aliöğretmen
Aktif Üye
- Kayıt
- 17 Eylül 2010
- Mesaj
- 114
- Tepki
- 201
- Şehir
- BURSA-ŞIRNAK
Bursa-Çanakkale Yolunda İki Buçuk Gün
Bu turun devamında yaşadığımz iki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)
Başka türlü bir şeydi bizim istediğimiz. Tadı başka, rengi başka olmalıydı. İşte bunun için bu yolculuğa çıktık değerli dostum Arifle. Yolculuktan bir gün önce yaptık hazırlıklarımızın büyük çoğunluğunu. Bu hazırlıklar arasında Arife bisiklet almak da vardı. Başlangıçta Rize Kaçkar yaylarına gitmek istiyorduk. Ancak nasıl olduysa kendimizi Çanakkale yolunda buluverdik hiç anlamadan. Bir sabah vakti çıktık yeşil Bursa’dan iki bisikletli. Çift araçlık konvoyumuzda Dostum Arif sürekli konvoy başı idi.
1.Gün
Bursa’dan çıkar çıkmaz Arifin ön lastik patladı cam gibi yolda. Henüz ilk dakikada yediğimiz bu olmayacak gol canımızı sıktı. Oysa ne güzel de akıyorduk Bursa-Karacabey yolunda. Hiç olmazsa ilk gün patlak sorunu ile uğraşmak istemiyorduk. Elimde olan bisikleti daha iki hafta önce satın almıştım ve bana ait olan ilk bisikletti. Dolayısıyla daha önce patlak yamama gibi bir tecrübeye sahip değildim. Dostum Arif bu konuda benden daha tecrübeli görünüyordu. Hemen işi üzerine devraldı. Bendeki yama takımını ve pompayı çıkardık. Patlak noktayı bulduk, yamadık. İş iç lastiği şişirmeye gelince büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuz anladık. Bendeki pompa Arif’in bisikletinin sibop deliğine uymuyordu. Arifin bisikletini daha bir gün önce almıştık. Hazırlıklar o kadar hızlı olmuştu ki bunu aklımıza hiç getirmemiştik bile. Zar zor birkaç cm₃ hava doldurabildik iç lastiğe. Tamamını bu şekilde şişiremeyeceğimizi anladık ve birkaç km geride kalan bir akaryakıt istasyonuna dönmeye karar verdik. Ardından kararımızı değiştirip bisikletleri elimize alıp ileriye doğru gitmeye başladık. 100 metre ilerideki köşeyi dönünce biraz ilerideki akaryakıt istasyonun görünce makus talihimizin tersine dönmeye başladığını anladık.
Benzinliğe vardığımızda köşedeki gölgede oturan kamyoncu olduğunu düşündüğümüz birkaç kişiye selam verdik. Hemen işe koyulduk. Şişirme işine devam ederken köşede oturan kamyoncu ağabeyler yanımıza geldiler. Önce “Kolay gelsin gençler” deyip selam verdiler. Ardından patlayan iç lastiğimiz için burada yazamayacağım bir tabir kullandılar. Biz de güldük bu tabire biraz alınarak da olsa. Keşke bu ağabeyleri kamyon lastiğinin patlağı ile uğraşırken görsek de aynı tabiri biz de onlar için kullanıp öcümüzü alsak çok güzel olur diye düşünmeden edemedik.
Patlayan lastik sorununu hallettik ve yola tüm hızımızla devam ettik. Karacabey’i geçince öğle sıcağı iyice bastırdı. Biz de yol kenarında bulunan bir kavak ağacının gölgesinde yaklaşık 3 saat yattık. Yol üzerindeki benzinliklerden birkaç defa soğuk su ve yanında atıştırmalık kek, çikolata vs. aldık. İkindi vaktinden sonra bandırmayı gördük. Bandırma çıkışında karayollarının tesislerinde kalacak yer var mı diye soracak oluyoruz ancak çabuk vazgeçiyoruz.
Bandırmadan sonra yavaş yavaş gün inmeye başlarken kamp kurabileceğimiz bir yer ararken ilerlemeye devam ediyoruz. Edincik’e doğru bir benzinlikte duruyoruz. Telefonla konuşmakta olan görünüşü iyi niyetli olan birisine konuşması bittikten sonra selam verip benzinlikte çadır kurmak istediğimizi söylüyoruz. Ancak bize yan taraftaki arazi de bize ait oraya kurun diyor. Orayı beğenmiyoruz. İyi akşamlar deyip karanlıkta yola devam ediyoruz.
