KevSerSeri
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 2 Ağustos 2006
- Mesaj
- 1.351
- Tepki
- 3.345
- Şehir
- Ankara
20 Ağustos 2007 Pazartesi ( Turun 6. Günü)
Bu sabah aramıza Murat da katılacak diye 6.30’da kalktık.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1113.jpg
İlk defa bu kadar çabuk hazırlandım diyebilirim. Her şeyimizi toparlayıp Murat’ın otogara gelmesini beklemeye başladık…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1114.jpg
7.00’da aramıza katılan Murat’ı da alıp sabah kahvaltısı için şehri dolanmaya başlıyoruz. Açılışı bir lokanta da çorba içerek yapıyoruz. Toplam 5 çeşit çorba pişirmişler, helal olsun.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1115.jpg
Baktık ki çorba yetmeyecek oradan çıkıp başka lokantaya yöneldik. Pizza usulü pide var sırada…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1116.jpg
Saat 9.00’da Atapark’tan çıktık. Geceden şarj olsun diye parkın bekçisinin bulunduğu yere telefonunu bırakan Derviş sabah olunca bir türlü koyduğu yerde bulamadı telefonu.
Bugün ilk hedefimiz Kafkasör yaylasına tırmanmak. Ardından merkeze dönüp Hatila Yaylası’na gitmeyi düşünüyoruz. Madem ki Artvin’e dönücez boşuna eşyaları taşımayalım diyip bagajları Orman Genel Müdürlüğüne bırakıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0798.jpg
Tırman tırman nereye kadar demeyin. Yolumuz fazla değil… 8km kadarmış…
Hava muhteşem. Rampa çıkarken sıcak zorlasa da neşemiz yerinde. Ayşe Teyze elma getiriyor bahçesinden. Bir güzel de su içip, elimizi yüzümüzü yıkıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1122.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1126.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1125.jpg
Derviş’in peşine Temel adında bisikletli küçük bir çocuk takılıyor ‘abi ben de sizinle geleyim’ diye. Yol bilgisi çok iyi değil. Tehlikeli virajlara geldiğimizde hepimizi korkutuyor. Onu güvenli bir şekilde çıkarmak da indirmek de bize kalıyor. Aferin Temel haydi çooooğcuuum bas bas bas!
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1128.jpg
İlk defa çok uzun olmadığıma sevindim…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1124.jpg
Yaylaya az bir yolumuz kaldığında belediye araçlarından birine otostop çekip Temel’i bindirip bindiremeyeceğimizi soruyoruz. Onunla bir kişi de binsin derken bi de ne görelim herkes kamyonun içinde hahahaha…
Öğle sıcağında Kafkasör Yaylası'na varıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1129.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1133.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1142.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1191.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1195.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1194.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1198.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1199.jpg
Ve işte hayran olduğum makrolar…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1148.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1150.jpg
Meşhur kuymak, (Burada yediğimiz hiç güzel değildi. İyi becerememişler.)
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1151.jpg
Silor, (Bunu ilk defa tadıyorum. Değişik bir şey. Bunu da pek beğenemedik. Bir de şu azıcık şeye dünya para aldı fırsatçılar.)
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1152.jpg
Göletler,
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1158.jpg
Derviş’i suya atıyım derken o beni ıslattı…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1169.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1156.jpg
Tortum Canavarı yine yıkanıyor.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1171.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1179.jpg
Bu yolda kim bisiklet sürmek istemez ki?
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1181.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1188.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1189.jpg
Temel inerken topraktan kayıp maalesef düştü. Hemen ilk yardım çantasını çıkarıp pansumana başlıyorum. Biraz ağlar gibi oluyor ama biz, ’ iyisin bak bir şeyin yok sadece çizik, bunlar birkaç güne geçer’ diyince rahatlayıp susuyor.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0797.jpg
Fazla vakit kaybetmemek için hemen koyuluyoruz yola. Merkezde bir markete dalıp yaylada yemek için yanımıza bir çok şey alıyoruz. Saralle, zeytin, peynir… Derviş ile Serkan ise ‘şarapsız olmaz, yayla da keyif yapalım’ diyorlar. Derviş fotoları aktarmak için internet bulmaya gitti. Biz ise bagajlarımızı bağlamakla meşgulüz. Hatila için yola çıkmamız akşam 5’i buldu.
