Forum kurmak ve yönetmek dünyayı nasıl gördüğünüzle ve iktidar algınızla ilgili bir meseledir. Antikapitalistseniz böyle bir forum kurarken sponsor arayışına girmez, hiçbir ticari kuruluşun güdümüne tabi olmaz, kolektif bir yapı inşa edersiniz. Katılımcı demokrasiden yanaysanız, yapıyı yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarı doğru inşa eder ve yönetim mekanizmasını bu doğrultuda şekillendirirsiniz. Hiyerarşik ilişkilerden hoşlanmıyorsanız, yatay örgütlenme modellerine kafa yorarsınız. Bu ve benzeri kriterler bağlamında bir analiz yapmadan bu forumda olan biteni gerçekten anlamak mümkün değildir, polemikler ve iktidar çatışmalarıyla cebelleşip durursunuz. Ticari güdümlü yapılarda, katılımcı demokrasinin olmadığı yönetim mekanizmalarında nepotizm de, elitizm de, rantiye de kaçınılmazdır. Gelenler gidenler kalanlar küsenler, arkadan konuşanlar, meydan okuyanlar, soranlar sordurmayanlar, aba altından sopa gösterenler, ben yaptım olducular, sorgusuz sualsiz mesaj kıyımına girişenler, başlık kilitleyenler... say say bitmez, bütün bu hastalıklar iletişim sürecine mütehakkim anlayışın mahiyetini ifşa eder. Bunun en büyük örneği de ömrü yirmi yıla yaklaşan ekşisözlüktür, nereden nereye vardığını, ne hâlden ne hâle düştüğünü yedi düvel biliyor artık.
Kendinize şunları sorun: Burayı kim finanse ediyor, kim yönetiyor, yönetenleri kim seçiyor, kim görevden alıyor, karar mekanizması nasıl işliyor, kuralları kimler belirliyor, yasakları kimler tartışıyor, itiraz etmek mümkün mü, muhakemeyi kimler yapıyor... Bulduğunuz cevaplar sizin hangi sınırlar içerisinde konuştuğunuzu ve konuşabileceğinizi anlatacak size. Eğer bunlarla hemhal olamıyorsanız ama alternatifleriniz de kısıtlıysa, iletişim sırasında ruh hâlinizde iniş çıkışlar yaşamanız çok doğal. Nitekim bunun tezahür etmediği tek bir forum bile bulmak imkânsız neredeyse. Yahu arkadaşım alt tarafı bisiklet konuşacağız, bu kadar ayrıntılı düşünmeye gerek yok, diye düşünüyorsanız, o zaman bu tür polemiklerden uzak durur, sessizce seyreder, etliye sütlüye dokunmayan başlıklarda iletişime katılırsınız. Ama şunu aklınızdan çıkarmayın: İletişimin ve bilgi oluşumunun güvenliği burada saydığım sorunlardan bağımsız kalamaz, eğer temelde sorunlar varsa o güvenlik daima tehdit altında olur, bilginin güvenliği hep şüphe altında kalır. Bunu da soracaksınız: Biz burada bisiklet konuşurken birileri arka planda beni ticari olarak yönlendirme çabası içine giriyor mu, verilen bilgiler bu ilişkiler içinde manipülasyona maruz kalıyor mu, ben güvenli ve sağlıklı bilgiye ulaşırken yeterince dikkatli ve sorgulayıcı mıyım?
Hülasa, gördüğünüz bu polemikler, çatışmalar, ağız dalaşları, kibir, böbürlenme, imalı tehditler, aba altındaki sopalar falan, hepsi bu bağlamda düşünülüp değerlendirilmesi gereken arızalar, semptomlar. Hastalığın kökeni ise temelde.