Zira bu sadece metallerde değil tüm malzemelerde görülebilen bir olgudur (Hatta genel anlamda metaller, fatigue açısından diğer malzemelere kıyasla oldukça dayanıklıdır)
Fatigue, bir malzemenin normalde onu kırmaya yetmeyen bir yüke defalarca maruz kaldığında kırılması durumudur. Bu durumda iki parametre önemlidir: birincisi yükün büyüklüğü, ikincisi de çevrim (yükleme) sayısı. Tahmin edeceğiniz üzere yük arttıkça parçanın dayanabileceği çevrim sayısı azalmaktadır. Fatigue, yüksek (high cycle) ve düşük çevrim (low cycle) şekilde iyi ayrılır. Low cycle fatigue, malzemenin plastik deformasyona uğradığı durumdur (ki vasatın üzerinde tasarlanmış parçalarda bu bölgeye hiç girilmemesi gerekir)
Bir malzeme fatigue’e maruz kaldığında önce kılcal çatlaklar oluşmaya başlar, daha sonra bu çatlaklar yavaş yavaş büyür ve kritik bir çatlak boyutundan sonra parça ani bir şekilde kırılır. Malzeme seçiminin yanısıra parçanın tasarımı da fatigue açısından çok önemlidir. Çevrimsel yüklere maruz kalan parçalarda stres konsantrasyonu yaratacak keskin kenarlar ve küçük deliklerden kaçınmak gerekir.
Fatigue ile ilgili diğer bir terim de fatigue limit’tir. Bu limit tüm malzemelerde bulunmamakla birlikte oldukça önemlidir; zira malzeme bu limitin altındaki bir yüke kaç kere maruz kalırsa kalsın kırılmaz. Bizi ilgilendiren tarafından bakarsak; çelik ve titanyumun iyi bir fatigue limiti varken, aluminyum için böyle bir limit yoktur: Yani aluminyum bir parçayı ne kadar düşük olsa da çevrimsel bir yüke maruz bıraktığınız zaman parça eninde sonunda kırılacaktır.
Kompozit malzemeler de (karbon-fiber gibi) genel olarak fatigue açısından sorunludur: matriks (epoksi) ile güçlendirici (fiberler) arasındaki sınır yüzeyleri de mikro ölçekte stres konsantrasyonuna sebep olur,dolayısıyla birçok ufak çatlak başlangıcına yol açar. Bir kompozit malzemenin başarısı daha çok bu fenomenle baş edebilme yeteneğine bağlıdır. Ayrıca kompozitlerde matris olarak genelde kullanılan epoksi gibi malzemelerin yaşlanma özelliği de olduğundan zaman malzeme özelliklerini daha da kötüye götürür.
Sonuç olarak sorunuzun cevabına gelirsek:
Parçaların eskiliğinin şüphe yaratması tabii ki normal ancak size parçalar konusunda gerekli bilgi de yine parçaların yaşı itibariyle gelecek
Klasik bisiklet parçaları oldukça yüksek adetlerde üretilmiş, çok yaygın kullanılmış parçalar ve biraz araştırınca her parçanın iyi-kötü yanlarını ve dayanımını öğrenmek mümkün. Mesela klasik Campagnolo krankların kol ile spider’ın birleştiği noktadan çatlaması, veya benim Alan gibi eski aluminyum kadroların özellikle sele kelepçesi bölgesinin ikiye ayrılması gibi.
Öte yandan ortada aktif olarak kullanılan sayısız 40+ yaşında çelik kadro olduğuna göre bunların dayanıklılığı şüphe götürmez. Lug uçlarının stres konsantrasyonuna yol açmayacak şekilde güzelce inceltilmiş olduğu, kaliteli çelik kadrolarda fatigue’den korkmak için sebep yok. Genelde çelik kadrolarda fatigue sebebiyle kırılma, yanlış tasarımdan veya yanlış yere açılan deliklerden vs kaynaklanır. Titanyum da aynı şekilde.. Ancak belirttiğim sebeplerden dolayı, iyi tasarlandığında ne kadar uzun ömürlü olsalar da, aluminyum ve karbon kadroları “evladiyelik” olarak nitelemek zor.