Git git yol bitmiyor. Hava kararmaya başadı, yağmur da yağdı yağacak. Bizimkiler kontrol noktasında duruyor. Ben de nasıl olsa bana yetişirler diye basıyorum pedallara.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1200.jpg
Nerede kaldı bunlar yahu. Neyse biraz oyalanıyım bari diye başlıyorum foto çekmeye…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1202.jpg
İyi ki durmuşum. Bizimkiler hava karardı kamp yeri de bulamayız diye kontrol noktasının bahçesinde kamp kurmaya karar vermiş. Beni yakalasın diye de peşimden İso’yu yollamışlar. Ya orada durmasaydım. Garibim İso da ben de dönüşte haşat olmuştuk çünkü hep rampaydı dönüş yolu…
Çantaları açalım haydi bakalım, akşam yemeği için de ateş yakar sucukları pişiririz diye hayaller kurmaya başlamıştık ki yoldan geçen bir kamyon hayallerimizi altüst etti. Bizimkiler hemen ıslık çalıp durdurdu. Bir koşturmaca bir heyecan.
- Abi nereye?
- Hatila’ya
- Abi arka boşsa bizim bisikletleri de atabilir miyiz?
- Tamam atın bakalım…
- Ehhe ohho ihhi yuppi şuppi…
Allah razı olsun Nurettin Abi. Sen olmasan biz o yollarda telef olurduk. Kamyonla 2,5 saatte tırmandığımız bu yolu biz kaç günde tırmanırdık Allah bilir…
Açılan eşyalar toplandı, bisikletler hazırlandı. Bazen üşengeçlik yaptığıma seviniyorum. İyi ki hiçbir şeyi çıkarmamışım dedim bir kez daha… (İlki Karagöl’deydi hani çingeneler yüzünden mekan değiştirmek zorunda kalmıştık.) Kontrol noktasında Hatila Milli Park Sahası olduğu için T.C. kimlik numaralarımız alındı ve yaylaya geçmemize öyle izin verildi.
Yollar inanılmaz tehlikeli. Kamyon virajı alamazsa öldük biz bittik diye söylenip duruyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1207.jpg
Ah bu yerliler bize hep yanlış bilgi veriyorlar. Gidin çocuklar gidin çok güzel. Yahu başımıza ne geliyorsa ‘abi buralarda gezilecek nereler var?’ demekten geldi. Hava iyice karardı, yollar çok dar, aşağısı uçurum. Korku filmlerini aratmayacak sesler geliyor ormanın derinliklerinden. Akarsunun soğuğu vurdukça tüylerimiz diken diken oluyor. Kamyonun hoplatması halt etmiş yüreğimizin hoplaması yanında. Tek seferde virajı alamayan kamyon geri geri gidip manevra yapmaya çalıştıkça yüreğimiz ağzımıza geliyor aşağıya düşücez diye öyle ki Derviş ve Murat birkaç sefer bacaklarını kasadan dışarı çıkarıp atlamaya hazırlandı… Hatila Vadisi nasıl bir yer tam olarak göremedik karanlıkta. Kısmetse dönüşte tadını çıkarıcaz.
21.30’da ormancıların kaldığı barakaya varıyoruz. Ben yavaştan tırsma belirtileri gösteriyorum.
Yaklaşık 15 erkek bir de ben… Amanın diyorum Derviş benimle dalga geçmeye başlıyor, ‘sen İso ile evliyim de bari’ diye. Ben olaya değil şahısa takıldım yalnız. ‘Niye İso ya niye İso da başkası değil’ diye hahaha. Neyse ki hepsi çok iyi niyetli. Tanıdıkça, muhabbet ettikçe aklımdaki düşünceler dağılıyor.
