Hangi bitki yağı neye iyi geliyor?

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
Çoğu eczanede hatta pek çok markette hep bir şeylerin yağı satılır. O çekirdeğin yağı, yok bu tohumun yağı vs ...
Minik bir araştırma yaptım. Bazılarını daha önceden de denemişliğim vardır ;)


Hangi bitki yağı neye iyi geliyor?

Çörekotu yağı: (Çiğnerken acı tadı olduğu için yağını tavsiye ederim) Antioksidan ve iltihabı önleyici özelliği var.
Üzüm çekirdeği yağı: Omega-6 yağ asidi olan linoleik asit bakımından zengindir. Yağ en az yüzde 69 oranında vücuda yararlı linoleik asit taşımaktadır.

Ceviz yağı: (Bence bunu yemek daha keyifli) Bu yağı tüketen 793 kişi üzerinde Fransa'da yapılan bir çalışmada bu kişilerde kalp sağlığını koruyan HDL kolesterol düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır. Omega-3 yağ asitlerinin kalp ve damar sağlığının korunmasında ve iltihaplarda pozitif etkiler oluşturduğu görülmüştür.

Aspir tohumu: (hiç denemedim) Vücuttaki yağ oranını azaltarak, daha küçük yağ moleküllerine dönüştürmektedir. Metabolizmayı hızlandırarak, yağ ve kas dengesini düzenleyip zayıflamaya yardımcı olur.

Keten tohumu yağı: (kendi de kavrulup dövüldükten sonra yenebilir) İçerdiği Omega-3 yağ asidi olan alfa linolenik aside bağlı olarak kalp sağlığını koruyucu, koroner kalp hastalıklarını önleyici etki gösterir. Ülseratif kolit gibi iltihaplı hastalıkları önlemede de yardımcıdır. Keten tohumunun vücutta kolesterolün oluşmasını engellediği, kolesterolü düşürdüğü ve yüksek tansiyonu düşürmede yardımcı olduğu belirlenmiştir. Yorgunluğa, halsizliğe karşı enerji ve güç verir, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Nar çekirdeği yağı: (hiç denemedim)Güçlü antioksidan etkiye sahip olan nar çekirdeği yağı kalp sağlığını korumada yardımcıdır. Vücut direncini artırır. Sindirim sistemini koruyucu etkileri ortaya konulmuştur.

Kabak çekirdeği yağı: (direk çitlemek daha keyifli) Prostat ve idrar kesesi şikayetlerinin azaltılmasında yardımcı olduğu pek çok araştırmayla gösterilmiştir.

Kaynak; zaman.com
 
Scudo

Hasan Kuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Temmuz 2009
Mesaj
1.597
Tepki
1.227
Şehir
Denizli-Merkez >> Denizli Bisik
Bu yağların satım yeri aslında aktarlardır. En doğru bir şekilde kullanımı faydaları hakkında bilgi almak itiyorsanız ürününüzü aktarlardan alın. Çörek otunu, keten tohumunu sürekli kullanırım. Hem yağını hemde tohumunu :) Gayet güzel oluyor. Herkese tavsiye ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hakan Yazman

Niyazi ALTUN

Forum Bağımlısı
Kayıt
4 Mayıs 2010
Mesaj
641
Tepki
435
Bisiklet
Trek
Ter; vücudun ısı, su ve tuz dengesini düzenleyen sağlıklı bir salgıdır. Cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler. Sıcak ve nemli ortamlarda hızla çoğalan bakteriler; ter salgısının kötü kokmasına neden olur.


Ter Kokusunu Önlemek İçin;

Ter kokusuna önlemeye yönelik en önemli çözüm temizliktir.

Her gün banyo yapmak

Koltuk altı bölgesinde tüyleri ağda, jilet, epilatör ya da tüy dökücü kremlerle almak

Banyo sonrası iyi kurulanmış cilde deodorant ya da antiperspirant uygulamak kötü ter kokusuna neden olan bakterileri ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır.

Terlemeyi azaltmak için pamuklu kumaştan üretilmiş kıyafetler ve iç çamaşırları tercih etmenizde fayda vardır.

