Coca cola ilk defa 1886′da eczacı John S. Pemberton tarafından formülünde kokain adlı uyuşturucu maddeninde olduğu bir şurup şeklinde üretilen cola John S.Pembertonun ölümü ile Asa Candler coca colanın haklarını 2 bin 300 dolara satın aldı ve 1892 yılında the coca cola company adlı firma kuruldu.Reklam adı altındaki görsel kitlesel telkinlerle insanların zihinlerine ”buz gibi,nefis serinletici,hayatın tadı” gibi tamamen gerçek dışı sunumlarla sunuldu iç yapısı ise anlatılmayıp saklandı üzerinde araştırma yapmak isteyen doktor yada başka kimlikli araştırmacılara bu izin verilmedi ve coca colanın gerçek yüzü saklanarak yaldızlı sunumlarla zihinlere işlenmeye devam edildi.
Gerçekte coca cola bilinenin aksine içeriğindeki zararlı bileşimler sebebiyle her açıdan Mutlak Manada zararlı bir içecektir.Gerçek şu ki coca cola içeriği itibari ile ilk üretim tarihinde içerisinde kokain adlı uyuşturucu maddeninde konulması ile başlamıştır. Bir litre kolalı içecek yaklaşık 400 kalori eşdeğeri şeker, 0,15 gram kafein, değişik miktarlarda
renk veren maddeler, orijinal tadı sağlayan kola özü ve fosforik asit içerir.Burada kola özü diye sunulan uydurma isim içeriğindeki uyuşturucu maddeler için gizleyici bir çatıdır. kola başlı başına bir kimyevi madde değildir ki onun ona ait birde özü olsun.Dikkat edilirse yüksek oranda şeker,kafein,boya maddeleri,fosforik asit ve benzeri bütün içeriği sağlık
için tamamen zararlı bileşimlerdir.Kısaca sıralanacak olursa coca cola ve benzeri gazlı içeceklerin içerisindeki bazı katkılar ve sebep oldukları zararlar şöyledir ;
1-Fosforik asit: E338
Ancak sağlık üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Keskin bir tad sağlar ve diğer doğal benzer tad vericilere nazaran büyük miktarlarda ve ucuzca elde edilebildiği için üreticiler tarafından tercih edilmektedir.
Genç kadınlarda, kemik gelişiminde gıda eksikliği ile ortaya çıkan osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Fosfor fazlalığı, zayıf kemik yoğunluğuna yol açabilmektedir. Beslenme uzmanları, vücudun kandaki fosfor-kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sürdürmeye çalıştığını belirtmektedirler. Fosfor fazlalığı oluşunca vücudun kimyasal balans mekanizması bu dengeyi sürdürebilmek için kemikteki kalsiyumun dışarı çıkarılmasına yol açar. Neticede fosfor-kalsiyum fazlası vücuttan dışarıya atılır ve geride gözenekli ve gittikçe zayıflayan bir kemik yapısı meydana gelir.Böylece kemik kırılmaları olarak bilinen olaylar yaşanmaktadır.
Kafein:
Kafeinli maddelerin kullanımının sonucunda karakteristik etkiler, huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklardır. Bu semptomlar bazı insanlarda, günlük 250 mgr ‘dan daha küçük dozajlarda tezahür edebilir.
Diğer bazılarında ise daha yüksek dozlarda oluşur. Günlük 1gr ‘lık dozlara çıkılması halinde ise, kas seyirmesi, düşünce ve konuşmanın düzensiz akması, yorgunluk duymama ve fizikomotor acitasyonu oluşabilir. Daha büyük dozlarda hafif duyumsal rahatsızlıklar, kulak çınlaması, ışığın parlaması gibi rahatsızlıklar rapor edilmiştir. Kafeinin 10 gr’ı geçen dozu ile, ani krizler, nefes alma güçlüğü ve ölümle sonuçlanmalar oluşabilir. Alınan maddelerle girebilecek kafein miktarının kabaca hesabını şöyle yapabiliriz.
Bir bardak kahve yaklaşık 100-150 mgr kafein ihtiva eder, bir bardak çay yarısı kadar, bir bardak kola ise 1/3 ‘ü kadar kafein ihtiva eder. Bir bardak enerji içeceğinde ise yaklaşık 100 mgr kafein alınmış olur. Reçete ile satılan kafeinli ilaçlar bir bardak kahvenin ihtiva ettiği kafeinin bir tam üçte biri ile bir buçuk arasında değişmektedir. İstisna olarak migren
hastalığı için kullanılan tabletlerin her biri 100 mgr kafein ihtiva ederler.
Kafein, sindirim sistemi ve kalp rahatsızlıklarının gelişmesine ve ağırlaşmasına neden olabilir. Üst karın ağrıları, bazen peptik ülser ve kanamalar oluşabilir. Ekstrem yüksek dozlarda ise ritim bozukluğu eklenebilir, tansiyon düşer ve kan dolaşımı durabilir.
Diğer farklı Teşhisler: Manik olaylar, panik rahatsızlıklar, genel anksiety rahatsızlıkları klinik raporlarda açıklanmıştır.
Boya Maddesi Karamel (E150):
Şekerin yavaş şartlarda 170 C dereceye kadar ısıtılması sonucunda elde edilir. Başta kola olmak üzere çeşitli meşrubat, şekerleme, kek ve bazı hamur işlerinde boya maddesi olarak kullanılır.
