Duyduğumda ben de çok üzülmüştüm, bir arkadaşımın gönderdiği aşağıdaki yazıyı okuyunca daha da üzüldüm. Allah rahmet eylesin...
Pist Komisyon başkanı Müge Polatkan'ın Sinan Sofuoğlu'nun vefatından sonra (link). net sitesinin forumlarında yazdığı yazı:
Sevgili Dostlar hepimizin başı sağolsun.
9 Mayıs Cuma günü Türkiye Pist Şampiyonası yarışı için erken gitmiştim. Henüz uçaktan inip, İzmit'e varmış ve arkadaşımla 2.çayımı içerken Tolga Uprak'dan bir telefon aldım. Ağlıyarak, "abla Sinan kaza geçirdi durumu çok kötü ne olur hemen gel" diyordu. Resmi program Cumartesi başlayacağı için piste gitmemiştim. Cuma günü özel antrenman günleriydi.
Hemen yola çıktım ve ambulansla irtibat kurdum. "Nabız alamıyoruz" diyordu doktorlar. Hastaneye vardığımda, acil serviste müdahale yapılıyordu. Tolga Uprak, Burak Albayrak, Sertaç Terzi, Mazhar Uslu ve birkaç yakın arkadaşları oradaydı. İlk aldığım bilgiler hiç iç açıcı değildi.
Boynu, omurlarından birkaçı, beli, bütün kaburgaları kırıktı, hatta kaburganın biri tuz buz olmuş ciğerlerine dağılmıştı... Diğer yerleri de kırıktı ama doktorlar ilgilenmiyordu. Beyinde kanama vardı ve hayati fonksiyonları en alt seviyedeydi. Herhangibir müdahalede bulunamıyorlardı . Sadece ciğerlerindeki kanı dışarı almak için tüp taktılar. Ailesine haber verilmişti. Henüz ulaşmamışlardı. Bu arada ünlü doktorlar çağırıldı ve yoğun bakım ünitesinin donanımı açısından Üniversite hastanesine aktarılmasına karar verildi. Tabi Annesi, babası ve kızkardeşi hastaneye ulaşmışlardı. Onların halini anlatmam, anlatamam. Yürekleriniz kaldırmaz.
Biliyorsunuz bundan 7 yıl evvel yine bir evlatlarını kaybetmişlerdi. Onlara gerçek durum söylenmediği halde, Anne feryat ediyor, baba ise bana gerçekleri söylemiyorsunuz durumu iyi değil diyordu.
Bu arada medyayla boğuşmamız ayrı bir dert idi.
Ambulansla diğer hastaneye nakli esnasında annesinin feryatlarına doktorlar dayanamadı ve gel oğlunu gör dediler.
Görünen hiç bir yarası, şişliği yoktu. Bilinci kapalıydı. Yani uyuyor gibiydi. Anneciği uzanabildiği ayaklarını öptü son kez.
Diğer hastane de doktorlar 10'ar 10'ar giriyorlardı acile. Filimler tetkikler devam ediyordu. Ama bu işlemler saatlerce sürüyor ve hiç iyi bilgi alamıyorduk. Tek iyi haber, beyin kanamasının durduğu şimdilik ameliyata alınmasına gerek olmadığıydı. Yine uzun beklemelerden sonra kan istediler. Akciğerlerindeki kanama durmuyordu ve ameliyata almaya karar vermişlerdi. Hayati fonksiyonları nda değişiklik yoktu. Narkoz kullanmayacaklardı . Aslında doktorlar ameliyat etmek istemiyorlardı ama her şeyi de deniyorlardı. Ameliyata alındı yine 2-3 saat bekledik. Kendimizce ümitlendik. Ameliyata alınması iyi, iyileşecek diye kendimize telkin ediyorduk devamlı.
Kız kardeşi ilk hastaneye geldiğinde bana sarılarak "abimin çocuğu oldu biliyormusun Müge abla" demişti. Bir de abim kustumu gördünmü diye sordu. Bilmiyorum ama niye sordun dedim. Bahattin abim kusmuştu ondan sordum dedi.
Ameliyattan çıktı, yoğun bakıma alındı. Doktorlarda bir telaş, kapı önünde bitmek bilmeyen saatler ve kaskatı bekleyen bir sürü insan. Ailesi, akrabaları, arkadaşları .......
Bir an annesi ve teyzeleri kendilerini yerlere attılar. Anneye sarıldım ama inanın kendim inanılmaz şoktaydım. Yok canım daha değil, henüz erken, olur mu, gibi sorularla içimden konuşuyordum.
Bu arada telefonlarım susmuyordu ama ben kilitlenmiştim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Orada geçen saatleri bilmiyorum ama sabah saat 11.30'dan, 22,30'a kadar bir zaman geçti.
