tgulen
Üye
- Kayıt
- 7 Ağustos 2012
- Mesaj
- 13
- Tepki
- 54
- Şehir
- İstanbul
Merhaba herkese,
Geçtiğimiz Ağustos ayında hayatımın ilk şehirler arası yolculuğumu (Bandırma-Lapseki-Çanakkale-Gökçeada ve dönüşte de Gökçeada-Gelibolu-Lapseki-Bandırma) yaptım ve sonunda edindiğim tecrübelerimi şehirlerarasına bisiklet ile çıkacaklara yazmak istedim.
Saygılarımla...
Bisiklet, çoğumuzun olduğu gibi benim de çocukluktaki kısa mesafe ulaşım aracımdı. Bisikletim olana kadar mahalledeki bisikletleri kiralamış, arkadaşlarımızın bisikletlerinde “bir tur” atmış, günün birinde olursa diye rüyalarını görmüştüm.
Büyüdüğümüzde de ne yazık ki “bisiklet” çoğumuzun gözünden düşer. Yerini “motorlu” araçlar alır. Motosikletler, arabalar… Bisiklet çoğu kişiye göre sanki “çocukça” bir araçtır. Ama benim için öyle değil
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu hayalimi hatırladığımda mümkün olan en kısa sürede bu hayalimi gerçekleştirmek istemiştim. Ancak Bisiklet ile yola çıkmadan önce gerçekten ciddi bir kondisyon sürecinden geçmesi gerekiyor; malum motor bisikletçidir
Temmuz ayında bu hayalimi gerçekleştirme yolunda kararımı verdim. Günlük bisiklet gezilerimde de kondisyonumu bisiklet forumlarından ve bu konudaki uzman kişilerden bilgiler alarak arttırdım. Temmuz ayında 1.070 km yol yaptım ve bu süre içinde kaybettiğim kilolarla da kas kütlemi koruyarak daha yağsız ve sağlıklı bir noktaya ulaştım.
Ağustos ayı ile birlikte son hazırlıklarımı; gideceğim hedef ve hedefe giden parkur hakkındaki bilgileri aratırdım. Bunun için de “harita”lara ihtiyacım vardı. Ancak gidilecek km’den çok bir bisikletçi için parkurun “yükseklik” durumu daha önemlidir. Bu konuda Avrupa’da yapılmış yükseklik haritalarının olduğunu biliyordum ancak ülkemizde ne yazık ki herhangi bir “yükseklik haritası”na ulaşamadım. BU konuda yapılmış birkaç akademik çalışmaya ulaşabildim. Ancak akademik çalışmalar da daha çok istatistiki bilgiler içeren günlük kullanımdan uzak akademik metinlerdi. Bu nedenle de ulaştığım ilk çıkarımlardan biri; “Harita, bir yolculuğa çıkıp o yoldaki hedefe giden yolu katetmek için yeterli değildir” olmuştu…
Benim hedefim belliydi; Gökçeada… İstanbul’dan Gökçeada’ya iki farklı yoldan gidebilirdim.
1) Kuzey Marmara (İstanbul-Silivri-Tekirdağ-Şarköy-Gelibolu-Kabatepe)
2) Güney Marmara (Yenikapı-Bandırma-Biga-Lapseki-Çanakkale-Eceabat-Kabatepe)
Daha çok kuzey Marmara yolunu planlarken ulaşmış olduğum akademik çalışma, Marmara bölgesinin kuzeyi ile güney arasında ciddi bir yükseklik farkı olduğunu söylüyordu. Daha sonra bisiklet forumlarında aynı rotayı yapmış bisikletçilerin güncelerini okudum hatta güncelerini basıp günlerce yanımda taşıdım.
İlk defa şehirlerarası bir yola (hem de tek başıma) çıkacağımdan oldukça heyecanlıydım. Bisiketçilerin katettikleri günlerde tuttukları bazı akıllı telefon uygulamalarının yükseklik bilgileri verdiğini de görünce aradığım bilgilere ulaşmış oldum diyebilirim. Benim de kullandığım “Map my ride” uygulaması kullanan bisikletçiler, bisiklet forumlarındaki güncelerinde map my ride linklerini ve ekleyerek bana bu konudaki en önemli bilgileri iletmiş oldular. Yolun belki de yaklaşık bir yükselti durumunu öğrensem de en azından yolun hangi noktasında nelerle karşılaşacağıma dair önemli bilgilerim oluştu.