Terlediğinizi hissettiğiniz anda hemen deodorant ya da antiperspirant sıkmadan önce koltuk altınızı yıkayıp bakterilerden arındırın ve iyice kurulayın.

Ter kokusunu önlemek için bitkisel bir yöntem uygulamak istiyorsanız; anti bakteriyel özelliğe sahip adaçayını tercih edebilirsiniz. 1 bardak kaynar suyun içine 2 dal adaçayı ekleyip 5 dakika demlenmesi için bekleyin. Sürenin sonunda adaçayını süzün. Bir parça pamuğu adaçayına batırıp koltuk altı, ayak, el gibi terleyen bölgelerinize sürün.

Ayrıca banyoda duruluma suyuna 15 dk nane yaprakları koyarsanız vücudunuz gün boyunca temiz kokacaktır.

Ayak terlemesini ve bakterilerin yol açtığı mantar oluşumunu engellemek için her gün ayaklarınızı yıkayıp, parmak araları dâhil iyice kurulayın. Bebe pudrayı ayaklarınıza masaj yaparak sürün.
 

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
@Hasan Kuru

Bence bu ürünleri aktardan değil eczaneden alın.
Üzerinde son kullanma tarihi ve Bakanlık izni olan ürünleri tercih edin. Dikkat edin ben otlardan değil yağlardan bahsediyorum.

Eğer aktara hangi ürünü nerede kullanacağınızı sorarsanız bu ürünlerin tümünün bir ölüme çaresi yoktur kısırlık dahil herşeye faydası vardır diyeceklerdir.
(Biyolog yada bitki uzmanı olanlar hariç)
 
  • Beğen
Tepkiler: Niyazi ALTUN

Hasan Kuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Temmuz 2009
Mesaj
1.597
Tepki
1.227
Şehir
Denizli-Merkez >> Denizli Bisik
@Mesut Girgiç

Biz kendimiz aktarız. Yani bunları bir eczacı kadar iyi bilirim. Şu yaşımda bitkilerle o kadar çok kitap okudum ki. ;)

Kırmızı ile çizdiklerimi sizin gibi birine yakıştıramadım doğrusu. Sizin böyle cümleler sarfedeceğiniz aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir kaç kişinin ayıbını tümüne yıkmayın lütfen. Herkes bir değildir... :rolleyes: Yani resmen gücüme gitti o dedikleriniz. Siz aktarları hiç bir bilgi sahibi olmayan birileri olarak biliyorsunuz sanırım.
 

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
Sevgili Hasan,
öncelikle mesajlarında saygı ölçüsünü koruduğun ve samimi duygularını aynen yansıttığın için teşekkürler.
Ancak doğru anlaşılması gereken noktaları biraz daha açmak gerekiyor sanırım.

Senin ve benim mesajlarımı cümle cümle açalım istersen.

@Hasan Kuru
@Hasan Kuru

Yukardaki sana ait cümleler madde madde şunları diyor.

Senin iddian:
1. Yağlar aktarda satılır.
Benim fikrim:
Bu doğru değil. Zira bu tür yağlar büyük marketler, eczaneler ve bitkisel tedavi yapan alternatif tıp merkezlerinde de satılabiliyor. Hatta Attar tanımı içinde yağ kelimesi bile geçmiyor. Bakın Attar'ın tanımı şu:
@Wikipedia

Senin iddian:
2. Yağların nerede kullanılacağını en doğru aktarlar bilir.
Benim fikrim: Yağlar eğer ilaç niyetine kullanılacaksa yukardaki iddia yanlış. Zira o yağlar ilaç değildir. İlacın tanımı şudur:
@wikipedia
Yağlar ilaç değil ise o zaman gıda takviyesidir ve o zaman onların nerede kullanılacağını en iyi diyetetisyenler, bitkisel tedavi uzmanları, biyologlar, botanistler vs vs de bilebilir. Yani yukarıdaki iddia yine yanlış. Yada en azından çok eksik.