Yorulduğu için su kaynatmaya başlayan Arif karanlığa kalmamızdan olsa gerek pedala öyle bir basıyor ki bir ara gözden kayboluyor. Ben acaba yolu şaşırıp şarampole mi yuvarlandı diye düşünürken ileride büyükçe bir benzinliğin karşısında beni beklediğini görüyorum. Aradığımız yeri bulduk der gibi sırıtıyor Arif. Benzinliğe giriyoruz ve genç bir elemanla karşılaşıyoruz. Çadır kurmak istediğimiz söylüyoruz. İstediğiniz yere kurabilirsiniz diyorlar. Teşekkür edip benzinliğin arka tarafına geçip uygun bir yer arıyoruz. Gözümüze kestirdiğimiz bir köşeye kurmaya hazırlanırken yakında bulunan birkaç kamyonun sahibi geliyorlar yanımıza. Önce selam verdiler. Kolay gelsin, hoş beş derken, “Buraya çadır kurmayın dün burada yılan gördük.” dediler. Biz “Olsun! Ne yapacak yılan bizi falan filan dediysek de bizi çok düşünen bu kamyoncu kardeşlerin yoğun ısrarına dayanamayıp garajın başka bir noktasına kurduk çadırımızı. Neden bu kadar ısrarcı oldukları hakkında birkaç fikir yürüttük tabi uyumaya çalışırken.
2.Gün
Sabah erkenden kalkıp benzinliğin lokantasına uğrayıp birer çorba içelim istedik. Yan masada yüksek sesle konuşan kamyoncu kardeşlerimizin çadır yerimizi değiştirmemizi neden bu kadar istediğini anlamış olduk. Sizi gidiler sizi1 Neymiş! Yılan varmış! Çocuk mu kandırıyorsunuz siz!
Temmuzun ortaları idi ve havalar oldukça sıcaktı. Biga’ya yaklaştığımızda sıcaklık iyice artmıştı. Günlerden cumaydı. Biga içinde ilk gördüğümüz camide Cuma namazı için duralım dediğim anda Biga girişinde bulunan Doğtaş fabrikasının camisini gördük. Ezana bir saate yakın süre vardı. Namaz için hazırlığımızı yaptıktan sonra dinlenmemiz için zaman da kaldı. Cami dışında otururken bari camiye girip içeride bekleyelim dedik. Caminin kapısından içeriye adımımızı atar atmaz ne kadar doğru bir karar verdiğimizi o anda anladık. Dışarıdaki yakıcı sıcaklıktan zerre kadar eser yoktu caminin içinde, gürül gürül çalışan klimalar sayesinde. Bu bizim için çok iyi olmuştu. Allah’a karşı borcumuzu ödeyecektik ve bize bunun karşılığında güzellikler yapıldığının farkına vardık. Teşekkürler Allah’ım. Namazdan sonra Biga çıkışında bir yerde, dinlenmek üzere yola koyulduk. Güzel bir ağaç gölgeliği bulup, bir şeyler atıştırdıktan sonra 2 saat kadar dinlendik. Ardından yeniden yola koyulduk. Balıklıçeşme Köyü’nden sonra zorlu rampaları tırmandık.
Dünden beri haritaya bakıp “Ne kadar da kıyıya yakın gidiyoruz. Bandırmadan bu yana deniz göremedim. Denizi gördüğüm ilk anda oturup en az bir saat denizi seyredeceğim.” diyen Arif, yorucu bir rampadan sonra çıktığımız tepenin arkasındaki muhteşem inişi görünce denizi görmez oldu. Nasıl da aktı gitti o inişten öyle. Devamında akşam saatlerinde Adatepe Köyü yakınlarında bir benzinlikte durup çadır kurmak için izin istiyoruz. Talebimiz olumlu karşılanıyor. Nereye istersek çadır kurabileceğimiz söyleniyor. Elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra dinlenmeye çekiliyoruz.
3. Gün
Önce Çardak’a geliyoruz. Ardından Lapseki’ye ulaşıyoruz. Burada deniz kenarında küçük bir mola verip deniz aşığı Arifi deniz suyuyla buluşturmuş oluyoruz. Lapseki’den sonra yol kenarında meyve sebze satılan bir yerde duruyoruz. Kayısı yada Şeftali alalım diyoruz. Ardından hemen orada yemek üzere şeftali alıyoruz. Aslında şeftali görünümlü kayısı almışız. Gariptir aldığımız şeftalilerin tadı kayısıyı andırıyor. Devamında iniş çıkışlı yollardan sonra Çanakkale merkeze ulaştık iki buçuk günün ardından. Buradan feribotla Eceabat’a, oradan kısa bir bisiklet yolculuğunun ardından Kabatepe’ye, oradan da Gökçeada’ya geçeceğiz.