Avustralya Hiperaktiv Çocukları Koruma Teşkilatı(HACSG)’na göre alerjik bünyeli insanların kaçınmaları gerektiği ifade edilmektedir.
CO2 Gazı: E290 (Karbondioksit)
Sağlığa zararlı bir gazdır. Meşrubatlarla aşırı miktarlarda alınması halinde çeşitli rahatsızlıklara neden olur.kola ile beraber yüksek miktarlarda alınan co2 gazı ani ölümlere sebep olur.
Karmin: E120
Renklendirici; böceklerden elde edilir; kozmetiklerde, şampoanlarda, kırmızı elma sularında, şekerlemelerde ve diğer gıdalarda kullanılır; hassas ve asmatik bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebeb olabilir. Sünî Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954
Toz ve sıvı diğer bazı içeceklerdede kullanılır.Bu ürünler’de; Aspartam, asesülfam ve sakarinin kombinasyonu kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullanımı oldukça düşük olması ve kullanan insanların yaş seviyelerinin yüksek olmasına rağmen alzaymer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Fakat içeceklerde kullanımı, özellikle aspartamın içinde bulunan fenil alalin
isimli amino asitin çocukların zeka gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle kanıtlanmıştır.
Türkiyede gazozlar ‘Gazlı alkolsüz içecek’ (gazoz) adlı, Türk Standartları Enstitüsü’nün Ekim 1992′de yürürlüğe giren TS4080 No.’lu standardına göre üretilir. Bu standart 20 sayfa olup isteyen her vatandaş, bedeli mukabilinde Türk Standartları Enstitüsü Merkezi’nden veya bürolarından temin edebilir.
Bu standardın 2. sayfasında ‘Gazoz Sınıfları ve Spesifik Maddeleri’, 3. sayfasında da ‘Gazozun Genel Özellikleri’ tablo halinde verilmiştir. İkinci tablo ‘Kimyasal Özellikler’in 3. satırında, gazoz cinslerinin litrede 5 gr. kadar etil alkol (bütün alkollü içeceklerde sarhoşluk verici) bulunabileceğinin belirtilmesi dikkati çekiyor.
Sade gazozlar da dahil, bütün gazozlarda tat veya koku verici esanslar kullanılar. Bu esanslar, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bunları suda çözünür hale getirmek için hem su ile hem de yağlarla tam karışabilen (çözünebilen) ara çözücülere ihtiyaç olur. Bu hususta en bol, en ucuz ve en yaygın olarak kullanılan ara çözücü de etil alkoldür. Etil alkol bunun için gazozların terkibine girer. Kimya bilimi açısından bunun biraz
daha açıklaması şöyledir: Kimyada, ‘benzer olanlar, birbiri içinde çözünür’ kuralı vardır. En mühim ve en çok kullanılan çözücü de su olduğundan suyun dışındaki bütün çözücülerde hidrofil (suyu seven, su ile tam karışan) ve hidrofob (suyu sevmeyen su ile tam olarak karışmayan) olarak ikiye ayrılır.
Moleküllerinde hidrofil bulunduran maddeler su ile hidrofil assosiasyon yaparak berrak bir çözelti verebilir. Yağ cinsi maddeler, bu sebeple benzin, eter, toluen gibi çözücülerde çözünür. Etil alkol ise molekülünde hem hidrofil hem de hidrofob grub bulundurduğundan hidrofil grubu ile hidrofil assosiasyon, hidrofob grubu ile de hidrofob assosiasyon yaparak ara çözücü vazifesi görür.
Karmaşık gibi görünen bu olayı, aslında herkes çok basit bir deneme yaparak kolayca anlayabilir. Bir iki damla yağ cinsi madde (zeytinyağı, çiçek yağı veya diğer sıvı yağ ve esanslar) bir şişe suya ilave edilse, ne kadar şiddetle ve uzun müddet çalkalansa berrak bir çözelti vermez. Bu bir iki damla yağ-bulunursa, biraz etil alkolde kolayca çözülebilir. Etil alkol bulunamazsa, tuvalet ispirtosu veya kolonya da %75-80 etil alkol ihtiva ettiğinden, bunların az bir miktarları da yağ cinsinden bir iki damla maddeyi kolayca çözerek berrak bir çözelti verir. Bu berrak çözelti şimdi bir şişe suya ilave edilirse, suyun berraklığı bozulmaz.
İşte gazozlarda tat ve koku verici yağ cinsi maddelerin berrak bir çözelti.Gerçekte içinde küçücük miktarda alkol olan bir içecek hiç tereddütsüz olarak tarafından terk edilmeli kullanılmamalıdır.
