Bizden dünya markası olur mu olmaz mı?

Türkiye'de hangi dalı okursanız okuyun genellikle ilk seçim nedeni ekonomik nedenlerdendir.Örneğin şu mesleğin puanı yüksektir nedeni ise iş imkanı ya da maaşlarının iyi olmasıdır.Diğer mesleğin ise puanları düşüktür.Nedeni ise tam tersidir.Türkiye'de insanların çoğu kendini mesleğine birşey katabilmek için geliştirmeye çalışmaz.Daha iyi maaş ve yaşam arzusudur nedeni.Kendini geliştirsen de şirketler tarafından değer görmez ya da geliştirdiğin dalda çalışma fırsatı yakalayamazsın Türk firmalarında.Patronlar basit düşünür.Yeter ki para kazanalım işimizi kaliteli yapmak zorunda değiliz.Bu zihniyet işçilere de yansır.Şu işi üstün körü şu ücrete yapsın yeterli.Daha iyi yapıyorsan da aynı ücret teklif edilir.İşine gelmiyorsa kapıda adam çok denir.Deneysel çalışamazsın Türkiye'de.Gereksiz bir uğraştır bu.Genellikle makine fuarlarına gidilip büyük firmaların yaptığı makineler taklit edilmeye çalışılır.Yeni bir fuarda yeni birşey denediyseler ancak deneysel olarak görülen şeyi kendi yaptığı makineye yerleştirmeye çalışırlar.Şu firma şöyle birşey yapmış.Kötü olsa yapmazdı biz de deneyelim.Hesap kitap yapmaz bizim Türk mühendisleri ve şirket sahipleri.Çıkma yağı yüz kere kullanır,hiçbir vida bağlantısında israf olacak diye yağ kullanmaz,vidalar hep yalama olur.Kayış kasnak mekanizması mı kullanılacak,çizer solidworkste dişlileri ordan ölçü alır.2750 mm mi geldi.Gider kafasına göre 2800 mm kayış alır.Kastırarak koyarız sıkıntı olmaz der.Böyle yapılır hesap kitap bizde.İnsanların normal işlerde geçinemediği bir ülkede yaşıyorsanız dünya markası çıkmasını beklemeyin.Dünya markası olmak için ilk olarak vizyon gerekli.Para kazanmak ilk amaç ise sonucun bu şekilde olması kaçınılmaz bir durum.Bir kere de bir işi kaliteli yapalım farklı yapalım diye düşünsek para gelecek zaten.

Beko ama bir dünya markasi.

Sorunun kökleri çok daha derinlerde arkadaşlar...

Avrupa'yı Ortaçağ karanlığından kurtaran "Aydınlanma", daha doğrusu onların deyimiyle "Awakenings, Uyanış" hareketinin temelinde "ifade özgürlüğü" yatar. Düşündüğünü hiçbir baskı altında kalmadan, hiçbir kovuşturmaya ve cezalandırmaya uğrama korkusu olmadan ifade edebilme özgürlüğü, bilimin ve bilimsel gelişmenin, ilerlemenin en temel koşuludur.

Türkiye'de ve hatta daha geniş bir perspektiften bakarsak İslam coğrafyasında bilim üretilememesinin, yeni teknolojilerin geliştirilememesinin sebebi budur. Bugün ülkemizde ifade özgürlüğü alabildiğine kısıtlanmıştır; düşüncesini özgürce ifade etmek isteyenleri ceza yasamız, yaygın inanç sistemimiz ve toplum yapımız binbir farklı şekilde baskı altında tutmakta. İslami kurallarla yoğrulmuş toplum düzeninin bir sonucu olarak, "şüphe etme" temeline dayalı rasyonel düşünce sistemi külliyen reddedildiği için de, şüpheleyen, sorgulayan, soru soran, eleştiren bireyler toplum dışına itiliyor, toplumdan soyutlanıyor ve hatta hapse atılıyor.

Bu şartlar altında bilim üretemeyiz, yoksulluktan ve geri kalmışlıktan kurtulamayız.

@CandanC Evet sizin de tabloya bakış açınızı mantıklı buluyorum. İmkanlar doğrultusunda gelişen sektörlere yönelmek mantıklı bir hamle. Benimde dikkat çekmek istediğim nokta sektörel bazda üstün olabilmek. Aynı sektör içinde karşılaştırma yapılmasıydı. Ayrıca köy enstitüleri düşüncenize de kesinlikle katılıyorum. Egitim ve nüfus gücünü etkili kullanabilmekte ekonomide çok önemli unsurlar diye düşünüyorum ben şahsen.

@hidromek lisede hidrolik-pnomatik okudum 3 sene, ustelik bilgisayar bolumunden isteyerek gecis yapmistim, ilk staj yerim karakoyde bir pnomatik firmasiydi 20 is gunu boyunca kargo hazirladim, diger sene perpa'da bir hidrolik firmasinda staja basladim , 2 gun sadece cay servisi yapinca yine perpa'da bulunan baska bi pnomatik firmasinda staja devam ettim, 20 gun sonra yeni stajerler gelince bana maas odemek yerine onlara stajer harcligi vermeyi sectiler, universitede ise bir hidrolik firmasinda calismaya basladim 8 ay calistiktan sonra patrona otomasyon islerini disari vermemesi icin yalvardim tek istegim 1 adet plc, bikac kontaktor vb denemeler yapacagim ekipmandi, sahada olmadigim zaman sirkette kendim ogrenirim dedim fakat kabul etmedi isten ayrildim, universite son sinifta bi konveyor firmasina 0 tecrubeyle otomasyon uzerine ise girdim. Bu bolumde benden baska kimse calismiyodu, elektrik-elektronigin temelinden baslayip plc programlayip konveyoru devreye alana kadar bir suru sey ogrendim, sonra farkettim ki surekli islerimi bitirip kendimi tasarim odasina atiyorum, o zaman anladim, benim biseyler cizip onun ayaga kalktigini gormem lazim, biseyler uretmem lazim. Karar vermistim makina uretecektim, ustelik otomasyonunuda kendim yapacaktim. Basladim bi yandanda kendi kendime cizim programlari calismaya, hersey cok guzeldi hem otomasyon hemde tasarimda kendimi gelistirmeye calisiyordum. İnanin paraya ihtiyacim olmasa son 4 ay maas almamami gormezden gelir, isi birakmazdim. Ucretli ogretmenlik yaptim. Bu sirada bir suru is basvurusunda bulundum, ama hepsi tecrube istedi. Haklilar daha once tasarimci olarak calismamistim. Ama unuttuklari bisey var tecrube okulda verilen ya da satin alinabilecek ya da kurstan elde edilebilcek bisey degil.
1 sene kpss'ye hazirlandim, belki makina uretmek yerine ureticek adamlar yetistiririm, nasip.

Malesef tek sorun stajerler, yeni mezunlar vs degil. Ben sadece 1 tane orneğim.

@pacman
Tabi birde böyle emeklerin harcanmaması gerekiyor...

@pacman

Öncelikle iyi geceler Sanırım sizin şanssızlığınız personeline gerekli değeri vermeyen patronlara denk gelmişsiniz zaten Türkiye nin en önemli dertlerinden biride budur nitelikli personel zor yetiştirilir o yetişen personelide sudan sebeblerle bezdirip firmadan kaçırılır halbuki işi bilen personeli patronların gözü gibi bakması gerekir bizde geçerli kural işi bilen personele Allah ne verdiyse yüklen üstüne doğru düzgün maaş verme personel zam istediği zaman da sen ne iş yapıyorsun ki tarzında konuşmalarla küstürüp işten ayrılmaya zorlarlar