Mustafa AKAN
Üye
- Kayıt
- 21 Haziran 2010
- Mesaj
- 82
- Tepki
- 184
- Şehir
- Bursa
Güzel bir kış güneşinde, Pazar gününün dinginliğinde çıktım yola. Daha önce gittiğim fakat anlatmak için yeterince görselimin olmaması nedeniyle paylaşamadığım gezinin raporu bu. Çanakkale’nin Yenice İlçesinin Akçakoyun Beldesi’nde bulunan Akçakoyun şelalesi bulunduğu doğa içersinde görülmeye değer bir yer. İşte keyifle geçen bir günün fotoğrafları…
Saat 14:00 de yola çıktım. Üç saatim içinden gidip dönmem gerekiyordu. Şelale Akçakoyun YİBO’ dan 9.5 km uzakta. Yanıma sadece su ve kurutulmuş kayısı aldım. Olağandışı durumlar için her zaman çantamda bulundurduğum konserve balık ve bisküviyi saymıyorum. Eşyalarımı toparlayıp yola çıkıyorum.
(link)
Orman İşletme Müdürlüğünün Odun toplama alanı.
(link)
Akçakoyun’nun dışında, sık çam ağaçlarının bulunduğu tepenin yamacında villalar yapılmış. Villalarda yaz kış kalanlar var. İstanbul, Buradaki aileler İstanbul, Bursa, Balıkesir, İzmir’den hafta sonları gelip, pikniğini ve yürüyüşlerini yapıp geri dönüyorlar. Amaç Kaz Dağları’nın bol oksijenli havasını teneffüs etmek.
(link)
Villaları geçtikten sonra yol ikiye ayrılıyor. Bir yol düz devam ediyor, diğer yol sola kıvrılıyor. Biz düz devam ediyoruz.
(link)
Bu yolla birlikte Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsü dilime dolanıyor. Türkü ruhuma dokunarak dudaklarımda canlanıyor.
(link)
(link)
Orman yolları çamurlu da olsa devam ediyorum. Ormana girdikten sonra sağımda çağıldayarak bana eşlik eden bir dere var. Derenin sesi, kuş sesleriyle birleşince ayrı bir keyif katıyor insana. Dereyle dostuz ormanı, kendisini anlatıyor bana. Ormanın içinden devam ederken yol ikiye ayrılmadan sağ da bir çeşme var. Solda ki yol hafif yukarı çıkıyor, sağdakini seçip yola devam.
(link)
300 metre sonra karşıma köprü çıkıyor. Altından akan dere gürül gürül bir dere var.
(link)
Köprüyü 20 metre geçtikten sonra yol sola kıvrılıyor. Şelale ayrımı bu yoldan yapılıyor.103 nolu kesim alanı diye kare küçük bir tabela var. Tabeladan sonra 6km yolumuz var şelaleye. 500 metre kadar devam ettikten sonra karşıma düz bir alan çıkıyor. Tam çadır atmalık ya da ailecek piknik yapmalık. Yol bir kısmında fındık ağaçlarıda var. Evet, yanlış söylemedim fındık ağaçları.Yaprağı dökülmüş, tohumları kalan ağaç fındık ağacı.
(link)
(link)
(link)
(link)
Güneş görmeyen gölge yerler, buzlu ve çamurlu. Yokuşlar şelaleye yaklaştıkça artıyor. Muntazam bir şekilde dizilmiş meşeler kaç günlük uğraşın sonucunda oldu kim bilir? Yağmur ve kardan yıkılmış bir oduncunun barınağı, sökülmeye gerek duyulmamış naylonu, kendi haline bırakılmışlığın sonucu yıkım! Aylarını beraber, kimse olmadan geçirdiği sahibi artık yanında yok, kendi haline bırakılmış ve doğanın onu kendine katmasını bekliyor.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Şelaleden sonra en çok sevdiğim manzara bu yıllanmış, mağrur duran Andız Ağacı. Şelalenin köşe taşlarından bir tanesidir. Andız ağacını gördükten sonra korkmanıza gerek yok, çünkü doğru yoldasınız demektir.
(link)
Andız Ağacından 2 km kadar devam ettikten sonra şelalenin ilk manzarası yolun solunda kalıyor. Şelale 12 metre yüksekten akıyor. Şelalenin döküldüğü yere dik bir yamaçtan iniliyor, toprak genelde kaygan, yapraklar üzerini örttüğü için yumuşak, bu yüzen oldukça dikkatli inmek gerekiyor. 2011 yılının Ocak ayına göre suyu oldukça fazla. Aşağı indikten sonra termostaki sıcak çayımı şelale manzarasında içip, keyifleniyorum. Doğada yalnız karşımda şelale büyük mutluluk.
(link)
(link)
(link)
(link)
Geçen yıllarda yürüyüş yaparak gittiğimiz şelale fotolarınıda koyuyorum.
