kayhan ugur
Üye
- Kayıt
- 28 Nisan 2009
- Mesaj
- 15
- Tepki
- 18
- Şehir
- izmir
haberin orjinali burada (link)
Fotoğraflar hayatımızın tanığıdır aynı zamanda. Geçmişimizle bugün arasında köprüdür. Peki bir fotoğraf geleceği de gösterir mi? Bir hafta öncesine kadar benim için felsefe düzeyinde yorum yapılabilecek bu sorunun yanıtı, Kastamonu Cide’ye bağlı Loç Vadisi’nden bir fotoğraf karesiyle artık çok net, somut ve gerçek. Evet, bir karede geçmişi ve geleceği aynı anda gördüm. Fotoğrafta yemyeşil bir vadinin içinden akan nehrin kenarında bir dozer duruyordu. Bu benim hem geçmişimin hem de geleceğimin resmiydi. Geçmişimin Devrekani Çayı, geleceğimde olmayacak belki de...
Hazine mi arıyorsunuz?
Yıllardır Türkiye’nin dağlarında yürürüm. Küre Dağları’na ilk gidişim 1999’daydı. Zümrüt Köyü’nden başlayarak, Cide’ye kadar yürüyecektik. Birkaç günlük yürüyüşten sonra bir gece vakti yorgun argın Loç Vadisi’ne ulaşmıştık. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanacak, çadırlarımızı toplayıp yola devam edecektik. Öyle olmadı. Çadırdan çıktığımızda gördüğümüz manzara bizi olduğumuz yere çivilemişti. Bir sis denizinin üzerindeydik. Bu benim için aynı zamanda çocukluğumun bulutların üstüne çıkma hayalinin gerçeğe dönüşmesiydi.
Sis denizi vadi boyunca aktıkça biz de başka bir masal mekânına doğru yolculuğa başlamıştık. Uçsuz bucaksız ormanları, derin kanyonları, şelaleleri ve dağlarının görkemiyle masalsı bir güzelliğe sahip Loç Vadisi, bütün gerçekliğiyle karşımızdaydı. Aşağıda o güne kadar hiç görmediğim yeşillikte bir çay kıvrılarak akıyordu. Çayın biraz üzerinde yeşilin koynunda ahşap evler vadiye bakıyordu.
Vadiye inerken karşılaştığımız köylüler de en az Loç Vadisi kadar şaşırtıcı ve farklıydı. Birçoğu ilk defa dağcılarla karşılaşıyordu. ‘Burada ne yapıyorsunuz? Devlet size bunun için para veriyor mu? Para almıyorsanız niye yürüyorsunuz? Hazine mi arıyorsunuz? Gece nerede uyuyorsunuz?’ gibi soruları hemen hemen tüm köylülerden duyuyorduk. Kimi iki-üç günde bir gelen gezici bakkaldan aldığı sınırlı sayıdaki ekmeğini paylaşmak, kimi misafir etmek istiyordu. Israrlara rağmen sonunda Devrekani Çayı kenarına inmiştik. Bir kez daha zamanı ve varmamız gereken noktayı unutmuştuk. Dibindeki çakıl taşlarını sayacak berraklıkta yeşilliğe sahip çayın kenarında hiç hesapta yokken iki gece kalmıştık. Yüzerken suyunu içtiğimiz çay, içinde bulunduğumuz görkemli kanyon ve yeşil bizi, biz de onu bırakamamıştık.
Su başında nöbet
1999’dan bu yana birkaç yılda bir gittiğimiz ve her zaman planladığımızdan fazla kaldığımız Devrekani Çayı’nın kenarında, tam da çadırlarımızı kurduğumuz yeşilliğin içinde bir dozer duruyordu fotoğrafta. Çünkü burası da Türkiye’nin başka binlerce deresi gibi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından satıldı. Loç Vadisi de hidroelektrik santrali (HES) tehdidi altında. 15 yıl öncesine kadar elektriksiz yaşayan, komşuya elinde çırayla giden köylülere şimdi HES yapılıyor. Köylülere elektriksiz yaşanamayacağı anlatılıyor. Korkutularak, hukuk ve doğa hiçe sayılarak sularına el konuyor.