Yola çıkmadan önce yanımda taşıyacağım malzemelerin bir kısmı bisiklet için bir kısmını da kendim için taşımam gerektiğini biliyordum. Bisiklet’in yolda herhangi bir sorunla karşılaştığında kendi başıma bulacağım çözümleri için öncelikle iç lastikler ve yama setleri aldım. Yanımda götürmeyi düşündüğüm tüm eşyalarımı da şu kriterlere göre gözden geçirdikçe günbegün eridiklerini gördüm; eşyalar olabildiğinde küçük ve hafif olmalıydılar. Tatil için yanıma aldığım t-shirtlerin bile sayısına ve hafifliklerine dikkat ettim desem abartmam.
Bisiklet forumlarında çok gördüğüm bir uyarıyı dikkate almayarak sırt çantası ile tura çıkmak zorunda kalmıştım. İçinde de en çok su depom vardı. Yaklaşık 7 kg’lık sırt çantam yolun henüz 20. Km’sinde 70 kilo olmuştu sanki. Öyle bir ağrı yapıyordu ki sırtımda anlatamam. İlk gece konakladığım pansiyonda sırt ağrısında dönenmiş durmuştum. Sırt çantası takmayın sırtınıza… Bisiklete eşyalarınız koyacağınız “heybe çanta”nın üstüne ek yüklüklerle sıvı ve su yüklerinizi de taşıyın derim.
Hazırlık süremin bazen hiç bitmeyeceğini düşündüm diyebilirim. Ne zaman bitecekti bu hazırlık da yola çıkacaktım
Hazırlık aşamasında yapılması gereken çok önemli bir adımı atlamıştım. Yola çıkmadan önce kardeşimin bir ameliyatı olmuştu ve bu nedenle taşıyacağım tüm yükü bisiklete yükleyerek her zaman yaptığım bisiklet parkurunu yapmam gerektiğini biliyordum ama zamansızlıktan yapamadım. Tura çıkarken taşınacak yük ile en azından bir mesafe yapılmasının çok gerek olduğunu iletmek isterim.
Sadece bu tur için genelde planlı biriyimdir. Çıkacağım bisiklet turunda da yazılı bir tur planı yaptım. Daha sonra o tur planını günlük planlara böldüm. Günü de sıcaklık ve saat durumuna göre bölümleyerek olası gidiş hızıma göre kaç saatte nerelerde olabileceğimi (yükseklik haritasından da edindiğim bilgilerle) tahmin etmeye çalıştım. Güncelerini okuduğum bisikletçiler ortalama 14-16 km/s hızla turlarını yapmışlardı. Ben kendimi daha tecrübesiz bir bisikletçi olarak gördüğümden en kötüyü planlayarak 10 km/s hızla gideceğimi düşünerek günlük planlarımı yaptım. (Bu hız çok yavaş bir ortalamaya denk geliyor ancak özellikle de Bandırma’ya dönüşte sürekli karşımda esen rüzgar yokuş aşağı pedal çevirmeme rağmen saatte 8 km/s’e kadar yavaşlattı beni. Sonuçta yükünüz varsa ve ilk defa şehir dışına çıkıyorsanız hızı düşünmemenizi öneririm)
Eğer bir günden fazla bir yola çıkıyorsanız amacınızı saate karşı yarışmak değil belirlediğiniz ve önceden tahmin ettiğiniz mesafeye karşı yol aldığınızı kendinize hatırlatmanız gerektiğini düşünüyorum. 100 mt yarışçılarının fişek gibi fırladığı yarışlarda olmadığınızı hatırlamalısınız. İlk yokuşta tüm gücünüzü harcayarak kalan minik bir yokuşta tıkanmanız tüm turu ve ulaşmayı hedeflediğiniz mesafeyi de tehlikeye sokacaktır. Bunun için de “iç disiplin” gerektiğini düşünüyorum. Kendinizi zorlamayın. Ulaşmaya çalıştığınız hedefi unutmayın.
