hashus1099
Deprem Dede
- Kayıt
- 13 Haziran 2011
- Mesaj
- 815
- Tepki
- 1.464
- Şehir
- istanbul/beşiktaş
- İsim
- hashus1099
- Bisiklet
- Canyon
konu açmak gibi bir derdim yoktu, ama özellikle son günlerde gezdiğim şehirlerde bol miktarda kasksız bisiklet süren genç görmem ve bazı "çok sıcak, kask takmak istemiyorum" tarzı yorumlar yapan insanlarla karşılaşmam nedeniyle bahsetmek istedim.
şahsen bakkala bile kasksız gitmiyor olmama rağmen, şu yaşadığımdan sonra kaska olan bakış açım ihtiyaçtan aşka dönüştü, belki 3-5 kişiyi ikna ederim, hayat kurtarırım diye düşündüm.
bayramın birinci günü sabahı ilk büyük kazamı yaptım. kamp yapmıştık, arabada yer olmadığı için ben bisikletle dönüyordum, çatalca'ya yaklaşmışken köyün birinde araç bir anda önüme kırdı sağa dönmek için. direksiyonu kırmadan hemen önceki milisaniyede sinyal verdi.
bunca yıl hidrolik diskli mtb kullandığımdan , henüz birkaç bin km kullandığım yol bisikletiyle ilk kez ani fren yapıyor olmanın acısını çektim tabi. havalı maşa varken takla atma ihtimalim bile olmadığına iyi alışmışım.
sinyali görür görmez alarma geçtim (bu da önemli, aracın dönmesini beklemek yerine sinyali takip etmek az da olsa zaman kazandırıyor), ama araca çok yakındım, frene basmamla yeri öpmem bir oldu. 30 km hızla asfalta balıklama daldım. neyse ki çenemi içeri çekmeyi başardım (kask kafanızın üst tarafını kavrar, düşerken çenenizi içeri çekmeyi başarabilirseniz yüzünüzün yere sürtmesini engelleyebilirsiniz) düşerken, böylece kaskın üzerine düşüp takla atmış oldum. dirseğimde de 3-5 cm^2'lik asfalt yanığı oldu sadece. arabaya çarpsam hem bisiklet, hem de ben ağır hasar alırdık.
arabadan 4-5 kişi indi, kullanan herhalde ailenin genç bireyiydi. çevreden gelenler "bisiklete niye dikkat etmiyorsun" diye çıkıştılar, hemen "sinyal verdim abi" savunmasına geçti.
"afedersin de dönerken verdiğin sinyalin hiçbir anlamı yok ama" dedim, üstelemedi. sağ olsunlar bayağı ilgilendiler, buz vs, getirdiler. kendime gelene kadar da başımda beklediler. gerçekten hiçbir şeyim olmadığını hissediyordum ama çevredekiler çok ciddi kaza geçirdiğimi, gidip aileme sarılmamı, allahın beni onlara bağışladığını vs. söyleyince biraz da tedirgin oldum.
üste çıkma vs. çabası olmadığı için bisiklete daha fazla dikkat etmelerini söyleyip teşekkür ettim, yolladım.
olayın sonucunda da kaska verilen her kuruşun hak olduğunu farkettim. alnımda 4-5 cm morluk haricinde hiçbir sorun çıkmadı. inşaat mühendisi olduğum için benzer olay baret-işçi ilişkisinde de ortaya çıkıyor. inşaatlarda bol miktarda bilinçsiz insan var malesef, üst kattan, aşağıda kimse var mı düşünmeden moloza tekmeyi basanlar olabiliyor. işçi de zaten sıcak olan hava, kuruyan betonun etkisiyle daha da ısındığından baret takmamak istiyor, sonuçta vücut ısısının önemli kısmı kafadan çıkar. ama kafa korumasının yokluğu, insana çoğu zaman ikinci bir şans vermez.
nasıl ki kafasına 20 metreden inşaat demiri düşen birinin yaşayıp o musibetten ders alma şansı yoksa, 30 km ile asfalta kafa atıp "artık kask takacağım" diyecek kadar sağlıklı kalma şansı da yoktur.
o yüzden "ya gideceğim yer hemen şurası", "hava da çok sıcak şimdi de takmayıvereyim" gibi söylemlerle kaskı kimse ihmal etmesin.
bu olaydan çıkardığım en büyük ders, mümkün olduğunca iş öncesi sabah 05:00-07:00 arasında bisiklet sürmenin daha mantıklı olduğu. nereden neyin çıkacağı belli olmuyor.