(link)
(link)
(link)
Ortamdan zor ayrılıp, dönüşe başlıyorum. Tam istediğim vakitte evde oluyorum. Bisikletimi yıkayıp garaja yerleştiriyorum.
Birde video koyuyorum.
(link)
Hayalleri olmayan, bir gün başkasının hayali olamaz.
Saat 14:00 de yola çıktım. Üç saatim içinden gidip dönmem gerekiyordu. Şelale Akçakoyun YİBO’ dan 9.5 km uzakta. Yanıma sadece su ve kurutulmuş kayısı aldım. Olağandışı durumlar için her zaman çantamda bulundurduğum konserve balık ve bisküviyi saymıyorum. Eşyalarımı toparlayıp yola çıkıyorum.
(link)
Orman İşletme Müdürlüğünün Odun toplama alanı.
(link)
Akçakoyun’nun dışında, sık çam ağaçlarının bulunduğu tepenin yamacında villalar yapılmış. Villalarda yaz kış kalanlar var. İstanbul, Buradaki aileler İstanbul, Bursa, Balıkesir, İzmir’den hafta sonları gelip, pikniğini ve yürüyüşlerini yapıp geri dönüyorlar. Amaç Kaz Dağları’nın bol oksijenli havasını teneffüs etmek.
(link)
Villaları geçtikten sonra yol ikiye ayrılıyor. Bir yol düz devam ediyor, diğer yol sola kıvrılıyor. Biz düz devam ediyoruz.
(link)
Bu yolla birlikte Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsü dilime dolanıyor. Türkü ruhuma dokunarak dudaklarımda canlanıyor.
(link)
(link)
Orman yolları çamurlu da olsa devam ediyorum. Ormana girdikten sonra sağımda çağıldayarak bana eşlik eden bir dere var. Derenin sesi, kuş sesleriyle birleşince ayrı bir keyif katıyor insana. Dereyle dostuz ormanı, kendisini anlatıyor bana. Ormanın içinden devam ederken yol ikiye ayrılmadan sağ da bir çeşme var. Solda ki yol hafif yukarı çıkıyor, sağdakini seçip yola devam.
(link)
300 metre sonra karşıma köprü çıkıyor. Altından akan dere gürül gürül bir dere var.
(link)
Köprüyü 20 metre geçtikten sonra yol sola kıvrılıyor. Şelale ayrımı bu yoldan yapılıyor.103 nolu kesim alanı diye kare küçük bir tabela var. Tabeladan sonra 6km yolumuz var şelaleye. 500 metre kadar devam ettikten sonra karşıma düz bir alan çıkıyor. Tam çadır atmalık ya da ailecek piknik yapmalık. Yol bir kısmında fındık ağaçlarıda var. Evet, yanlış söylemedim fındık ağaçları.Yaprağı dökülmüş, tohumları kalan ağaç fındık ağacı.
(link)
(link)
(link)
(link)
Güneş görmeyen gölge yerler, buzlu ve çamurlu. Yokuşlar şelaleye yaklaştıkça artıyor. Muntazam bir şekilde dizilmiş meşeler kaç günlük uğraşın sonucunda oldu kim bilir? Yağmur ve kardan yıkılmış bir oduncunun barınağı, sökülmeye gerek duyulmamış naylonu, kendi haline bırakılmışlığın sonucu yıkım! Aylarını beraber, kimse olmadan geçirdiği sahibi artık yanında yok, kendi haline bırakılmış ve doğanın onu kendine katmasını bekliyor.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Şelaleden sonra en çok sevdiğim manzara bu yıllanmış, mağrur duran Andız Ağacı. Şelalenin köşe taşlarından bir tanesidir. Andız ağacını gördükten sonra korkmanıza gerek yok, çünkü doğru yoldasınız demektir.
(link)
Andız Ağacından 2 km kadar devam ettikten sonra şelalenin ilk manzarası yolun solunda kalıyor. Şelale 12 metre yüksekten akıyor. Şelalenin döküldüğü yere dik bir yamaçtan iniliyor, toprak genelde kaygan, yapraklar üzerini örttüğü için yumuşak, bu yüzen oldukça dikkatli inmek gerekiyor. 2011 yılının Ocak ayına göre suyu oldukça fazla. Aşağı indikten sonra termostaki sıcak çayımı şelale manzarasında içip, keyifleniyorum. Doğada yalnız karşımda şelale büyük mutluluk.
(link)
(link)
(link)
(link)
Geçen yıllarda yürüyüş yaparak gittiğimiz şelale fotolarınıda koyuyorum.
(link)
(link)
(link)
Ortamdan zor ayrılıp, dönüşe başlıyorum. Tam istediğim vakitte evde oluyorum. Bisikletimi yıkayıp garaja yerleştiriyorum.
Birde video koyuyorum.
(link)
Hayalleri olmayan, bir gün başkasının hayali olamaz.