Kısaca yazılan içerikte görülür ki her şeyden önce coca cola cola özütü adı altında ne kadar gizlenirse gizlensin kokain içermekte hiç gizlenmeden açıkça görüldüğü üzerede yüzde beş oranında alkol içermektedir.Ki bu iki içerik zaten başlı başına ”Ben Müslüman’ım” diyen herkesin tereddütsüz kaçınması gereken maddelerdir.Aslında hiç şüphesiz coca cola,pepsi,diyet içecekler adı altında sunulanlar bütün insanların kaçınması gereken
içeceklerdir.Öyle ya; İçeriğinde alkol gibi istisnasız herkesin zararlarını inkâr edemeyeceği bir madde varken açıkça bir uyuşturucu madde olan kullanımı suç dahi kabul edilen kokain temel taş olarak kullanılıyorken,mide duvarında tahrişlere sebep olduğu araştırmalarla ortada iken,obezite gibi hastalıklara sebep olduğu açıkça görüldüğü için ilk üretim yerleri olan amerika gibi ülkelerde yasaklanırken,sağlık bakanlığı belirgin zararlarından dolayı; ” “Asitli ve gazlı içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve
meyve çayları tercih edilmelidir.” Şeklinde açıklamalarla dolaylı olarakta olsa zararlı olduğunu açıklamak zorunda kalırken,böbreklerden kalsiyum atılımını hızlandırdıkları, mide mukoza hücre döngüsünü bozduğu, diş çürüklerini belirgin bir şekilde arttırdığı, aşırı içilmesinin kas hastalığına (hipokalemik miyopati) neden olduğu raporlanırken,okul çağındaki 460 kız çocuğu üzerinde yapılan ve “gazlı içecekler kemik kırılmaları ile
yakından ilişkili” sonucuna ulaşılan araştırmayı “Pediatri ve Adölesan Tıbbı” dergisi Haziran 2000′de sunup, kemiklerde kırılmalara sebep olduğu sağlık birimleri tarafından itiraf edilirken,dişlerin çürümesine eriyerek yok olmasına sebep olurken,abd nin New Orleans kentinde yapılan konferansta sindirim sisteminde ortaya çıkan kanserlerle gazlı içecekler arasındaki ilişkilerden söz edilirken, hastalık hallerinde kendileri ile yakın temas
haline girilen doktorlar “Gazlı içecekler kemikler için çok zararlı. Zaten Türkiye’de süt tüketme alışkanlığı yoktu, üzerine bir de gazlı içecekler gibi zararlı bir etken geldiği için kemiklerin oluşumunda bile sorun yaşanıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi yaygınlaştırılmalı” (Prof.Dr. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümay Sözen) şeklinde açıklamalar yapmak durumunda kalırken,bir bardak gazlı içeceğin dahi diş çürümesine katkıda bulunduğu anlaşılırken ve tüm zararlarının aksine kesinlikle ve hiçbir şekilde Mutlak Manada tek bir faydası dahi bulunmazken hala Mutlak Gerçeğe gözleri kapayıp içmeye devam etmek şüphesiz hiç olmaması gereken bir davranıştır.
O halde kişi içinde ne kadar istek olursa olsun tüm bu zararları göz önüne getirerek coca cola-pepsi - enerji içeceği veya benzeri hiçbir gazlı maddeyi kullanmamalı.Yalnızca kendisi kullanmamakla kalmayıp en yakınından başlayarak kırmadan ve üzmeden zararlarını belgelerle göstererek uyarmaya çalışmalı.Şüphesiz hem kendisi hem ailesi ve yakınlarını kullanmaktan vaz geçirmek için kendi çapında çalışma yapan istisnasız herkes hem kendi
üzerinde hem çevresinde daha sağlıklı bir hayat ve ortamla karşılaşacaktır.
Bunun yanında kolaların rengini meyan kökü denen bir bitkiden sağlıyorlar.
Meyan kökünü de fareler çok sever ve en çok bu tarlada bulabilirsiniz fareleri.
Araştırmaya göre meyan tarlalarındaki tarım araçları bitkiyle birlikte fareleri de tarladan toplamaktadır!
Makinelerin depoları kan gölüne dönmekte, fare parçaları ve bitkiyle dolmaktadır.
Makinelerin deposunda işlenmek üzere fabrikalara götürülür.
Yani içtiğimiz kola, ASİTLİ FARE SUYU.
Bunun üzerine davalar açıldı ama firmalar kazandı.
Dezenfekte ediliyormuş güya…
Ayrıca bir bardak kola içine bir kemik parçası atın ve 3-4 gün bekletin. Kemiğin lastik gibi olduğunu göreceksiniz.
Bir de kolanın tuvalet ve banyoda ne kadar iyi bir temizleyici ve parlatıcı olduğunu bilmeyen yoktur…
Kadın-doğum ve Beyin Cerrahi uzmanları taburcu olurken hastalarına Kola’lı içecekleri yasaklıyorlardı.Gazoz gibi bir şeydi, ucuzdu ve bakkallarda ve marketlerde serbestçe satılıyordu. Yaygın şekilde şehir panolarında gazete ve televizyonlarda reklâmı yapılıyor, çoluk-çocuk herkes içiyordu. Fayda ve zararları hakkında halk aydınlatılmıyordu. Araştırıp öğrenmeliydik.
Rekabet endişesiyle gerçek formülü gizlenen Kola’lı içecekler kol bacak veya kranyum operasyonlarından sonra ne kadar güzel bakılırsa bakılsın tedaviyi geciktiriyordu. Radyolojik tetkiklerde, kemiklerde kalsiyum yoğunluğunun-kireç oranının azaldığı-seyreldiği görüldü.
Daha kapsamlı araştırmacılar, mediko-sosyal açıdan özellikle çocuklarda başlayan ısrarlı Kola içme isteğinin masum alışkanlıklardan öte, giderek tutsaklığa dönüştüğünü tespit ediyor. Bu alışkanlığın daha ileri yaşlarda çocuklarda refleks ve dikkat kaybıyla, dalgın, unutkan ve sarsak bir insan tipi ortaya çıkaracağı kabul ediliyor.