Senin iddian.
3. Aktar yağları eczacı kadar iyi bilir.
Aktar eğer bir ezcacılık fakültesini bitirmişse yukardaki iddia doğrudur. Bunun dışındaki her ihtimalde yukardaki iddia boştur.

Hasan; sen 17 yaşında bitkilerle ilgili pek çok kitap okuduğunu söyleyen, bu konuya ilgili, bu konuyu onur meselesi yapacak kadar seven birisin. Bunu yazdıklarından anlıyorum. Hayır burada senin onurunu hedef alan ve senin kişiliğine yönelik hiç bir eleştirim yok.
Ama sen de şunu söyle; senin en azından meslek sertifikan var mı? Yada bu işin bilimsel ve teknik yönüyle ilgili yeterlilik kabul edilecek herhangi bir başka ruhsatın var mı? (konuyla ilgili bir branştan diplaman olup olmadığını hiç sormuyorum bile)
Sadece kitap okumakla yetkili olunsaydı tıp kitabı okuyan herkesi de doktor sayarlardı.

Öte yandan:
Ben sadece yağlar konusunda konuştum ve bu konuda altını çizdiğim konu şu idi: @Mesut Girgiç
Ben eczanede serin yerde ve üzerinde son kullanım tarihi olduğu halde muhafaza edilen o tür yağların bir attara gittiğimde nasıl satıldığını görüyorum biliyormusun? 20 kg lık tenekeler içinde toptan olarak getirtilmiş yağları 100-200 cc lik küçük şişelere hijyenik olmayan koşullarda ve son kullanım tarihinden bihaber(habersiz) satışa sunulduğunu görüyorum.
Bunun için ben yağlar konusunda insanları eczaneye yönlendirmekte haklıyım. En azından zehirleme riski olan maddelerin koruma ve saklanmasında eczaneler kadar titiz kalite standartlarını tutturmuş attarlar çoğunlukta olmaya başlayana dek.



Hasan; hem attarların hepsinin bir olmadığını söylüyorsun hem de binlerce üyesi olan bir forumda bitkisel yağ konusunda üyeleri attarlara gidin, en iyisini onlar bilirler diye iyisini kötüsünü ayırt etmeksizin tüm üyeleri top yekün attarlara yönlendirmeye çalışıyorsun. Senin mesleğin attar olmasaydı bu kadar eleştirel olmazdım ama bu işten para kazandığın için yaptığın yönlendirme de artık daha fazla göze batıyor, haberin olsun.
Attarların hepsini kötü kabul etmek ne kadar doğru değilse hepsini doğru kabul etmek te o denli hatalıdır. Üstelik bunu ben demiyorum senin cümlenden anlıyoruz. İşte sana ait o cümle:
@Hasan Kuru

Velhasılı kelam;
Ben bitkileri çok severim. Onlardan tedavi takviyesi olarak yada sağlığı koruma olarak faydalanmayı çok severim. Ben bu bağlamda attarları da çok severim. Sık sık gidip ziyaret ettiğim attarlar vardır. Attarlık yapan çok sevdiğim arkadaşlarım da var. Gider, onlardan baharat alırım, kurutulmuş bitki yada gıda takviyeleri alırım.
Ancak forum üyelerimizin yağ gibi oksitlenip zehirleme riski olan maddeleri daha ziyade uygun saklama koşulu ve son kullanma tarihine dikkat eden yerlerden (eczanelerden) almalarını salık veririm. Ancak modern koşullarda hizmet veren ve sertifikalı hizmet sunan sonkullanım tarihlerine dikkat eden attarlar varsa o zaman o tür yerlerden de alışveriş edilebilir.
Ama sen diyorsan ki Mesut Abi, ben oksitlenme olayını biliyordum, son kullanma tarihini de her müşterime bildirir ona göre satış yaparım diyorsan o zaman sen bir istisnasın. Seni bu bağlamda tebrik ederim ama bu -senin yaptığın gibi- tüm üyeleri yağ alacaksanız sadece attarlara gidin diye yönlendirme yapmaya yeter bir sebep değildir kusura bakma.


