Kadersizlik, Çarpışma, Fırtınalı Hayatlar, Oyun...

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Sinemalarda bu hafta 7 film birden vizyona çıkıyor... Alman Nazi Toplama kampı Birkenau'da yaşanan soykırımı çarpıcı görüntülerle anlatan Kadersizlik, Yönetmen Pelin Esmer’in yarı belgesel filmi Oyun, başrollerinde Nicolas Cage ve Michael Caine'in rol aldığı Fırtınalı Hayatlar, !f İstanbul'un en çok ilgi gören filmlerinden biri olan Ben ve Sen ve Diğerleri, Fransız yapımı psikolojik gerilim Kutsal Bakire, Eli Roth'un yazıp yönettiği korku filmi Otel bu haftanın yeni filmleri oldu... Bu haftanın sürpriz filmi ise, üç Oscar ödüllü Çarpışma...

 
Scudo

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Kadersizlik / Fateless, Budapeşte'den yola çıkarak, Alman Nazi Toplama kampı Birkenau'da yaşanan soykırımı çarpıcı görüntülerle anlatan olağanüstü bir film... Bu filmle görüntü yönetmenliğinden, yönetmenliğe terfi eden Lajos Koltai, belki de yılın en iyi filmine imza atıyor...

Filmin konusu, gerçek bir hikaye dayanıyor. 1944’de henüz ondört yaşındayken gönderildiği Auschwitz-Birkenau'dan sağ çıkmayı başaran Imre Kertész, 60'lı yıllardan itibaren toplama kamplarında yaşadıklarını temel alan bir roman yazdı. 1996 yılında Almanca’ya çevrilen Fateless, daha sonra da dünyanın dört bir köşesinde okuyucuların yoğun ilgisiyle karşılandı. 2002 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü... Kadersizlik / Fateless, Nobel ödüllü bu romandan uyarlandı... Piyanist, Schindler'in Listesi, Hayat Güzeldir filmlerini aratmayan görüntülere, Ennio Morricone'nun müziği eşlik ediyor...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
2002 yılında çektiği Koleksiyoncu adlı belgeselle dikkatleri üzerine çeken Pelin Esmer, bir gazetede okuduğu haberden Toroslar'daki bir köyde tiyatro yapan kadınların varlığından haberdar olunca, çekeceği yeni belgeselinin konusunu da aşağı yukarı belirlemiş oldu... Hemen Toroslar'daki Arslanköy'e giden genç yönetmen, kendileriyle ilgili bir belgesel yapma fikrini onlara açtı. Ardından çok kısıtlı imkanlarla üç kişilik bir ekip oluşturdu ve köyde beş buçuk hafta çalıştı... Ekip, bu süre içinde doksandört saatlik çekim yaptı... Pelin Esmer daha sonra bu süreyi 70 dakikaya indirdi...

Oyun, bütün gün tarlada çalışan dokuz köylü kadının bir tiyatro oyununa hazırlanmalarını anlatıyor. Okul müdürü Hüseyin Bey, kadınların anlattıkları yaşam hikayelerinden notlar alarak bir tiyatro oyunu yazar. Köylü kadınlar, günlerce, köyün erkeklerinin meraklı bakışları altında, durmak yorulmak bilmeden çalışırlar, tartışırlar ve sahneye çıkarlar...

Toroslar'daki dokuz köylü kadının öyküsünün anlatıldığı Oyun, genç yönetmen Pelin Esmer'in başarılı çalışmasıyla zevkle izlenen yarı belgesel, yarı kurmaca bir film...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Son dönemlerde izlediğimiz mutsuz Amerikan ailesi portresi çizen filmlerden biri Fırtınalı Hayatlar... Bu filmde de parçalanmış bir aile, mutsuz çocuklar ve ailesini yeniden toplamaya, çocuklarını kazanmaya çalışan bir adam var... Nicolas Cage'in canlandırdığı David Spritz, Chicago'da yerel bir televizyonda hava durumu sunuculuğu yapmaktadır. Tıpkı aniden değişen hava koşulları gibi David’in özel yaşamı da birdenbire tam bir felakete doğru sürüklenir. Kendisine hayli acı veren bir boşanma süreci geçirir. Çocuklarıyla arası açılır. Evliliğini düzeltmek için uğraşırken, karısının bir başkasıyla evlenme hazırlığı içinde olduğunu öğrenir. Bu arada babası da lenf kanseri olmuş, artık günleri sayılıdır...