İki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)
http://img821.imageshack.us/img821/1760/18200313.jpg
By at 2011-10-21
http://img820.imageshack.us/img820/5457/39723211.jpg
By at 2011-10-21
http://img193.imageshack.us/img193/2387/86307445.jpg
By at 2011-10-21
http://img87.imageshack.us/img87/4628/112giw.jpg
By at 2011-10-21
http://img823.imageshack.us/img823/4327/85142066.jpg
By at 2011-10-21
http://img818.imageshack.us/img818/6241/58175284.jpg
By at 2011-10-21
http://img710.imageshack.us/img710/2265/82545420.jpg
By at 2011-10-21
http://img41.imageshack.us/img41/1599/130vx.jpg
By at 2011-10-21
http://img810.imageshack.us/img810/9529/93444884.jpg
By at 2011-10-21
http://img14.imageshack.us/img14/8922/85736873.jpg
By at 2011-10-21
http://img13.imageshack.us/img13/4600/dscf1097k.jpg
By at 2011-10-21
http://img33.imageshack.us/img33/5235/dscf1098yv.jpg
By at 2011-10-21
http://img508.imageshack.us/img508/7018/57665378.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/3167/110bh.jpg
By at 2011-10-21
http://img202.imageshack.us/img202/8360/113pc.jpg
By at 2011-10-21
http://img36.imageshack.us/img36/9159/114mq.jpg
By at 2011-10-21
http://img87.imageshack.us/img87/4484/122gm.jpg
By at 2011-10-21
http://img268.imageshack.us/img268/6820/123gqh.jpg
By at 2011-10-21
http://img840.imageshack.us/img840/6677/118p.jpg
By at 2011-10-21
http://img197.imageshack.us/img197/6026/124jv.jpg
By at 2011-10-21
http://img155.imageshack.us/img155/2664/125qk.jpg
By at 2011-10-21
http://img153.imageshack.us/img153/3721/126edb.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/5141/127xju.jpg
By at 2011-10-21
http://img607.imageshack.us/img607/7529/128mr.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/3167/110bh.jpg
By at 2011-10-21
http://img585.imageshack.us/img585/5614/129qi.jpg
By at 2011-10-21
İki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)
Bu turun devamında yaşadığımz iki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)
Başka türlü bir şeydi bizim istediğimiz. Tadı başka, rengi başka olmalıydı. İşte bunun için bu yolculuğa çıktık değerli dostum Arifle. Yolculuktan bir gün önce yaptık hazırlıklarımızın büyük çoğunluğunu. Bu hazırlıklar arasında Arife bisiklet almak da vardı. Başlangıçta Rize Kaçkar yaylarına gitmek istiyorduk. Ancak nasıl olduysa kendimizi Çanakkale yolunda buluverdik hiç anlamadan. Bir sabah vakti çıktık yeşil Bursa’dan iki bisikletli. Çift araçlık konvoyumuzda Dostum Arif sürekli konvoy başı idi.
1.Gün
Bursa’dan çıkar çıkmaz Arifin ön lastik patladı cam gibi yolda. Henüz ilk dakikada yediğimiz bu olmayacak gol canımızı sıktı. Oysa ne güzel de akıyorduk Bursa-Karacabey yolunda. Hiç olmazsa ilk gün patlak sorunu ile uğraşmak istemiyorduk. Elimde olan bisikleti daha iki hafta önce satın almıştım ve bana ait olan ilk bisikletti. Dolayısıyla daha önce patlak yamama gibi bir tecrübeye sahip değildim. Dostum Arif bu konuda benden daha tecrübeli görünüyordu. Hemen işi üzerine devraldı. Bendeki yama takımını ve pompayı çıkardık. Patlak noktayı bulduk, yamadık. İş iç lastiği şişirmeye gelince büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuz anladık. Bendeki pompa Arif’in bisikletinin sibop deliğine uymuyordu. Arifin bisikletini daha bir gün önce almıştık. Hazırlıklar o kadar hızlı olmuştu ki bunu aklımıza hiç getirmemiştik bile. Zar zor birkaç cm₃ hava doldurabildik iç lastiğe. Tamamını bu şekilde şişiremeyeceğimizi anladık ve birkaç km geride kalan bir akaryakıt istasyonuna dönmeye karar verdik. Ardından kararımızı değiştirip bisikletleri elimize alıp ileriye doğru gitmeye başladık. 100 metre ilerideki köşeyi dönünce biraz ilerideki akaryakıt istasyonun görünce makus talihimizin tersine dönmeye başladığını anladık.