Son söz: Ben derim ki;
Bana darılma. Her ne kadar sertifikan yada ruhsatın olmasa bile (ki bu konuda bir diplaman olduğunu hiç sanmam) okuduğun onca kitabın hatırına senin bitkiler konusundaki bildiklerinden faydalanalım. Burası resmi bir site değil. Amatör ruhla bir aradayız. Burada bazen iyi niyet ve yardımlaşma duygusu da bir diploma kadar iş görür... :)

Bildiğin güzel şeyleri burada paylaş, birlikte tartışalım. Herkes faydalansın.

Kişiliğine kastım yoktur, bu bağlamda yanlış anlamalar varsa özür dilerim.
Selam sevgi ve muhabbetle.
 

suzunkopru

Forum Bağımlısı
Kayıt
19 Haziran 2008
Mesaj
2.203
Tepki
1.474
Şehir
İstanbul-Fatih
Sunduğunuz bu güzel bilgiler için çok teşekkrü ederiz.


Eğer bahsi geçen yağları eczanelerden almaya kalkarsanız fiyatı nedir?
Benim gittiğim aktarların % 85'i bu ürünleri özel şişelerinde saklıyorlar ve pek çoğunda bu yağlar mevcut. Her ürün için serin yerde saklama zorunluluğu olmadığını hepimiz biliyoruz. Eğer dediğiniz gibi tenekelerin içerinden hijyenik olmayan koşullarda satış işlemi gerçekleştiriliyorsa zaten oradan alışveriş yapılmayacağı tabiidir.
Ben de ürünleri hep attardan alıyorum, sağlık bakanlığından onaylı saklama kabları içerisinde satılıyorlar. İyi bir attar, bir eczacıdan daha fazla şifalı bitki ve türevleri hakkında bilgi sahibidir. Eczacılar daha çok kimyasal ileaçlar üzerine ihtisaslaşmışlardır. Bahsi geçen yağlar vücuda zararı olmayan, yan etkisi olmayan, zaten çoğunu gündelik hayatta yemeklerde bile kullandığıız yağlardır.

Eğer hem eczacı hemde şifalı bitkiler uzmanı bir satıcı varsa tabii ki onun tercih edilmesi doğrudur. Ama şifalı bitki ve türevleri şifalı bitki satan yerlerden alınır sözü yanlış olmasa gerek.
 

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
Benim en başta bu konuyu açmamdaki maksat yağların nereden alınacağı konusu değildi. Konu yağların nelere faydalı olduğu konusu idi.
Bir aktar arkadaşımız bu konudan kendi meslek grubuna müşteri kotarmaya çalıştığı için konu offtopik durumuna düştü. Lütfen konunun paylaşım maksadını iyi anlayalım. Ama madem tekrar söylemek gerekiyor ise işte benim fikrim:

@Süleyman Uzunköprü

Yukardaki kırmızıyle işaretli ifade tabiki yanlış değil üstelikte çok doğru. Ama yukarıdaki cümlenizde verdiğiniz öncelik sırasına dikkat etmek gerek. Eğer aktar da eczane gibi hijyen ve sonkullanım tarihi gibi teknik konuları ciddiye alıyorsa ve tavizsiz uyguluyorsa işte o zaman yukarıdaki ifade doğru. Hasan ben dikkat ediyorum diyorsa o zaman onu tenzih ederim.
Ancak Hasan ın aşağıdaki ifadeleri yanlış..

@Hasan Kuru
@Hasan Kuru


Sağlıklı günleriniz olsun.
Ayrıca buradan hijyen ve sağlık prensiplerine uygun ürün satan tüm aktarlara da selam olsun. :)


Hasan, çok mert delikanlısın en sevdiğim aktar sensin.:in: :)
 
  • Beğen
Tepkiler: suzunkopru

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
@Süleyman Uzunköprü
Bu teşekkürü Hasan ile paylaşmak istiyorum. :)


@Süleyman Uzunköprü
Ambalajlı ve sonkullanım tarihli olan markalı ürünlerin aktar daki ve eczanedeki fiyatları çoğu kez AYNI.