şahsen bakkala bile kasksız gitmiyor olmama rağmen, şu yaşadığımdan sonra kaska olan bakış açım ihtiyaçtan aşka dönüştü, belki 3-5 kişiyi ikna ederim, hayat kurtarırım diye düşündüm.
bayramın birinci günü sabahı ilk büyük kazamı yaptım. kamp yapmıştık, arabada yer olmadığı için ben bisikletle dönüyordum, çatalca'ya yaklaşmışken köyün birinde araç bir anda önüme kırdı sağa dönmek için. direksiyonu kırmadan hemen önceki milisaniyede sinyal verdi.
bunca yıl hidrolik diskli mtb kullandığımdan , henüz birkaç bin km kullandığım yol bisikletiyle ilk kez ani fren yapıyor olmanın acısını çektim tabi. havalı maşa varken takla atma ihtimalim bile olmadığına iyi alışmışım.
sinyali görür görmez alarma geçtim (bu da önemli, aracın dönmesini beklemek yerine sinyali takip etmek az da olsa zaman kazandırıyor), ama araca çok yakındım, frene basmamla yeri öpmem bir oldu. 30 km hızla asfalta balıklama daldım. neyse ki çenemi içeri çekmeyi başardım (kask kafanızın üst tarafını kavrar, düşerken çenenizi içeri çekmeyi başarabilirseniz yüzünüzün yere sürtmesini engelleyebilirsiniz) düşerken, böylece kaskın üzerine düşüp takla atmış oldum. dirseğimde de 3-5 cm^2'lik asfalt yanığı oldu sadece. arabaya çarpsam hem bisiklet, hem de ben ağır hasar alırdık.
arabadan 4-5 kişi indi, kullanan herhalde ailenin genç bireyiydi. çevreden gelenler "bisiklete niye dikkat etmiyorsun" diye çıkıştılar, hemen "sinyal verdim abi" savunmasına geçti.
"afedersin de dönerken verdiğin sinyalin hiçbir anlamı yok ama" dedim, üstelemedi. sağ olsunlar bayağı ilgilendiler, buz vs, getirdiler. kendime gelene kadar da başımda beklediler. gerçekten hiçbir şeyim olmadığını hissediyordum ama çevredekiler çok ciddi kaza geçirdiğimi, gidip aileme sarılmamı, allahın beni onlara bağışladığını vs. söyleyince biraz da tedirgin oldum.
üste çıkma vs. çabası olmadığı için bisiklete daha fazla dikkat etmelerini söyleyip teşekkür ettim, yolladım.
olayın sonucunda da kaska verilen her kuruşun hak olduğunu farkettim. alnımda 4-5 cm morluk haricinde hiçbir sorun çıkmadı. inşaat mühendisi olduğum için benzer olay baret-işçi ilişkisinde de ortaya çıkıyor. inşaatlarda bol miktarda bilinçsiz insan var malesef, üst kattan, aşağıda kimse var mı düşünmeden moloza tekmeyi basanlar olabiliyor. işçi de zaten sıcak olan hava, kuruyan betonun etkisiyle daha da ısındığından baret takmamak istiyor, sonuçta vücut ısısının önemli kısmı kafadan çıkar. ama kafa korumasının yokluğu, insana çoğu zaman ikinci bir şans vermez.
nasıl ki kafasına 20 metreden inşaat demiri düşen birinin yaşayıp o musibetten ders alma şansı yoksa, 30 km ile asfalta kafa atıp "artık kask takacağım" diyecek kadar sağlıklı kalma şansı da yoktur.
o yüzden "ya gideceğim yer hemen şurası", "hava da çok sıcak şimdi de takmayıvereyim" gibi söylemlerle kaskı kimse ihmal etmesin.
bu olaydan çıkardığım en büyük ders, mümkün olduğunca iş öncesi sabah 05:00-07:00 arasında bisiklet sürmenin daha mantıklı olduğu. nereden neyin çıkacağı belli olmuyor.