Çocukların çarpma ve düşmelerde kemikleri kolayca kırılıyor. Batı ülkelerinde genetiğiyle oynanmış gıdalar ve fastfud –Cola ile ayakta beslenme alışkanlığı Obesitenin kesin sebebidir. Batıda AİDS’i sollayan Obesite, yani kalp-damar hastalıkları ve Diyabete yol açan kontrolsuz şişmanlık.
Obesitenin yayılması uyanıklara, arada ani ölümlere neden olsa da bol para getiren bir tedavi endüstrisi oluşturdu.
Kola, hangi yaşta olursa olsun osteoporozun yani kemik erimesinin bilinen sebepleri arasındadır. Yine Kola, soy hücrelerin yani Astrosit ve Sprmotozoonların tahrip ve tahrişine yol açıyor.
Kimyasal analizinde Kolalı içeceklerin düşük asiditesi (PH:3.4) dolayısıyla dişlerde malformasyon, erken çürüme ve dökülme görülür.
Cam ve pet şişelerde kocaman reklâmlarla tavsiye edilen Cola’nın tadı, rengi ve kokusu hoşumuza da gidiyordu ama içindeki kanserojen katkı maddelerinin sindirim sistemi kanserlerine yol açtığını bilmiyorduk.
Kola içen insan doku ve hücreleri adına kirli hava solumaktadır. Yani halk diliyle oksijenden fakir ve bir zehirli gaz olan Karbondioksit içmektedir. İyi bilmeliyiz ki: Kola, sigara gibi yaygın bir kronik intihar aracıdır.
Ulusal basınımızda yer alan bir haber, magazin değildi. Gözden kaçıranlara bir kere daha hatırlatalım:
Hindistan’da ve ancak çok zengin çocuklarının devam ededebildiği Yeni Delhi Üniversitesinde tipik Amerikan şımarıklığı ve ölçüsüzlüğü içinde öğrenciler arasında “Kim daha çok Cola içecek?” yarışması yapılıyor. Otuz beş öğrenci yan yana sıralanıp gülüşmelerle içmeye başlıyorlar. Nihayet arka arkaya kiloluk beş şişe Cola içen yirmi yaşındaki öğrenci belirlenen zamanda birinci geliyor. Ödülünü alıyor ve alkışlanıyor. Ancak on dakika geçmeden kameraların ve seyirci arkadaşlarının önünde yere yıkılıp ölüyor. Otopsi yapılıyor: Kan gazları arasında öncelikle beynin ihtiyacı olan oksijen seviyesi normalin çok altına düşmüş, buna karşılık bir zehirli gaz olan Karbondioksit artmış.
İÇİYORUZ FAKAT ZARARLARINI BİLMİYORUZ
Bir bardak kolanın dakika dakika zararları
Kolayı çoğumuz düşünmeden tüketiyoruz. Peki, kola içtikten sonra vücudumuzda ne gibi değişiklikler olur?
İlk 10 dakika:
10 çay kaşığı şeker vücudunuza girer (Günlük almanız gereken şeker
miktarının tamamı kadar). Fosforik asit tat alma duyunuzu keser ve aşırı şeker yüklemesinden dolayı kusmanızı engeller.
20 dakika:
Kan şekerinizde ani bir yükselme olur, yüksek miktarda insulin patlamasına neden olur. Karaciğeriniz vücudunuzdaki şekeri yağa çevirerek buna bir yanıt verir. Bu sadece bir kaç dakika içinde olur.
40 dakika:
Kafein emilimi tamamlanır. Göz Bebekleriniz büyür, kan basıncınız
yükselir, karaciğeriniz kana daha fazla şeker pompalamaya başlar.
Beyninizdeki adenozin reseptörleri rehaveti önlemek için bloke olur.
45 dakika:
Beyninizde dopamin salgısı artar.Bu tıpkı eroinin vücuta yaptığı tepkimelere benzer.
60 dakika:
Kafeinin diüretik özellikleri baş gösterir (tuvalet ihtiyacı). Bu da
vücutta depolanmış kalsiyum, magnezyum ve çinko'nun da beraberce dışarı atılması demek.
Bir süre sonra şeker ihtiyacını tekrar duymaya başlayacaksınız, kendinizi halsiz ve bitkin hissedeceksiniz. Vücudunuzda kola ile aldığınız bütün su tekrar dışarı atıldığı için susuzluğunuzu tekrar hissedeceksiniz. Şeker ihtiyacını takiben, kafein isteği de başlayacak (sigaradaki gibi )
Coca Cola'da bulunan bir maddenin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkartılacak. Sudan sonra en çok tüketilen Coca-Cola'da bulunan E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkarılacak.Piyasaya çıktığı ilk günden beri içerisindeki katkı maddelerini bir sır gibi saklayan Coca Cola firmasının sırrı sonunda çözüldü. Yapılan araştırmalarda Coca-Cola'nın içerisinde E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin bulunduğu saptanmış, firma uzun süre bu iddialara karşı sessiz kalmıştı. Sodyum Benzoat maddesi siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor, hiperaktivite bozukluğuna neden oluyor ve DNA'ya zarar veriyor.
KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR
Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu maddenin C vitaminiyle karşılaşınca kansorejene dönüştüğü belirtildi. Coca Cola firması ilk olarak Diet Colalar'dan bu maddeyi çıkartacaklarını ve yıl sonuna kadar tamamen kullanımdan kaldıracaklarını açıkladı. Firma sözcüsü bu maddeyi kullanmayı bırakacaklarını açıklasa da Sodyum Benzoat'ın yerini tutacak başka bir bileşen bulamadıklarını da itiraf etti.
Gerçekte coca cola bilinenin aksine içeriğindeki zararlı bileşimler sebebiyle her açıdan Mutlak Manada zararlı bir içecektir.Gerçek şu ki coca cola içeriği itibari ile ilk üretim tarihinde içerisinde kokain adlı uyuşturucu maddeninde konulması ile başlamıştır. Bir litre kolalı içecek yaklaşık 400 kalori eşdeğeri şeker, 0,15 gram kafein, değişik miktarlarda
renk veren maddeler, orijinal tadı sağlayan kola özü ve fosforik asit içerir.Burada kola özü diye sunulan uydurma isim içeriğindeki uyuşturucu maddeler için gizleyici bir çatıdır. kola başlı başına bir kimyevi madde değildir ki onun ona ait birde özü olsun.Dikkat edilirse yüksek oranda şeker,kafein,boya maddeleri,fosforik asit ve benzeri bütün içeriği sağlık
için tamamen zararlı bileşimlerdir.Kısaca sıralanacak olursa coca cola ve benzeri gazlı içeceklerin içerisindeki bazı katkılar ve sebep oldukları zararlar şöyledir ;
1-Fosforik asit: E338
Ancak sağlık üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Keskin bir tad sağlar ve diğer doğal benzer tad vericilere nazaran büyük miktarlarda ve ucuzca elde edilebildiği için üreticiler tarafından tercih edilmektedir.
Genç kadınlarda, kemik gelişiminde gıda eksikliği ile ortaya çıkan osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Fosfor fazlalığı, zayıf kemik yoğunluğuna yol açabilmektedir. Beslenme uzmanları, vücudun kandaki fosfor-kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sürdürmeye çalıştığını belirtmektedirler. Fosfor fazlalığı oluşunca vücudun kimyasal balans mekanizması bu dengeyi sürdürebilmek için kemikteki kalsiyumun dışarı çıkarılmasına yol açar. Neticede fosfor-kalsiyum fazlası vücuttan dışarıya atılır ve geride gözenekli ve gittikçe zayıflayan bir kemik yapısı meydana gelir.Böylece kemik kırılmaları olarak bilinen olaylar yaşanmaktadır.
Kafein:
Kafeinli maddelerin kullanımının sonucunda karakteristik etkiler, huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklardır. Bu semptomlar bazı insanlarda, günlük 250 mgr ‘dan daha küçük dozajlarda tezahür edebilir.
Diğer bazılarında ise daha yüksek dozlarda oluşur. Günlük 1gr ‘lık dozlara çıkılması halinde ise, kas seyirmesi, düşünce ve konuşmanın düzensiz akması, yorgunluk duymama ve fizikomotor acitasyonu oluşabilir. Daha büyük dozlarda hafif duyumsal rahatsızlıklar, kulak çınlaması, ışığın parlaması gibi rahatsızlıklar rapor edilmiştir. Kafeinin 10 gr’ı geçen dozu ile, ani krizler, nefes alma güçlüğü ve ölümle sonuçlanmalar oluşabilir. Alınan maddelerle girebilecek kafein miktarının kabaca hesabını şöyle yapabiliriz.
Bir bardak kahve yaklaşık 100-150 mgr kafein ihtiva eder, bir bardak çay yarısı kadar, bir bardak kola ise 1/3 ‘ü kadar kafein ihtiva eder. Bir bardak enerji içeceğinde ise yaklaşık 100 mgr kafein alınmış olur. Reçete ile satılan kafeinli ilaçlar bir bardak kahvenin ihtiva ettiği kafeinin bir tam üçte biri ile bir buçuk arasında değişmektedir. İstisna olarak migren
hastalığı için kullanılan tabletlerin her biri 100 mgr kafein ihtiva ederler.
Kafein, sindirim sistemi ve kalp rahatsızlıklarının gelişmesine ve ağırlaşmasına neden olabilir. Üst karın ağrıları, bazen peptik ülser ve kanamalar oluşabilir. Ekstrem yüksek dozlarda ise ritim bozukluğu eklenebilir, tansiyon düşer ve kan dolaşımı durabilir.
Diğer farklı Teşhisler: Manik olaylar, panik rahatsızlıklar, genel anksiety rahatsızlıkları klinik raporlarda açıklanmıştır.
Boya Maddesi Karamel (E150):
Şekerin yavaş şartlarda 170 C dereceye kadar ısıtılması sonucunda elde edilir. Başta kola olmak üzere çeşitli meşrubat, şekerleme, kek ve bazı hamur işlerinde boya maddesi olarak kullanılır.
Avustralya Hiperaktiv Çocukları Koruma Teşkilatı(HACSG)’na göre alerjik bünyeli insanların kaçınmaları gerektiği ifade edilmektedir.
CO2 Gazı: E290 (Karbondioksit)
Sağlığa zararlı bir gazdır. Meşrubatlarla aşırı miktarlarda alınması halinde çeşitli rahatsızlıklara neden olur.kola ile beraber yüksek miktarlarda alınan co2 gazı ani ölümlere sebep olur.