Bisiklet forumlarında da 60-70 km’den uzun rotalar için kısa ama sık mola verilmesini öneriyorlardı. İstanbul’da hiç durmadan 2 saat içinde 60 km yolu yapmak ile şehirlerarası yolda bu performansı hedeflemek aynı değildir. Şehirlerarası yollarda her şeyden önce yoğun bir araç trafiği olacağını, yolların bazı kısımlarında yol yapım çalışması olduğunu, emniyet şeridinin her yerde kullanılabilecek durumda olamayacağını düşünmelisiniz. Bu molaları zaten turu yaptığınız mevsime göre (hele ki yaz aylarında yapıyorsanız) sıvı dengenizi korumanız için vermeniz gerekecektir. Sadece su değil arada maden suyu ve powerade gibi antrenman takviyeleri de bu tip yoğun performanslarda özellikle kas spazmlarını engelleyecektir.
Şehirlerarası yollar bisikletler için tasarlanmamıştır. Bu nedenle de yokuşlar ile doludur. Daha önce yük ile bisiklet sürmemiş bir bisikletçi olarak şehirlerarası yolda bisikletin ağırlığına bir de yanlardan geçen araçların rüzgârlarının eklenmesi ile durumun daha da olumsuz hal alacağını düşündüysem de o kadar olacağını düşünmemiştim. Tüm bu olumsuz durumlar da sizin sürüş hızınızı etkileyecektir.
Yolun düz olduğu noktalar aslında en keyifli noktalarıdır desem yeridir. Hele ki o bölgedeki rüzgâr da arkanızdan size destek veriyorsa… Ancak yollarda bir de yokuşlar var… Bazıları kilometrelerce sürebiliyor. Bisikletin 1. çarkında ve 1. viteste 7-8 km/s hızla saatlerce gitmek durumunda kalabilirsiniz. Bu durumlarda yokuş yukarı gitmenin alacağınız yol açısından olumsuz bir durum olacağını söylemenin yanında yokuş aşağı gitmeye göre daha “güvenli” olduğunu iletmeliyim. Yokuş aşağı giderken de dakikalarca kağnı hızından uzaklaştıkça kaybettiğinizi düşündüğünüzü sandığınız kilometrelere doğru akma hissinde olabilirsiniz; aman dikkat; İç disiplin
Yollarda mola vereceğiniz mekânlar için "benzin istasyonları"nı öneriyorum. Yollarda kimsenin olmadığı ıssız mekânlardan da kaçının. Benzin istasyonlarının bazılarında yemek yeme imkânı da bulabilirsiniz. Ayrıca tüm benzin istasyonlarında soğuk su bulunuyor. Yazın yapacağınız bir bisiklet turunda soğuk su hazine değerindedir
Özellikle yaz aylarında sabah gün doğumu ile yola çıkmak çok iyi bir fikirdir??? (Bence) hayır, çok kötü bir fikirdir… Nedeni ise geceden sabaha kavuşma saatlerinde hala aktif olan “köpekler”dir… Özellikle de bisikletin gidiş yönünde size doğru bakıyor ve hareket etmiyorlarsa… Size doğru hareket etmeleri durumunda size saldırabileceklerini, eğer yokuş yukarı bir noktadaysanız sizden daha hızlı koşacaklarını unutmayın. Önerim bisikleti durdurup hemen bisikletten inmeniz, bisikleti köpek ile aranızda kalkan yapmanızdır. Ayrıca yanınızda taşıyacağınız herhangi başka bir araç işe yaramazken kocaman bir sopa köpeklere karşı oldukça caydırıcı olacaktır.
Yollarda araçlara bilgilendirme amaçlı konmuş trafik levhaları mevcuttur. Ancak bu levhalarda yazan rakamların bazen “tahmini” yazıldığını da unutmayın. Trafik levhalarındaki kilometre bilgilerine güvenmeyin…
Gece ne olursa olsun bisiklet sürmeyin. Benim tura çıktığım günlerde güneş 20:15 gibi batıyordu. 19:30 itibariyle bir yerlerde konaklamayı düşündüm. Turumun ilk gününde Lapseki’ye kadar gitmeyi planlamıştım kağıt üzerinde. Ancak Lapseki’ye 15 km kadar yolum kaldığını düşündüğümde saat 19:50 olmuştu ve güneş gittikçe hızla batıyordu. Önümdeki yolun ne kadar daha ıssız olduğunu bilemediğimden tahminimden biraz daha önce bir pansiyona giriş yapmıştım. İyi ki de yapmışım; nedenini bir sonraki sabah Lapsekiye 15 km yerine 23 km yol yapınca öğrendim. Planladığım sürede kesinlikle varamayacakmışım. Bazen yaptığınız kağıt üstündeki plana göre iç sesinizi dinlemeniz daha önemli olabilir…
Son olarak gündüz saatlerinde de olsa “görünür” olmak çok önemlidir. Fosforlu yelek, kask ve kask ışığı hatta alaca karanlığa kalırsanız (bulutlu günlerde gündüz saatlerinde de) farınızı açıp bir çeşit UFO gibi yollarda sürün.