Gece ormancıların barakasında yediğimiz akşam yemeği. Hepimizin tipi kaymış durumda… Fotoda sakallı olan (Erhan) İso ile kanka oluyor. ‘Hey Mayk’ diye sesleniyorlar birbirlerine hahahaha. Erhan hiç üşenmeden güzel bir salata hazırlayıp getirdi. Sağ olsunlar her şeyimizle çok ilgilendiler. Ellerine sağlık…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0814.jpg
O akşam Serkan Taşdelen’in CnnTürk’e çıkacağını duyuyoruz. Haydi o zaman hep birlikte izleyelim röportajını. Ancak orman içşileri sabah 5’de kalkacakları için erken yatacaklarını söyleyince biz de rahatsızlık vermemek için iyi geceler diyip çekiliyoruz kenara.
Ormanda kenar mı olurmuş canım demeyin. Ayılardan tırsınca kamyonun kasasına çadır kurmnaya karar veriyoruz. (Hatila Vadisi zengin bir fauna içermektedir. Bu fauna içerisinde en çok rastlanan türler; ayı, domuz, tilki, porsuk, yaban keçisi, sansar, atmaca, kartal, çakal, dağ horozu, Hopa engereği, alabalıktır.) Tomruklardan dökülen ağaç parçalarını süpürmeye başlıyor Serkan eline bir süpürge alıp. Ellerine dağlık arkadaşım. Sayende güzel bir uyku çektik. Bu arada kamyon kasanına çadır kuran turcular olarak da tarihe geçtik sanırım hahahaha…
O gece yarım saat boyunca ıslık çaldı Serkan yıldızları izleyerek. Ben ilk 5 dakikasına şahit oldum. Mışıl mışıl uyumuşum. Derviş yıldızları izleyerek uyuyacağını söylerek yine dışarıda yatmayı seçti (dağ adamı işte). İso’nun çadırı da taa ileri itekledik horlamasını duymayalım diye hahhaa.
Sabah kalktığımızda nasıl bir manzara ile karşılaşacağımızı çok merak ediyoruz şu an zifiri karanlık. Etrafı bırakın burnumuzun dibini zor görüyoruz…
Sabah ola hayrola…
Yarın görüşmek üzre hoşça kalın efeeem…
Bu sabah aramıza Murat da katılacak diye 6.30’da kalktık.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1113.jpg
İlk defa bu kadar çabuk hazırlandım diyebilirim. Her şeyimizi toparlayıp Murat’ın otogara gelmesini beklemeye başladık…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1114.jpg
7.00’da aramıza katılan Murat’ı da alıp sabah kahvaltısı için şehri dolanmaya başlıyoruz. Açılışı bir lokanta da çorba içerek yapıyoruz. Toplam 5 çeşit çorba pişirmişler, helal olsun.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1115.jpg
Baktık ki çorba yetmeyecek oradan çıkıp başka lokantaya yöneldik. Pizza usulü pide var sırada…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1116.jpg
Saat 9.00’da Atapark’tan çıktık. Geceden şarj olsun diye parkın bekçisinin bulunduğu yere telefonunu bırakan Derviş sabah olunca bir türlü koyduğu yerde bulamadı telefonu.
Bugün ilk hedefimiz Kafkasör yaylasına tırmanmak. Ardından merkeze dönüp Hatila Yaylası’na gitmeyi düşünüyoruz. Madem ki Artvin’e dönücez boşuna eşyaları taşımayalım diyip bagajları Orman Genel Müdürlüğüne bırakıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0798.jpg
Tırman tırman nereye kadar demeyin. Yolumuz fazla değil… 8km kadarmış…
Hava muhteşem. Rampa çıkarken sıcak zorlasa da neşemiz yerinde. Ayşe Teyze elma getiriyor bahçesinden. Bir güzel de su içip, elimizi yüzümüzü yıkıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1122.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1126.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1125.jpg
Derviş’in peşine Temel adında bisikletli küçük bir çocuk takılıyor ‘abi ben de sizinle geleyim’ diye. Yol bilgisi çok iyi değil. Tehlikeli virajlara geldiğimizde hepimizi korkutuyor. Onu güvenli bir şekilde çıkarmak da indirmek de bize kalıyor. Aferin Temel haydi çooooğcuuum bas bas bas!