Benzinliğe vardığımızda köşedeki gölgede oturan kamyoncu olduğunu düşündüğümüz birkaç kişiye selam verdik. Hemen işe koyulduk. Şişirme işine devam ederken köşede oturan kamyoncu ağabeyler yanımıza geldiler. Önce “Kolay gelsin gençler” deyip selam verdiler. Ardından patlayan iç lastiğimiz için burada yazamayacağım bir tabir kullandılar. Biz de güldük bu tabire biraz alınarak da olsa. Keşke bu ağabeyleri kamyon lastiğinin patlağı ile uğraşırken görsek de aynı tabiri biz de onlar için kullanıp öcümüzü alsak çok güzel olur diye düşünmeden edemedik.
Patlayan lastik sorununu hallettik ve yola tüm hızımızla devam ettik. Karacabey’i geçince öğle sıcağı iyice bastırdı. Biz de yol kenarında bulunan bir kavak ağacının gölgesinde yaklaşık 3 saat yattık. Yol üzerindeki benzinliklerden birkaç defa soğuk su ve yanında atıştırmalık kek, çikolata vs. aldık. İkindi vaktinden sonra bandırmayı gördük. Bandırma çıkışında karayollarının tesislerinde kalacak yer var mı diye soracak oluyoruz ancak çabuk vazgeçiyoruz.
Bandırmadan sonra yavaş yavaş gün inmeye başlarken kamp kurabileceğimiz bir yer ararken ilerlemeye devam ediyoruz. Edincik’e doğru bir benzinlikte duruyoruz. Telefonla konuşmakta olan görünüşü iyi niyetli olan birisine konuşması bittikten sonra selam verip benzinlikte çadır kurmak istediğimizi söylüyoruz. Ancak bize yan taraftaki arazi de bize ait oraya kurun diyor. Orayı beğenmiyoruz. İyi akşamlar deyip karanlıkta yola devam ediyoruz.
Yorulduğu için su kaynatmaya başlayan Arif karanlığa kalmamızdan olsa gerek pedala öyle bir basıyor ki bir ara gözden kayboluyor. Ben acaba yolu şaşırıp şarampole mi yuvarlandı diye düşünürken ileride büyükçe bir benzinliğin karşısında beni beklediğini görüyorum. Aradığımız yeri bulduk der gibi sırıtıyor Arif. Benzinliğe giriyoruz ve genç bir elemanla karşılaşıyoruz. Çadır kurmak istediğimiz söylüyoruz. İstediğiniz yere kurabilirsiniz diyorlar. Teşekkür edip benzinliğin arka tarafına geçip uygun bir yer arıyoruz. Gözümüze kestirdiğimiz bir köşeye kurmaya hazırlanırken yakında bulunan birkaç kamyonun sahibi geliyorlar yanımıza. Önce selam verdiler. Kolay gelsin, hoş beş derken, “Buraya çadır kurmayın dün burada yılan gördük.” dediler. Biz “Olsun! Ne yapacak yılan bizi falan filan dediysek de bizi çok düşünen bu kamyoncu kardeşlerin yoğun ısrarına dayanamayıp garajın başka bir noktasına kurduk çadırımızı. Neden bu kadar ısrarcı oldukları hakkında birkaç fikir yürüttük tabi uyumaya çalışırken.
2.Gün
Sabah erkenden kalkıp benzinliğin lokantasına uğrayıp birer çorba içelim istedik. Yan masada yüksek sesle konuşan kamyoncu kardeşlerimizin çadır yerimizi değiştirmemizi neden bu kadar istediğini anlamış olduk. Sizi gidiler sizi1 Neymiş! Yılan varmış! Çocuk mu kandırıyorsunuz siz!
Temmuzun ortaları idi ve havalar oldukça sıcaktı. Biga’ya yaklaştığımızda sıcaklık iyice artmıştı. Günlerden cumaydı. Biga içinde ilk gördüğümüz camide Cuma namazı için duralım dediğim anda Biga girişinde bulunan Doğtaş fabrikasının camisini gördük. Ezana bir saate yakın süre vardı. Namaz için hazırlığımızı yaptıktan sonra dinlenmemiz için zaman da kaldı. Cami dışında otururken bari camiye girip içeride bekleyelim dedik. Caminin kapısından içeriye adımımızı atar atmaz ne kadar doğru bir karar verdiğimizi o anda anladık. Dışarıdaki yakıcı sıcaklıktan zerre kadar eser yoktu caminin içinde, gürül gürül çalışan klimalar sayesinde. Bu bizim için çok iyi olmuştu. Allah’a karşı borcumuzu ödeyecektik ve bize bunun karşılığında güzellikler yapıldığının farkına vardık. Teşekkürler Allah’ım. Namazdan sonra Biga çıkışında bir yerde, dinlenmek üzere yola koyulduk. Güzel bir ağaç gölgeliği bulup, bir şeyler atıştırdıktan sonra 2 saat kadar dinlendik. Ardından yeniden yola koyulduk. Balıklıçeşme Köyü’nden sonra zorlu rampaları tırmandık.
