Yalnız bu işin "Köfte yemeye gitmek" şeklinde bir kampanyaya dönüştürülmesine karşıyım, sebebini aşağıya alıntı olarak koyacağım, aslında hepimizin farkında olduğu ama gözardı ettiği bir gerçek. Malesef:
(link)
GDO’ya gelinceye kadar!
İhsan Bölük
Bursa Meydan Gazetesi
Aşağıda alıntıladığım yazıyı okuyunca tepemden aşağıya kaynar sular döküldü. Fena halde enayi durumuna düştüğümü anladım.
Bursa’da bir “Köfteci Yusuf fenomeni” var biliyorsunuz… Şubelerinde masalar dolup dolup boşalıyor. İlginin nedeni köftesinin, etinin ucuzluğu, servisin hızı vesaire… İşte ondan bahsetmiştim daha önce bir yazımda… O yazıyı hatırladım…
Neyse efendim…
Aşağıdaki alıntıladığım yazıyı kaleme alan da, Ankara Yemek Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Erler…
18 yıldır yemek sektöründe şirketi bulunan ve inşaat mühendisi olan Erler, Facebook’taki Gıda Hareketi Grubu’nda GDO tartışmaları sürerken “GDO’ya gelinceye kadar!..” deyip devam etmiş:
“Soya Kıyması adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 kg torbalarda kg fiyatı 1.5 lira civarındadır. Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. Yani kullanım fiyatı kg’da 50 krş’tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabii ki bunu önce sermaye kullanır. Hazır köftelerin tamamı soya katkılıdır. Şirin gözükmesi için de mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimler yazılmaktadır ambalaj üzerine…Yani et diye soya küspesi satıp, ‘annemin köftesi gibi aynen’ diye reklam yapıyorlar.
Bitmedi…
Bu soya zımbırtısı granül veya toz halindedir. Beyaz, açık kahve, koyu kahve, kırmızı, yeşil renkleri vardır. Tadı nötüre yakındır. Cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye, unla karışıp ekmeğe, keke vesaireye giriyor.
‘Marine kuşbaşı’ diye bir et satılıyor şimdi, normal kuşbaşı etten ucuz. Bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete, böylece fiyatı ucuzluyor. Ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon rejimlerinize zarar verir mi bilmiyorsunuz. Yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. Yemek şirketinizin et giriş faturalarında ‘mix kıyma’ ve ‘marine kuşbaşı’ var mı, bir kontrol edin bakalım.
Peynir altı suyu tozu: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. Nerede kullanılıyor? Peynirli krakerlerde… Siz peynir mi var zannediyorsunuz?
Bir top keki toptancısı 15 kuruşa satıyor. Anam-babam usulü un, yumurta ve yağ ile yapsanız 30 kuruş malzeme maliyeti var, ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? Çünkü kek değil, kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. Paketin üzerini okuyun anlarsınız.
Bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
Pul biberin, karabiberin, kimyonun ekstraktı (özütü) var. Kilosu 5 liraya satılan sucuklarda gerçek baharat mı var sanki? Bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor.
Bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor. -40 derecede dondurup öğütüyor, sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. Şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. % 100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
Tavukların boyun, taşlık, kanat ucu vs. gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek ‘mekanik kıyma’ isimli bir şey yapılıyor. Tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.
Bütün bu işler T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Bunlar, tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün…”