Köyde kahveler santrali isteyenlerle istemeyenler olarak ikiye ayrılmış. Aileler bölünmüş, hısım akraba birbiriyle konuşmaz olmuş. Kimi deresinin satıldığından habersiz devletin köyüne yatırım getirdiğini düşünüyor, kimi olan bitenin farkında, santrale direniyor, suyun başında nöbet tutuyor.
Son sözü vadinin halkı söyleyecek. Loç Vadisi Koruma Platformu adına Erdinç Ay, nöbetin HES’i yapacak şirket olan Ümran Boru vadiden çıkıncaya kadar devam edeceğini söylüyor. Ay’ın “Tamamen hukuksuz bir biçimde iş makineleriyle vadimizi talan etmeye, ağaçlarımızı kesmeye başladılar. Deremizdeki suyu 4 bin 800 metre taşımak için 3.55 metre çapındaki boruları topraklarımıza döşeyecekler. Bizleri sindirerek, tapulu tarlalarımıza el koymak istiyorlar. Devlet de, şirketler de halkı yok sayıyor” sözleri zaten o fotoğrafı da özetliyor.
Loç Vadisi neden önemli?
Küre Dağları’nda yer alan Loç Vadisi, 305 Önemli Doğa Alanı ve 122 Önemli Bitki Alanı olarak mutlak korunması gereken yerlerden biri. Küre Dağları, 16’sı nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 29 endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Akyıldız (Ornithogalum kuereanum), dünyada sadece bu bölgede yaşayan bir tür. Bölge, kuşlar ve memeliler için de önemli. Alaca sinekkapan (Ficedula semitorquata) nesli küresel ölçekte tükenme tehdidi altında olan ve bu bölgede üreyen bir tür. Loç Vadisi Akdeniz mikrokliması ve bitki örtüsü özellikleriyle de eşsiz. Küresel ölçekteki önemi nedeniyle bölge 2000 yılında Milli Park ilan edilmişti. Ancak planlanan HES projesi, 4 bin 800 metre boyunca Devrekani Çayı’ndaki suyun en az yüzde 85’ini tünellere hapsedecek.
Fotoğraflar hayatımızın tanığıdır aynı zamanda. Geçmişimizle bugün arasında köprüdür. Peki bir fotoğraf geleceği de gösterir mi? Bir hafta öncesine kadar benim için felsefe düzeyinde yorum yapılabilecek bu sorunun yanıtı, Kastamonu Cide’ye bağlı Loç Vadisi’nden bir fotoğraf karesiyle artık çok net, somut ve gerçek. Evet, bir karede geçmişi ve geleceği aynı anda gördüm. Fotoğrafta yemyeşil bir vadinin içinden akan nehrin kenarında bir dozer duruyordu. Bu benim hem geçmişimin hem de geleceğimin resmiydi. Geçmişimin Devrekani Çayı, geleceğimde olmayacak belki de...
Hazine mi arıyorsunuz?
Yıllardır Türkiye’nin dağlarında yürürüm. Küre Dağları’na ilk gidişim 1999’daydı. Zümrüt Köyü’nden başlayarak, Cide’ye kadar yürüyecektik. Birkaç günlük yürüyüşten sonra bir gece vakti yorgun argın Loç Vadisi’ne ulaşmıştık. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanacak, çadırlarımızı toplayıp yola devam edecektik. Öyle olmadı. Çadırdan çıktığımızda gördüğümüz manzara bizi olduğumuz yere çivilemişti. Bir sis denizinin üzerindeydik. Bu benim için aynı zamanda çocukluğumun bulutların üstüne çıkma hayalinin gerçeğe dönüşmesiydi.
Sis denizi vadi boyunca aktıkça biz de başka bir masal mekânına doğru yolculuğa başlamıştık. Uçsuz bucaksız ormanları, derin kanyonları, şelaleleri ve dağlarının görkemiyle masalsı bir güzelliğe sahip Loç Vadisi, bütün gerçekliğiyle karşımızdaydı. Aşağıda o güne kadar hiç görmediğim yeşillikte bir çay kıvrılarak akıyordu. Çayın biraz üzerinde yeşilin koynunda ahşap evler vadiye bakıyordu.