Yola çıkmadan önce çok sorduğum bir soru da şuydu: “Bisikletimi yolun hangi tarafından sürmeliydim?” Gideceğim yol iki şeritli bölünmüş yol olmasına rağmen yolun büyük bir kısmı bakımdaydı diyebilirim. Bakımda olmayan yerlerde de yolun emniyet şeridindeki olumsuzluklar bazen güvenli sürüş imkânı vermiyordu. Kaldı ki arkadan gelen kamyonların rüzgârları oldukça etkileyebiliyor bisikleti. O nedenle karşı şeride geçip ters yönden ve gelen tüm araçları görerek sürmenin daha güvenli olduğunu söyledi danıştıklarım. Ancak 3 ve daha fazla bisikletli olarak tura çıktıysanız gideceğiniz yön sadece gidiş yönü olmalıymış…
Bisikletliler için Trafik Kuralları
Bisikletliler olarak Trafik kanunu yönetmeliğinde bizlerinde uymamız gereken bazı kurallar vardır, bu kurallar hem can hem mal güvenliğimiz açısından önemle uyulması gerekiyor.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu göre; Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücülerine aşağıdaki kurallar uygulanır.
a) Ayrı bisiklet yolu varsa, bisiklet ve motorlu bisikletlerin taşıt yolunda, Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerin yayaların kullanmasına ayrılmış yerlerde, Bunlardan ikiden fazlasının taşıt yolunun bir şeridinde yanyana, Sürülmesi yasaktır.
b) Bisiklet sürenlerin en az bir elleri, motorlu bisiklet sürenlerin manevra için işaret verme hali dışında iki elleri ve motosiklet sürenlerin devamlı iki eller ile taşıtlarını sürmeleri ve yönetmelikte belirtilen güvenlik şartlarına uymaları zorunludur.
c) Bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosiklet sürücülerinin, sürücü arkasında yeterli bir oturma yeri olmadıkça başka kişileri bindirmeleri ve yönetmelikte belirtilen sınırdan fazla yük taşımaları yasaktır.
Sürücü arkasında ayrı oturma yeri olan bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosikletlerle bir kişiden fazlası taşınamaz.
(Değişik fıkra: 21/05/1997 – 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler 3.600.000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
Aslında daha yazılacak çok şey var. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Buraya yazmadığım önemli konular da varsa yakında o konuları da derleyip yazacağım. Özellikle de ilk defa şehirlerarası yola çıkacak bisikletçiler için bu yazımın fikir vereceğini düşünüyorum.
Toparlarsam önemli konu başlıkları şunlar:
1) Hazırlık
2) Yola çıkmadan önce yük ile tam bir antrenman
3) Sırt çantası kullanmayın
4) Heybe çanta içine olabildiğince az ve hafif malzeme yükleyin
5) Tur ve günlük plan yapın ve molalarınızda hazırlamak için bakın
6) İç disiplin ile hedefinizi unutmayın
7) Sık aralıklı kısa molalar verin
8) Su ve elektroliz dengesini verdiğiniz kısa molalarla koruyun
9) Yokuş yukarı çıkmanın yokuş aşağı inmeye göre daha güvenli olduğunu unutmayın
10) Molalarınızı Benzin istasyonları veya kalabalık yerlerde verin.
11) Sabah saatlerinde “Köpekler”in aktif olduğunu unutmayın
12) Köpeğin size doğru koşarak gelmesi durumunda bisikletten inerek bisikleti kendinize kalkan yapın.
13) Trafik levhalarının yanlış mesafe bilgileri verebileceğini düşünün
14) Gece bisiklet sürmeyin
15) Fosforlu yelek, Kask ışığı ve farınızı gündüz saatlerinde de yakın
16) Tek başınıza sürecekseniz yolun ters tarafından ve gelen arabaların yönünde sürün.
