İstanbul-Anamur-İstanbul = 3106 km

Turunuza ve sabriniza ayrı hayranlık duydum. Herhalde ben olsam ikinci jant kırılması sonunda bisikleti dağa taşa vurup parçalar, eve de otobüsle dönerdim. Tebrikler, Allah daha sorunsuz ve uzun turlar nasip eder inşallah...

@Murat BulutAmiinn. Teşekkür ederim Murat bey,

Aslında bisiklet ile hiç bir sorunum olmadı da, dış lastikler kötü idi ve bir de 23 senelik yorgun jant telleri stabilize yollarda o yükü taşıyamadı.

Yolda karşılaştığım turculardan iki tanesi (26" jant mtb kullanmalarına rağmen) jant teli kırdılar. Kaldı ki 26" jant 28" den daha dayanıklıdır, buna rağmen yüklü olarak stabilizeye girince kırılabiliyor.

Hazır konu açılmışken şunu da ekleyeyim. Yüklü bir tur bisikletinde, hele bir de 28" jant ise, arka teker sağlamlığı çok mühim. Bilhassa arka teker, çünkü hem yükün büyük kısmı arkaya biniyor, hem de ruble yüzünden arka teker asimetrik örüldüğünden, teker yapısal olarak öne göre daha çürüktür. Zaten bu asimetri (dish-in) sebebiyle tur bisikletlerinde 8-9-10 yaprak rubleleri sevmiyorum. Yaprak sayısı arttıkça ruble genişliyor, asimetri artıyor ve tekerin sağlamlığı azalıyor. 6 veya 7 yaprak olsun, vitesler arası mesafe biraz açık olsun zarar yok, yeter ki arka tekerin sağlamlığından taviz verilmesin. Veya daha fazla tel kullanılsın. İlginçtir ki, seneler ilerledikçe hem ruble genişliyor (asimetri artıyor) hem de tel sayısı azalıyor. Mesela benim 1990 Raleigh Randonneur'de 6'lı ruble ve 36 tel var, 2014 Fuji Touring'de 9'lu ruble ve 32 tel var.

Esasında en iyisi göbekten vites. Ruble olmadığı için arka tekerde minimum asimetri var, bakım istemiyor, bozulmuyor. Derailleur vitese göre biraz daha ağır, biraz daha pahalı, ama yine de tur için ideal. İmalatçılar neden hala derailleur viteste inat ediyorlar anlamış değilim.

Tur yazinizi okumak bu acidan da cok zevkli ve ögreticiydi. Su ana kadar günde 80 km ve total 5 günden uzun bir gidisim olmadi ama cok sükür ki bundan önceki turlarimda jantlarla ilgili problemim olmadi. Lastik patlaklarina hazirlikli olmayi ise zor yoldan ögrendim diyebilirim. Günü birlik bir turda 10 km patlak lastikle bisikleti yürütmüstüm. O günden beridir yama takimi, yedek ic lastik ve pompa olmadan ev-is arasi bile sürmüyorum. Hidrolik disk fren ve 29er secimi ile bir tur esnasinda olabilecek aksakliklar konusunda oldukca riskli bir secim yaptigimi görüyorum her gecen gün. Umarim alet en azindan göründügü kadar saglamdir. Insallah yeni bir tecrübeyle ögrenim süreci yasatmaz bana. Tecrübelerinizi zahmet edip paylastiginiz icin bir kez daha tesekkür ederim.

@Abdullah.R

Bence imalatçıların aktarıcılı sistemlerde inat etmelerinin en büyük sebebi tüketici tercihi. Bisikletin vites sayısı ne kadar fazlaysa bisiklet o kadar iyidir gibi bir algı var; o yüzden birisi bisikletinizi beğenirse muhabbet başlatmak için ya "kaça aldın?" diye sorar ya da "kaç vites?" diye ("20 vites" cevabına karşılık "az değil mi?" diyen oldu bana). 200-300 liralık market bisikletleri bile 21 veya 24 vitesliyken onun 10 katı para veren adamı 8 ya da 11 vitesli bisiklet almaya ikna etmek kolay olmaz.

Çok doğru. Öte yandan düşünüyorum da, -pahalı 11 ve 14 vites göbekleri bir kenara koyalım- orta karar 8 vites bir göbeğe ilaveten 3'lü aynakol ile yine 3x8 vites elde edilebilir. Aynakol max/min %200 olsa (mesela 24/36/48), hub vites de %300-%325 gibi olsa, toplamda %600-%650 vites aralığı yapar. Oysa derailleur vitesli tur bisikletine örnek olarak Fuji Touring'de aynakol %185 (26/36/48) ve ruble %309 (11-34) ile toplamda %571 vites aralığı var.

