Katlanır Bisikletle Zagreb - İstanbul (16 Ülke 6900 km)

Enki

Üye
Kayıt
20 Mart 2016
Mesaj
58
Tepki
844
Yaş
34
Şehir
Sofya
İsim
Cüneyt
Bisiklet
Brompton
Tekrar Merhabalar;

Geçen sene Londra'dan Brompton alıp Sofya'ya kadar sürerek getirdiğimi belirten bir konu oluşturmuştum ve bu senede bu geziyi devam ettirmeye karar verdim. Geçen sene ki yazım da Slovenya da 40km bulunmama rağmen çok beğendiğimi ve tekrar bir tura çıktığım taktirde buradan başlayacağımı belirtmiştim. Bu sene Slovenya'dan değilde Slovenya sınırına 30km uzakta bulunan Zagreb'den başlamaya karar verdim. Geçen sene Adriyatik boyunca bütün Hırvatistanı geçmeme rağmen Zagreb içeride kaldığından dolayı uğrayamamıştım. Tura babam ile beraber çıkmayı planladık, ancak kendisi yaşamış olduğu sağlık sorunları nedeniyle bana eşlik edemedi. 2 Mayıs günü saat öğle 2 de Sofya dan otobüs ile Zagreb'e geçtim. Bu yolculuk 88leva (44€) tuttu ve Hırvatistan saati ile gece 3 de Zagreb'e ulaştım. Gece yarısı buraya ulaştığımdan dolayı gezmek için biraz fazla zamanım bulunmakta.

IMG_2593.JPG
IMG_2556.JPG IMG_2565.JPG IMG_2566.JPG

Bütün gece Zagrebi gezdikten sonra sabah erkenden Slovenya'ya geçmek zorunda kaldım. Hırvat param olmadığından ve bütün su ile yiyeceğimi otobüste tükettiğimden dolayı sorun yaşamamak adına Slovenya yolunu tuttum. Sabah iş saati şehirden çıkmaya çalıştığımdan dolayı şehir biraz hareketliydi ve bisiklet yolu olmadığından kaldırımlardan gitmek zorundaydım. 30km bu şekilde devam ettikten sonra Slovenya sınırına ulaştım ve beni karşılayan güzel manzara.

IMG_2613.JPG

Sınırı geçtiğiniz gibi bisiklet yolu görmek çok güzel bir duygu. Slovenya da çok sayıda bisiklet yolu var ve son derece bakımlı ve güzeller. Avrupanın çoğu yerinde bu tarz bisiklet yolları bulmak mümkün. Fakat Slovenya'nın bisiklet yollarını özel kılan en önemli özellikleri kaldırımlar arası yükseklik farkı olmaması. Yüklü bir şekilde bu yükseltilerden geçmek gerçekten sorun yaratıyor. Ancak Slovenya bu sorunu çok güzel çözmüş ve bu şekilde başka bir ülke de bisiklet yolu görmedim. Bisiklet yolu Sava nehri boyunca Ljubljana'ya kadar devam ediyor. Mayıs başı ve yağmur mevsimi olduğundan her gün yağmur yağıyordu. Buna hazırlıklıydım diyebilirim. Sabah erken saat de Ljubljana'ya ulaştım. Bu şehir gerçekten sabah saatleri çok fazla sessiz ve sakin. Aynı şekilde çok yeşil ve güzel. € bölgesinde olması sebebi ile de biraz pahalı. Ben oradayken yarım kilo çileği 5€ ya satıyorlardı.

DSC02078.JPG DSC02106.JPG DSC02100.JPG

Buradan çıkıp bisiklet yolunu takip ederek Slovenyanın simgesi olan Bled Gölüne doğru devam ettim. Bir ara bisiklet yolunu kaybedip kendimi yolda buldum. Bisiklet yolunu aramak yerine biraz da kendime fazla güvenmemden dolayı başka yoldan gitmeye karar verdim ama hata yaptığımı çok geçmeden anladım. Kendimi Alplerin tepesine doğru tırmanırken buldum. 1 gün söylene söylene sürdükten sonra tekrar bisiklet yolunu buldum. ( Bundan sonra bisiklet yolunu kaybetsem bile geri dönüp aramaya başladım.) Bled Gölünün girişi turistlerin oluşturduğu trafik nedeniyle araçlar için biraz sıkıntılı. Ben bisiklet yolundan gittiğimden dolayı rahattım. Bled Gölüne geldiğimde biraz heyecanlandım diyebilirim. Gerçekten ormanlık ve yüksek tepeler arasında kalan tertemiz ve güzel bir göl. Ortasında da bir adacık bulunmakta. Bu adacıkta kilise var ve isteyenler tekne yardımı ile bu adacığa taşınmakta. Ben ise burasını yukarıdan
görmek istediğimden dolayı bisikleti aşağıda bir yere kilitleyip tepelerden birisine tırmanmaya başladım. 20dk tırmandıktan sonra güzel bir açı bulabildim. Şans eseri bir patika seçmiştim. Yukarıdan gerçekten ayrı bir güzel ve büyüleyici gözüküyor.

IMG_2546.JPG IMG_2666.JPG IMG_2678.JPG IMG_3248.JPG

Göl etrafında bisiklet ile bir tur atıp daha kuzeye İtalya sınırında bulunan Kranjska Gora'ya doğru devam ettim. Bu taraflar bayağı dağlık ve yol boyunca çok sayıda kayak pisti görmek mümkün. Bisiklet yolunu takip ederek buraya ulaşabiliyorsunuz. Hava sıcaklığı gittikçe soğumaya başladı, bunu fotoğraflardan da anlayabilirsiniz.

IMG_2716.JPG IMG_2719.JPG

Burdan İtalya istikametine doğru devam ettim. Normalde İtalya'ya gitmek gibi bir hedefim yoktu, fakat İtalya sınırının sadece 20km içerisinde bulunan 2 adet gölü görmek adına rotayı buraya çevirdim. Bu göller ile ilgili pek bir açıklama yapmama sanırsam gerek yok. Fotoğraflar herşeyi anlatacak diye düşünüyorum.

