otomobiller için ileri sürüş teknikleri kursları bazı ülkelerde gayet yaygın, ülkemizde de birkaç tane var. genellikle emekli ralli pilotu ya da lisanslı yarışçılar tarafından veriliyor ve bence ehliyet almış olan herkesin bu kurslara da gitmesi lazım.
kendi adıma konuşursam; ben ileri sürüş teknikleriyle ilgili bildiğim herşeyi bu kurslara gitmeden, kendi başıma öğrendim. benim için bir tutkuydu, ki hala da öyle. gel gelelim bu sevdanın maliyeti bana pek yansımasa da babam açısından aynı şeyi söyleyemeyeceğim... küçüklüğümden beri babamın arabalarını kaçırıp dururken bir hyundai accent'i her tarafından dökülür hale getirdim, ehliyet aldıktan birkaç yıl sonra da bir tane peugeot 307 parçaladım.
derken yıllar yılları kovaladı, ve şimdiki sürüş becerim defalarca kez benim, ailemin ve arkadaşlarımın hayatını kurtardı. öyle ki; birkaç defa aracı kendim kullanmadığım halde, yanımda oturan şöförün farketmediği bir tehlikeyi önceden sezip uyararak ve co-pilot gibi komutlarla yönlendirerek ciddi kazaları önlemişliğim de vardır. hatta birlikte yaşadığımız bir olaydan sonra, annem yanında ben varken asla direksiyona geçmiyor
"sen benim bile ne yaptığımı benden iyi biliyorsun, biraz hızlı da gitsen senin sürmen çok daha güvende hissettiriyor" diyor. hem de önceden arabasını parçalamış olmama rağmen...
etrafımda olup biten kazalara bakıyorum; çoğu zaman çok basit şeyler yüzünden meydana geliyor. bir sürücü çizgiden hafifçe çıkmış bir aracı toparlayamıyor ve karşı yönden gelen başka bir sürücü de kendisine savrularak gelen araçtaki garipliği bir türlü sezemiyor, frene basmayı akıl edemiyor, ve kaza göz göre göre geliyor. ya da başka bir sürücü; aniden önüne fırlayan bir yayaya tepki olarak frene basmantaksa herşeyi bırakıp kollarını kafasına siper ediyor... bunun gibi saçma sapan kazalardan o kadar çok sayıda biliyorum ki, bıraksanız sabaha kadar anlatabilirim.
ileri sürüş teknikleri kursları; sadece dur-kalk yapmayı ve aracı şerit çizgileri içinde tutmayı bilecek kadar araba kullanabilen acınası durumdaki bir sürücüyü alıyor, ralli pistinde sonuncu da olsa en azından yarışı hasarsız tamamlayabilecek sürücüler yetiştiriyor. ki bunun ne kadar önemli olduğunu, yarış dünyasıyla ilgili az çok bilgisi olan herkes bilir.
bir araca ekstrem koşullarda hakim olmayı bilmek; trafikte çok çok işe yarıyor. malumunuz ülkemizde öyle bir trafik var ki, her an tehlikeli bir durum gelişebilir ve bunlara karşı hep hazırlıklı olmak lazım. az önce bahsettiğim saçma kazalarda; çarpışan iki araçtan sadece birinin sürücüsü ileri sürüş tekniklerinden haberdar olsa, bu kazaların tamamı rahatlıkla önlenebilirdi.
ben bir şekilde bu teknikleri öğrendim ama; keşke 2 tane arabanın canına okuyarak değil de, adam gibi bir kursa gidip profesyonellerden öğrenmiş olsaydım. işte o zaman; geçmişte başıma gelen talihsiz olaylar hiç gerçekleşmezdi. Allah'tan o deli çağlarımda kimsenin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olmadım; şanslıymışım ya da kalbim temizmiş, herkes istediği şekilde bakabilir olaya.
işin otomobil kısmını fazla uzattım; şimdi asıl konumuz olan bisiklete geleyim:
otomobil sürücüleri trafiğe çıkmadan önce saatlerce teorik ve pratik ders almışlar, en azından temel bilgilere ve becerilere sahipler. polis teşkilatı da ben kendimi bildim bileli ehliyetsiz sürücülerle ilgili işi sıkı tutuyor, böylece trafikte tehlikeler bir nebze olsun önlenebiliyor.
gel gelelim; bisikletlerde bu tarz önlemler söz konusu bile değil...
bisiklet için yasal kısıtlamalar çok çok az olduğu için, ve herkesin ulaşabildiği ekonomik bir araç olduğu için; araç sürme becerisi çok az olan insanlar bile bisikletle yollara çıkabiliyor.
bisiklet sürücülerinin önemli bir kısmı; hayatında hiç trafik eğitimi almamış. haliyle br otomobilin direksiyonuna da hiç geçmemişler, 4 şeritten herkesin manyak gibi gittiği bir trafikte de bulunmamışlar. bu yüzden motorlu taşıt sürücüleriyle empati kurma becerisinden yoksunlar.
bu durum birçok tehlikeye, ve kimi zaman ölümlü kazalara sebebiyet veriyor. otomobillerdeki kör nokta kavramından haberi bile olmayan bisikletliler, en olmayacak yerlerde durarak kendilerini tehlikenin tam göbeğine atıyorlar. trafik ışıklarına uydukları zaman bütün tehlikelerden kurtulacakları yanılgısına düşen sürücüler, kimi zaman ölüme kadar varan kazalara karışıyor. kimi zaman trafiğe kapalı caddelerde dalgın dalgın ilerleyen bisikletliler, göz göre göre yön değiştiren yayalara çarpıyor ve hala suçun yayada olduğunu iddia edebiliyorlar. panik fren diye bir kavramın varlığından habersiz bisikletliler, ani gelişen durumlarda ön freni kontrolsüzce sıkıp takla atıyor ya da bisikletin üzerinden uçuyorlar.
bu saydıklarım; forumda da sıkça yer alan ve hepimizin ya başından geçmiş, ya da şahit olduğu durumlar. hatta bundan çok daha fazlası var. işin ironik yanı; bazen bu tarz basit kazalar, 20-30 yıllık tecrübeye sahip bisiklet sürücülerinin bile başına gelebiliyor.
işte bu yüzden; bence bisikletler için de ileri sürüş teknikleri kursları açılmalı. kaç kişi olayın bilincine varıp katılır bilemiyorum, ama ben mesela istanbul gibi nüfusu yüksek bir şehirde yaşamaya başlarsam bir gün böyle bir organizasyonu denemeyi düşünürüm. olay para kazanmak değil, insanların hayatlarını kurtarmak. kurslara katılım ücretlerini mümkün olduğunca düşük tutmak, hatta mümkünse bedava yapmak için; sponsorundan tutun, kendi cebimden para vermeye kadar her türlü yolu denerim.
şimdilik bu sadece aklımdaki bir düşünce; bakalım zaman ne gösterecek...