Oktay Erkan
Daimi Üye
- Kayıt
- 26 Kasım 2013
- Mesaj
- 332
- Tepki
- 829
- Şehir
- Kadıköy İstanbul
- Bisiklet
- Trek
Amacım Yalova, Çınarcık üzerinden Delmece yaylasına çıkıp güneye, Gemlik körfezine inip Armutlu üzerinden Esenköy'e ulaşmak. Yalova'ya dönmek zor, İstanbul'daki mesafeyi de katarsak 160km oluyor. Beni aşar. 8:15 feribotuyla 9'da Yalova'dayım. Çınarcık'a girmeyeceğim diye alışverişimi buradan yapıp yola düşüyorum. Yol boş, rahatça varıyorum. Ancak Çınarcık'a girmemek iyi bir fikir değilmiş zira üstten geçen yolun kaplaması kötü ve fazladan 3-4 tane iniş-çıkış var. Teşvikiye sapağından girip 'cennet'e ilk pedalı basıyorum. Evet, bu rotayı çok seviyorum. Şehrin, trafiğin, kalabalığın, teknolojinin üzerime yüklediği tonlarca yükü kirli bir tulum gibi çıkarıp yolun kenarına bırakıveriyorum. Telefonumu uçuş moduna alıyorum. İşinde gücünde köy sakinlerinin, tembel tembel yatan köpeklerin arasından medeniyetin zihnimdeki son lekelerini buharlaştırarak ilerliyorum. Gregor Samsa'nın değişimi kadar olmasa da başka bir şeye dönüştüğüm kesin...
Yalnız gezmeyi seviyorum. Ama bir yoldaş olursa da hayır demem. Köyün çıkışındaki köprüde karşılaşıyorum İbrahim öğretmenle. O da yalnız çıkmış Yalova'dan, Armutlu'ya gidiyormuş. Orada kalıp ertesi gün dönecekmiş. Yalova'da çok gezmiş ama hiç çıkmamış bu rotadan. Bir süre beraber sürüp sohbet ediyoruz, astımı varmış, biraz rampalardan bahsediyorum. Vaktim kısıtlı olduğu için ayrılıp geride bırakıyorum onu. Umarım sorunsuz tamamlamıştır turunu. Bir de tek başına dolaşan motorlu bir abiyi geçiyorum iki de bir. O da doğa aşığı belli ki. Sık sık durup otlar toplayıp, fotoğraf çekiyor, ben de yakalıyorum Az biraz laflıyoruz, stenti varmış, yoksa bisiklet sürermiş. Halime şükrediyorum (utanarak, içimden). Bu fotoğrafı da o çekti. Yolu açık olsun. Planladığıma uygun kısa molalarla (350m, 450m, 600m) önce şelalelere, göllere sonra da Karlık yaylası sapağına (720m) varıyorum.
450m çeşmesi
600m çeşmesi
Diğerlerini daha önce ziyaret ettiğim için durmadan geçiyorum. Ama bu yaylayı görmek istiyorum, neyle karşılaşacağımı bilmeden. Uydu fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla 2,5km.lik toprak bir yolla ulaşılan orman içi bir açıklık, düzlük gibiydi. Sapıyorum. Solumda bir görünüp bir kaybolan, sık ağaçların arasından şırıltısını duyduğum dere, kulağımda kuş cıvıltıları, tepemde güneş, toprak yolda yükselmeye başlıyorum. Saat biri bulmuş, hava epey ısınmış, çıkış da epey yormuştu. Bu 2,5km.nin 130m daha çıkış olması sürpriz olsa da keyfimi bozmuyor.
Ve sağımda, aralanan ağaçların arasından yaylayı, daha doğrusu gölü görünce hayal gördüğümü düşünüyorum önce. Hiç araştırıp da fotoğraflarına bakmamıştım, ama böylesi bir manzara da beklemiyordum. Hemen gölün kıyısına, ağaçların altına atıyorum kendimi. Etrafta bir tek iki ayaklı yok. Gözlerimi kapatıyorum. Hafif esintinin yapraklardaki mırıltısına sadece kuşların ve kurbağaların sesleri eşlik ediyor. Tüm yorgunluğum kelebekler gibi kanatlanıp uçuveriyor.
Sandviç ve sodadan oluşan kumanyamı yiyip, biraz göl etrafında gezdikten sonra yola çıkıyorum. Toprak yoldan biraz indikten sonra sağımda, dereden kuvvetli bir çağıltı geliyor, duruyorum ve yolun altında küçük bir şelale ve dibinde minik bir gölet görüyorum. Hemen kanım kaynamaya başlıyor ve atıyorum bisikleti bir kenara, dalıyorum buz gibi suya Neyse ki denize girerim hesabıyla mayo ve havlu almıştım. Hoş, almasam da, o kadar uzağım ki iki ayak ve dört tekerlere, çıplak da girsem olur. (Bu da koordinatlar, görmek isteyen olursa diye, gözden kaçabilir 40.576646N, 29.002935E)
Bünyede, zihinde boşaltacak negatif bir parçacık kalmamış halde salıyorum bisikleti toprak yoldan aşağı. Birkaç pedal sonra Delmece yaylasına ulaşıyorum. Beklentimin aksine yayla boş. 20-25 ziyaretçisiyle bir tur minibüsü, birkaç araç. Şöyle bir süzüyorlar beni, manyağa bak der gibi...
