Marcel Kittel'le Kafa Kafaya

Bisikletli Gezgin

Forum Bağımlısı
Kayıt
3 Mart 2011
Mesaj
3.874
Tepki
4.683
Şehir
Altındağ, Ankara
İsim
Mustafa
Bisiklet
Sedona
Marcel Kittel'le kafa kafaya / Özel Röportaj



http://i.tr.eurosport.com/2012/04/07/828294-14161852-640-360.jpg

404. Bu üç rakamı aklınızda tutun. Marcel Kittel'in oda numarası. Resepsiyondan aldık, yüzde 100 çalışıyor. Aslında pek öyle değil. Telefonu kaldırıp aradığımda başka birinin odası olduğunu anlıyorum, ismini söylüyor. Tanımıyorum, kafa sallıyorum. Tekrar telefonu yerine koyuyorum. Bir dahaki aramada karşıdaki ses daha ciddi, "Size söyledim, burası Marcel Kittel'in odası değil!"
Niye bu kadar ısrar ediyoruz? 23 yaşında, daha neredeyse Büyük Turlar'ın hiçbirinde kendini gösterememiş bir adam için neden bu kadar çaba? Kısa bir cevabı var: "Gelecek, bir gün gelecek. Ve Marcel Kittel gelecek..."


Argos-Shimano'dan tanıştığımız yetkililer Marcel'i arıyor, 5 dakika sonra salaş kıyafetleri, rahat tavırları ile Marcel karşımızda beliriyor. Alman bisikletinin geleceği, gizemli aksanıyla koltuğa oturuyor. Belini tutarak, acısını belli eden bir sesle...


"Çok yorgun olduğunu biliyoruz, çok zamanını almayacak" diyorum, tepkisi "Ne yorgunluğu? Daha kötülerini gördüm, idare edebilirim" oluyor.
Marcel Kittel'in kocaman bir gülüşü var. Konuşurken karşınızdakinin sprint finişlerinde ortalığı birbirine katan, patlayıcı kuvveti ile rakiplerine toza dumana bulayan biri olduğunu hayâl etmiyorsunuz. Bir çocuk. Bir genç. Amerikan teen-slasher filmlerinin hemen başında soğuk espriler yapan ve katilin ilk kurbanı olan bir karakter. Saçlar jöleli, en son 1997'de Çılgın Bediş'teki Oktay'la sona ermesi gereken bir şekil verilmiş. İster istemez koluna bakıyorum, belki Casio saati de vardır diye....


http://i.tr.eurosport.com/2012/05/02/836776-14274709-640-360.jpg

Klâsik soru: Tour of Turkey'nin ardından nasıl hissediyorsun?

Klâsik cevap: "Harika. Yarışlar içinde büyük bir gelişim gösterdiğimi düşünüyorum. Sprint treninde her gün daha iyiye gittim. Daha iyi pozisyon aldım. Bazı noktalarda ihtiyacım olan şansı bulamadığım için etap zaferi olmadan kapattım..."


Şans, bir sprinter için o hengamede mühim rol taşıyan kelimelerden biri. Hız, ivme, tren kadar önemli belki de. Ne kadar sıkı çalışarsanız çalışın, ne kadar formda olursanız olun. Bir noktada şans da gerekiyor. İşte yedinci etabın sonu hatırlayın. Omega-Pharma Quick Step'den Ilijo Keisse finişe 100 metre kala düştü, akabinde zincir problemi yaşadı. Zafere doğru gidiyordu ve görünen o ki zafere doğru gidemeyecekti. Bunu gören Marcel Kittel atağa kalktı. Tecrübe abidesi Alessandro Petacchi ile birlikte sprint atmaya başladı. Panik yapmayan Keisse kalktı, tekrar yola koyuldu, unutulmaz bir zaferin altına imza attı.
Kittel de aynı şeyin altını çiziyor: "Bir seyirci olarak, izlemesi çok zevkli bir yarıştı. Bundan eminim. Epikti. Fakat ben de kazanmak isterdim..."