@Süleyman Uzunköprü
Ben her üründen bahsetmediğimi defalarca söyledim. Ben yağlardan bahsediyorum.
Tohumlar yüzlerce yıl(ASIRLAR BOYU) bile bozulmadan durabilir. Ama yağların oksidasyon riski var. Ben buzdolabı lafı da etmedim. Serin yer dedim. Bu yağları vitrinde güneş gören yerde sergilemenin de bir manası yok ki.. Ama öyle sergileyenleri de gördüm.
Ayrıca bu ürünlerin saklanma koşullarına dair tek koşul serin yer değil ki; belki ondan daha önemlisi, oksidasyonu geciktirmek için vakumlu ambalajlarda bekletilmeleri gerekli.
Şimdi yine aktarlara yüklenmek istemiyorum.. burda susayım en iyisi. :)




@Süleyman Uzunköprü
Yukardaki cümleniz çok iddialı olmuş. Benim bahsettiğim (birinci mesaj) yağların hiç biri yemeklerde kullanılan her mutfakta bulunan yağlar değil.
O yağların hemen hepsi uygun koşullarda saklanmış bile olsa gerekli dozdan fazla kullanıldığı taktirde karaciğerde ve diğer bazı dokularda birikime yol açarak hastalık yapabilir. Örn. Hipervitaminoz ve hatta daha ileri dönemde steatoz vs..



Bu arada bir şey sormak istiyorum

Eczaneden yada aktardan herhangi bir ürün almadan önce hangi ürünü alacağınıza ve hangi durumda ne kadar kullanacağınıza nasıl karar versek daha iyi olur?
 

suzunkopru

Forum Bağımlısı
Kayıt
19 Haziran 2008
Mesaj
2.203
Tepki
1.474
Şehir
İstanbul-Fatih
Tüm yağlar demedim, mesela; çörek otu; bildiğimiz ekmek üzerinde siyah susam şeklinde olanlar bitkiden elde edilen yağ. Bunların direk içileni var birde düşük dozlarda alınması gerekenleri. Zaten bunların ne kadar kullanılacağını aktarlarda söylüyorlar.
Mesela; Anason gerekli dozdan fazla kullanılması oldukça tehlikeli.
Bu konuda katıldığım cümleleriniz olduğu gibi, katılmadıklarım da var. Bunu belirtmek istedim. Konunun daha eğitici bir yöne taşınması gerekli diye düşünüyorum. Yani sen onu dedin, o hatalı. Ben bunu öyle demedim böyle dedim gibi yazışmalar biz üyelere birşey kazandırmayacak.
Bu konuda daha bir şey yazmayıp, faydalı bilgilerinizden yararlanmak üzere takip edeceğim.
 

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
@Süleyman Uzunköprü

Ben de aynı fikirdeyim.

Konuyu daha verimli hale getirmek için sizin mesajınızdan önce bir soru sorarak konuyu başka ve daha önemli bir mecraya yönlendirmiştim.
@Mesut Girgiç


İlgi duyuyorsanız aşağıdaki linke tıklayarak ilgili topiğe geçiş yapabilirsiniz.



(link)



Teşekkürler.
 

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
@Mesut Girgiç

@Mesut Girgiç


Evet, yukarıda sorduğum ve benzeri tüm soruların cevabı yani neyi, ne zaman ve ne kadar yemeli yada içmeli gibi soruların cevabını bulacağımız yegane kaynak BİLİM.
Bırakın eti, otu içeceğimiz sudan yiyeceğimiz kuru ekmeğe kadar her şeyi bilim e sormalıyız.

