Bu olayları görüp de içimize bıçak gibi bir sızının girmemesi mümkün değil. Neden bunları yaşıyoruz diye bakıyorum ve gördüğüm şey beni çok rahatsız ediyor. Perdenin arkasındakinden bahsediyorum.
Sokağa çıkıp da bir yere yürüyerek gitmek istediğim zaman araç yoluna girmeden sadece kaldırımdan gitmemin imkanı yok. Arabalar kaldırıma park etmiş, dükkanlar bütün ıvır zıvırını kaldırıma doldurmuş, kaldırım yolunu yapanlar bir düzenden bir istikrardan bihaber yapmışlar bu yolları. Karşıdan karşıya geçmek bu güzel caddelerimizde bir eğlence aracı. Yaya geçitleri, ışıklar filan ha var ha yok. Ama asıl kötüsü hemen herkesin paldır küldür yola atlayıp karşıya geçmesi, ne kural ne nizam var. Araçlara karşı zerre saygı yok. Aynı şekilde yaya şeridinden geçeceklere karşı da araç sürücülerinin zerre saygısı yok. Tahmin ediyorsunuz sanırım bu keşmekeşi.
Peki bu sokakları, caddeleri, yolları kullanan yayalar, şoförler neden burnunun dibindeki sorunların çözülmesi için çaba harcamaz da, sanki herşey yolundaymış gibi sadece siyaset yapan, vatandaşın yaşadığı yerdeki sıkıntılarla ilgisi olmayan konularda (ülke ekonomisinin, dış ülkelerle ilişkilerin, ideolojilerin, din ve milliyetçiliğin siyasete alet edilmesi gibi) ahkam kesenlere göre oy hakkını kullanır?
İnsan kendisinin irade ve sorumluluğunu alarak yaşamayı öğrenmezse başkaları onun irade ve sorumluluğunu alır. Oy vererek her kademede yöneticiyi belirleyen insanlar başka gündemler tarafından yönetiliyorlar. Böylece balık ağa gelmiş oluyor. Aslında kendi kaliteli yaşam hakkı için değil, dayatılmış gündemlere göre kararlar veriyorlar. Bunun en açık nedeni de kendisinin irade ve sorumluluğunu almaması. Bu daha çocukken başlıyor. Sadece güzel ahlaklı insan olduğumuz zaman değerli olduğumuza ve kendimize saygı duymamız gerektiğine dair en ufak bir kültür alamıyoruz. Kendine saygı duymayan ve değer vermeyen insanlar bunu kapatmak için başka şeyler edinerek, konum elde ederek, ileri derecede bilgili olarak kendi değersizliklerini örtbas etme yolunu seçiyorlar. Kendisine değer vermeyen birinin başkalarına değer vermesi mümkün değil. Eğer kendisinden hiç memnun olmayan birisini başkalarına değer veriyormuş gibi görürseniz aldanmayın, sadece kötü çıkarları içindir.
Bugün hem iktidarı hem de bu muhalefeti ve diğer alt kademe yönetimleri belirleyen şey, günlük yaşamında kaliteyi aramayan insanların eseri. Başka türlü olması mümkün değil. Uyanmak gerekiyor ama alışkanlıkları değiştirmek çok zor. Düşünen yaratıklarız palavrasına inanmayın; 70-80 yıl yaşayan sıradan insanın hayatının %95'inde alışkanlıkları rol alıyor, %5'inde düşünerek sürüden ayrılabiliyor ama bu %5'lik kısmı uyanmasına yardımcı olmuyor. Bu son söylediğimi laf olsun diye yazmadım. Alışkanlıkların Gücü adında bir kitap var Charles Duhigg'in mutlaka okunmasını öneririm: Alışkanlıklar sadece fiziksel veya duygusal davranışlarla sınırlı değil, zihinsel faaliyetlerimiz bile alışkanlık. Yani bir açmazla karşılaşınca ürettiğimiz çözüm bile alışkanlığa dayanıyor.