Karlık ve gölet keyfi ile biraz fazla zaman harcayınca Armutlu'dan yetişemeyeceğimi düşünüp Çınarcık'a dönerim rahatlığıyla biraz fotoğraf çekip, suyumu tamamlayıp, yaylanın uzak ucuna doğru ağır ağır salınıyorum. Tam döneceğim vakit, şöyle bir hesap yapıp 'acaba' diyerek son dakika değişikliği yapıyor ve asılıyorum pedala. Yalnız pedallamanın güzel bir yanı da bu. Karar verirken daha serbest oluyorsun. Kimsenin sorumluluğunu almadan...
Yolun bundan sonrasının pek anlatılacak hikayesi yok. Selimiye ve Hayriye köylerinden sonra sahile Kapaklı'ya, oradan Armutlu'ya gidecektim. Ama vakit yetmeyeceği için Hayriye'den Mecidiye köyüne sapıp, yeni yoldan doğrudan termal otele iniyorum. Bundan sonra 3,5-4km.lik okkalı bir tırmanış var. Özellikle ilk 1-2 kilometresi fena. Neyse ki rüzgar yok ve zor da olsa zaman kaybetmeden çıkışı tamamlıyorum. Geçen sene Mudanya'dan gelirken burada ters rüzgar yüzünden kalmış, bir araçtan yardım almıştım.
Son inişe geçince karşıdan Esenköy görünüyor. Geçen seneki turdan bahsetmişken; kaskımı, gözlüğümü ve eldivenimi kaybettiğim o çeşmede yine duruyorum ve o meşum olayı anıyorum (bkz. (link)). Ne olur ne olmaz diye yanıma aldığım ikinci sandviçi ve çantamda kalan ne varsa çeşme başındaki kuçulara pay ediyorum. Gerçi aslan payını, yavruları olduğu belli olan anne alıyor ama zaten en çok onun ihtiyacı olmalı.
Motora 10dk. kala iskeledeyim. İşte bitti. Dev bir öğütücü gibi denizin öte yanında beni bekleyen 15 milyonluk bir canavar şimdi İstanbul. Çımacı motorun halatlarını çözerken benim de içimde bir şeyler çözülüyor. Gözlerim, uzaklaşan Esenköy sırtlarında dolaşıyor bir süre, sonra yavaşça kapanıyor. Hülasası; bisikleti seviyorum, doğayı seviyorum. İkisi birlikte: Daha ne olsun...
Meraklısına muhtelif hakikât:
İstanbul kısmı dahil;
Toplam mesafe 128km
İrtifa kazancı: 2649m (strava ööle diyo)
Toplam süre 11s30d
Yalnız gezmeyi seviyorum. Ama bir yoldaş olursa da hayır demem. Köyün çıkışındaki köprüde karşılaşıyorum İbrahim öğretmenle. O da yalnız çıkmış Yalova'dan, Armutlu'ya gidiyormuş. Orada kalıp ertesi gün dönecekmiş. Yalova'da çok gezmiş ama hiç çıkmamış bu rotadan. Bir süre beraber sürüp sohbet ediyoruz, astımı varmış, biraz rampalardan bahsediyorum. Vaktim kısıtlı olduğu için ayrılıp geride bırakıyorum onu. Umarım sorunsuz tamamlamıştır turunu. Bir de tek başına dolaşan motorlu bir abiyi geçiyorum iki de bir. O da doğa aşığı belli ki. Sık sık durup otlar toplayıp, fotoğraf çekiyor, ben de yakalıyorum Az biraz laflıyoruz, stenti varmış, yoksa bisiklet sürermiş. Halime şükrediyorum (utanarak, içimden). Bu fotoğrafı da o çekti. Yolu açık olsun. Planladığıma uygun kısa molalarla (350m, 450m, 600m) önce şelalelere, göllere sonra da Karlık yaylası sapağına (720m) varıyorum.