23 yaşındaki Alman, izleyici olmanın, spor yapan insanları seyretmenin nasıl bir şey olduğunu yakından tanıyor. Babası bisikletçi, annesi ise önemli bir atletti. Doğu Alman Spor Okulu (Sports Schule) disiplini ile büyüyen ebeveyenlerinin küçük yaşlarda Marcel'e büyük örnek olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten öyle mi acaba?


"Aileniz sporcu olunca ister istemez başka seçeneğiniz olmuyor. Ben de atletizmle başlamıştım ilk başta. Bilinçli bir seçim değildi bu. Arkasından bisiklete başladım. Bu da çok üzerinde düşünülerek alınmış bir karar değildi. Hiperaktif bir çocuktum, sürekli etrafta bir şeyler yapıyordum ve harekete ihtiyacım vardı..."


http://i.tr.eurosport.com/2012/02/16/810841-13847133-640-360.jpg

Kazanması da spora girmesiyle paralel olarak gelişiyor. Yerel şampiyonada, 50 metre yarışında zafere ulaşıyor. Kulağına sprint kelimesinin çalındığı ilk gün oluyor bu. Ardından yaz tatili sırasında babasıyla yaptığı bisiklet gezisi, bu spora aşık olmasına sebep oluyor. Doğduğu yerde, Johann Sebastian Bach'ın da memleketi olan Arnstadt'da yerel bir bisiklet kulübüne giriyor. Ardından basamakları tek tek yükseliyor, atletizmdeki sprint başarısını bisiklete de yansıtıyor. Sadece sprint de değil, zamana karşıdaki meziyetiyle de herkesi şaşırtıyor. Bir anda kendini Alman bisikletinin geleceği olarak buluyor.

Marcel Kittel, Tony Martin, John Degenkolb gibi isimlerle birlikte bugün ülkesinin gururu. 90'ların sonunda itibaren Deutsche Telekom ve yıldız Jan Ullrich'in omuzlarında yükselen, arka arkaya doping skandallarıyla sarsılan, prestiji kaybolan, en son devlet televizyonu ZDF'nin yıllar sonra ilk kez Fransa Bisiklet Turu yayın haklarını almamasıyla dibe vuran Alman bisikletini ayağa kaldırabilecekler mi? Eski jenerasyonla aralarına bir perde çektiler mi?


"Felsefe tümüyle değişti. O duyduğunuz, okuduğunuz, televizyonlarda gördüğünüz hikayelerin artık bizde yeri yok. Umarım bunu daha pozitif hâle getirebiliriz, bundan sonra yeni üyeler olarak hiçbir yanlışa düşmeden yolumuza devam edebiliriz. Bu sadece mevcut durumumuzun değişmesi açısından değil arkamızdan gelen, bizi örnek alacak çocuklar, gençler açısından da önemli..."
Doping, Kittel'in duyduğu an moralini bozan bir kelime. Şimdi değil belki ama sene başında, sürpriz bir haber nedeniyle, hayatının en kötü günlerini yaşamıştı. Olimpiyat zamanı Alman ulusal takımıyla da çalışan doktor Andreas Franke'nin soruşturulduğu doping davasında adı geçen isimlerden biri olmuştu. Tek suçu, sağlık sorunu nedeniyle doktoru ziyaret edip hangi ilacı kullanması gerektiğini sormaktı. Fakat medyada haber "Marcel Kittel doping soruşturmasında" şeklinde lanse edilince "kabus" gibi zamanlar geçirmişti, kendi ifadesiyle...
Soruyu sorarken tedirginlik var, can sıkıcı, belki de konuşmak istemeyeceği bir konu çünkü..