David, özel yaşamında hiçbir şeye hakim olamazken, New York’taki bir ulusal kanalda yayınlanan 'Hello America'nın yapımcıları yeteneğini fark edip ona iş teklifinde bulunur. Sabah kuşağında yayınlanan programda hava durumunu sunacaktır... Ancak karşısına çıkan olağanüstü kariyer fırsatları bile David’in özel yaşamının düzelmesine yardımcı olamaz...

Fırtınalı Hayatlar, seyircinin ilgisini baştan sona kadar ayakta tutmayı başaran bir film... Oscar ödüllü Nicolas Cage ve iki Oscar ödüllü Michael Caine'in oyunu zevkle izleniyor...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Filmimizin ana karakterlerinden biri olan Christine, yalnız yaşayan bir sanatçıdır. Aynı zamanda yaşlılara şoförlük yaparak hayatını kazanmaktadır. Günün birinde bir ayakkabı mağazasında satıcı olan Richard'la karşılaşır. Richard, eşinden yeni boşanmıştır, Peter ve Robby adlı iki oğlu vardır... Bu arada Christine, hazırladığı bir kaseti değerlendirmesi için Nancy'ye vermek isteyince, Nancy'yle tanışıyoruz... Nancy'yi daha sonra internette müstehcen yazılar yazarak haberleştiği Richard'ın küçük oğlu Robby'e randevu verirken göreceğiz (!). 14 yaşındaki Peter ise, komşu kızları ile yepyeni deneyler yaşamaktan oldukça memnundur... Christine, Richard'la tekrar görüşmek için mağazaya gider. Yeni bir ilişkiye henüz hazır olmayan Richard, önceleri bu ilişkiye pek de olumlu bakmaz ama, Christine pek vazgeçecek gibi görünmemektedir...

!f İstanbul 5. AFM Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nin en çok ilgi gören filmlerinden biri olan Me and You and Everyone We Know / Ben ve Sen ve Diğerleri, alışılmışın dışında, hoş, esprili, eğlenceli bir film... Bağımsız sinemanın yeni kraliçesi olarak adlandırılan Miranda July, hem başrolünü oynadığı, hem senaryosunu yazdığı, hem de yönettiği filmini çok düşük bir bütçeyle dijital kamerayla çekti.

 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Filmde olaylar, küçük çocukların uyuduğu bir yatakhanenin görüntüleriyle başlıyor. Küçük Alex, yatağından kalkıyor, bir arkadaşıyla karanlık bir koridordan geçerek, iyice aydınlatılmış muslukların ve tuvaletlerin bulunduğu genişçe bir salona geliyorlar... Alex, ayna mı, pencere mi olduğu tam olarak anlaşılamayan bir camdan içeri bakmak isterken düşüyor... Ardından, filmin baş karakteri Anna'nın yetimhane olduğunu anladığımız bu binaya geldiğini görüyoruz. Hamileliğini gizleyen Anna, yetimhaneye temizlik işlerine yardım etmek için gelmiştir....

Ve daha ilk geceden rüyasında yüzleri tam olarak görünmeyen, korkunç çocuklar görerek dehşetle uyanır... Anna ayak sesleri, gülmeler ve çocuk sesleri duymaya başlar... Aynı sesleri kendisi gibi, yetimhanede büyüyen Judith de duymaktadır. Bu binanın içinde bir yerlerde çocukların olduğuna inanmaya başlar... Anna, hamile olmasına rağmen evin gizemini çözmeye karar verir...

Saint Ange / Kutsal Bakire'de, zaman zaman aniden görünüp, sonra koşarak kaybolan çocuklar görüyoruz... Filmin gerilim unsuru da bu görüntüler ve çocukların çıkardığı sesler... M. Night Shyamalan’ın The Sixth Sense / 6. His, Alejandro Amenabar’ın The Others / Diğerleri filmlerini beğendiyseniz, bu psikolojik gerilimi sonuna kadar merakla izleyebilirsiniz...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Yazar-yönetmen Eli Roth, ilk filmi Dehşetin Gözleri'nde, insan eti yiyen ölümcül bir virüsle ilgili bir gazete haberinden yola çıkarak, bir grup tatilcinin başına gelen dehşet verici, kanlı bir hikaye anlatmıştı. Roth, bir kez daha gerçek olaylardan ilham aldı... İnternette bulduğu bir haberde, Tayland’da bir yerde, cinayet işlemenin heyecanını yaşamak isteyen insanların üzerinden para kazanan bir kuruluş vardı... 10 bin dolarlık bir ücret karşılığında, kişi bir odaya götürülüyor, eline dolu bir silah veriliyor ve başka bir insanı öldürmesine olanak tanınıyordu.

