Bisikletli Gezgin
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 3 Mart 2011
- Mesaj
- 3.874
- Tepki
- 4.683
- Şehir
- Altındağ, Ankara
- İsim
- Mustafa
- Bisiklet
- Sedona
Alberto Contador, kariyerinin en çalkantılı ve skandallarla dolu yılında nasıl unutulmaz olacağını öğrendi. Peki ama nasıl?
Lance Armstrong'u unutulmaz kılan nedir? Büyük bir yarışçı olması, saldırgan, agresif, ön planda olmayı seven yapısı başta geliyor kuşkusuz. Rakiplerini geride bıraktıktan sonra attığı o "bakış" hemen yanlarında. Medya ile ilişkileri, yazdığı kitaplar, müthiş hitabet yeteneği, pazarlama açısından hâyli uygun karizması da listede kendilerine yer buluyor. Tüm bunlar Lance'i büyüttü, büyüttü ve sevenlerinin tapacağı, sevmeyenlerin ölesiyle nefret edeceği bir noktaya getirdi. Michael Jordan'la birlikte çağımızın en etkili sporcusu belki de.
Alberto Contador, böyle değil. Yetenek olarak Lance'den aşağı kalır yanı yok. Müthiş bir tırmanışçı, harika bir zamana karşı yeteneği var, inişlerde çok korkusuz. Daha da önemlisi, yarış anında bu yeteneğini gösterecek doğru kanalı, doğru frekansı her zaman tutturması. Her zaman -eğer yeterli benzini varsa- en doğru atağı yapmakta üstüne yok. Fakat Contador, karizmatik değil. Kırık dökük İngilizcesi, her şeyin pazarlanabilir ölçüde değerli olduğu bir çağda, ona yardımcı olmuyor. Kimse yarışlardan sonra "Contador ne dedi acaba?" demiyor, Twitter'da ilk onun profiline girmiyor.
Geçmişten bugüne
2011, hayatının en zorlu yılı oldu belki de Contador'un. Aslında hiç kolay bir yaşamı olmadı. 12 yaşında televizyonda Miguel Indurain'i görüp "Ben de bisikletçi olmak istiyorum" dediğinde ilk engeli görmüştü. Ailesinin bisiklet alacak parası yoktu, futbola döndü, atletizmle oyalandı. İlk bisikleti olan Orbea'sına kavuştuğunda ise annesinin ördüğü bisiklet mayosuyla dolaşmayı kafayı fazla takmadı. Hava soğuk olduğunda çorapları eldiven olarak kullanıyor, saatlerce bisikletin tepesinden inmediği için akşamları ağrılar içinde uyuyordu.
Basamakları hızla çıktığı yıllarda da sorunlar hayatından eksik olmadı. Kazanıyor, kendini gösteriyordu. Fakat engelli olarak dünyaya gelen küçük kardeşi Raul tüm ailesi gibi onu da sarsıyordu. Babası çalışmayı bırakmış, tüm mesaisini Raul'a yöneltmişti. Contador yürümeye devam ediyordu, 2004'te geçirdiği ve neredeyse ölümüne sebep olacak kazaya rağmen. Hasta yatağında okuduğu Lance Armstrong'un "It's not about Bike" kitabı güç vermişti ona, gençlik yıllarında agresif stiline hayran olduğu Lance'in hayatı onu çarpmıştı. İleride rakip olacak, birbirlerinden nefret edeceklerdi. Kurtuldu, yaşama tutundu ve müthiş bir 2000'ler geçirdi: Üç Fransa, iki İtalya, bir de İspanya Bisiklet Turu zaferi onu zamanının en büyüğü yaptı. Sonunda yaşamını yolun koymuş gibiydi ancak her şeyin bittiği an geçen yaz yaşandı. İspanyol bisikletçiye yapılan testlerde kanında bulunan Clenbuterol maddesi herkesi şok etmişti.
http://i.tr.eurosport.com/2011/07/14/740340-9300367-640-360.jpg
Değişim zamanları
2011, hayatının en zorlu yılı oldu belki de Contador'un. Her gittiği yarışta aldığı sevimsiz tepkiler, davasının Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi tarafından sürekli ertelenmesi, "Hangi yarışa katılabilecek?" hezeyanları hem onu hem bisiklet dünyasını uzun süre meşgul etti. Hâla bekliyor. Kararın açıklanması Ocak ayının ortalarını bulacak, son açıklama bu yönde.
