KullanıcıAyı
Üye
- Kayıt
- 2 Mart 2015
- Mesaj
- 28
- Tepki
- 69
- Yaş
- 114
- Şehir
- İstanbul
Merhaba arkadaşlar,
Don Kişot Bisiklet Kolektifi olarak bir yılı aşkın bir süredir belirli aralıklarla toplu sürüşler organize etmekteyiz. Geçtiğimiz hafta sonu durağımız Floryadaki Atatürk Orman Çiftliğiydi. Ancak bu turumuzda daha önce yaşamadığımız, bir daha da yasamayı kesinlikle istemeyeceğimiz, hepimizi üzen ve tedirgin eden sonuçları çok daha vahim olabilecek talihsiz bir olay yasadık. Bunun bizim başımıza gelmiş olması tamamen bir tesadüf. Bu nedenledir ki İstanbul’da bisiklet kullanan tüm arkadaşlarla bu kötü deneyimimizi paylaşma gereği duyduk.
Düzenlediğimiz sürüşlerde her zaman için katılımcıların güvenliğini sağlamak, sağ salim etkinliği tamamlamak önceliğimiz olmuştur. Bunun için gerekli önlemleri alır, öncü ve artçıları belirleyerek turumuza başlarız. Trafiğe çıktığımızda sağ şeridi kullanır ve hiçbir aracı zor durumda bırakmadan, trafik kurallarını ihlal etmeden yolumuza devam ederiz. Daha önce de araçların bizi sıkıştırdığı yol vermek istemediği olmuştu. Ancak bu defa nasibimizde gözü dönmüş şehir eşkiyaları vardı.
Dönüş yolunda bir araç önce kornayla, sözle ve ardından artçı arkadaşımızın bisikletine arkadan “hafifçe dokundurmak” suretiyle grubumuzu taciz etti. Yaptığımız uyarının karşılığını küfürler, sövüp saymalar ve tehditlerle gördük. Bizim onların kaza yapmasına sebep olabileceğimiz gibi saçma bir iddia ile karşılaştık. Tolgahan arkadaşımız kurallara uydukları müddetçe kaza yapmadan yollarına devam edebileceklerini anlatmaya çalıştı. Fakat nafile… Bu sadece onun açık hedef olmasına sebep oldu. Arkada bir karışıklı olduğunu fark eden diğer arkadaşlarımızın gelmesiyle birlikte adamlar basıp gittiler.
Biz belayı savdığımızı düşünerek yolumuza devam ettik. Ancak 2-3 km yol almıştık ki adamlar ellerinde demir çubuklarla yolumuzu kestiler. Meğer yol kenarındaki bir şantiyeden gerekli alet edevatı toplayıp bizi beklemişler. Nasıl bir hırs ve gözü dönmüşlükse üzerimize saldırdılar. Aptallaştık, kanımız dondu. Öndeki arkadaşlarımız yapmayın etmeyin deyip sakinleştirmeye çalıştılarsa da arbede çıkmasını engelleyemediler. Öncelikli hedefimiz adamların ellerindeki demirleri almakti. Magandalarin hedeflerinde öncelikle Tolgahan vardı. Ne olup bittiğini bile tam olarak anlayamadan kendimizi korkunç bir barbarlığın içinde bulduk. Adamlar saldiriyor, arkadaslarimiz da savunma haklarini kullaniyorlardi. Hatta biri parmağını arkadaşımızın gözüne sokmaya çalışıyordu! “Ne yapacaksın kardeşim, adamın gözün mü oyacaksın, sakat mı bırakacaksın, öldürecek misin?”
Her türlü şiddete karşı olan bizler maalesef “lütfen arkadaşımızın gözünü oymayın” diye ricada bulunarak “medeni” bir şekilde sorunu çözemedik. Kavga çıkmasını engelleyemedik. Özsavunma hakkımızı kullandık. Yumruklar konuştu. Adamlara gerekli cevap verildi. Tura 28 aylık çocuğuyla katılan Sinem şoka girdi. Bir taraftan güvenliğini sağlamak için çocuğunu eşine bırakırken bir taraftan da kavgayı durdurmaya çalıştı. Bağrış çağrışlar bir birine karıştı. Etraftan gelenler de oldu. Adamlar “anamıza küfrettiler” diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar. Ancak kesinlikle kendilerine hiçbir şekilde küfür edilmemiştir. Gelenlerin de müdahalesiyle nihayet ortalık biraz duruldu. Hemen polisi aradık. Adamları da orada tutmaya çalıştık ancak tehditler savurmayı da ihmal etmeyerek arabalarına binip kaçtılar. Plakalarını aldık ve polise bildirdik. Polisler gelmeden de olay yerinden ayrılmadık. Çünkü daha kalabalık bir şekilde yeniden önümüzü kesebilirlerdi. Nihayet ekip geldi ve onların korumasında yola çıkarak karakola gidebildik. Şikayet dilekçesi yazıldı. Arkadaşımıza hastaneden darp raporu alındı. Kaşı yarılmış ve dirseği kırılmıştı. Bazı arkadaşlarımız da hafif sıyrıklarla olayı atlatmışlardı.