DSC02151.JPG DSC02177.JPG IMG_2737.JPG

İtalya'da fazla oyalanmadım. Doğruca Avusturya'ya gittim. Zaten sınırlar yan yana. Hatta 3 ülkenin ortak sınır noktası bile var ancak çok dağlık bir yerde olduğundan dolayı oraya gidemedim. Avusturya'da ilk amacım Graz'a ulaşmak ve buradan da Hallstatt'a gitmek. Avusturyanın güneyi boyunca Graz'a doğru devam ettim. Bu ülke de bisiklet yolu bulduktan sonra tabelaları takip etmek çok kolay. Gayet anlaşılabilir ve görülebilir tabela kullanıyorlar. Wolfsberg'e kadar güzel ve rahat bir şekilde geldim. Ancak burdan
sonra bir sorun ile karşılaştım. Evde rotayı çizerken buradan Graz'a doğru nasıl gideceğimi belirtmemişim. Yollara baktığımda da önümde sıra dağlar var. Öyle ki bulunduğum yerden Graz'a giden tren yolu bile yok. Araçlar ile beraber bu yolları tırmanmak istemediğimden dolayı tren istasyonuna gidip Graz'a nasıl gidebileceğimi sordum ve bana tren olmadığından, istasyondan otobüs kaldırdıklarını belirtti. Fakat
bu otobüse bisiklet alamayacaklarını üzülerek söyledi. Bende bunun katlanır bisiklet olduğunu ve otobüse binme konusunda sorun olmayacağını anlattıktan sonra Graz'a giden otobüse bir bilet aldım. Katlanır bisikletin yararını burada görmüş oldum. Graz'a ulaştıktan sonra Hallstatt'a kadar eşsiz Avusturya doğası içinde devam ettim. Aslında 2 sene önce Hallstatt'a babam ile beraber gelmiştim. O gün çok yağmur
yağdığından dolayı pek gezme fırsatı bulamamıştım. Bu sefer şansıma hava güzel ve açıktı. Bu köyün özelliği; çoğu internet sitesi tarafından dünyanın en güzel köyü olarak belirtilmesi gösterilebilir. Ayrıca Çinliler yıllar boyu bu köye gelip, cm cm köyü ölçüp köyün aynısını Çine yapmışlar. Bu da onu daha meşhur yapıyor. Şansıma hava bu sefer tamamen açık, şimdi rahatla gezebilirim. Köyde gördüğünüz her 100 kişiden 95i asyalı turistler, çok sayıdalar.

DSC02198.JPG DSC02206.JPG IMG_2815.JPG

Hallstatt'dan 15 km uzakta ve dağlar arasında bulunan Gosau'ya ve daha sonrasında ufaktan Alplerin dışına doğru devam ettim.

IMG_2836.JPG IMG_2840.JPG

Aslında tüm turum boyunca doğal güzellik olarak en beğendiğim yer buraları diyebilirim. Sırasıyla Wels ve Linz den geçerek Çekya'ya doğru devam ettim. Wels ve Linz de çok sayıda Türk görmek mümkün. Linz çıkışından Çekya'ya kadar 20km lik bir bayır bulunmakta. Bu yolda ana yol bisiklet yolu olarak gösterilmekte ve araçlar ile beraber bu bayırı çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Bu bayırı çıkarken bir sorun yaşadım. Araçlar bazen yakından geçtiğinden dolayı reflex ile yoldan çıktım ve tekrar yola çıkmak istediğimde asfalttaki yükseklik farkı ve arka tarafımın ağır olmasından dolayı yukarı çıkamadım. Arka teker asfalta çok fazla sürttü ve 200m kadar gittikten sonra tamamen indi. Oraya çıkmaya çalışırken patladığını anladım ve hemen değiştirip yoluma devam ettim. Bu yaşamış olduğum ilk sorun oldu.

IMG_2912.JPG

20km çıktıktan sonra, tersine bir şekilde 20km inip Çekya'ya ulaşıyorsunuz.

IMG_2917.JPG

Çekya doğası olarak Avusturya'ya benziyor. (Dağsız biçimde) Burada tek sorun hergün ansızın gelen sağanak yağmurlar. Hava güzelken bir anda kararıyor ve inanılmaz derecede yağmur yağıyor. Birkaç kere ıslandıktan sonra anlıyorsunuz ne zaman tekrar yağmur yağacağını. Prag'a doğru devam ederken yol üstünde Český Krumlov diye bir kasabadan geçerken Historical Center tabelasını gördüm ve merak edip oraya doğru gittim. Kasaba içine girdiğime gerçekten pişman olmadım. Gerçekten yazdığı gibi tarihi bir yer. Çok sayıda turist de var ve çoğu bu sefer asyalı değil de Avrupalı turistler.

IMG_2932.JPG IMG_2933.JPG

Çekyada çok sayıda bisiklet yolu var fakat bu bisiklet yollarının nereye gideceği vyazmıyor. Bu sebeple köy yollarını kullanıp Prag'a gitmeye çalıştım.

IMG_3026.JPG

Çekyadaki 2. günümde arka lastiğim tekrar patladı, bu sefer ne olduğunu anlayamadım ne de patlak görebildim. Yeni iç lastik takıp yoluma devam ettim. Ertesi sabah uyandığımda tekrar indiğini gördüm. Ne kadar incelediysem de ne olduğunu anlamadım. Tekrar değiştirip yola koyuldum. Tekrar patlarsa arkamda taşımış olduğum yedek dış lastiği takacağım demeden Prag girişine 6km kala yine patladı. Lastiği değiştirmeden bir tramvaya kaçak binerek Şehir merkezine giderek şehirdeki tek bulunan Brompton bayiine ulaştım. Burada arka lastiğimi değiştirip yeni bir dış lastik almak istiyordum. Geçen gün olan olayda dış lastiği içten yarmışım bu sebepten dolayı durmadan iç lastik patlıyormuş.Dış lastiği değiştirdim ama ellerinde ne iç ne de dış lastik olmadığını belirttiler. Beni yarı yolda bırakmamak adına en azından demo olarak sergiledikleri bisikletlerden 2 adet iç lastik çıkarıp verdiler. Bu şekilde Prag gezime başlayabildim. Şehir içinde bisiklet ile gezmek pek mümkün değil, aşırı derece kalabalık ve arnavut kaldırımı tarzında yollar işleri daha da zorlaştırıyor. Sürmek yerine ittirerek gezmeyi seçtim. Tarihi olarak sanırsam Prag şuana kadar gezdiğim yerler arasında en güzeli. Çok sayıda güzel yapıları ve kiliseleri var. Normalde Çekya diğer avrupa ülkelerine göre ucuz, fakat Prag biraz pahalı diyebilirim. Özellikle turistlerin yoğun olduğu yerlerde alışveriş yapmamaya özen göstermek gerekmekte.