Karmin: E120
Renklendirici; böceklerden elde edilir; kozmetiklerde, şampoanlarda, kırmızı elma sularında, şekerlemelerde ve diğer gıdalarda kullanılır; hassas ve asmatik bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebeb olabilir. Sünî Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954
Toz ve sıvı diğer bazı içeceklerdede kullanılır.Bu ürünler’de; Aspartam, asesülfam ve sakarinin kombinasyonu kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullanımı oldukça düşük olması ve kullanan insanların yaş seviyelerinin yüksek olmasına rağmen alzaymer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Fakat içeceklerde kullanımı, özellikle aspartamın içinde bulunan fenil alalin
isimli amino asitin çocukların zeka gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle kanıtlanmıştır.
Türkiyede gazozlar ‘Gazlı alkolsüz içecek’ (gazoz) adlı, Türk Standartları Enstitüsü’nün Ekim 1992′de yürürlüğe giren TS4080 No.’lu standardına göre üretilir. Bu standart 20 sayfa olup isteyen her vatandaş, bedeli mukabilinde Türk Standartları Enstitüsü Merkezi’nden veya bürolarından temin edebilir.
Bu standardın 2. sayfasında ‘Gazoz Sınıfları ve Spesifik Maddeleri’, 3. sayfasında da ‘Gazozun Genel Özellikleri’ tablo halinde verilmiştir. İkinci tablo ‘Kimyasal Özellikler’in 3. satırında, gazoz cinslerinin litrede 5 gr. kadar etil alkol (bütün alkollü içeceklerde sarhoşluk verici) bulunabileceğinin belirtilmesi dikkati çekiyor.
Sade gazozlar da dahil, bütün gazozlarda tat veya koku verici esanslar kullanılar. Bu esanslar, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bunları suda çözünür hale getirmek için hem su ile hem de yağlarla tam karışabilen (çözünebilen) ara çözücülere ihtiyaç olur. Bu hususta en bol, en ucuz ve en yaygın olarak kullanılan ara çözücü de etil alkoldür. Etil alkol bunun için gazozların terkibine girer. Kimya bilimi açısından bunun biraz
daha açıklaması şöyledir: Kimyada, ‘benzer olanlar, birbiri içinde çözünür’ kuralı vardır. En mühim ve en çok kullanılan çözücü de su olduğundan suyun dışındaki bütün çözücülerde hidrofil (suyu seven, su ile tam karışan) ve hidrofob (suyu sevmeyen su ile tam olarak karışmayan) olarak ikiye ayrılır.
Moleküllerinde hidrofil bulunduran maddeler su ile hidrofil assosiasyon yaparak berrak bir çözelti verebilir. Yağ cinsi maddeler, bu sebeple benzin, eter, toluen gibi çözücülerde çözünür. Etil alkol ise molekülünde hem hidrofil hem de hidrofob grub bulundurduğundan hidrofil grubu ile hidrofil assosiasyon, hidrofob grubu ile de hidrofob assosiasyon yaparak ara çözücü vazifesi görür.
Karmaşık gibi görünen bu olayı, aslında herkes çok basit bir deneme yaparak kolayca anlayabilir. Bir iki damla yağ cinsi madde (zeytinyağı, çiçek yağı veya diğer sıvı yağ ve esanslar) bir şişe suya ilave edilse, ne kadar şiddetle ve uzun müddet çalkalansa berrak bir çözelti vermez. Bu bir iki damla yağ-bulunursa, biraz etil alkolde kolayca çözülebilir. Etil alkol bulunamazsa, tuvalet ispirtosu veya kolonya da %75-80 etil alkol ihtiva ettiğinden, bunların az bir miktarları da yağ cinsinden bir iki damla maddeyi kolayca çözerek berrak bir çözelti verir. Bu berrak çözelti şimdi bir şişe suya ilave edilirse, suyun berraklığı bozulmaz.
İşte gazozlarda tat ve koku verici yağ cinsi maddelerin berrak bir çözelti.Gerçekte içinde küçücük miktarda alkol olan bir içecek hiç tereddütsüz olarak tarafından terk edilmeli kullanılmamalıdır.