Vadiye inerken karşılaştığımız köylüler de en az Loç Vadisi kadar şaşırtıcı ve farklıydı. Birçoğu ilk defa dağcılarla karşılaşıyordu. ‘Burada ne yapıyorsunuz? Devlet size bunun için para veriyor mu? Para almıyorsanız niye yürüyorsunuz? Hazine mi arıyorsunuz? Gece nerede uyuyorsunuz?’ gibi soruları hemen hemen tüm köylülerden duyuyorduk. Kimi iki-üç günde bir gelen gezici bakkaldan aldığı sınırlı sayıdaki ekmeğini paylaşmak, kimi misafir etmek istiyordu. Israrlara rağmen sonunda Devrekani Çayı kenarına inmiştik. Bir kez daha zamanı ve varmamız gereken noktayı unutmuştuk. Dibindeki çakıl taşlarını sayacak berraklıkta yeşilliğe sahip çayın kenarında hiç hesapta yokken iki gece kalmıştık. Yüzerken suyunu içtiğimiz çay, içinde bulunduğumuz görkemli kanyon ve yeşil bizi, biz de onu bırakamamıştık.
Su başında nöbet
1999’dan bu yana birkaç yılda bir gittiğimiz ve her zaman planladığımızdan fazla kaldığımız Devrekani Çayı’nın kenarında, tam da çadırlarımızı kurduğumuz yeşilliğin içinde bir dozer duruyordu fotoğrafta. Çünkü burası da Türkiye’nin başka binlerce deresi gibi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından satıldı. Loç Vadisi de hidroelektrik santrali (HES) tehdidi altında. 15 yıl öncesine kadar elektriksiz yaşayan, komşuya elinde çırayla giden köylülere şimdi HES yapılıyor. Köylülere elektriksiz yaşanamayacağı anlatılıyor. Korkutularak, hukuk ve doğa hiçe sayılarak sularına el konuyor.
Köyde kahveler santrali isteyenlerle istemeyenler olarak ikiye ayrılmış. Aileler bölünmüş, hısım akraba birbiriyle konuşmaz olmuş. Kimi deresinin satıldığından habersiz devletin köyüne yatırım getirdiğini düşünüyor, kimi olan bitenin farkında, santrale direniyor, suyun başında nöbet tutuyor.
Son sözü vadinin halkı söyleyecek. Loç Vadisi Koruma Platformu adına Erdinç Ay, nöbetin HES’i yapacak şirket olan Ümran Boru vadiden çıkıncaya kadar devam edeceğini söylüyor. Ay’ın “Tamamen hukuksuz bir biçimde iş makineleriyle vadimizi talan etmeye, ağaçlarımızı kesmeye başladılar. Deremizdeki suyu 4 bin 800 metre taşımak için 3.55 metre çapındaki boruları topraklarımıza döşeyecekler. Bizleri sindirerek, tapulu tarlalarımıza el koymak istiyorlar. Devlet de, şirketler de halkı yok sayıyor” sözleri zaten o fotoğrafı da özetliyor.
Loç Vadisi neden önemli?
Küre Dağları’nda yer alan Loç Vadisi, 305 Önemli Doğa Alanı ve 122 Önemli Bitki Alanı olarak mutlak korunması gereken yerlerden biri. Küre Dağları, 16’sı nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 29 endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Akyıldız (Ornithogalum kuereanum), dünyada sadece bu bölgede yaşayan bir tür. Bölge, kuşlar ve memeliler için de önemli. Alaca sinekkapan (Ficedula semitorquata) nesli küresel ölçekte tükenme tehdidi altında olan ve bu bölgede üreyen bir tür. Loç Vadisi Akdeniz mikrokliması ve bitki örtüsü özellikleriyle de eşsiz. Küresel ölçekteki önemi nedeniyle bölge 2000 yılında Milli Park ilan edilmişti. Ancak planlanan HES projesi, 4 bin 800 metre boyunca Devrekani Çayı’ndaki suyun en az yüzde 85’ini tünellere hapsedecek.