Çeşitli hub viteslerin karşılaştırmalı listesi: (link)

İyi de o zaman bir de arka aktarıcı takmak gerekmez mi? Zincir aynakoldaki farklı dişlilere takıldıkça gerginliğini koruyacak bir sistem gerek neticede. Olmayacak şey değil elbette ama hem epey ağırlık demek (aktarıcılı sistem ile göbekten sistemin farkı 200-300 gram ama sizin dediğiniz sistem 1kg daha ağır olur sanırım) hem de göbekten sistemin temel avantajlarından biri olan zincirin hep düz durması (çapraza düşmemesi) durumunu ortadan kaldırıyor.

Aktarıcı değil de, basit bir gergi kolu gerekir doğal olarak. Örneklerini görmüştüm ama detaylı incelemedim. 100 gramı pek geçmeyecekmiş gibi görünüyorlardı. Zincir burkulması açısından da şöyle düşünüyorum. Arka aktarıcılı bir sistemde, zincir rublenin orta dişlisindeyken, aynakolda hangi yaprağa takarsak takalım makul burkulma limitlerinin içinde kalırız. Buradan hareketle, göbek vites + 3'lü aynakol sisteminde öndeki orta yaprak ile arkadaki tek dişli aynı hizadaysa, aynakolda zinciri küçüğe veya büyüğe alınca oluşan burkulmanın tolerans içinde kalması lazım - diye düşünüyorum. Öte yandan, az da olsa bir burkulma olacağı için, basit silindirik pimli zincir kullanılamaz. Derailleur sistemlerinde kullanılan (burkulabilen) zincir gerekir.

Abdullah bey turunuzu zevkle okudum. Fotoğraflar harikaydı. Özellikle benimde çok ilgimi çeken bir rota üzerinde turladığınızdan merakım bir kat daha arttı. kayseriye gelmişsiniz sizlerle tanışmak ve PAB grubumuzla turlamak isterdik. Oradan nerdeyse Türkiyenin önemli bir kıyı kesimini pedallamışsınız. Ne güzel. Yalnız bisikletiniz oldukça sorun çıkarmış. Şunu anlayamadım açıkçası. Sizin gibi deneyimli biri 20 küsür zamandır bodrumda yatan bir bisikletin lastiklerini neden değiştirmez. Lastiğin raf ömrü bellidir. Durduğu yerde çürür. Onu bırakın jant telleri bile çürümüş. İnanın bu durum beni çıldırtabilirdi. Üstündeki yükle birlikte Anamur uçurumlarından aşağıya atardım. Birde İranlı bisikletçinin teknik yaklaşımları ilgimi çekti. Demekki klasik diye bir bisiklete çokta sarılmamak lazım. Maşa antika diyor. Stabilize bir yolda sürekli vibrasyon sonucu daha ağır sonuçlarla karşılaşabilirdiniz. Siz diyorsunuz 110 km yi gördüm diye. Bence bisikleti ful revizyondan(bilen bir kişinin gözetiminde) geçirmeniz gerekirdi. Bize güzel bir tur paylaştığınız için tekrar teşekkürler.

Teşekkür ederim Mehmet bey

Kayseri'de dayımlar oturuyor, şehirden uzakta Hisarcık yaylasında yazlığa gittim ve pek dışarı çıkmadım diyebilirim. Ama bir ara Kayseri'yi, Ali dağını, teleferiği falan gezdirmişlerdi bana. O esnada bağlantılı olsaydık sizi ve diğer Kayserili arkadaşları da ziyaret etmek isterdim doğrusu. Artık bir dahaki sefere diyelim.

Lastikleri değiştirdim ama Rubena marka lastik aldım. Çek malı ve "patlamaz tur lastiği" diye satılıyordu, kaliteli zannederek aldım, hayatımda gördüğüm en adi lastik çıktı. Markasız Bangladeş lastiği taksam daha iyi olabilirmiş yani.

Bu arada İranlı Hüseyin benim bisikletin orasına burasına antika derken, "eski, miyadı dolmuş" anlamında değil de, tasarım açısından eski tip anlamında antika diyordu. Maşa, kadro kaynakları vs. bende "lugged" (kılavuzlu) kaynak. Oysa yeni bisikletlerde "lugless" (açık) kaynak tekniği kullanılıyor. Herhalde antika diye onu demek istemiş olabilir. Öte yandan bendeki göbeklerin vibrasyonla jant teli kırması ise bir tasarım hatası. Gerçi bu bisiklet yeniyken İtalya-İstanbul turu yapmıştım, o da 3000 km.lik yol idi, hiç tel kırmamıştım. Demek ki durduğu yerde çürümüş veya kullanımla metal yorgunluğu oluşmuş.

Bir şey daha. Turum boyunca yerli/yabancı bir çok turcuyla karşılaştım. Hepsi de 26" jant MTB kullanıyorlardı. Acaba arada 28" jantlı turcu gördüm mü diye hafızamı zorluyorum ama hatırlayamıyorum. Forumda o kadar tur bisikleti soranlar falan var. Peki yollarda niye yok?? )