Kısaca yazılan içerikte görülür ki her şeyden önce coca cola cola özütü adı altında ne kadar gizlenirse gizlensin kokain içermekte hiç gizlenmeden açıkça görüldüğü üzerede yüzde beş oranında alkol içermektedir.Ki bu iki içerik zaten başlı başına ”Ben Müslüman’ım” diyen herkesin tereddütsüz kaçınması gereken maddelerdir.Aslında hiç şüphesiz coca cola,pepsi,diyet içecekler adı altında sunulanlar bütün insanların kaçınması gereken
içeceklerdir.Öyle ya; İçeriğinde alkol gibi istisnasız herkesin zararlarını inkâr edemeyeceği bir madde varken açıkça bir uyuşturucu madde olan kullanımı suç dahi kabul edilen kokain temel taş olarak kullanılıyorken,mide duvarında tahrişlere sebep olduğu araştırmalarla ortada iken,obezite gibi hastalıklara sebep olduğu açıkça görüldüğü için ilk üretim yerleri olan amerika gibi ülkelerde yasaklanırken,sağlık bakanlığı belirgin zararlarından dolayı; ” “Asitli ve gazlı içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve
meyve çayları tercih edilmelidir.” Şeklinde açıklamalarla dolaylı olarakta olsa zararlı olduğunu açıklamak zorunda kalırken,böbreklerden kalsiyum atılımını hızlandırdıkları, mide mukoza hücre döngüsünü bozduğu, diş çürüklerini belirgin bir şekilde arttırdığı, aşırı içilmesinin kas hastalığına (hipokalemik miyopati) neden olduğu raporlanırken,okul çağındaki 460 kız çocuğu üzerinde yapılan ve “gazlı içecekler kemik kırılmaları ile
yakından ilişkili” sonucuna ulaşılan araştırmayı “Pediatri ve Adölesan Tıbbı” dergisi Haziran 2000′de sunup, kemiklerde kırılmalara sebep olduğu sağlık birimleri tarafından itiraf edilirken,dişlerin çürümesine eriyerek yok olmasına sebep olurken,abd nin New Orleans kentinde yapılan konferansta sindirim sisteminde ortaya çıkan kanserlerle gazlı içecekler arasındaki ilişkilerden söz edilirken, hastalık hallerinde kendileri ile yakın temas
haline girilen doktorlar “Gazlı içecekler kemikler için çok zararlı. Zaten Türkiye’de süt tüketme alışkanlığı yoktu, üzerine bir de gazlı içecekler gibi zararlı bir etken geldiği için kemiklerin oluşumunda bile sorun yaşanıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi yaygınlaştırılmalı” (Prof.Dr. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümay Sözen) şeklinde açıklamalar yapmak durumunda kalırken,bir bardak gazlı içeceğin dahi diş çürümesine katkıda bulunduğu anlaşılırken ve tüm zararlarının aksine kesinlikle ve hiçbir şekilde Mutlak Manada tek bir faydası dahi bulunmazken hala Mutlak Gerçeğe gözleri kapayıp içmeye devam etmek şüphesiz hiç olmaması gereken bir davranıştır.
O halde kişi içinde ne kadar istek olursa olsun tüm bu zararları göz önüne getirerek coca cola-pepsi - enerji içeceği veya benzeri hiçbir gazlı maddeyi kullanmamalı.Yalnızca kendisi kullanmamakla kalmayıp en yakınından başlayarak kırmadan ve üzmeden zararlarını belgelerle göstererek uyarmaya çalışmalı.Şüphesiz hem kendisi hem ailesi ve yakınlarını kullanmaktan vaz geçirmek için kendi çapında çalışma yapan istisnasız herkes hem kendi
üzerinde hem çevresinde daha sağlıklı bir hayat ve ortamla karşılaşacaktır.
Bunun yanında kolaların rengini meyan kökü denen bir bitkiden sağlıyorlar.
Meyan kökünü de fareler çok sever ve en çok bu tarlada bulabilirsiniz fareleri.
Araştırmaya göre meyan tarlalarındaki tarım araçları bitkiyle birlikte fareleri de tarladan toplamaktadır!
Makinelerin depoları kan gölüne dönmekte, fare parçaları ve bitkiyle dolmaktadır.
Makinelerin deposunda işlenmek üzere fabrikalara götürülür.
Yani içtiğimiz kola, ASİTLİ FARE SUYU.
Bunun üzerine davalar açıldı ama firmalar kazandı.
Dezenfekte ediliyormuş güya…
Ayrıca bir bardak kola içine bir kemik parçası atın ve 3-4 gün bekletin. Kemiğin lastik gibi olduğunu göreceksiniz.
Bir de kolanın tuvalet ve banyoda ne kadar iyi bir temizleyici ve parlatıcı olduğunu bilmeyen yoktur…
Kadın-doğum ve Beyin Cerrahi uzmanları taburcu olurken hastalarına Kola’lı içecekleri yasaklıyorlardı.Gazoz gibi bir şeydi, ucuzdu ve bakkallarda ve marketlerde serbestçe satılıyordu. Yaygın şekilde şehir panolarında gazete ve televizyonlarda reklâmı yapılıyor, çoluk-çocuk herkes içiyordu. Fayda ve zararları hakkında halk aydınlatılmıyordu. Araştırıp öğrenmeliydik.
Rekabet endişesiyle gerçek formülü gizlenen Kola’lı içecekler kol bacak veya kranyum operasyonlarından sonra ne kadar güzel bakılırsa bakılsın tedaviyi geciktiriyordu. Radyolojik tetkiklerde, kemiklerde kalsiyum yoğunluğunun-kireç oranının azaldığı-seyreldiği görüldü.
Daha kapsamlı araştırmacılar, mediko-sosyal açıdan özellikle çocuklarda başlayan ısrarlı Kola içme isteğinin masum alışkanlıklardan öte, giderek tutsaklığa dönüştüğünü tespit ediyor. Bu alışkanlığın daha ileri yaşlarda çocuklarda refleks ve dikkat kaybıyla, dalgın, unutkan ve sarsak bir insan tipi ortaya çıkaracağı kabul ediliyor.
Çocukların çarpma ve düşmelerde kemikleri kolayca kırılıyor. Batı ülkelerinde genetiğiyle oynanmış gıdalar ve fastfud –Cola ile ayakta beslenme alışkanlığı Obesitenin kesin sebebidir. Batıda AİDS’i sollayan Obesite, yani kalp-damar hastalıkları ve Diyabete yol açan kontrolsuz şişmanlık.