IMG_2906.JPG IMG_2908.JPG IMG_2909.JPG IMG_2999.JPG IMG_3011.JPG


Hep kamp kurduğumdan güneş batmadan 1-1.5 saat önce şehirden ayrılıp kalacak yer bulmaya çalışırım. Bu tarz yeşili bol ülkelerde kamp yeri bulmak pek de zor değil. Pragdan çıktıktan sonra babam aradı ve annemi de alıp benim bu tarafa doğru araba ile geleceğini bildirdi. 2 sene önce beraber 5000km pedal çevirmiştik, şimdi gelemiyor diye içi içini yiyor belli ki, araba ile geliyor. 1 kere gezmeye başladıktan sonra kendinizi durduramıyorsunuz gibi birşey. Konuşup ortak nokta olarak Viyana'da buluşmayı kararlaştırdık. Ben geriye Avusturya'ya döndüm, onlar da İstanbul'dan yola çıktılar. Onlar gelene kadar ben Viyana ulaştım orada beklemek yerine Bratislava'ya devam ettim ve burada buluştuk. Babam seninle geliyormuşum gibi geçtiğim rotalardan araba ile geçmek istediğini belirtti. Geçtiğim yollardan tekrar birde araba ile geçerek 1 hafta sonunda Zagreb'e ulaştık. Onlar güneye Balkanlara devam ettiler ben ise Zagreb'den otobüse binip Prag aktarmalı olarak Varşova'ya geçtim. Rusya vizem yaklaştığından dolayı böyle birşey yapmak zorunda kaldım. 55€ otobüs bilet ücreti ödedim. Varşova indiğimde biraz şaşırdım diyebilirim. Daha eski ve savaştan çıkmış gibi bir şehir bekliyordum. Otogardan indikten sonra gökdelenler arasında kendimi buldum. Aslında görecek pek tarihi bir yer yok. Olay İstanbul-Ankara gibi, ülkeye yıllarca Krakow başkentlik yapmış ve daha sonrasında Varşova başkent olarak değiştirilmiş.

IMG_3263.JPG IMG_3299.JPG IMG_3309.JPG

Varşova fiyat olarak Türkiye ye yakın diyebilirim. 1 € bile 4.30 Złoty ediyor. Varşovadan sonra kamp yeri biraz sıkıntı olmaya başladı. Her yer bataklık ve buralarda kuru yer bulmak biraz zaman alıyor. Ayrıca bu bataklar tam bir sivri sinek yuvası. Polonya'da pek fazla otoban olmadığından tırlar genellikle ulusal yollardan gidiyorlar. Bu sebeple ana yollardan kaçınıp köy yollarından gitmeyi tercih ettim. Polonya'da yollar sanki cetvel ile çizilmiş gibi genellikle dümdüz. Pek fazla bayır yok, genel anlamda rahat bir yolculuk yapılıyor. Yer yer yollar bozuluyor fakat uzun soluklu değiller.

IMG_3343.JPG IMG_3355.JPG

Litvanya sınırına yaklaştıkça ufak tepeler belirmeye başladı. Buraların düzlük olduğunu düşünmüştüm fakat yanılmışım, daha ilk kilometrelerde yukarı-aşağı doğru devam ediyordum. Litvanya geldikten sonra inanılmaz rüzgar başladı, tam olarak güneydoğuya doğru esiyor. Burada rüzgar hep böyle esiyormuş. Litvanya şoförleri artık acelecimi desem yoksa vurdum duymaz mı desem bilemedim. Olup olmayacak yerde beni geçmeye çalışıyorlar, tırlar yan şerit boş olduğu halde sıfır geçiyor, hatta beni sollamaya çalışanı sollayanı bile gördüm. Bu şekilde başken Vilnius'a kadar devam ettim. Başkent Vilnius aynı bizim büyük şehirlerimiz gibi bütün yatırım buraya yapılmış, belli oluyor. Yeni binalar ve bisiklet yolları. Pek bisiklet kullanan olmasa da şehir içini bisiklet yolları ile çevirmişler. Uçak ile direk buraya gelsem ne kadar bisiklet dostu bir şehir derim. Kuzeye doğru gittikçe Asyalı turistlerin yerini Avrupalı turistler almaya
başladı.

IMG_3362.JPG IMG_3421.JPG IMG_3430.JPG

Ertesi gün kullanmış olduğum güneş panelinin çalışmadığını fark ettim. Dün yanımdan yakın mesafeden geçen tırlar yüzünden 2 kere havalanmıştı, sanırsam o esnada kablolarda bir sorun yaşandı. Yanımda extra bir PowerBank bulunmakta, onun ile devam edeceğiz artık. Tırlar ve şoförlerin bu denli korkutucu sürüşlerinden sonra köy yollarından devam etmeye karar verdim. Burda da başka bir sorun ortaya çıktı, üstünde gittiğim şeye yol denmez. Bu yolumsu diyebileceğim yerde devam ettim. O kadar tozlu bir yol ki yanımdan bir araç geçtiğinde 7-8sn göz gözü görmüyor. Bir yol yapmak bu kadar mı zor olabilir. Arnavutlukta yollar kötüydü ama en azından asfalt vardı ve çukurlardan bir şekilde kaçabiliyordun. Burası ise rally arabaları için hazırlanmış bir pist gibi. Litvanya para birimi olarak € kullanıyor fakat fiyatlar diğer € kullanan ülkelere göre daha ucuz. 1.5lt 0.65€ ken 5lt su 0.71€, bu tutarsızlık benim işime geldi diyebilirim. Yanında 3 şişe taşıyan birisi için bir fırsat. Bu bozuk yollardan Letonya sınırına kadar geldim.

IMG_3451.JPG

Sınırı geçmeme rağmen hala yol yok. 10 km taşlı yoldan gittikten sonra ilk asfalt yol ortaya çıktı, hiç çıkmasa daha iyiydi. Köstebek yuvası gibi. Hayatımda ilk defa yol bitecek diye tabela gördüm. Resmen yol bitecek başınızın çaresine bakın diyorlar.

IMG_3452.JPG IMG_3454.JPG

Burasıda Litvanya gibi € bölgesinde ve fiyatlar aynı. Fakat Letonya daha fakir, bunu dışarıdan bakıp anlayabilirsonuz. Zar zor bir şekilde Riga'ya ulaştım. Şehir merkezine geldiğimde şaşırdım diyebilirim. Bu kadar tarihi bir yer beklemiyordum. Katedraller, renkli binalar ve güzel meydanlar. Gerçekten sevdim burasını. Tek sorun şehire eski bir hava vermek adına yola döşenen taşlar, bu taşlar yüzünden bisiklet ile
gezemiyordum. Yeni binaları görüntüyü bozmasın diye eski şekilde yapıyorlar ya da boyuyorlar. Şehir içinde bisiklet yolları bulmak mümkün.