17) Müzik dinleyerek dışarıdaki seslerden sakın kopmayın. Kulağınız yolda olsun...
Geçtiğimiz Ağustos ayında hayatımın ilk şehirler arası yolculuğumu (Bandırma-Lapseki-Çanakkale-Gökçeada ve dönüşte de Gökçeada-Gelibolu-Lapseki-Bandırma) yaptım ve sonunda edindiğim tecrübelerimi şehirlerarasına bisiklet ile çıkacaklara yazmak istedim.
Saygılarımla...
Bisiklet, çoğumuzun olduğu gibi benim de çocukluktaki kısa mesafe ulaşım aracımdı. Bisikletim olana kadar mahalledeki bisikletleri kiralamış, arkadaşlarımızın bisikletlerinde “bir tur” atmış, günün birinde olursa diye rüyalarını görmüştüm.
Büyüdüğümüzde de ne yazık ki “bisiklet” çoğumuzun gözünden düşer. Yerini “motorlu” araçlar alır. Motosikletler, arabalar… Bisiklet çoğu kişiye göre sanki “çocukça” bir araçtır. Ama benim için öyle değil
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu hayalimi hatırladığımda mümkün olan en kısa sürede bu hayalimi gerçekleştirmek istemiştim. Ancak Bisiklet ile yola çıkmadan önce gerçekten ciddi bir kondisyon sürecinden geçmesi gerekiyor; malum motor bisikletçidir
Temmuz ayında bu hayalimi gerçekleştirme yolunda kararımı verdim. Günlük bisiklet gezilerimde de kondisyonumu bisiklet forumlarından ve bu konudaki uzman kişilerden bilgiler alarak arttırdım. Temmuz ayında 1.070 km yol yaptım ve bu süre içinde kaybettiğim kilolarla da kas kütlemi koruyarak daha yağsız ve sağlıklı bir noktaya ulaştım.
Ağustos ayı ile birlikte son hazırlıklarımı; gideceğim hedef ve hedefe giden parkur hakkındaki bilgileri aratırdım. Bunun için de “harita”lara ihtiyacım vardı. Ancak gidilecek km’den çok bir bisikletçi için parkurun “yükseklik” durumu daha önemlidir. Bu konuda Avrupa’da yapılmış yükseklik haritalarının olduğunu biliyordum ancak ülkemizde ne yazık ki herhangi bir “yükseklik haritası”na ulaşamadım. BU konuda yapılmış birkaç akademik çalışmaya ulaşabildim. Ancak akademik çalışmalar da daha çok istatistiki bilgiler içeren günlük kullanımdan uzak akademik metinlerdi. Bu nedenle de ulaştığım ilk çıkarımlardan biri; “Harita, bir yolculuğa çıkıp o yoldaki hedefe giden yolu katetmek için yeterli değildir” olmuştu…
Benim hedefim belliydi; Gökçeada… İstanbul’dan Gökçeada’ya iki farklı yoldan gidebilirdim.
1) Kuzey Marmara (İstanbul-Silivri-Tekirdağ-Şarköy-Gelibolu-Kabatepe)
2) Güney Marmara (Yenikapı-Bandırma-Biga-Lapseki-Çanakkale-Eceabat-Kabatepe)
Daha çok kuzey Marmara yolunu planlarken ulaşmış olduğum akademik çalışma, Marmara bölgesinin kuzeyi ile güney arasında ciddi bir yükseklik farkı olduğunu söylüyordu. Daha sonra bisiklet forumlarında aynı rotayı yapmış bisikletçilerin güncelerini okudum hatta güncelerini basıp günlerce yanımda taşıdım.
İlk defa şehirlerarası bir yola (hem de tek başıma) çıkacağımdan oldukça heyecanlıydım. Bisiketçilerin katettikleri günlerde tuttukları bazı akıllı telefon uygulamalarının yükseklik bilgileri verdiğini de görünce aradığım bilgilere ulaşmış oldum diyebilirim. Benim de kullandığım “Map my ride” uygulaması kullanan bisikletçiler, bisiklet forumlarındaki güncelerinde map my ride linklerini ve ekleyerek bana bu konudaki en önemli bilgileri iletmiş oldular. Yolun belki de yaklaşık bir yükselti durumunu öğrensem de en azından yolun hangi noktasında nelerle karşılaşacağıma dair önemli bilgilerim oluştu.