Beklerken boş durmadı, müthiş bir İtalya Bisiklet Turu çıkardı Contador. Angelo Zomegnan'ın Tolstoy romanlarını anımsatan zorluktaki parkurunu bitirenler kendilerini şanslı olarak adlederken, o parçalayarak şampiyon oluyordu. Neyi parçalayarak? Rakiplerini, dağları, inişleri, beklentileri, tepkileri, yuhalamaları.
Beklerken boş durmadı, ilk defa kalbini açtı. Magazin programı kafasıyla "Evinin kapılarını Pazar Keyfi'ne açarak" konuştu. Andığımız zorlu çocukluğundan bahsetti, bisikletin aşkını ilk kazandığı yıllardan, Lance Armstrong'la olan kavgalarına kadar her şeyden samimiyetle bahsetti. Basınla ilişkisini güzel boyutlara çekti, belki de onun Fransa Turu'nu kaybetmesine neden olan, ilk etapta düşmesini ve zaman kaybetmesini sağlayan seyirciyle buluşma inceliği gösterdi.
Beklerken boş durmadı, masumiyetini anlattı, hakkını savundu. "Seni kendinden daha iyi kimse anlatamaz" düsturunu pusulası yaptı, soğukkanlılıkla içini döktü. Durumu anlattı, dopingle bu noktalara gelen biri olmadığını dünyaya haykırdı; ama doğru, ama yanlış. Sosyal medyayı da öğrendi, kırık dökük İngilizcesinin üzerine tuğla koyduğu her gün yeni bir mesajla ortamı şenlendirdi, insanlara ilk defa "Contador ne diyecek acaba?" duygusu yaşattı.
http://i.tr.eurosport.com/2010/07/09/624431-10112169-640-360.jpg
Working Class Hero
Lance Armstrong'u unutulmaz kılan nedir? Size bir hikâye anlatayım. İtalyan bisikletçi Ivan Basso, 2004 Fransa Bisiklet Turu'nun ilk dinlenme gününde annesinin kanser olduğunu öğrenir. Hemen ilk gün aynı yollardan, belki de daha acılı ekilde geçen Lance ile buluşur. Ertesi gün annesi için yarışacaktır, bisikletine onun adının yazılı olduğu bir kağıdı yapıştırır. Lance ile birlikte La Mongie tırmanışını çıkarlar, "Patron" ona yardım eder, kariyerindeki en özel günde, ilk ve tek Fransa Bisiklet Turu etap zaferini almasına sebep olur.
Alberto Contador'u unutulmaz kılacak nedir? 2011 İtalya Bisiklet Turu, 19. etabın son anları. (link) bisikletçisi Paolo Tiralongo önde gidiyor. Yorgunluk hat safhada, bacaklar yanmış, beyin kendini inkâr ediyor vaziyette. Arka grupta genel klasman mücadesi var, Contador, Nibali, Scarponi birbirlerini kolluyor. Ataklardan en büyüğü son kilometrede Contador'dan geliyor, "El Pistolero" rakipleriyle arasındaki farkı hafifçe açıyor. Son 300 metre artık. Tiralongo bitmiş durumda. Arkadan Contador'la birlikte sağlam gelen 3 kişi daha var. Fakat o da ne? Contador, çok rahat geçip etabı alacak bir hâldeyken Tiralongo için çalışmayı tercih ediyor, kulağına bir şeyler fısıldıyor ve son metrelerde ona hizmetçilik yapıyor. Ve tüm Giro'da olduğu gibi yine istediği oluyor, Tiralongo finiş çizgisini elleri havada geçiyor.
33 yaşında olan, geleceğin yıldızı olarak başladığı 12 senelik profesyonel kariyerini hep Damiano Cunego, Alexander Vinokourov, Alberto Contador gibi isimlere domestiklik yaparak geçiren Paolo Tiralongo, hayatının en büyük zaferini eski patronu, daimi dostunun yardımıyla aldı. 30 sene sonra Alberto Contador denildiğinde akıllara büyük zaferleri, doping davası, yarışları kazanırken yaptığı silah hareketinden çok Tiralongo'nun yarış sonrası ağlayarak verdiği röportaj gelecek.