IMG_3460.JPG IMG_3462.JPG IMG_3476.JPG

Deniz boyunca Tallinn'e gitmeyi planlıyordum fakat rotayı değiştirmek zorunda kaldım. Bu yoldan çok sayıda tır geçmekte. ( Tırlardan bu kadar korkmamın sebebi 2 sene önce sorun yaşamam, ayırca köylerden giderek daha fazla güzellik görebiliyorsunuz.) Ülkenin ortasından geçen Baltık Yolunu bulup Estonya'ya ulaştım. Yeni yapılmış asfalt eşliğinde sınırı geçtim. İlk izlenim gayet güzel. Yollar, evler, tabelalar daha bir Avrupai duruyor. Estonya inanılmaz derecede yağmurlu Tallinn'e varana kadar hergün sabahtan akşama kadar yağmur yağdı. Geçen sene Kotor'da yaşamış olduğum sorundan sonra çadırımı değiştirme kararı almıştım, bu sene sorunsuz bir şekilde devam ediyorum diyebilirim. Tallinn çok ufak olduğundan şehir merkezine 5km kala şehrin başladığını anlayabiliyorsunuz. Diğer büyük şehirlerde bı mesafe 15-20km. Belkide bu kadar ufak ve sessiz olduğundan dolayı burasını çık sevdim. Şehir merkezinde restoran çalışanları ve diğer dükkan sahipleri eski zamanlardaki gibi giyinip geziyorlar. İlk defa kendimi ortaçağdaymış gibi hissettim.

IMG_3570.JPG IMG_3611.JPG IMG_3624.JPG IMG_3633.JPG
 
Scudo

Enki

Üye
Kayıt
20 Mart 2016
Mesaj
58
Tepki
844
Yaş
34
Şehir
Sofya
İsim
Cüneyt
Bisiklet
Brompton
Ertesi gün saat 10 gibi Helsinkiye feribot ile gitmek için iskeleye geldim ve saat 12 de 15€ ya bilet olduğunu söylediler. Diğer biletler 35-40€ civarındaydı. 15€ bilet ve 5€da bisiklet için verip bu işinden çıktım. Yolculuk 2 saat sürdü. Feribottan inip Helsinki'yi gezmeye başladım. Şehir ilk başlarda hoşuma gitmişti. Fakat şehir içine girdikçe çok büyük bir curcuna ile karşılaşıyorsunuz. Herkes biryerlere yetişme derdinde, sağdan soldan bisikletler, koşan insanlar neticesinde nefret ettim diyebilirim.

IMG_3688.JPG IMG_3696.JPG IMG_3720.JPG IMG_3745.JPG IMG_3750.JPG

Burada kalacak yer bulmak biraz sorun. Her yer kocaman kaya ve tepe, düz bir yer bulmak mümkün değil. Finlandiya da genel olarak yollar güzel ve sık sık bisiklet yolu bulmak mümkün. Yüzeyi düz olmadığından çok fazla yokun bulunmakta. Finlandiya doğası Avusturya ve İsviçre gibi, sadece dağları yok. Onun yerine çok sayıda göl mevcut. İnsanlar bu göllere giriyorlar. Benden onlardan görüp serinlemek adına giriyordum. Burası inanılmaz derece pahalı, sanırsam İsviçre'den bile daha pahalı. En basitinden 1,5lt su 1.3€, diğer avrupa ülkelerinde bu rakam 30-40cent arasındaydı. 2-3 gün sonra neden pahalı olduklarını anladım. 1,5lt şişeden 40 cent depozito alıyorlar. Şişeyi geri götürdüğünüzde paranızı alıyorsunuz. Diğer boyutlu şişeler için fiyatlar daha pahalı. Bunu daha önceden öğrenseydim belki Finlandiya daki turumu bedavaya getirebilirdim. Yol boyunda bir dünya pet şişe görmüştüm. Burada cezalar bayağı bir caydırıcı olmalı ki sürücüler kurallara tam anlamı ile uyuyorlar. Güneş akşam 11 de batmasına rağmen gece 3 de kalkıp bisiklet sürebilirsiniz o kadar aydınlık ve güzel.

IMG_3807.JPG IMG_3818.JPG IMG_3822.JPGIMG_3826.JPG SRKL8421.jpg IMG_3828.JPG

Rusya'ya geldiğimde ise sanki başka bir gezegene gelmişim gibi herşey tamamı ile değişti. Yollar kötüleşti, insanlar kabalaştı, şoförler çılgın hale geldi. Sınıra yakın bir yerde bulunan Petersburg'a varmam pek zaman almadı. Petersburg da ilk işim Brompton bayiine gidip zincirimi değiştirmek oldu. Bu zincir ile beraber arkada bulunan 2 rubleyi de değiştirdim. Ayrıca aynakol yatağınında değişime ihtiyacı olduğunu belirttiler. Bütün hepsinin değişimine 30€ harcadım. Ardıdan düştüm Petersburg yollarına, ilk dikkatimi çeken İstanbul'da gibi bir trafik var ve adım adım ilerliyor. Hava durumuda ne yapacağını bilmez gibi bir açıp bir kapatıyor. 2018 dünya kupası Rusya'da ve aynı şekilde 2017 Konfederasyon kupası maçlarıda burada oynanıyor, extra bir güvenlik söz konusu. İlk izlenim Petersburg bisiklet ile gezilecek bir şehir değil. Bir tane bile bisiklet yolu olmayışı yetmiyor gibi bir de kaldırımları da normalden daha yüksek. Her halde bir şehirde ilk defa bu kadar çok zaman geçirdim. Gezip görülecek çok sayıda eşsiz diyebileceğim eser bulunmakta. 20 Haziran'da Rusya'ya geldim ki Petersburg da ki Beyaz geceleri görebileyim. Saat 10.45 de güneş battı. Bu olay Baltık ülkeleri ve Finlandiya da görmüş olduğum şeyin aynısı, ben pek etkilenmedim diyebilirim. Sadece olayı biraz şova dönüştürmüşler. Bizdeki Galata köprüsü gibi bir köprüyü her akşam 1.10-2.30 arası açıyorlar ve insanlar bunun için çılgına dönüyor.

IMG_3884.JPG IMG_3966.JPG IMG_3980.JPG IMG_4024.JPG IMG_4025.JPG 19275135_1631171830234964_3006309271080031149_n.jpg

Moskova'ya gitmek için ana yola çıktım. 60-70km gittikten sonra bu yoldan çıkmaya karar verdim. 1. si Moskova'ya giden bütün araçlar bu yolu kullanıyor. 2. si bu yol üzerinde çok sayıda gaz borusu var ve kamp kurmam imkansız. Köy yollarından gitmek daha mantıklı gözüküyor. İlk 150km gerçekten çok güzel sorunsuz bir şekilde gitmişti. Sonrasında yollar bir bozulduki sormayın. Hayatımda bu kadar kötü asfalt yol daha görmedim. Sanki Sovyetler dağıldığından beri dokunulmamış bir yol. Arabalar bile bu yollardan gitmek yerine kenarda bulunan toprak ve otluk alandan gidiyorlar.