Site uygulamanın Tayland’da tamamen yasal olduğunu iddia ediyordu. Kurbanlar, aileleri açlıktan ölen, yoksulluğun pençesine düşmüş, çaresiz insanlardı. Kendilerini feda ederek, sevdiklerinin geçinmelerini sağlayacak parayı onlara temin ediyorlardı... Roth, yeni projesinde internette okuduğu bu haberi kurgulamayı düşündü. Sonra da yürüyüşe çıkan sırt çantalı iki Amerikan gencinin böyle bir yere düştüğünü hayal etti. Bu gençler ilk filmdeki Jay Hernandez'in canlandırdığı 'Paxton' ve Derek Richardson'ın canlandırdığı 'Josh' olacaktı. Böylece eskisinden daha korkutucu bir hikaye ortaya çıktı...

Yapımcıları arasında Quentin Tarantino'nun da yer aldığı Hostel / Otel, 4,5 milyon dolar bütçeyle çekildi. ABD'de 6 Ocak 2006'da gösterime giren film, daha ilk haftanın sonunda 36,5 milyon dolar hasılat yaparak bir rekora imza attı...

 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Paul Haggis'i, dört dalda Oscar kazanan Million Dollar Baby / Milyonluk Bebek'in senaryo yazarı olarak hatırlıyoruz... Paul Haggis, geçen yıl aday gösterildiği Oscar'ı kazanamadı ama, bu yıl yönetmenliğini de üstlendiği Crash / Çarpışma ile büyük bir sürpriz yaparak Oscar'a damgasını vurdu... Film, 'en iyi film', 'en iyi senaryo' ve 'en iyi kurgu' olmak üzere üç dalda Oscar aldı... Haggis, Crash'ın hikayesini kendisinin başından geçen bir olaydan esinlenerek yazdı. Silahla tehdit edilerek arabası çalınan Haggis, yıllar sonra, bu konuda yazmaya karar verdi...

Film, ilk karelerinde bizleri çeşitli olaylarla, pekçok karakterle tanıştırıyor. Bu karakterler arasında hırslı bir savcı ve karısı, birbirine aşık iki dedektif, soygunlar yapan iki zenci arkadaş, bir anahtarcı, İranlı bir aile, bir televizyon yapımcısı ve karısı, L.A. polis departmanından iki polis var... Bu karakterler otuzaltı saat içinde çeşitli vesilelerle birbirleriyle karşılaşıyorlar... Savcı ve karısının arabası iki zenci tarafından gasp ediliyor... Arabayı çalanlar bir Çinli'ye çarpıyorlar.

Televizyon yapımcısı karı kocayı durduran polislerden biri, adamın karısına zenci olduğu için, cinsel tacizde bulunuyor. Aynı polis daha sonra bir otomobil kazasında, kadını yanmaktan kurtarıyor... Anahtarcı, savcının evinin ve İranlı ailenin kapısının kilitlerini değiştiriyor... İranlı ailenin dükkanı soyulunca, dükkan sahibi silahını kaptığı gibi, anahtarcının evine gidiyor... Bu örnekler film boyunca devam ediyor ve birbirlerini tanımayan bu karakterler, çeşitli şekillerde birbirlerini etkiliyorlar...

Daha önce 24 Haziran 2005'te gösterime giren Crash / Çarpışma, üç dalda Oscar ödülü kazanınca, yeniden vizyona çıkarıldı... Piyasada VCD'si ve DVD'si de mevcut... Bugüne kadar filmi göremiyenler, en azından aldığı üç Oscar hatırına bu filmi izleyebilirler...



 
  • Beğen
Tepkiler: Önder Özdoğan

Murat EVGİN

Forum Bağımlısı
Kayıt
9 Kasım 2004
Mesaj
976
Tepki
955
Şehir
İstanbul
bu film (otel) bence bugüne kadar yapılmış en iyi ve en kanlı korku filmi..
psikolojisine güvenmeyenler kesinlik le izlememeli..
 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Son dönemlerde böyle kanlı sahneleri Testere ve Otel filmlerinde görmüştük... Bu gün basın gösterimi yapılan Mustafa Altıoklar'ın yönettiği Beyza'nın Kadınları'nda da diğerleri kadar kanlı olmasa da böyle sahneler var... Cuma günü gösterime girecek olan filmde, bir seri katilin kurbanlarını öldürdükten sonra, cesedini parçalara ayırmasına şahit oluyoruz. Filmde 4 kişi öldürülüyor... 18 yaş sınırı getirilen filmin başrollerini Tamer Karadağlı, Demet Evgar ve Levent Üzümcü (Avrupa Yakası'nda Aslı'nın nişanlısı) paylaşıyor...