Obesitenin yayılması uyanıklara, arada ani ölümlere neden olsa da bol para getiren bir tedavi endüstrisi oluşturdu.
Kola, hangi yaşta olursa olsun osteoporozun yani kemik erimesinin bilinen sebepleri arasındadır. Yine Kola, soy hücrelerin yani Astrosit ve Sprmotozoonların tahrip ve tahrişine yol açıyor.
Kimyasal analizinde Kolalı içeceklerin düşük asiditesi (PH:3.4) dolayısıyla dişlerde malformasyon, erken çürüme ve dökülme görülür.
Cam ve pet şişelerde kocaman reklâmlarla tavsiye edilen Cola’nın tadı, rengi ve kokusu hoşumuza da gidiyordu ama içindeki kanserojen katkı maddelerinin sindirim sistemi kanserlerine yol açtığını bilmiyorduk.
Kola içen insan doku ve hücreleri adına kirli hava solumaktadır. Yani halk diliyle oksijenden fakir ve bir zehirli gaz olan Karbondioksit içmektedir. İyi bilmeliyiz ki: Kola, sigara gibi yaygın bir kronik intihar aracıdır.
Ulusal basınımızda yer alan bir haber, magazin değildi. Gözden kaçıranlara bir kere daha hatırlatalım:
Hindistan’da ve ancak çok zengin çocuklarının devam ededebildiği Yeni Delhi Üniversitesinde tipik Amerikan şımarıklığı ve ölçüsüzlüğü içinde öğrenciler arasında “Kim daha çok Cola içecek?” yarışması yapılıyor. Otuz beş öğrenci yan yana sıralanıp gülüşmelerle içmeye başlıyorlar. Nihayet arka arkaya kiloluk beş şişe Cola içen yirmi yaşındaki öğrenci belirlenen zamanda birinci geliyor. Ödülünü alıyor ve alkışlanıyor. Ancak on dakika geçmeden kameraların ve seyirci arkadaşlarının önünde yere yıkılıp ölüyor. Otopsi yapılıyor: Kan gazları arasında öncelikle beynin ihtiyacı olan oksijen seviyesi normalin çok altına düşmüş, buna karşılık bir zehirli gaz olan Karbondioksit artmış.
İÇİYORUZ FAKAT ZARARLARINI BİLMİYORUZ
Bir bardak kolanın dakika dakika zararları
Kolayı çoğumuz düşünmeden tüketiyoruz. Peki, kola içtikten sonra vücudumuzda ne gibi değişiklikler olur?
İlk 10 dakika:
10 çay kaşığı şeker vücudunuza girer (Günlük almanız gereken şeker
miktarının tamamı kadar). Fosforik asit tat alma duyunuzu keser ve aşırı şeker yüklemesinden dolayı kusmanızı engeller.
20 dakika:
Kan şekerinizde ani bir yükselme olur, yüksek miktarda insulin patlamasına neden olur. Karaciğeriniz vücudunuzdaki şekeri yağa çevirerek buna bir yanıt verir. Bu sadece bir kaç dakika içinde olur.
40 dakika:
Kafein emilimi tamamlanır. Göz Bebekleriniz büyür, kan basıncınız
yükselir, karaciğeriniz kana daha fazla şeker pompalamaya başlar.
Beyninizdeki adenozin reseptörleri rehaveti önlemek için bloke olur.
45 dakika:
Beyninizde dopamin salgısı artar.Bu tıpkı eroinin vücuta yaptığı tepkimelere benzer.
60 dakika:
Kafeinin diüretik özellikleri baş gösterir (tuvalet ihtiyacı). Bu da
vücutta depolanmış kalsiyum, magnezyum ve çinko'nun da beraberce dışarı atılması demek.
Bir süre sonra şeker ihtiyacını tekrar duymaya başlayacaksınız, kendinizi halsiz ve bitkin hissedeceksiniz. Vücudunuzda kola ile aldığınız bütün su tekrar dışarı atıldığı için susuzluğunuzu tekrar hissedeceksiniz. Şeker ihtiyacını takiben, kafein isteği de başlayacak (sigaradaki gibi )
Coca Cola'da bulunan bir maddenin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkartılacak. Sudan sonra en çok tüketilen Coca-Cola'da bulunan E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkarılacak.Piyasaya çıktığı ilk günden beri içerisindeki katkı maddelerini bir sır gibi saklayan Coca Cola firmasının sırrı sonunda çözüldü. Yapılan araştırmalarda Coca-Cola'nın içerisinde E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin bulunduğu saptanmış, firma uzun süre bu iddialara karşı sessiz kalmıştı. Sodyum Benzoat maddesi siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor, hiperaktivite bozukluğuna neden oluyor ve DNA'ya zarar veriyor.
KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR
Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu maddenin C vitaminiyle karşılaşınca kansorejene dönüştüğü belirtildi. Coca Cola firması ilk olarak Diet Colalar'dan bu maddeyi çıkartacaklarını ve yıl sonuna kadar tamamen kullanımdan kaldıracaklarını açıkladı. Firma sözcüsü bu maddeyi kullanmayı bırakacaklarını açıklasa da Sodyum Benzoat'ın yerini tutacak başka bir bileşen bulamadıklarını da itiraf etti.