450m çeşmesi
600m çeşmesi
Diğerlerini daha önce ziyaret ettiğim için durmadan geçiyorum. Ama bu yaylayı görmek istiyorum, neyle karşılaşacağımı bilmeden. Uydu fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla 2,5km.lik toprak bir yolla ulaşılan orman içi bir açıklık, düzlük gibiydi. Sapıyorum. Solumda bir görünüp bir kaybolan, sık ağaçların arasından şırıltısını duyduğum dere, kulağımda kuş cıvıltıları, tepemde güneş, toprak yolda yükselmeye başlıyorum. Saat biri bulmuş, hava epey ısınmış, çıkış da epey yormuştu. Bu 2,5km.nin 130m daha çıkış olması sürpriz olsa da keyfimi bozmuyor.
Ve sağımda, aralanan ağaçların arasından yaylayı, daha doğrusu gölü görünce hayal gördüğümü düşünüyorum önce. Hiç araştırıp da fotoğraflarına bakmamıştım, ama böylesi bir manzara da beklemiyordum. Hemen gölün kıyısına, ağaçların altına atıyorum kendimi. Etrafta bir tek iki ayaklı yok. Gözlerimi kapatıyorum. Hafif esintinin yapraklardaki mırıltısına sadece kuşların ve kurbağaların sesleri eşlik ediyor. Tüm yorgunluğum kelebekler gibi kanatlanıp uçuveriyor.
Sandviç ve sodadan oluşan kumanyamı yiyip, biraz göl etrafında gezdikten sonra yola çıkıyorum. Toprak yoldan biraz indikten sonra sağımda, dereden kuvvetli bir çağıltı geliyor, duruyorum ve yolun altında küçük bir şelale ve dibinde minik bir gölet görüyorum. Hemen kanım kaynamaya başlıyor ve atıyorum bisikleti bir kenara, dalıyorum buz gibi suya Neyse ki denize girerim hesabıyla mayo ve havlu almıştım. Hoş, almasam da, o kadar uzağım ki iki ayak ve dört tekerlere, çıplak da girsem olur. (Bu da koordinatlar, görmek isteyen olursa diye, gözden kaçabilir 40.576646N, 29.002935E)
Bünyede, zihinde boşaltacak negatif bir parçacık kalmamış halde salıyorum bisikleti toprak yoldan aşağı. Birkaç pedal sonra Delmece yaylasına ulaşıyorum. Beklentimin aksine yayla boş. 20-25 ziyaretçisiyle bir tur minibüsü, birkaç araç. Şöyle bir süzüyorlar beni, manyağa bak der gibi...
Karlık ve gölet keyfi ile biraz fazla zaman harcayınca Armutlu'dan yetişemeyeceğimi düşünüp Çınarcık'a dönerim rahatlığıyla biraz fotoğraf çekip, suyumu tamamlayıp, yaylanın uzak ucuna doğru ağır ağır salınıyorum. Tam döneceğim vakit, şöyle bir hesap yapıp 'acaba' diyerek son dakika değişikliği yapıyor ve asılıyorum pedala. Yalnız pedallamanın güzel bir yanı da bu. Karar verirken daha serbest oluyorsun. Kimsenin sorumluluğunu almadan...
Yolun bundan sonrasının pek anlatılacak hikayesi yok. Selimiye ve Hayriye köylerinden sonra sahile Kapaklı'ya, oradan Armutlu'ya gidecektim. Ama vakit yetmeyeceği için Hayriye'den Mecidiye köyüne sapıp, yeni yoldan doğrudan termal otele iniyorum. Bundan sonra 3,5-4km.lik okkalı bir tırmanış var. Özellikle ilk 1-2 kilometresi fena. Neyse ki rüzgar yok ve zor da olsa zaman kaybetmeden çıkışı tamamlıyorum. Geçen sene Mudanya'dan gelirken burada ters rüzgar yüzünden kalmış, bir araçtan yardım almıştım.
Son inişe geçince karşıdan Esenköy görünüyor. Geçen seneki turdan bahsetmişken; kaskımı, gözlüğümü ve eldivenimi kaybettiğim o çeşmede yine duruyorum ve o meşum olayı anıyorum (bkz. (link)). Ne olur ne olmaz diye yanıma aldığım ikinci sandviçi ve çantamda kalan ne varsa çeşme başındaki kuçulara pay ediyorum. Gerçi aslan payını, yavruları olduğu belli olan anne alıyor ama zaten en çok onun ihtiyacı olmalı.
Motora 10dk. kala iskeledeyim. İşte bitti. Dev bir öğütücü gibi denizin öte yanında beni bekleyen 15 milyonluk bir canavar şimdi İstanbul. Çımacı motorun halatlarını çözerken benim de içimde bir şeyler çözülüyor. Gözlerim, uzaklaşan Esenköy sırtlarında dolaşıyor bir süre, sonra yavaşça kapanıyor. Hülasası; bisikleti seviyorum, doğayı seviyorum. İkisi birlikte: Daha ne olsun...
Meraklısına muhtelif hakikât:
İstanbul kısmı dahil;
Toplam mesafe 128km
İrtifa kazancı: 2649m (strava ööle diyo)
Toplam süre 11s30d