IMG_4035.JPG IMG_4038.JPG

Finlandiya'dan sonra Rusya'ya geldiğimde sanki herşey bedavaymış gibi hissediyorum. Gerçekten çok ucuz. Ayrıca benzin ve gaz daha önce hiçbir ülkede görmediğim kadar ucuz. Benzin Türk parası ile 2.5lt gaz ise 1.1lt gibi bir rakama denk geliyor. Moskova 100km kala havanın ertesi gün için güneşli ondan sonra 6 gün boyunca yağışlı olacağını öğrendim. Bu büyük şehri güneşli bir şekilde gezmek istediğimden dolayı son 100km yi tren kullanarak geçtim. Bu yolculuk için 4.5€ ya denk gelen bir meblağ ödedim. Bisiklet için bir ücret talep etmiyorlar. Fakat trenler sabah saatlerinde aşırı derece kalabalık olabilir. Büyük bisiklet ile binmek bazen sorun olabilir. Moskova geldiğimde tam bir trafik curcunası içinde buldum kendimi, her yerde araba ve korna sesi. İstanbul'dan bile daha kötü. Yollar geniş olmasına rağmen nasıl bu kadar trafik oluyor anlayabilmiş değilim. Rusya'da ilk defa bisiklet yoluna rastladım, her ne kadar uzun sürmesede görmüş oldum. Meşhur olan kızıl meydan bayağı bir kalabalık, onun haricinde etrafta pek bir turist görmek mümkün değil. Hepsi bunun çevresinde, aslında Petersburg'u gördükten sonra burası gözümde biraz sönük kaldı diyebilirim. Moskova Metrolarına ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kendisi bir metrodan daha fazlası tam bir sanat galerisi diyebilirim, her durak ayrı bir güzel gerçekten muhteşem. İnsan içindeyken büyüleniyor. Rusya'da polisden çok asker gördüm. Bu askerlerden gerçekten nefret ettim diyebilirim, çok havalılar.

IMG_4070.JPG IMG_4071.JPG IMG_4079.JPG IMG_4147.JPG IMG_4149.JPG IMG_4154.JPG IMG_4160.JPG

Bu ülkenin bozuk yollarında ve çılgın şoförlerin arasında daha fazla pedal çevirmek istemediğimden dolayı Ukrayna sınırına yakın olan Bryansk'a tren ile gitmeye karar verdim. Şoförlerin sorunu yoldan giderken sizi görmezden gelmeleri ve size tamamı ile sürtercesine yakın geçmeleri. Bir sorun olsa ben bana ayrılan yoldan gidiyorum o yoluma çıktı diyeceklermiş gibi. 4 saat süren 400km lik tren yolculuğu bana 18€ ya patladı ama en azından kafam rahat etti, önemli olan da bu.

IMG_4217.JPG

Ukrayna sınırına 20km kala devriye gezen sınır askerleri tarafından durduruldum. Pasaportu kontrol ettikten sonra gittiğimde yöndeki sınırın kapalı olduğunu ve diğer sınırlara doğru devam etmem gerektiğini tatlı bir dille anlattılar. Rusya'nın güneyinde insanlar daha sıcak kanlılar selam veriyorlar sizinle konuşuyorlar. Kuzey de gibi sizi terslemiyorlar. Kilimovo tarafında bulunan sınırdan Ukrayna'ya geçtim. Ukrayna polisi girişi vurma konusunda biraz nazlandı diyebilirim. Girişi vurduktan sonra ilk defa tam anlamı ile bir arama ile karşı karşıya kaldım. Bütün eşyaları tamamen indirip tam bir arama yaptılar, çantada bulunan ilaçları bayağı bir inceledikten sonra beni bıraktılar.

IMG_4226.JPG

Ukrayna da ilk dikkatimi çeken çok sayıda bisiklet kullanımı oldu, bu bisikletlerin %80ini 60 yaş ve üzeri bayanlar kullanıyordu. Birde güneye indiğim gayet belli olmaya başladı, sağda solda kiraz, elma, armut ve kayısı ağaçları görüyor ve ufaktan topluyordum. Belkide ilk defa anayoldan gitmeyi göze aldım. Hem aşırı derecede sakin, hem de benim gidebileceğim kadar bir yol var.

IMG_4234.JPG

Böyle devam ederken Chernihiv girişinde devriye gezen trafik polisleri tarafından durduruldum. Neden bu yoldan gidiyorsun diye azarlamalarını beklerken, beni bir nevi teste tuttular. Farlarımın ve yedek lastiğimin olup olmadığını sordular, bende olduklarını gösterdiğimde çok şaşırtıcı bir şekilde bana bir kavanoz bal verip beni bir şekilde ödüllendirip bıraktılar. Böyle ufak jestler morali yüksek tutmaya çok yardımcı oluyor.

IMG_4227.JPG

Şaşkınlık içerisinde Chernihiv'e ulaştım. Etrafta döviz bürosu bulamadığımdan banka kartı ile para çekmek zorunda kaldım. 34€ tutarında para çektim, fakat banka işlem ücreti ile birlikte benden 40€ kesti, güpe gündüz banka tarafından soyuldum diyebilirim. (Bu ülkeye gelecek olanlar yanlarında döviz bulundurursalar iyi olur, çünkü 1-2 kere daha para çekmek zorunda kaldım gerçekten çok fazla para kesiyorlar.) Kiev'e yine aynı ana yol üzerinden devam ettim. yollar daha da genişledi herhalde daha iyisi de olamazdı. Yolun her iki tarafı da ağaçlar ile kaplı olduğundan dolayı yanlardan esen rüzgarı hissetmiyor hem de rahat bir şekilde kalacak yer bulabiliyordum. Kiev'e gelene kadar doğru düzgün bayır yoktu ama Kiev inanılmaz derecede engebeli, bayağı da dikler. Şehirde çok fazla sayıda kilise ve manastır var ve de çok güzel bir şekilde yapıldıklarını söyleyebilirim. Sağda solda sokak başlarında çalan müzik ve piano da şehire mistik bir hava katıyor. Şehiri genel olarak beğendim, hatta beklentilerimin çok ötesindeydi bile diyebilirim. Ukrayna da ki trafik polislerinin büyük bir çoğunluğu Hybrid araç kullanıyor, insanları teşvik etmek adına güzel bir uygulama.