Alberto Contador, kariyerinin en zorlu ve en çalkantılı yılında nasıl unutulmazolacağını öğrendi.
26 Aralık 2011
İnan Özdemir
(link)
Lance Armstrong'u unutulmaz kılan nedir? Büyük bir yarışçı olması, saldırgan, agresif, ön planda olmayı seven yapısı başta geliyor kuşkusuz. Rakiplerini geride bıraktıktan sonra attığı o "bakış" hemen yanlarında. Medya ile ilişkileri, yazdığı kitaplar, müthiş hitabet yeteneği, pazarlama açısından hâyli uygun karizması da listede kendilerine yer buluyor. Tüm bunlar Lance'i büyüttü, büyüttü ve sevenlerinin tapacağı, sevmeyenlerin ölesiyle nefret edeceği bir noktaya getirdi. Michael Jordan'la birlikte çağımızın en etkili sporcusu belki de.
Alberto Contador, böyle değil. Yetenek olarak Lance'den aşağı kalır yanı yok. Müthiş bir tırmanışçı, harika bir zamana karşı yeteneği var, inişlerde çok korkusuz. Daha da önemlisi, yarış anında bu yeteneğini gösterecek doğru kanalı, doğru frekansı her zaman tutturması. Her zaman -eğer yeterli benzini varsa- en doğru atağı yapmakta üstüne yok. Fakat Contador, karizmatik değil. Kırık dökük İngilizcesi, her şeyin pazarlanabilir ölçüde değerli olduğu bir çağda, ona yardımcı olmuyor. Kimse yarışlardan sonra "Contador ne dedi acaba?" demiyor, Twitter'da ilk onun profiline girmiyor.
Geçmişten bugüne
2011, hayatının en zorlu yılı oldu belki de Contador'un. Aslında hiç kolay bir yaşamı olmadı. 12 yaşında televizyonda Miguel Indurain'i görüp "Ben de bisikletçi olmak istiyorum" dediğinde ilk engeli görmüştü. Ailesinin bisiklet alacak parası yoktu, futbola döndü, atletizmle oyalandı. İlk bisikleti olan Orbea'sına kavuştuğunda ise annesinin ördüğü bisiklet mayosuyla dolaşmayı kafayı fazla takmadı. Hava soğuk olduğunda çorapları eldiven olarak kullanıyor, saatlerce bisikletin tepesinden inmediği için akşamları ağrılar içinde uyuyordu.
Basamakları hızla çıktığı yıllarda da sorunlar hayatından eksik olmadı. Kazanıyor, kendini gösteriyordu. Fakat engelli olarak dünyaya gelen küçük kardeşi Raul tüm ailesi gibi onu da sarsıyordu. Babası çalışmayı bırakmış, tüm mesaisini Raul'a yöneltmişti. Contador yürümeye devam ediyordu, 2004'te geçirdiği ve neredeyse ölümüne sebep olacak kazaya rağmen. Hasta yatağında okuduğu Lance Armstrong'un "It's not about Bike" kitabı güç vermişti ona, gençlik yıllarında agresif stiline hayran olduğu Lance'in hayatı onu çarpmıştı. İleride rakip olacak, birbirlerinden nefret edeceklerdi. Kurtuldu, yaşama tutundu ve müthiş bir 2000'ler geçirdi: Üç Fransa, iki İtalya, bir de İspanya Bisiklet Turu zaferi onu zamanının en büyüğü yaptı. Sonunda yaşamını yolun koymuş gibiydi ancak her şeyin bittiği an geçen yaz yaşandı. İspanyol bisikletçiye yapılan testlerde kanında bulunan Clenbuterol maddesi herkesi şok etmişti.
http://i.tr.eurosport.com/2011/07/14/740340-9300367-640-360.jpg
Değişim zamanları
2011, hayatının en zorlu yılı oldu belki de Contador'un. Her gittiği yarışta aldığı sevimsiz tepkiler, davasının Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi tarafından sürekli ertelenmesi, "Hangi yarışa katılabilecek?" hezeyanları hem onu hem bisiklet dünyasını uzun süre meşgul etti. Hâla bekliyor. Kararın açıklanması Ocak ayının ortalarını bulacak, son açıklama bu yönde.
