_constantine_
Üye
- Kayıt
- 15 Ocak 2014
- Mesaj
- 71
- Tepki
- 49
- Yaş
- 42
- Şehir
- istanbul, çapa
- İsim
- Emre Savuran
- Bisiklet
- Salcano
merhaba arkadaşlar
15-16 ağustos arası ağabeyim ile birlikte bir tur gerçekleştirdik. 15 Ağustos sabahı saat 06:00 da yola çıktık ve doğru topkapı - habibler tramvayına bindik. kapıdaki arkadaş sağolsun hiç zorluk çıkartmadı öyleki normalde 2 akbil basmanız gerekiyor ama sıkıntı yok dedi. tramvaya binmekteki amacım abim bisiklete binmiyor ve 0 kondisyon olduğundan yolu bir nebze kısaltmaktı. tramvaydan indik ve yola koyulduk 500 metre gitmemiştikki abim arkamdan ıslık çaldı "sırt çantam sırtımı mahvetti" diyerek durdu ve çantayı düzeltmeye başladı sonra hemen önünde durduğumuz börekçi' ye girerek sabah kahvaltısını yaptık. yaklaşık 20 dk sonra tekrar yoldayız. abim her 100 metrede bir söyleniyor daha bitmedi mi diye bağırıyordu. 38 km boyunca her 100 metrede bir söylendi ve sürekli mola vererek gidiyorduk. bisiklet üzerinde kesintisiz yaptığımız 2 km yi geçmez. daha arnavutköy' e gelmemiştik ki sırtının çok kötü durumda olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyledi. sırt çantasını ben aldım bagajımda heybe, sırtımda çanta, matlar ve çadır anlayacağınız bütün kamp ve balık eşyalarını ben taşımaya başladım. bisikleti boş olduğu halde 1. viteste gidiyordu ben o kadar yükle en az 300 mt fark atıyordum ve beklemek zorunda kalıyordum."ben yarın bu yolu hayatta dönemem ölür kalırım yolda araba çağırırım gelir alır valla" dedi. velhasıl 38 km yolu 6 saatte giderek herhalde bir rekora imza atmışızdır. işin acı tarafı ben rotayı planlarken kendisine "karaburun 38 km, erdek feribottan indikten sonra 18 km arada 20 km fark var gidebilecek misin?" dediğimde verdiği cevap "ne olacak oğlum ha 18 ha 38 gideriz 38 km ölmedik daha" demesiydi. ne diyelim kendi düşen ağlamaz. vardığımızda çadırı hemen kuralım ben hemen uyuyacağım dedi. tabi uyumadı manzaranın tadını çıkarıyordu çünkü canı gönülden tebrik ettim güzel manzarayı haketmişti dile kolay sıfır kondisyon ile 38 km geldi. deniz çok dalgalı olduğu için balık tutmaya gitmedik. kamp muhabbetleri gerçekten çok güzel oluyormuş bütün gece muhabbet ettik ve uyuduk. sabah uyandığımda havasızlıktan ölüyorum sandım ve kendimi çadırdan öyle bir dışarı attım ki aman Allahım böyle bir sıcak yok saat daha sabahın 7 si oturdum gölgeye, abimin uyanmasını bekliyorum derken benden 10 dk sonra oda aynı şekilde kendini dışarı atıverdi. çadırın içi nemlenmişti ve neredeyse yağmur gibi yağacaktı çadırı güzelce havalandırdık ve kahvaltı için kendi yaptığım ispirto ocağında, bira kutusunda çay demledik ve sucuklu yumurta ile kahvaltıyı kombin ettik. saat 3 gibi sözünü tutmuş ve ben keşfe çıktığımda araba çağırmış araç geldi ve bana "gelirken senin usûl dönerken benim usûl ile döneceğiz dedi ve 1 saat 15 dk sonra evdeydik. bir dahaki turda erdek olacak kısmetse (tabi iç işleri bakanından izin alabilirsek ) sağlıcakla kalın
15-16 ağustos arası ağabeyim ile birlikte bir tur gerçekleştirdik. 15 Ağustos sabahı saat 06:00 da yola çıktık ve doğru topkapı - habibler tramvayına bindik. kapıdaki arkadaş sağolsun hiç zorluk çıkartmadı öyleki normalde 2 akbil basmanız gerekiyor ama sıkıntı yok dedi. tramvaya binmekteki amacım abim bisiklete binmiyor ve 0 kondisyon olduğundan yolu bir nebze kısaltmaktı. tramvaydan indik ve yola koyulduk 500 metre gitmemiştikki abim arkamdan ıslık çaldı "sırt çantam sırtımı mahvetti" diyerek durdu ve çantayı düzeltmeye başladı sonra hemen önünde durduğumuz börekçi' ye girerek sabah kahvaltısını yaptık. yaklaşık 20 dk sonra tekrar yoldayız. abim her 100 metrede bir söyleniyor daha bitmedi mi diye bağırıyordu. 38 km boyunca her 100 metrede bir söylendi ve sürekli mola vererek gidiyorduk. bisiklet üzerinde kesintisiz yaptığımız 2 km yi geçmez. daha arnavutköy' e gelmemiştik ki sırtının çok kötü durumda olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyledi. sırt çantasını ben aldım bagajımda heybe, sırtımda çanta, matlar ve çadır anlayacağınız bütün kamp ve balık eşyalarını ben taşımaya başladım. bisikleti boş olduğu halde 1. viteste gidiyordu ben o kadar yükle en az 300 mt fark atıyordum ve beklemek zorunda kalıyordum."ben yarın bu yolu hayatta dönemem ölür kalırım yolda araba çağırırım gelir alır valla" dedi. velhasıl 38 km yolu 6 saatte giderek herhalde bir rekora imza atmışızdır. işin acı tarafı ben rotayı planlarken kendisine "karaburun 38 km, erdek feribottan indikten sonra 18 km arada 20 km fark var gidebilecek misin?" dediğimde verdiği cevap "ne olacak oğlum ha 18 ha 38 gideriz 38 km ölmedik daha" demesiydi. ne diyelim kendi düşen ağlamaz. vardığımızda çadırı hemen kuralım ben hemen uyuyacağım dedi. tabi uyumadı manzaranın tadını çıkarıyordu çünkü canı gönülden tebrik ettim güzel manzarayı haketmişti dile kolay sıfır kondisyon ile 38 km geldi. deniz çok dalgalı olduğu için balık tutmaya gitmedik. kamp muhabbetleri gerçekten çok güzel oluyormuş bütün gece muhabbet ettik ve uyuduk. sabah uyandığımda havasızlıktan ölüyorum sandım ve kendimi çadırdan öyle bir dışarı attım ki aman Allahım böyle bir sıcak yok saat daha sabahın 7 si oturdum gölgeye, abimin uyanmasını bekliyorum derken benden 10 dk sonra oda aynı şekilde kendini dışarı atıverdi. çadırın içi nemlenmişti ve neredeyse yağmur gibi yağacaktı çadırı güzelce havalandırdık ve kahvaltı için kendi yaptığım ispirto ocağında, bira kutusunda çay demledik ve sucuklu yumurta ile kahvaltıyı kombin ettik. saat 3 gibi sözünü tutmuş ve ben keşfe çıktığımda araba çağırmış araç geldi ve bana "gelirken senin usûl dönerken benim usûl ile döneceğiz dedi ve 1 saat 15 dk sonra evdeydik. bir dahaki turda erdek olacak kısmetse (tabi iç işleri bakanından izin alabilirsek ) sağlıcakla kalın
Dosyalar
-
149,4 KB Okunma: 13