Anne ve babası ilk geldiğinde söyledikleri ilk şey, bekliyorduk o kendini öldürmek istiyordu dediler. Evet eminim sizlerin de tüyleri diken diken oldu. Bekleme esnasında yakınları ve akrabaları hep aynı şeyleri söylediler. Ne kazanın nasıl olduğunu ne de kazayla ilgili bir isyanları vardı.Tabi onların bildiklerini biz bilmiyorduk.
Dostlar, 27 yaşında ömürünün baharında pırıl pırıl bir genç hayat mücadelesini kaybetti.
Sinan göründüğü gibi sert değil bilakis duygusal bir çocuktu. Geçen yıl bir kızı sevdi ve kaçarak evlendiler. Hayatında ilk defa bir kızı sevmiş ve evlenmişti. Ancak 2-3 ay evvel ayrılmışlardı ve karısı hamileydi.
Kız kardeşinin bana söylediği abimin çocuğu oldu sözü çok anlamlıydı. 3 gün önce çocuğu dünyaya gelmiş ve Sinan bu olayı paylaşamamıştı. Çocuğunu kucağına alamamıştı.
Babası son zamanlarda evlerinin altında mahzen gibi bir yere kendini kapatıp 3 paket sigara içtiğini, sık sık motora binip 200 km. gibi süratlerle yolda anormal gittiğini söyledi. O ölmek istiyordu dedi.
Sinan Hafız'dır, Alkol veya başka şey bağımlılığı yoktur, haşa. İnançlı ve Allah korkusunu taşıyan bir gençti. Ama her şeyi çok ciddiye alırdı. Evliliğide onun için çok önemliydi.Süleyman abinin tabiriyle 1940'lı yıllarda olduğu gibi. Şimdi artık böyle insanlar çok nadir. Yani pisikolojisi bozuktu.
Kazanın detaylarından da bahsedeyim size.
Körfez pistini bilenler anlayacaktır. Arka düzlük ortalarında kara şiganına gelmeden önce oluyor herşey. Antrenmanda kendi sınıfındaki arkadaşları arkasında. Tolga Uprak'ın tam önünde gerçekleşiyor herşey. İnanılmaz süratli giderken aniden motosiklet önden dağılıyor, hakimiyetini kaybediyor ve motosiklet bir tarafta kendi bir tarafta top gibi 7-8 metre yükselere fırlayıp yere vuruyor ve bu 3-4 kez oluyor. İlk Tolga Uprak koşuyor yanına. Pistin dışında sonuna doğru kaya parçaşının üstünde kala kalmış. Sanırım kaskıda son darbelerde çıkmış. Başında veya başka bir yerinde kan ve yara yokmuş. Sadece ağzından ve burnundan biraz kan ve irin gelmiş. O an bilinci yerinde değil ve nefes alamıyormuş. Ön fren yaptığı tahmin ediliyor. Ancak kara şiganından çok önce. Yani bu Sinan'ın yapmayacağı hatalardan biri. Babası bir şey daha söyledi, Sinan bu pistte 500 kez dönmüştür. Ordada birkaç kez düştü dedi ve kazanın detayıyla ilginelmedi bile.Olay inceleme ekibinin de tespit ettiği takla atma mesafesi 150 metre. Yani kazanın olduğu yerden 150 m. ötede taklalar küçülerek yuvarlanıyor. Başında kaskı, ayağında çizmeleri ve elinde eldivenleri yok. Kaza esnasında hepsi çıkmış. Kask kırılmış ve kaska bağlanan yan bağlarından kopmuş. Sonrası malum.
Üstündeki tulumu kesip çıkartmış ve arkadaşlarına vermişler. Tulumun tüm korumalarını çıkartmış.
Tüm gerçekler yukarıda sizlere anlattığım gibi.Hastaneye varışından sona kadar orada onun yakınında ve ailesi ile birlikteydim. Tabiki dün cenazenin kaldırılışında da.Diger duyduklarınız veya duyacaklarınızı n hepsi hikaye.
Bu ailenin çektiklerini Allah kimseye yaşatmasın.
99 yılı depreminde enkaz altından kurtarılıyorlar, Bahattin 27 yaşında inanılmaz bir kaza ile hayatını kaybediyor (Motosiklet değil, otomobil yürürken çarpıyor) ve Sinan 27 yaşında motosiklet kazasında vefat ediyor.
Baba ayakta durmaya çalışıyor ve henüz ameliyatın 1. saatinde Kenan'ı arayın gelsin diyor. Ki hiç bir açıklama onlara yapıymamışken.
Yüreklerin dayanmadığı, dayanamayacağı bir acı.
Allah sabrını versin. Sinan nur içinde yatsın.
Müge Polatkan