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1128.jpg
İlk defa çok uzun olmadığıma sevindim…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1124.jpg
Yaylaya az bir yolumuz kaldığında belediye araçlarından birine otostop çekip Temel’i bindirip bindiremeyeceğimizi soruyoruz. Onunla bir kişi de binsin derken bi de ne görelim herkes kamyonun içinde hahahaha…
Öğle sıcağında Kafkasör Yaylası'na varıyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1129.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1133.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1142.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1191.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1195.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1194.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1198.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1199.jpg
Ve işte hayran olduğum makrolar…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1148.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1150.jpg
Meşhur kuymak, (Burada yediğimiz hiç güzel değildi. İyi becerememişler.)
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1151.jpg
Silor, (Bunu ilk defa tadıyorum. Değişik bir şey. Bunu da pek beğenemedik. Bir de şu azıcık şeye dünya para aldı fırsatçılar.)
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1152.jpg
Göletler,
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1158.jpg
Derviş’i suya atıyım derken o beni ıslattı…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1169.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1156.jpg
Tortum Canavarı yine yıkanıyor.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1171.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1179.jpg
Bu yolda kim bisiklet sürmek istemez ki?
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1181.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1188.jpg
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1189.jpg
Temel inerken topraktan kayıp maalesef düştü. Hemen ilk yardım çantasını çıkarıp pansumana başlıyorum. Biraz ağlar gibi oluyor ama biz, ’ iyisin bak bir şeyin yok sadece çizik, bunlar birkaç güne geçer’ diyince rahatlayıp susuyor.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0797.jpg
Fazla vakit kaybetmemek için hemen koyuluyoruz yola. Merkezde bir markete dalıp yaylada yemek için yanımıza bir çok şey alıyoruz. Saralle, zeytin, peynir… Derviş ile Serkan ise ‘şarapsız olmaz, yayla da keyif yapalım’ diyorlar. Derviş fotoları aktarmak için internet bulmaya gitti. Biz ise bagajlarımızı bağlamakla meşgulüz. Hatila için yola çıkmamız akşam 5’i buldu.
Git git yol bitmiyor. Hava kararmaya başadı, yağmur da yağdı yağacak. Bizimkiler kontrol noktasında duruyor. Ben de nasıl olsa bana yetişirler diye basıyorum pedallara.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1200.jpg
Nerede kaldı bunlar yahu. Neyse biraz oyalanıyım bari diye başlıyorum foto çekmeye…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1202.jpg
İyi ki durmuşum. Bizimkiler hava karardı kamp yeri de bulamayız diye kontrol noktasının bahçesinde kamp kurmaya karar vermiş. Beni yakalasın diye de peşimden İso’yu yollamışlar. Ya orada durmasaydım. Garibim İso da ben de dönüşte haşat olmuştuk çünkü hep rampaydı dönüş yolu…
Çantaları açalım haydi bakalım, akşam yemeği için de ateş yakar sucukları pişiririz diye hayaller kurmaya başlamıştık ki yoldan geçen bir kamyon hayallerimizi altüst etti. Bizimkiler hemen ıslık çalıp durdurdu. Bir koşturmaca bir heyecan.
- Abi nereye?
- Hatila’ya
- Abi arka boşsa bizim bisikletleri de atabilir miyiz?
- Tamam atın bakalım…
- Ehhe ohho ihhi yuppi şuppi…
Allah razı olsun Nurettin Abi. Sen olmasan biz o yollarda telef olurduk. Kamyonla 2,5 saatte tırmandığımız bu yolu biz kaç günde tırmanırdık Allah bilir…
Açılan eşyalar toplandı, bisikletler hazırlandı. Bazen üşengeçlik yaptığıma seviniyorum. İyi ki hiçbir şeyi çıkarmamışım dedim bir kez daha… (İlki Karagöl’deydi hani çingeneler yüzünden mekan değiştirmek zorunda kalmıştık.) Kontrol noktasında Hatila Milli Park Sahası olduğu için T.C. kimlik numaralarımız alındı ve yaylaya geçmemize öyle izin verildi.