“Ya Mesut Abi, bırak şimdi.. eskiden bilim mi vardı. Oysa su ve yiyecek dünyanın kuruluşundan beri var. Taa tarih öncesi dönemde insanlar beslenmek için bilime mi danışıyorlardı” diyenleri duyar gibiyim.
Ahhh ah. Ogünlerdeki doğal gıdalar olsa da kimseye sormadan yesek içsek.. :)

Evet, tarih öncesinde yada tarihin eski dönemlerinde bilim bu kadar ileri değildi ama o zamanlarda yediğimize içtiğimize de bu kadar müdahale yoktu. Yani yiyecekler bugünkü kadar rafinerize olmadığı için her gıdanın içinde insan vücuduna lazım gelen her şey lazım olduğu nisbetlerde mevcuttu.
Oysa şimdi mesela bir meyva suyu içiyorsunuz hem de yüzde 100 diye iddia edileni içiyorsunuz ama nasıl üretildiğine bi bakıyorsunuz önce fabrikada meyva sıkılmış sonra suyu uzaklaştırılmış daha sonra içine tekrar belli oranda su katılmış falan filan. Yüzde 100 diye size satılan o meyva suyunun kendi orijinal tadı az ise yada çok ise tadı standardize etmek için bu işlemlerden geçirilirken bir de bakıyorsunuz siz meyva suyu içtikten sonra farkına varmadan susuzluk çekiyorsunuz. Zira ürünün solid yükü ve glisemik indeksi o denli orijinalinden uzaklaşmış ki artık o besine aslında %100 demek mümkün değil. Oysa %100 doğal meyvayı dalından koparıp yiyenin susuz ise susuzluğu gider aç ise açlığı gider.
Onun için bilim kendi bozduğunu yine kendi yapmak zorunda.
Neyi ne zaman nasıl yiyeceğimizi yine bilime danışacağız.

Yine bazılarınız Mesut Abi binlerce yıl önce keşfedilmiş bazı şeyler var. Bazı ürünler bazı hastalıklara iyi geliyor. Bu tecrübelerle sabit. Bunun için niye bilime gerek olsun ki.. diyebilir.
Ee iyi ya. Eğer gerçekten o tecrübeler doğruysa bilim o tecrübeleri yine haklı çıkaracaktır.
Mesela çörek otu için 1400 yıl önce olumlu anlamda söylenilenlerin hepsi bugün bilimin deneysel çalışmalarıyla teker teker ıspatlanmış durumda, hakeza zeytin ve zeytin yağı hatta sirke için de durum aynı.. Ama her ürün için aynı şey geçerli değil.

Bilimin gerekliliğine dair işte size “SU” dan bir sebep;
Bilim insanları diyor ki günde 2.5 lt. su için.
Yahu eskiden insanlar günde 2.5 lt su mu içerlermiş. Bunun için yanlarında gün boyu neredeyse bir damacana taşımaları gerekirdi. Hiç mantıklı değil. Diye düşünülebilir. Doğrudur. Eskiden insnalar bu kadar su içmezlerdi ama o eski insanlar yine bizim yediğimiz solid yükü ağır hiperrafine un ve unlu mamüller, hipersatüre yağ ve yağlı gıdalar, glisemik indeksi tavan yapmış şekerli ürünler tüketmiyorlardı. Yaaa.. durum vahim yani..


Neyse gelelim tekrar bitkiler konusuna.
Ben size bu konuda açık konuşmak gekerirse “yetkili bir doktor ağzından duymadıklarınıza fazla meyil etmeyin” tavsiyesinde bulunurum. Günümüzde bazı doktorlar gerek uzmanlıkları (süperihtisas, yandal yada sertifikalı eğitim bağlamında) bu konuyla ilgili olsun gerek ise kişisel meraklarından dolayı bitkiler ile alakalı olarak klinik çalışmalar yapmaktalar.
Yurt içinde yada yurt dışında bu bilim insanlarının bir kısmının yaptıkları bilimsel araştırmalar en geçerli epidemiyolojik araştırma yöntemlerinden olan çift kör klinik araştırma tarzında. Mesela basit bir örnek vermek gerekirse (örnekteki ürünü atıyorum) keten tohumunun kandaki LDL kolesterolü düşürme etkisi yada kaba kepeğin spastik kolon sendromu denen kronik kabızlıkla seyreden bir hastalığı tedavi etme yeteneği araştırılıyor olsun.
Önce bir hasta grup seçiliyor. Bu üç kişi beş kişi değil. Belki yüzlerce gönüllü insan bu araştırmaya dahil ediliyor. Bu insanlar kura yöntemiyle (rastgele seçimle) iki gruba ayırılıyor. Mesela bir gruba ilaç diye kaba kepek diğer gruba ise barsak çalıştıran başka bir ilaç veriliyor. Bu maddeler öyle bir forma sokuluyor ki görünüş ve tad olarak birinin diğerinden farkı olmuyor. Yada mesela kepek ile plasebo denen(ilaç taklidi) bir madde her iki gruba ayrı ayrı veriliyor. Ancak gruplar ne aldıklarını bilmiyorlar. Doktorlar da kime ne verdiklerini bilmiyorlar. Daha sonra hastalar ve doktorlar tedavi (iyileşme) durumunu tesbit ettikten sonra kimin hangi maddeyi kullandığı hem hasta hem doktor tarafından öğreniliyor. Böylece araştırmaya hiçbir subjektif yorum katılmamış oluyor.
Ondan sonra bakılıyor mesela kepek hiç ilaç kullanmamaktan daha fazla şifa sağlamış mı? Yada yine bakılıyor mesela kepek kabızlık ilacı kullanan hastalardan daha fazla şifa sağlamış mı?
Anlatım biraz karışık gibi oldu ama yöntemin ruhu aşağı yukarı bu.