Dünden beri haritaya bakıp “Ne kadar da kıyıya yakın gidiyoruz. Bandırmadan bu yana deniz göremedim. Denizi gördüğüm ilk anda oturup en az bir saat denizi seyredeceğim.” diyen Arif, yorucu bir rampadan sonra çıktığımız tepenin arkasındaki muhteşem inişi görünce denizi görmez oldu. Nasıl da aktı gitti o inişten öyle. Devamında akşam saatlerinde Adatepe Köyü yakınlarında bir benzinlikte durup çadır kurmak için izin istiyoruz. Talebimiz olumlu karşılanıyor. Nereye istersek çadır kurabileceğimiz söyleniyor. Elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra dinlenmeye çekiliyoruz.
3. Gün
Önce Çardak’a geliyoruz. Ardından Lapseki’ye ulaşıyoruz. Burada deniz kenarında küçük bir mola verip deniz aşığı Arifi deniz suyuyla buluşturmuş oluyoruz. Lapseki’den sonra yol kenarında meyve sebze satılan bir yerde duruyoruz. Kayısı yada Şeftali alalım diyoruz. Ardından hemen orada yemek üzere şeftali alıyoruz. Aslında şeftali görünümlü kayısı almışız. Gariptir aldığımız şeftalilerin tadı kayısıyı andırıyor. Devamında iniş çıkışlı yollardan sonra Çanakkale merkeze ulaştık iki buçuk günün ardından. Buradan feribotla Eceabat’a, oradan kısa bir bisiklet yolculuğunun ardından Kabatepe’ye, oradan da Gökçeada’ya geçeceğiz.
İki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)
http://img821.imageshack.us/img821/1760/18200313.jpg
By at 2011-10-21
http://img820.imageshack.us/img820/5457/39723211.jpg
By at 2011-10-21
http://img193.imageshack.us/img193/2387/86307445.jpg
By at 2011-10-21
http://img87.imageshack.us/img87/4628/112giw.jpg
By at 2011-10-21
http://img823.imageshack.us/img823/4327/85142066.jpg
By at 2011-10-21
http://img818.imageshack.us/img818/6241/58175284.jpg
By at 2011-10-21
http://img710.imageshack.us/img710/2265/82545420.jpg
By at 2011-10-21
http://img41.imageshack.us/img41/1599/130vx.jpg
By at 2011-10-21
http://img810.imageshack.us/img810/9529/93444884.jpg
By at 2011-10-21
http://img14.imageshack.us/img14/8922/85736873.jpg
By at 2011-10-21
http://img13.imageshack.us/img13/4600/dscf1097k.jpg
By at 2011-10-21
http://img33.imageshack.us/img33/5235/dscf1098yv.jpg
By at 2011-10-21
http://img508.imageshack.us/img508/7018/57665378.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/3167/110bh.jpg
By at 2011-10-21
http://img202.imageshack.us/img202/8360/113pc.jpg
By at 2011-10-21
http://img36.imageshack.us/img36/9159/114mq.jpg
By at 2011-10-21
http://img87.imageshack.us/img87/4484/122gm.jpg
By at 2011-10-21
http://img268.imageshack.us/img268/6820/123gqh.jpg
By at 2011-10-21
http://img840.imageshack.us/img840/6677/118p.jpg
By at 2011-10-21
http://img197.imageshack.us/img197/6026/124jv.jpg
By at 2011-10-21
http://img155.imageshack.us/img155/2664/125qk.jpg
By at 2011-10-21
http://img153.imageshack.us/img153/3721/126edb.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/5141/127xju.jpg
By at 2011-10-21
http://img607.imageshack.us/img607/7529/128mr.jpg
By at 2011-10-21
http://img683.imageshack.us/img683/3167/110bh.jpg
By at 2011-10-21
http://img585.imageshack.us/img585/5614/129qi.jpg
By at 2011-10-21
İki günlük Gökçeada maceramızı da fotoğraflarla desteklediğim şu yazımda anlattım.
(link)