IMG_4235.JPG IMG_4236.JPG IMG_4239.JPG IMG_4240.JPG IMG_4263.JPG IMG_4316.JPG


Kiev - Odessa yolunu sanırsam otoban yapacaklar, o tarz da bir çalışma var. Bu da benim işime geldi, koskocaman bir emniyet şeridinde güzel bir yoldan devam ediyordum. Kiev'e gelene kadar düz olan yollar artık yukarı-aşağı bir hal almaya başladı fakat der edecek tarz da değiller. Ana yoldan gittiğimden dolayı Ukrayna ile ilgili pek bir şey gördüğüm söylenemez. Ukrayna ise bulunduğum ülkeler arasındaki en ucuz olan ülke. Marketlere girdiğimde dünyaları aldığım halde € ya çevirdiğim zaman hiç harcamamış gibi hissediyorum. Kiev - Odessa arasında rüzgarında yardımı ile 1 günde 133km yaptım, bu rakam bu turda bir günde yapmış olduğum en yüksek değer. Odessa ulaştığımda ise tam bir felaket ile karşılaştım. Her yer araba, inanılmaz bir trafik kaos ortamı mevcut. Görmeye değecek pek bir yer de göremedim. Herhalde ilk defa bir şehire keşke girmeseydim dedim.Normalde gemi ile Gürcistan geçip oradan gelmeyi planlamıştım. Ancak yoldayken yakın bir arkadaşımın Temmuz sonunda evleneceğini öğrendikten sonra mecburen rotayı direk olara güneye çevirmek durumunda kaldım. Buradan ötesi Rusya'nın kuzeyi gibi yollar kötü, sürücüler saygısız. Bir anda herşey değişti. Yol boyunca devam ederken karşıdan bir konvoy gözüktü, 3 tır takmış peşine 10-15 araç geliyorlar. Sıranın en arkasından lüks bir cip ok gibi fırladı. Karşıdan benim geldiğimi gördüğü halde devam etti, kendimi yol kenarına atmasam üstümden
geçecek. O an yol kenarında çıldırdım deli gibi bağarıp çağarıyordum. O kadar sövdüm ki umarım 1 sene boyunca kulakları çınlar. Ben kendi kendime bağarırken diğer araçlarda korna öttürdüler, beni mi desteklediler yoksa haksızsın mı demek istediler anlayamadım. O an pek de umrumda değildi. Ukrayna-Moldova arasında 8km lik bir yol Moldova sınırından geçerek tekrar Ukrayna'ya giriyor. Bu yolda bana kaçta buraya geldiğimi ve kaç kişi olduğumu gösteren bir kağıt verdiler diğer tarafta bu kağıt ile kontrol olmaksızın geçecektim. Kağıdı alıp 50m gitmedim ki başka bir polis durdurup pasaportumu istedi ve nereye gittiğimi sordu, pasaportumu alıp içeriye gitti ve çıkışımı vurup geri geldi. Neden böyle birşey yaptı hiçbir fikrim yok, ne kadar söylensem de birşey değişmeyeceğinden ağazımı açmadan ve tatsızlık çıkarmadan tıpış tıpış Moldova sınırına gittim. İstemeye istemeye Moldova'ya girmek zorunda kaldım. Aslında Moldova konusunda çekincelerim vardı ama ülkeye girdikten sonra biraz yersiz olduklarını gördüm. İnsanlar inanılmaz derecede sıcaklar, aynı şekilde ülkede çok sıcak. Temmuz ayı olmasına rağmen ilk defa sıcak gördüm. Kuzey ülkeleri 20 dereceyi geçmiyordu. Moldova çok büyük bir ülke olmadığından 1 gün sonra başkent Kinişev'e ulaştım. Bu ülke diğerlerine göre biraz daha fakir, eğer daha önceden Tiran'a gitmiş olan varsa aynı orasına benziyor. İnsanlar son derece sıcaklar öyle ki yolda polis arabası bile korna çalıp selam veriyor. Düğüne yetişmeye çalıştığımdan ve fazla bir zamanım kalmadığından Kişinev den Bükreş'e otobüs ile gittim. 15€ bilet ücreti ödedim.

IMG_4401.JPG IMG_4402.JPG IMG_4403.JPG


Romanya'ya giderken otobüsten bir yollara baktımda, iyiki böyle birşey yapmışım. Yollar son derece inişli çıkışlı ve gidiş dönüş olarak tek şerit var ve dar. Bisiklet ile bu yoldan gitmek çok büyük risk. Bisiklet ile gitmeye çalışsam herhalde tehlikeli diye tekrar otobüse binermişim. Sabah gün doğumu ile beraber Bükreş'e ulaştım. Araçlar artmadan ve hava da daha fazla ısınmadan rahat bir şekilde şehri gezme fırtası elde ettim. Burada çok sayıda görülecek yer var fakat diğer şehirler de gibi görkemli değiller.

IMG_4408.JPG IMG_4466.JPG IMG_4467.JPG IMG_4469.JPG IMG_4476.JPG

Akşama doğru Köstence'ye gitmek üzere şehirden ayrıldım. 10-15km gittikten sonra bu yoldan gidemeyeceğimi anladım, yol dar ve çok trafik var 10dk içinde 4-5 kere korna öttürdüler yoldan çekilmem için. Gerisi geriye dönüp Bulgaristan da bulunan Ruse'ye doğru gitmeye karar verdim. Bu yol daha geniş ve daha sakin. Romanya ve Moldova da yiyecek ve giyim diğer ülkelere göre biraz daha pahalı. Cumartesi günü Bulgaristan sınırına ulaştım ve sınır tatilciler nedeniyle o kadar kalabalıktı ki sınır polisi pasaportum olup olmadığını bile sormadan geçmeme izin verdi. Bulgaristan tarafında da durum aynı. Burdan sonra herşeyini bildiğim bir
ülkeye gelmiş oldum. Sırasıyla Razgrad, Şumen, Varna ve Burgaz dan geçerek Hamzabeyli sınırına geldim. Bulgaristan köylerinde çok sayıda Türkçe konuşuna insana rastlamak mümkün. Sınırı geçtikten sonra tur benim için bitmiş sayıldı, zaten bildiğim yerler sınırdan sonra da 3 gün pedal çevirerek İstanbul'da yaşayan ailemin yanına gelmiş oldum.

Turum Türkiye dahil 16 ülkeyi kapsayarak 6900km ve 85 gün sürdü. Hiçbir zaman kamp yerinde ya da bir hotel de kalmadım, her zaman çadırımı kurup geceyi bir şekilde geçirdim. Sadece 2-3 kere dışarıda yemek yedim. Prag'da arka dış lastiği, Bükreş de Ön dış lastiği değiştirdim. Sadece 1 kere ön lastiğim patladı. (İçten yarmış olduğum arka lastiği saymazsak) Toplamda 700-750€ gibi bir para harcadım. (Yol-müze-hediyelikler herşey dahil).
 