Önemli bir ayrıntı da şuydu: Adamlar da darp raporu alıp karakolu gitmişler ve bizden şikayetçi olmuşlar. Zamanında polise başvurmasaydık direk suçlu pozisyonuna düşebilirdik. Hak aramanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Olay şimdi yargıya intikal edecek. Eminiz adalet yerini bulacaktır!
Çok daha kötüsü olabilirdi. Her şey anlık gelişti. Turda erkek gücüne karşı koyamayacak kadınlar da vardı. O demir darbeleri onlardan birine de inebilirdi. 28 aylık bir çocuk vardı. Kavganın ortasında kalabilirdi. Daha ağır yaralanmalar hatta sakatlanmalar vuku bulabilirdi.
Peki suçumuz neydi?
Sadece o saate o yolda bulunmak! Öyle bir noktaya gelmişiz ki siz ne kadar şiddete karşı olsanız da beladan uzak dursanız da o gelip sizi bulabiliyor. İnsanlar deli gömleğini giymiş etrafımızda dolaşıyorlar. Magandalar her yerde. Neler yapabiliriz, kendimizi nasıl koruyabiliriz bunlar artık gündemimizin en önemli maddelerinden. Sizlerle paylaşmak istedik. Çünkü aynı suçu siz de işliyorsunuz. Bu ülkede hatta bu şehirde sokağa çıkıyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi bir de bisikletle çıkıyorsunuz!
Magandalar nasil her yerdeyse, biz de her yerde olacağız. Sokaklari, sehirleri bu vandallara teslim etmeyeceğiz.
İsyan, devrim, bisiklet!
Don Kişot Bisiklet Kolektifi olarak bir yılı aşkın bir süredir belirli aralıklarla toplu sürüşler organize etmekteyiz. Geçtiğimiz hafta sonu durağımız Floryadaki Atatürk Orman Çiftliğiydi. Ancak bu turumuzda daha önce yaşamadığımız, bir daha da yasamayı kesinlikle istemeyeceğimiz, hepimizi üzen ve tedirgin eden sonuçları çok daha vahim olabilecek talihsiz bir olay yasadık. Bunun bizim başımıza gelmiş olması tamamen bir tesadüf. Bu nedenledir ki İstanbul’da bisiklet kullanan tüm arkadaşlarla bu kötü deneyimimizi paylaşma gereği duyduk.
Düzenlediğimiz sürüşlerde her zaman için katılımcıların güvenliğini sağlamak, sağ salim etkinliği tamamlamak önceliğimiz olmuştur. Bunun için gerekli önlemleri alır, öncü ve artçıları belirleyerek turumuza başlarız. Trafiğe çıktığımızda sağ şeridi kullanır ve hiçbir aracı zor durumda bırakmadan, trafik kurallarını ihlal etmeden yolumuza devam ederiz. Daha önce de araçların bizi sıkıştırdığı yol vermek istemediği olmuştu. Ancak bu defa nasibimizde gözü dönmüş şehir eşkiyaları vardı.
Dönüş yolunda bir araç önce kornayla, sözle ve ardından artçı arkadaşımızın bisikletine arkadan “hafifçe dokundurmak” suretiyle grubumuzu taciz etti. Yaptığımız uyarının karşılığını küfürler, sövüp saymalar ve tehditlerle gördük. Bizim onların kaza yapmasına sebep olabileceğimiz gibi saçma bir iddia ile karşılaştık. Tolgahan arkadaşımız kurallara uydukları müddetçe kaza yapmadan yollarına devam edebileceklerini anlatmaya çalıştı. Fakat nafile… Bu sadece onun açık hedef olmasına sebep oldu. Arkada bir karışıklı olduğunu fark eden diğer arkadaşlarımızın gelmesiyle birlikte adamlar basıp gittiler.