Yola çıkmadan önce yanımda taşıyacağım malzemelerin bir kısmı bisiklet için bir kısmını da kendim için taşımam gerektiğini biliyordum. Bisiklet’in yolda herhangi bir sorunla karşılaştığında kendi başıma bulacağım çözümleri için öncelikle iç lastikler ve yama setleri aldım. Yanımda götürmeyi düşündüğüm tüm eşyalarımı da şu kriterlere göre gözden geçirdikçe günbegün eridiklerini gördüm; eşyalar olabildiğinde küçük ve hafif olmalıydılar. Tatil için yanıma aldığım t-shirtlerin bile sayısına ve hafifliklerine dikkat ettim desem abartmam.
Bisiklet forumlarında çok gördüğüm bir uyarıyı dikkate almayarak sırt çantası ile tura çıkmak zorunda kalmıştım. İçinde de en çok su depom vardı. Yaklaşık 7 kg’lık sırt çantam yolun henüz 20. Km’sinde 70 kilo olmuştu sanki. Öyle bir ağrı yapıyordu ki sırtımda anlatamam. İlk gece konakladığım pansiyonda sırt ağrısında dönenmiş durmuştum. Sırt çantası takmayın sırtınıza… Bisiklete eşyalarınız koyacağınız “heybe çanta”nın üstüne ek yüklüklerle sıvı ve su yüklerinizi de taşıyın derim.
Hazırlık süremin bazen hiç bitmeyeceğini düşündüm diyebilirim. Ne zaman bitecekti bu hazırlık da yola çıkacaktım
Hazırlık aşamasında yapılması gereken çok önemli bir adımı atlamıştım. Yola çıkmadan önce kardeşimin bir ameliyatı olmuştu ve bu nedenle taşıyacağım tüm yükü bisiklete yükleyerek her zaman yaptığım bisiklet parkurunu yapmam gerektiğini biliyordum ama zamansızlıktan yapamadım. Tura çıkarken taşınacak yük ile en azından bir mesafe yapılmasının çok gerek olduğunu iletmek isterim.
Sadece bu tur için genelde planlı biriyimdir. Çıkacağım bisiklet turunda da yazılı bir tur planı yaptım. Daha sonra o tur planını günlük planlara böldüm. Günü de sıcaklık ve saat durumuna göre bölümleyerek olası gidiş hızıma göre kaç saatte nerelerde olabileceğimi (yükseklik haritasından da edindiğim bilgilerle) tahmin etmeye çalıştım. Güncelerini okuduğum bisikletçiler ortalama 14-16 km/s hızla turlarını yapmışlardı. Ben kendimi daha tecrübesiz bir bisikletçi olarak gördüğümden en kötüyü planlayarak 10 km/s hızla gideceğimi düşünerek günlük planlarımı yaptım. (Bu hız çok yavaş bir ortalamaya denk geliyor ancak özellikle de Bandırma’ya dönüşte sürekli karşımda esen rüzgar yokuş aşağı pedal çevirmeme rağmen saatte 8 km/s’e kadar yavaşlattı beni. Sonuçta yükünüz varsa ve ilk defa şehir dışına çıkıyorsanız hızı düşünmemenizi öneririm)
Eğer bir günden fazla bir yola çıkıyorsanız amacınızı saate karşı yarışmak değil belirlediğiniz ve önceden tahmin ettiğiniz mesafeye karşı yol aldığınızı kendinize hatırlatmanız gerektiğini düşünüyorum. 100 mt yarışçılarının fişek gibi fırladığı yarışlarda olmadığınızı hatırlamalısınız. İlk yokuşta tüm gücünüzü harcayarak kalan minik bir yokuşta tıkanmanız tüm turu ve ulaşmayı hedeflediğiniz mesafeyi de tehlikeye sokacaktır. Bunun için de “iç disiplin” gerektiğini düşünüyorum. Kendinizi zorlamayın. Ulaşmaya çalıştığınız hedefi unutmayın.