Enki

Üye
Kayıt
20 Mart 2016
Mesaj
58
Tepki
844
Yaş
34
Şehir
Sofya
İsim
Cüneyt
Bisiklet
Brompton
16 ülke boyunca 6900km Pedal çevirdim
Ne mi oldu?;
Muhteşem manzaralar eşliğinde Slovenya da kahvaltı, İtalya da öğle yemeği ve Avusturya da akşam yemeği yedim.
Belki bir daha hayatım boyunca göremeyeceğim vahşi hayvanları doğal yaşam alanında görme fırsatı elde ettim.
Tanımadığım dilini bilmediğim insanlar ile muhabbet etmeye çalıştım.
Derelerde, göllerde, denizlerde yıkandım, çamaşırlarımı yıkadım.
Belirli ırktan kişi ve yerlere karşı fazla ön yargılı davrandığımızı fark ettim.
Aylar boyunca yalnız kalarak kendimi daha iyi tanıdım.
Alışverişi, yemeği, temizliği, bulaşığı ve bütün işleri kendi başıma gördüm, bildiğin bekar hayatının dibine vurdum. En azından kendime yetebileceğimi gördüm.
Her gün gün batımı yatıp sabahları çalar saat ile değil kuş cıvıltıları ile uyandım.
Her seferinde peşime takılan sahipleri tarafından tasmasız ve eğitimsiz bırakılan köpeklerden ve Baltık ülkelerindeki sivrisinek bolluğundan nefret ettim.
Kuzeye gittikçe güzelleşen bayanlara ve Çek Cumhuriyetindeki bayanların sempatik tavırlarına aşık oldum.
Avrupadaki en saçma trafiğin İstanbul da değil de Moskova da olduğuna şahit oldum.
Domuzlarla ufak çaplı ama aksiyonu bol kovalamaca yaşadım.
Ana yolda karşıdan karşıya geçmekte olan kaplumbağayı kurtarmak için trafiği birbirine kattım.
Petersburdaki beyaz gecelerin ve Finlandiyaki gün batımının muhteşemliğini tanık oldum.
Ukrayna da polisin far ve yedek lastik kontrolünden başarı ile geçerek 1 kavanoz bal ile ödüllendirildim.
Yeri geldi sonu gözükmeyen bayırlar tırmandım, günler süren yağmurlar yedim. Yeri geldi günlerce yalnız başıma yollarda pedal çevirdim. Tükenme noktasına geldim fakat asla pes etmedim.
Evde, televizyon başında ya da işte edinemeyeceğim bir dünya tecrübe edindim.
Sizinde bir hayaliniz varsa azıcık cesaretlenip gerçekleştirin, pişman olmayacaksınız...

AHRL8355.jpg IMG_2544.JPG IMG_2547.JPG IMG_2548.JPG IMG_2564.JPG IMG_2695.JPG
IMG_2725.JPG IMG_2765.JPG IMG_2777.JPG IMG_2879.JPG IMG_2901.JPG IMG_2903.JPG IMG_2993.JPG IMG_3213.JPG IMG_3227.JPG IMG_3357.JPG
IMG_3450.JPG IMG_3549.JPG IMG_3564.JPG IMG_3567.JPG IMG_4029.JPG IMG_4433.JPG IMG_4440.JPG IMG_4501.JPG IMG_4528.JPG IMG_4535.JPG
IMG_2549.JPG IMG_2600.JPG
IMG_2689.JPG IMG_2789.JPG IMG_2962.JPG IMG_3562.JPG IMG_3574.JPG IMG_3674.JPG IMG_4007.JPG
IMG_4487.JPG IMG_3678.JPG IMG_3680.JPG IMG_3677.JPG IMG_3770.JPG
 
Kayıt
11 Şubat 2016
Mesaj
87
Tepki
83
Yaş
37
Şehir
burdur
İsim
çağlar
okumaya ve fotoğraflara doyamadım. Harika bir tur yapmışsınız. Bende çok istiyorum ama bir türlü cesaret edip başlayamıyorum. Sanırım en önemli kısım yola çıkmakta. Gezdiğiniz şehirlerde birbirinden güzel. Tur şirketlerinden buraları gezmek için tur ayarlasanız onbinlerce euro vermek zorunda kalırsınız ve sizin aldığınız tadın yarısını bile alamazdınız. tebrik ediyorum sizi.
 

recep24ank

Forum Bağımlısı
Kayıt
12 Kasım 2008
Mesaj
1.540
Tepki
4.634
Yaş
44
Şehir
Sakarya Adapazarı
İsim
Recep Eşref ÇINAR
Bisiklet
Carraro
Öf bee. Dehşet. Tur dediğin böyle olmalı, fani dünyada yaşıyoruz, en güzeli yapıyorsunuz. Bende fırsat buldukça bir yerlere kaçıyorum. Yorum ve fotoğraflar bir harika. Pedalınız daim olsun.
 

BenGakgo

Üye
Kayıt
19 Temmuz 2017
Mesaj
30
Tepki
44
Yaş
33
Şehir
İsviçre
Cesaretinizden dolayı kutlarım. Tadını çıkarmak bu olsa gerek hayatın.
 
  • Beğen
Tepkiler: Enki

dodurgalı_06

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Ağustos 2016
Mesaj
701
Tepki
1.170
Şehir
ANGARA
İsim
Mustafa Erdoğan
Bisiklet
Kron
Ya arkadaşım, tamam geziyorsun, dolaşıyorsun, tadını çıkarıyorsun. Ama anlatma bari. Bizim de canımız var, bizim de canımız istiyor. Çok ayıp.

Tabi ki de şaka :p. Çok güzel bir tur olmuş hocam, ayağınıza sağlık. Okurken aklım gitti. Hele o doğa, dağ resimleri var ya, beni benden alıyor. Ne yalan söyleyim kıskandım. Ben de imkanım olduğunda böyle bir tur yapmayı planlıyorum. Tabi böyle turlar gördükçe biz de bilgilenmiş oluyoruz. Sizin tecrübelerinizden faydalanıyoruz.

Şu ana kadar okuduğum en güzel turlardan biri. Azminize hayran kaldım. Resmen 3 ay gibi bir süre pedal çevirmişsiniz. Otelde kalmadan, katlanır bisikletle o kadar yük... Büyük iş başarmışsınız gerçekten. Daha güzel, keyifli turlar yapmanız dileğiyle. İyi pedallamalar.
 

Ferhat Karaca

Forum Demirbaşı
Kayıt
15 Temmuz 2013
Mesaj
419
Tepki
536
Şehir
istanbul
Bisiklet
Carraro
Tebrikler. Çok güzel bir tur ve paylaşım olmuş...