Bu tür araştırmalardan mesela günde kaç gr. Kepek tüketildiğinde faydalı ne kadarının gereksiz yada zararlı olduğu sonucu da ortaya konabiliyor.
Ne güzel değil mi?

Bu tür araştırmaları yapan ve yayınlayan kurum ve kuruluşlar hatta ferdi olarak bu işin araştırmasını ve editörlüğünü üstlenmiş biliminsanları mevcut. Ülkemizde de var bu tür insanlardan.

Ben bu tür insanların yayınlarından faydalanılarak ürün tercih edilmesini salık veriyorum

Peki ne zaman bu kaynaklara başvurmalıyız?
Örneğin sağlıklıyız, hiç sorunumuz yok. Yine de kullanacakmıyız?
Sağlığı korumaya destek olarak kullanmakta sakınca yoktur.
Mesela mevsim geçişlerindeki bağışıklık sistemi zafiyetlerinde, ruhsal durum dalgalanmalarında, fiziki performans düşüklüklerinde de bir hastalık söz konusu olmadığı halde bu ürünler kullanılabilir.
Aslında ben bu ürünler derken işin içine yiyecek ve içecek her şeyi katıyorum. Yani bir keten tohumu ile domatesi ayırt etmiyorum. Bana göre biri diğeri kadar gerekli. Örnekler çoğaltılabilir.