- Bu konuyu pek konuşmak istemediğini biliyorum ama sene başında isminin geçtiği soruşturma hakkında neler düşünüyorsun? Haber ilk ajanslara düştüğünde nasıl hissetmiştin?
- Aslında şu an benim için bir sorun yok. Bir ilişkim, soruşturmanın herhangi bir noktasında olmadığım anlaşıldı. WADA'nın son açıklaması da kafalardaki soru işaretlerine tümüyle son verdi. O yüzden rahatım, fakat ilk duyduğumda sarsılmıştım. Hayatımın en kötü günlerinden biri yaşamıştım.


http://i.tr.eurosport.com/2012/02/16/810739-13845297-640-360.jpg

O sayfa Marcel Kittel için geride kaldı. Dahil olmadığı bir davada aklanmak zorunda kaldı. Herkes masumiyetinden emin. Fakat emin olmadığımız bir şey var. Mark Cavendish'i yenebilir mi? Son yıllarda bisiklet dünyasını domine eden, rakiplerini finiş sprintlerinde sürklase eden, muhteşem kariyerine en son Dünya Şampiyonası zaferi de ekleyen Britanyalı yıldızı yenebilir mi?


Robbie McEwen'la yaptığımız röportajda, Avustralyalı efsane öyle demişti: "Günümüz sprinterlerine baktığımızda Marcel Kittel'i Mark Cavendish'i yenebilecek isim olarak görüyorum..."

Alman bisikletçi de bu sorunun yanıtını arıyor: "İlginç bir soru zira ben de hâlâ ne olacağını merak ediyorum. Birçok yarışta kafa kafaya gelsek de henüz bir sprint düellosu yapmadık. Bu sene Umman Turu'ndaydık fakat o sakattı, o yüzden bir türlü mücadele edemedik. Lâkin bekliyorum, geleceğe dair en önemli soru işaretlerimden biri bu..."


Fransa Bisiklet Turu, en büyük sahne. Mark Cavendish'le Marcel Kittel'in düellosuna yetecek kadar yer var. Alman bisikletçi de bunun farkında. En büyük hayâli olarak, Champs-Elysees'de kazanılacak bir son etabı düşlüyor. Başka şeylere odaklanmıyor. Bazı yazarların ifade ettiği gibi şu anda Bahar Klasikleri'nde alınacak bir zaferi kafasına takmıyor. Çalışırsa, stiliyle oraya uyabilir. Bir gün Paris-Roubaix'yi düşünebilir. Fakat şimdi değil. Şimdi Büyük Turlar'a konsantre oluyor.


Marcel Kittel'e baktığınızda bunu görüyorsunuz. Açık, dürüst, ne olduğunun farkında. Takım arkadaşlarıyla arası iyi, onları çok seviyor. Konuşurken gözleri parlıyor. Kimseye tepeden bakmıyor. Klasik "Organizasyonda çalışan, dışarıda gördüğün insanların tepkisi nasıldı? Burayı, Türkiye'yi sevdin mi?" sorumuza esprili bir cevap veriyor.

"Almanya'da büyüdüm. Her yerde Türkler vardı. Benim de Türk arkadaşlarım var, hâlâ onlarla görüşüyorum. O yüzden burada gördüğüm hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Oradaki dükkanlarda, duvarlarda, sağda solda Türkiye'de dair o kadar şey görüyoruz, o kadar şey tanıyoruz ki..."


O, Marcel Kittel. Geleceğin en büyük sprinteri. Mark Cavendish'i yenebilir. Harika bir kariyere, tarihi geçecek zaferlere ulaşabilir. Güleryüzü, sıcakkanlı tavrıyla gazetecilerin de önümüzdeki 10 yılda sevgilisi olabilir.
Kendi ifadesiyle "...sky is the limit..." Mevzubahis Kittel ise, hakikaten de öyle.


2 Mayıs 2012
İnan Özdemir - Çağrı Develioğlu - Cem Ünalan
(link)
 
  • Beğen
Tepkiler: Barış TURAN
Scudo