Bisiklet forumlarında da 60-70 km’den uzun rotalar için kısa ama sık mola verilmesini öneriyorlardı. İstanbul’da hiç durmadan 2 saat içinde 60 km yolu yapmak ile şehirlerarası yolda bu performansı hedeflemek aynı değildir. Şehirlerarası yollarda her şeyden önce yoğun bir araç trafiği olacağını, yolların bazı kısımlarında yol yapım çalışması olduğunu, emniyet şeridinin her yerde kullanılabilecek durumda olamayacağını düşünmelisiniz. Bu molaları zaten turu yaptığınız mevsime göre (hele ki yaz aylarında yapıyorsanız) sıvı dengenizi korumanız için vermeniz gerekecektir. Sadece su değil arada maden suyu ve powerade gibi antrenman takviyeleri de bu tip yoğun performanslarda özellikle kas spazmlarını engelleyecektir.
Şehirlerarası yollar bisikletler için tasarlanmamıştır. Bu nedenle de yokuşlar ile doludur. Daha önce yük ile bisiklet sürmemiş bir bisikletçi olarak şehirlerarası yolda bisikletin ağırlığına bir de yanlardan geçen araçların rüzgârlarının eklenmesi ile durumun daha da olumsuz hal alacağını düşündüysem de o kadar olacağını düşünmemiştim. Tüm bu olumsuz durumlar da sizin sürüş hızınızı etkileyecektir.
Yolun düz olduğu noktalar aslında en keyifli noktalarıdır desem yeridir. Hele ki o bölgedeki rüzgâr da arkanızdan size destek veriyorsa… Ancak yollarda bir de yokuşlar var… Bazıları kilometrelerce sürebiliyor. Bisikletin 1. çarkında ve 1. viteste 7-8 km/s hızla saatlerce gitmek durumunda kalabilirsiniz. Bu durumlarda yokuş yukarı gitmenin alacağınız yol açısından olumsuz bir durum olacağını söylemenin yanında yokuş aşağı gitmeye göre daha “güvenli” olduğunu iletmeliyim. Yokuş aşağı giderken de dakikalarca kağnı hızından uzaklaştıkça kaybettiğinizi düşündüğünüzü sandığınız kilometrelere doğru akma hissinde olabilirsiniz; aman dikkat; İç disiplin
Yollarda mola vereceğiniz mekânlar için "benzin istasyonları"nı öneriyorum. Yollarda kimsenin olmadığı ıssız mekânlardan da kaçının. Benzin istasyonlarının bazılarında yemek yeme imkânı da bulabilirsiniz. Ayrıca tüm benzin istasyonlarında soğuk su bulunuyor. Yazın yapacağınız bir bisiklet turunda soğuk su hazine değerindedir
Özellikle yaz aylarında sabah gün doğumu ile yola çıkmak çok iyi bir fikirdir??? (Bence) hayır, çok kötü bir fikirdir… Nedeni ise geceden sabaha kavuşma saatlerinde hala aktif olan “köpekler”dir… Özellikle de bisikletin gidiş yönünde size doğru bakıyor ve hareket etmiyorlarsa… Size doğru hareket etmeleri durumunda size saldırabileceklerini, eğer yokuş yukarı bir noktadaysanız sizden daha hızlı koşacaklarını unutmayın. Önerim bisikleti durdurup hemen bisikletten inmeniz, bisikleti köpek ile aranızda kalkan yapmanızdır. Ayrıca yanınızda taşıyacağınız herhangi başka bir araç işe yaramazken kocaman bir sopa köpeklere karşı oldukça caydırıcı olacaktır.
Yollarda araçlara bilgilendirme amaçlı konmuş trafik levhaları mevcuttur. Ancak bu levhalarda yazan rakamların bazen “tahmini” yazıldığını da unutmayın. Trafik levhalarındaki kilometre bilgilerine güvenmeyin…
Gece ne olursa olsun bisiklet sürmeyin. Benim tura çıktığım günlerde güneş 20:15 gibi batıyordu. 19:30 itibariyle bir yerlerde konaklamayı düşündüm. Turumun ilk gününde Lapseki’ye kadar gitmeyi planlamıştım kağıt üzerinde. Ancak Lapseki’ye 15 km kadar yolum kaldığını düşündüğümde saat 19:50 olmuştu ve güneş gittikçe hızla batıyordu. Önümdeki yolun ne kadar daha ıssız olduğunu bilemediğimden tahminimden biraz daha önce bir pansiyona giriş yapmıştım. İyi ki de yapmışım; nedenini bir sonraki sabah Lapsekiye 15 km yerine 23 km yol yapınca öğrendim. Planladığım sürede kesinlikle varamayacakmışım. Bazen yaptığınız kağıt üstündeki plana göre iç sesinizi dinlemeniz daha önemli olabilir…
Son olarak gündüz saatlerinde de olsa “görünür” olmak çok önemlidir. Fosforlu yelek, kask ve kask ışığı hatta alaca karanlığa kalırsanız (bulutlu günlerde gündüz saatlerinde de) farınızı açıp bir çeşit UFO gibi yollarda sürün.