Yine diyorum ki önce “ne kadar sağlıklıyız” diye bir doktora gidelim. Artık aile hekimliği müessesesi ülkemizin her bir merkezinde faaliyete geçti, geçiyor. Müsait bir vaktinde bu tür alternatif tıp konularına ilgisi olduğunu bildiğimiz yada bilmediğimiz bir doktora konuyu açalım. Önce yaşam tarzımızın, yeme içme alışkanlıklarımızın doğru olup olmadığını ondan öğrenelim. (inşallah o doktor mesela sigara içen obez bir örnek olarak sizi dışlayarak beni size karşı mahçup etmez). Yada hastaysak önce ilaç vb. ile nasıl tedavi olabileceğimizi araştıralım. İlaçlar ile yeterli kontrol yada sağaltım sağlanması zor yada imkansız ise alternatif olarak hangi yöntemlerin kullanılabileceğini öğrenelim. Bu yöntemler arasında bitkisel tedavi imkanı da varsa o zaman yine uzmanı tarafından kaleme alınmış bir kaynaktan faydalanmaya çalışalım. Aslında bu forumda gerçek yada tüzel kişiliklere yönlendirme yapmak etik değil. Ancak yukarıda yazdığım onca yazıyı okuma sabrını gösteren okuyucumum katlandığı bu eziyetten sonra böyle bir ismi öğrenmeyi hak ettiğini düşünerek size mesela verilebilecek onlarca isimden birini zikretmek istiyorum. İşte bu isimlerden birisi prof dr Osman Müftüoğlu’dur. Bir başkası Ender Saraç olabilir. Yada İbrahim Saraçoğlu. Adını burada sayamadıklarım lütfen kusuruma bakmasın. Yukarda zikrettiğim mesela O. Müftüoğlunun Kendisi tıp fakültesi mezunu, iç hastalıkları uzmanı, endokrin ve metabolizma hastalıkları klinik yöneticisi, amerikan anti-aging (genç kalma) akademisi, amerikan mikrobiyoloji derneği, Amerika troit birliği, Avrupa ateroskleroz(damar sertliği) derneği, Avrupa Akdeniz diabet çalışma grubu, Lozan tıp birliği, Türkiye diabet derneği, Ankara diabet derneği, türk hipertansiyon ve nefroloji derneği, türk iç hastalıkları derneği ve osteoporoz(kemik erimesi) çalışma grubu üyesi olup sağlık bakanlığı yüksek sağlık şurası, etik kurul ve ilaç ruhsatlandırma konisyonu üyeliklerinde bulunmuştur. Siz bisikletforum üyeleri işte böyle ve buna benzer biliminsanlarının önerilerinden daha azına layık değilsiniz.
Bu ve benzer kaynaklardan öğrenilen tedavi yönteminin mümkünse bizzat görüşülen bir doktorla paylaşılarak kişinin mevcut sağlık durumunun bu ürünleri kullanmaya mani bir hali olmadığından emin olmak gerekir. İyi bir aktar yada eczanıya düşen ise insanlara semptomdan teşhise teşhisten tedaviye yöntemini uygulamak değil, mümkünse bir doktor yardımıyla seçilmiş ve o kişinin bünyesel özelliklerine uygun olduğu düşünülen bir ürünü en hijyenik ve sağlıklı şekilde tüketicisi için saklayıp kendisinden talep edildiğinde o şekilde sunmaktır. Ne eczacı ne aktar bir doktor değildir.
Ama kendi kendine doktorluk yapmaya kalkışanlarımız olabilir. Bazen böyle bir şeye kalkışmak mecburiyet karşısında kaçınılmaz olabilir. O zaman en azından bu konuda bilimsel araştırmaları kaynak aldığına emin olduğumuz kişileri tercih etmeliyiz. Yoksa kendi kendimizi kobay yerine koymuş oluruz.
Haa unutmadan. Tıpta hiçbir yöntem mucizevi tedavi imkanları sunmadığı gibi aynı şey alternatif tıp yöntemleri için de geçerlidir. Mucize vaad edenlere aldananlar zaman, para ve sağlıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.
Dünyanın dengede kalmasını sağlayan bir ekosistemi olduğu gibi insan bünyesinin de dengesini sağlayan bir homeostazisi vardır.
Bu homeostazisi bilinçsizce bozarak kendinize zarar vermek yerine hiçbir şey yapmamak bile daha akılcıdır. Zira vücut denen organizma çoğu şeyi bizim çok iyidir dediğimiz genel kültürümüzden bile daha ustalıkla dengeye oturtabilmekte ve hastalıkları kendi kendine iyi edebilmektedir. Yani son söz; öncelikle kendinize zarar vermeyin, sonralıkla mutlaka bir uzmana danışın. Böyle bir uzmana ulaşamıyorsanız bitkisel tedavi konusunda bilimselliği şüphe götürmeyen kişilerin eserlerinden yararlanın. İnanın atadan kalma ve çok beğenilen önerilerin çoğu zaten bu insanlar tarafından bilim merceği altında tekrar gözden geçirilmekte ve gerçekten takdire şayan olanları hak ettiği alakayı bulmakta ve fos bir efsane olanlar ise teker teker ayıklanmaktadır.
Kendinizi riske atmayın. Bilinçli davranın. Bilgimiz kadar bilinçliyiz. En doğru bilgi de bilimsel kaynaklardan elde edilir.
Bu forum belki hiç bu kadar uzun mesaj görmemiştir, okuyan üyelerimize sabırları için tekrar teşekkürlerimi sunarım.
Umarım faydalı olabilmişimdir. :)