Kamp yerlerini belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz? Hiç rahatsız eden oluyormu veya burada kalamazsin şeklinde uyarılar yapiliyormu?

Saygılar...
 
  • Beğen
Tepkiler: nonsteril ve Enki

Yusuf Z. Şipal

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Nisan 2010
Mesaj
1.792
Tepki
1.476
Şehir
Aydın, İzmir
Bisiklet
Cannondale
Birbirinden guzel fotolar, harika bir anlatim...kelimelerle anlatilacak birsey degil hissettirdikleriniz. Cok tesekkurler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Enki

Teknika

Üye
Kayıt
16 Haziran 2017
Mesaj
60
Tepki
99
Şehir
İstanbul
Hepsini anladım da, fotoğrafları hangi makineyle çektiniz? Dibim düştü de.
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
789
@Enki geçen yıl yapmış olduğunuz tur da efsaneydi bu turunuz da yine efsane :harika: Dört dörtlük bir yol hikayesi olmuş resmen, rota harika, fotoğraflar harika, yol da olmak, bu güzellikleri yaşamış olmak harika, okumaya ve izlemeye doyamıyoruz adeta. Teknik detaylar elbette önemli, yapılan hazırlıklar, olması gerekenler, yapılması gerekenler, planlama vs., ancak ben daha çok sanırım yolda olmanın "içselleştirilmesiyle" ilgili bölüme takılıyorum, bu derinliği yakalamış olan turcular başka bir yolculuğa başlamışlar gibi geliyor bana, ya da tamamen kendi kuruntum bilmiyorum. Her neyse, foruma nefes geldi sayenizde uzun bir aradan sonra, ellerinize ayaklarınıza sağlık :tskler: Paylaşım için teşekkürler, kazasız belasız nice turlarınız olur umarım.
 

Bisiklet sever 93

Pejocu genç :-)
Kayıt
28 Temmuz 2017
Mesaj
700
Tepki
513
Şehir
Antalya
İsim
Mert
Başlangıç
2016—17
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Yol bisikleti
Abi valaha hayallerinizin peşinden gidiyorsunuz benimde hayalim dünyayı sizin gibi gezmek yanlız çektiğiniz fotoğraflar kart postal gibi keşke bende sizin gibi olabilsem ben anca maksimum 100km giderim anca neyse size hayırlı şürüşler iyi günler
 

mesutmutlu

Üye
Kayıt
21 Haziran 2016
Mesaj
43
Tepki
33
Yaş
55
Şehir
istanbul
İsim
mesut
Bisiklet
Merida
@Enki sayın enki çok teşekkür ederim hem şahsım hem de forum arkadaşlarım adına.elleriniz dert görmesin şahsen benim için harika bir paylaşım.adeta sizinle bu turu yapmış gibiydim.fotoğraflı paylaşım başlı başına bir şahaser benim için.saygıyla minnetle tekrar emeğinize sağlık çok çok teşekkür ederim.
 

Metin_S

Gezgin
Kayıt
15 Mayıs 2017
Mesaj
125
Tepki
138
Şehir
Angora
İsim
Metin S
Bisiklet
Diğer
Tebrik ederim londradan yaptiginiz turdan daha renkli geçmiş.Zevkle,büyük keyifli turunuzu okudum.
Ayağınıza,pedalınıza sağlık.Güzel bir paylaşım olmuş.Yola çıkmayi düşünenler,kararsız olanlar için cesaret verici,teşvik edici bir paylaşım olmuş.
 
  • Beğen
Tepkiler: Enki

Atasoy

Terörü ve destekcilerini Lanetliyorum
Kayıt
1 Mart 2016
Mesaj
2.213
Tepki
12.350
Yaş
52
Şehir
antalya
İsim
ibrahim
Başlangıç
1977—78
Bisiklet
Corratec
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Sizi tebrik edecek kelimeler lugatta yok.
Yolunuz bahtız hep açık olsun.
 

Enki

Üye
Kayıt
20 Mart 2016
Mesaj
58
Tepki
844
Yaş
34
Şehir
Sofya
İsim
Cüneyt
Bisiklet
Brompton
@Ferhat Karaca Merhaba,

Kamp konusunda hiçbir sorun yaşamadım diyebilirim, Avusturya ve Bulgaristanda 2 kere bekçiler çadırıma geldiler. Avcı olmadığımı, bisiklet ile gezdiğimi kendilerine
gösterdiğimde hiçbir sorun etmeden burada kalabileceğimi belirttiler. Kamp yeri ararken genellikle insanlara gözükmemeye çalışırım (onlardan uzak olmayacak şekilde). Hayvanlardan korkacak birşey yok, her akşam çadır yakınlarına domuzlar geliyor seslerini rahatlıkla duyabiliyorsunuz. Biraz bağırdıktan sonra gidiyorlar. O kadar alıştım ki kafamı bile kaldırmıyorum artık acaba ne var diye.

@Teknika Fotoğrafları iPhone SE , GoPro 3+ Silver ve Sony Alpha 5000 (Vario-Tessar T* E 16-70 mm F4 lens) ile çektim. Yolda giderken fotoğraf makinesi çıkarmaya üşendiğimden dolayı genellikle telefon ile çektim.

@BF Okuru İnsan doğası mı böyle yoksa ben mi böyleyim bilmiyorum. Yıllardır Bulgaristan da yaşıyorum 1 kere bile ülke dışına çıkmışlığım yoktu, bundan 2 sene önce ilk defa Bulgaristan dışına çıktım ve o günden bu yana bisiklet ile 30 ülke gezdim. Şu anda evde duruyorum diye içim içimi yiyor, kendimi durduramıyorum. Bu kadar gezdikten sizinde değindiğiniz gibi turlara başka bir boyutta bakar oldum.

@Bisiklet sever 93 Böyle bir hayalin varsa peşini bırakma, er ya da geç gerçekleştireceksin. Günde 100km hiç azımsanmayacak bir rakam değil. Ben Rusya girene kadar günde 80-90 ortalama ile gittim. Rusya dan sonra düz yollarda 100ü geçtiğimde oldu. Herşey zamanla olur, ilk günden 100 km yapmak zaten mantıklı değil.
 

cagdascaneroglu

Daimi Üye
Kayıt
6 Mayıs 2015
Mesaj
241
Tepki
1.037
Şehir
Antalya
İsim
Çağdaş Can
Bisiklet
Salcano
Tebrikler keyifle okudum. Yola çıkmak için fotoğraflar ve yazılar oldukça şevklendirdi. Yolunuz açık olsun. Bol bol keşif yapmanız dileğiyle. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Enki