Beklerken boş durmadı, müthiş bir İtalya Bisiklet Turu çıkardı Contador. Angelo Zomegnan'ın Tolstoy romanlarını anımsatan zorluktaki parkurunu bitirenler kendilerini şanslı olarak adlederken, o parçalayarak şampiyon oluyordu. Neyi parçalayarak? Rakiplerini, dağları, inişleri, beklentileri, tepkileri, yuhalamaları.
Beklerken boş durmadı, ilk defa kalbini açtı. Magazin programı kafasıyla "Evinin kapılarını Pazar Keyfi'ne açarak" konuştu. Andığımız zorlu çocukluğundan bahsetti, bisikletin aşkını ilk kazandığı yıllardan, Lance Armstrong'la olan kavgalarına kadar her şeyden samimiyetle bahsetti. Basınla ilişkisini güzel boyutlara çekti, belki de onun Fransa Turu'nu kaybetmesine neden olan, ilk etapta düşmesini ve zaman kaybetmesini sağlayan seyirciyle buluşma inceliği gösterdi.
Beklerken boş durmadı, masumiyetini anlattı, hakkını savundu. "Seni kendinden daha iyi kimse anlatamaz" düsturunu pusulası yaptı, soğukkanlılıkla içini döktü. Durumu anlattı, dopingle bu noktalara gelen biri olmadığını dünyaya haykırdı; ama doğru, ama yanlış. Sosyal medyayı da öğrendi, kırık dökük İngilizcesinin üzerine tuğla koyduğu her gün yeni bir mesajla ortamı şenlendirdi, insanlara ilk defa "Contador ne diyecek acaba?" duygusu yaşattı.
http://i.tr.eurosport.com/2010/07/09/624431-10112169-640-360.jpg
Working Class Hero
Lance Armstrong'u unutulmaz kılan nedir? Size bir hikâye anlatayım. İtalyan bisikletçi Ivan Basso, 2004 Fransa Bisiklet Turu'nun ilk dinlenme gününde annesinin kanser olduğunu öğrenir. Hemen ilk gün aynı yollardan, belki de daha acılı ekilde geçen Lance ile buluşur. Ertesi gün annesi için yarışacaktır, bisikletine onun adının yazılı olduğu bir kağıdı yapıştırır. Lance ile birlikte La Mongie tırmanışını çıkarlar, "Patron" ona yardım eder, kariyerindeki en özel günde, ilk ve tek Fransa Bisiklet Turu etap zaferini almasına sebep olur.
Alberto Contador'u unutulmaz kılacak nedir? 2011 İtalya Bisiklet Turu, 19. etabın son anları. (link) bisikletçisi Paolo Tiralongo önde gidiyor. Yorgunluk hat safhada, bacaklar yanmış, beyin kendini inkâr ediyor vaziyette. Arka grupta genel klasman mücadesi var, Contador, Nibali, Scarponi birbirlerini kolluyor. Ataklardan en büyüğü son kilometrede Contador'dan geliyor, "El Pistolero" rakipleriyle arasındaki farkı hafifçe açıyor. Son 300 metre artık. Tiralongo bitmiş durumda. Arkadan Contador'la birlikte sağlam gelen 3 kişi daha var. Fakat o da ne? Contador, çok rahat geçip etabı alacak bir hâldeyken Tiralongo için çalışmayı tercih ediyor, kulağına bir şeyler fısıldıyor ve son metrelerde ona hizmetçilik yapıyor. Ve tüm Giro'da olduğu gibi yine istediği oluyor, Tiralongo finiş çizgisini elleri havada geçiyor.
33 yaşında olan, geleceğin yıldızı olarak başladığı 12 senelik profesyonel kariyerini hep Damiano Cunego, Alexander Vinokourov, Alberto Contador gibi isimlere domestiklik yaparak geçiren Paolo Tiralongo, hayatının en büyük zaferini eski patronu, daimi dostunun yardımıyla aldı. 30 sene sonra Alberto Contador denildiğinde akıllara büyük zaferleri, doping davası, yarışları kazanırken yaptığı silah hareketinden çok Tiralongo'nun yarış sonrası ağlayarak verdiği röportaj gelecek.
Alberto Contador, kariyerinin en zorlu ve en çalkantılı yılında nasıl unutulmazolacağını öğrendi.
26 Aralık 2011
İnan Özdemir
(link)