Yollar inanılmaz tehlikeli. Kamyon virajı alamazsa öldük biz bittik diye söylenip duruyoruz.
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/IMG_1207.jpg
Ah bu yerliler bize hep yanlış bilgi veriyorlar. Gidin çocuklar gidin çok güzel. Yahu başımıza ne geliyorsa ‘abi buralarda gezilecek nereler var?’ demekten geldi. Hava iyice karardı, yollar çok dar, aşağısı uçurum. Korku filmlerini aratmayacak sesler geliyor ormanın derinliklerinden. Akarsunun soğuğu vurdukça tüylerimiz diken diken oluyor. Kamyonun hoplatması halt etmiş yüreğimizin hoplaması yanında. Tek seferde virajı alamayan kamyon geri geri gidip manevra yapmaya çalıştıkça yüreğimiz ağzımıza geliyor aşağıya düşücez diye öyle ki Derviş ve Murat birkaç sefer bacaklarını kasadan dışarı çıkarıp atlamaya hazırlandı… Hatila Vadisi nasıl bir yer tam olarak göremedik karanlıkta. Kısmetse dönüşte tadını çıkarıcaz.
21.30’da ormancıların kaldığı barakaya varıyoruz. Ben yavaştan tırsma belirtileri gösteriyorum.
Yaklaşık 15 erkek bir de ben… Amanın diyorum Derviş benimle dalga geçmeye başlıyor, ‘sen İso ile evliyim de bari’ diye. Ben olaya değil şahısa takıldım yalnız. ‘Niye İso ya niye İso da başkası değil’ diye hahaha. Neyse ki hepsi çok iyi niyetli. Tanıdıkça, muhabbet ettikçe aklımdaki düşünceler dağılıyor.
Gece ormancıların barakasında yediğimiz akşam yemeği. Hepimizin tipi kaymış durumda… Fotoda sakallı olan (Erhan) İso ile kanka oluyor. ‘Hey Mayk’ diye sesleniyorlar birbirlerine hahahaha. Erhan hiç üşenmeden güzel bir salata hazırlayıp getirdi. Sağ olsunlar her şeyimizle çok ilgilendiler. Ellerine sağlık…
http://i173.photobucket.com/albums/w59/KevSerSeri/HPIM0814.jpg
O akşam Serkan Taşdelen’in CnnTürk’e çıkacağını duyuyoruz. Haydi o zaman hep birlikte izleyelim röportajını. Ancak orman içşileri sabah 5’de kalkacakları için erken yatacaklarını söyleyince biz de rahatsızlık vermemek için iyi geceler diyip çekiliyoruz kenara.
Ormanda kenar mı olurmuş canım demeyin. Ayılardan tırsınca kamyonun kasasına çadır kurmnaya karar veriyoruz. (Hatila Vadisi zengin bir fauna içermektedir. Bu fauna içerisinde en çok rastlanan türler; ayı, domuz, tilki, porsuk, yaban keçisi, sansar, atmaca, kartal, çakal, dağ horozu, Hopa engereği, alabalıktır.) Tomruklardan dökülen ağaç parçalarını süpürmeye başlıyor Serkan eline bir süpürge alıp. Ellerine dağlık arkadaşım. Sayende güzel bir uyku çektik. Bu arada kamyon kasanına çadır kuran turcular olarak da tarihe geçtik sanırım hahahaha…
O gece yarım saat boyunca ıslık çaldı Serkan yıldızları izleyerek. Ben ilk 5 dakikasına şahit oldum. Mışıl mışıl uyumuşum. Derviş yıldızları izleyerek uyuyacağını söylerek yine dışarıda yatmayı seçti (dağ adamı işte). İso’nun çadırı da taa ileri itekledik horlamasını duymayalım diye hahhaa.
Sabah kalktığımızda nasıl bir manzara ile karşılaşacağımızı çok merak ediyoruz şu an zifiri karanlık. Etrafı bırakın burnumuzun dibini zor görüyoruz…
Sabah ola hayrola…
Yarın görüşmek üzre hoşça kalın efeeem…