Yola çıkmadan önce çok sorduğum bir soru da şuydu: “Bisikletimi yolun hangi tarafından sürmeliydim?” Gideceğim yol iki şeritli bölünmüş yol olmasına rağmen yolun büyük bir kısmı bakımdaydı diyebilirim. Bakımda olmayan yerlerde de yolun emniyet şeridindeki olumsuzluklar bazen güvenli sürüş imkânı vermiyordu. Kaldı ki arkadan gelen kamyonların rüzgârları oldukça etkileyebiliyor bisikleti. O nedenle karşı şeride geçip ters yönden ve gelen tüm araçları görerek sürmenin daha güvenli olduğunu söyledi danıştıklarım. Ancak 3 ve daha fazla bisikletli olarak tura çıktıysanız gideceğiniz yön sadece gidiş yönü olmalıymış…
Bisikletliler için Trafik Kuralları
Bisikletliler olarak Trafik kanunu yönetmeliğinde bizlerinde uymamız gereken bazı kurallar vardır, bu kurallar hem can hem mal güvenliğimiz açısından önemle uyulması gerekiyor.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu göre; Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücülerine aşağıdaki kurallar uygulanır.
a) Ayrı bisiklet yolu varsa, bisiklet ve motorlu bisikletlerin taşıt yolunda, Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerin yayaların kullanmasına ayrılmış yerlerde, Bunlardan ikiden fazlasının taşıt yolunun bir şeridinde yanyana, Sürülmesi yasaktır.
b) Bisiklet sürenlerin en az bir elleri, motorlu bisiklet sürenlerin manevra için işaret verme hali dışında iki elleri ve motosiklet sürenlerin devamlı iki eller ile taşıtlarını sürmeleri ve yönetmelikte belirtilen güvenlik şartlarına uymaları zorunludur.
c) Bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosiklet sürücülerinin, sürücü arkasında yeterli bir oturma yeri olmadıkça başka kişileri bindirmeleri ve yönetmelikte belirtilen sınırdan fazla yük taşımaları yasaktır.
Sürücü arkasında ayrı oturma yeri olan bisiklet, motorlu bisiklet ve sepetsiz motosikletlerle bir kişiden fazlası taşınamaz.
(Değişik fıkra: 21/05/1997 – 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler 3.600.000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
Aslında daha yazılacak çok şey var. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Buraya yazmadığım önemli konular da varsa yakında o konuları da derleyip yazacağım. Özellikle de ilk defa şehirlerarası yola çıkacak bisikletçiler için bu yazımın fikir vereceğini düşünüyorum.
Toparlarsam önemli konu başlıkları şunlar:
1) Hazırlık
2) Yola çıkmadan önce yük ile tam bir antrenman
3) Sırt çantası kullanmayın
4) Heybe çanta içine olabildiğince az ve hafif malzeme yükleyin
5) Tur ve günlük plan yapın ve molalarınızda hazırlamak için bakın
6) İç disiplin ile hedefinizi unutmayın
7) Sık aralıklı kısa molalar verin
8) Su ve elektroliz dengesini verdiğiniz kısa molalarla koruyun
9) Yokuş yukarı çıkmanın yokuş aşağı inmeye göre daha güvenli olduğunu unutmayın
10) Molalarınızı Benzin istasyonları veya kalabalık yerlerde verin.
11) Sabah saatlerinde “Köpekler”in aktif olduğunu unutmayın
12) Köpeğin size doğru koşarak gelmesi durumunda bisikletten inerek bisikleti kendinize kalkan yapın.
13) Trafik levhalarının yanlış mesafe bilgileri verebileceğini düşünün
14) Gece bisiklet sürmeyin
15) Fosforlu yelek, Kask ışığı ve farınızı gündüz saatlerinde de yakın
16) Tek başınıza sürecekseniz yolun ters tarafından ve gelen arabaların yönünde sürün.
17) Müzik dinleyerek dışarıdaki seslerden sakın kopmayın. Kulağınız yolda olsun...