Biz belayı savdığımızı düşünerek yolumuza devam ettik. Ancak 2-3 km yol almıştık ki adamlar ellerinde demir çubuklarla yolumuzu kestiler. Meğer yol kenarındaki bir şantiyeden gerekli alet edevatı toplayıp bizi beklemişler. Nasıl bir hırs ve gözü dönmüşlükse üzerimize saldırdılar. Aptallaştık, kanımız dondu. Öndeki arkadaşlarımız yapmayın etmeyin deyip sakinleştirmeye çalıştılarsa da arbede çıkmasını engelleyemediler. Öncelikli hedefimiz adamların ellerindeki demirleri almakti. Magandalarin hedeflerinde öncelikle Tolgahan vardı. Ne olup bittiğini bile tam olarak anlayamadan kendimizi korkunç bir barbarlığın içinde bulduk. Adamlar saldiriyor, arkadaslarimiz da savunma haklarini kullaniyorlardi. Hatta biri parmağını arkadaşımızın gözüne sokmaya çalışıyordu! “Ne yapacaksın kardeşim, adamın gözün mü oyacaksın, sakat mı bırakacaksın, öldürecek misin?”
Her türlü şiddete karşı olan bizler maalesef “lütfen arkadaşımızın gözünü oymayın” diye ricada bulunarak “medeni” bir şekilde sorunu çözemedik. Kavga çıkmasını engelleyemedik. Özsavunma hakkımızı kullandık. Yumruklar konuştu. Adamlara gerekli cevap verildi. Tura 28 aylık çocuğuyla katılan Sinem şoka girdi. Bir taraftan güvenliğini sağlamak için çocuğunu eşine bırakırken bir taraftan da kavgayı durdurmaya çalıştı. Bağrış çağrışlar bir birine karıştı. Etraftan gelenler de oldu. Adamlar “anamıza küfrettiler” diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar. Ancak kesinlikle kendilerine hiçbir şekilde küfür edilmemiştir. Gelenlerin de müdahalesiyle nihayet ortalık biraz duruldu. Hemen polisi aradık. Adamları da orada tutmaya çalıştık ancak tehditler savurmayı da ihmal etmeyerek arabalarına binip kaçtılar. Plakalarını aldık ve polise bildirdik. Polisler gelmeden de olay yerinden ayrılmadık. Çünkü daha kalabalık bir şekilde yeniden önümüzü kesebilirlerdi. Nihayet ekip geldi ve onların korumasında yola çıkarak karakola gidebildik. Şikayet dilekçesi yazıldı. Arkadaşımıza hastaneden darp raporu alındı. Kaşı yarılmış ve dirseği kırılmıştı. Bazı arkadaşlarımız da hafif sıyrıklarla olayı atlatmışlardı.
Önemli bir ayrıntı da şuydu: Adamlar da darp raporu alıp karakolu gitmişler ve bizden şikayetçi olmuşlar. Zamanında polise başvurmasaydık direk suçlu pozisyonuna düşebilirdik. Hak aramanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Olay şimdi yargıya intikal edecek. Eminiz adalet yerini bulacaktır!
Çok daha kötüsü olabilirdi. Her şey anlık gelişti. Turda erkek gücüne karşı koyamayacak kadınlar da vardı. O demir darbeleri onlardan birine de inebilirdi. 28 aylık bir çocuk vardı. Kavganın ortasında kalabilirdi. Daha ağır yaralanmalar hatta sakatlanmalar vuku bulabilirdi.
Peki suçumuz neydi?
Sadece o saate o yolda bulunmak! Öyle bir noktaya gelmişiz ki siz ne kadar şiddete karşı olsanız da beladan uzak dursanız da o gelip sizi bulabiliyor. İnsanlar deli gömleğini giymiş etrafımızda dolaşıyorlar. Magandalar her yerde. Neler yapabiliriz, kendimizi nasıl koruyabiliriz bunlar artık gündemimizin en önemli maddelerinden. Sizlerle paylaşmak istedik. Çünkü aynı suçu siz de işliyorsunuz. Bu ülkede hatta bu şehirde sokağa çıkıyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi bir de bisikletle çıkıyorsunuz!
Magandalar nasil her yerdeyse, biz de her yerde olacağız. Sokaklari, sehirleri bu vandallara teslim etmeyeceğiz.
İsyan, devrim, bisiklet!