cagdascaneroglu
Daimi Üye
- Kayıt
- 6 Mayıs 2015
- Mesaj
- 241
- Tepki
- 1.033
- Şehir
- Antalya
- İsim
- Çağdaş Can
- Bisiklet
- Salcano
Merhaba bisikleti, doğayı ve doğada pedallamayı seven arkadaşlar.
Geçen hafta pazar günü (10 Ocak 2016) yapmış olduğum tur yazımı ancak fırsat bulup forumda sizlerle paylaşabiliyorum. 2015'i bir çok tur yaparak tamamlamıştım. Çok güzel ve tadı damağımda kalan turlarımın bu yeni yılda da hayatımda olması dileğiyle, bir gece önceden 800 metre rakımlara ulaşacağım ve Antalya Konyaaltı'nda oturduğum semte 30 km mesafede olan Geyikbayırı köyü ve onun hemen üstünde yer alan Çağlarca köyüne gitmeyi planladım. Aslında bu yol üzerinden; 1800 metre yükseklikte bulunan Saklıkent Kayak Merkezine gitmeyi uzun süredir planlıyorken; mesafe ve kısa bir haftasonunun ertesi günü işe başlarken kanadı kırılmış kuş gibi olmamak için daha kısa bir parkuru tercih ettim.
Hafta içi tüm gücümü işe harcarken, hafta sonu bütün enerjimi doğada toplamak çok iyi geliyor... Yapaylık, hedefler, satışlar, toplantılar, yapmacık gaz gaz cümleleri, grafik tabloları ve şişirilmiş "ama biz kurumsal bir şirketiz" lafları yok. (Anlayanlara ve benim duygularımı kalben hissedenlere gelsin)
"Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır.Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç.Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde..ve sesinde de müzik.İnsanı daha az seviyorum diyemem,ama doğayı daha fazla..."L.byron''
Haydi pazar günü evimizin tozlu yollarından pedallamaya başlamaya...
Rotam Bahtılar tarafından Doyran'a doğru dönüp, oradan da Gökçam üzerinden Geyikbayırı ve Çağlarcaya gitmek.
Sağ üst tarafta görünen Sivri dağa doğru pedallıyorum. Zaten adı üstünde ismi Sivridağı Milli Parkı.
Yolda bir köprünün üstünden geçerken suyun berraklığına inanamiyorum ve hemen çekiyorum fotoğrafı
Akan suyun üst tarafı...
Sabah saat 9.30 ve günün ilk ışıkları doğayı daha bir güzel gösteriyor gözüme... Evet tekrar edelim o zaman; sol köşe taraf Sivridağı onun hemen yan tarafı Geyikbayırı...
Bahtılı'dan sağa doğru Doyran yol ayrımına geldim. Bir çok defa Doyran göletine gittiğim için bu yolu iyi biliyorum. Hem çok keyif aldığım bir yol, hemde git gide trafikten kurtuluyorum 6 km ilerleyip sol tarafa doğru Gökçam'a döneceğim.
İşte burası diye gösteriyorum. Daha sonra after and before yapacağım çünkü
Gökçam'a döndükten sonra yollar daha bir güzelleşiyor. Etraf çayır ve sera dolu...
Dikenli incirli bir yol... Üzerinde meyvesi yok tabi ki...
Artık eğimler başlıyor. Bu tabelayı görene kadar eğim yoktu ama...
Bunlar canımı acıtır mı beee? diyorum. Geçen yaz Anamur'dan Ermenek'e 1700 metre rakıma Torosların zirvesine dogru tırmanmıştım. Derin bir nefes ve vites küçültüp giriyorum yokuşlara
Tırmanırken arkama bakmayı unutmuşum. Bir dönüyorum ve Antalya selamlıyor beni. Rakım 250 metreleri bulmuş bile... Bu çıktığım yokuş ormanlık bir alanın içinden oluyor. Ara ara ciddi eğimler görüyorum ama nefes kontrolü ile devam...
Orman yolu bitince bu evi ve Sivri Dağını görüyorum.
Evet, Geyikbayırına girmek üzereyim. Geyikbayırı tırmanış ve trekking sporları ile uğraşanlar için tam tabiriyle bulunmaz hint kumaşı gibi bir yer. Kaya tırmanışı meraklılarına duyurulur.
Evet yükseklik arttıkça koskaca dağ oldu size tepe.
Geyikbayırı'na hoşgeldiniz tabelasıyla köyün içlerine doğru pedallıyorum. Köyün bir ucuyla bir ucu arasında ki rakım çok fazla... Zorlanıyorum... Bu tabeladan sonra sürekli sert eğimlerle ugraşmak zorunda kalıyorsunuz. Rivayetlere göre bazen köyün bir ucuna kar yağarken diğee ucuna yağmur yağarmış.
Aslında planım geldiğim yolu dönmeden Geyikbayırı'ndan sonra Çağlarcaya çıkıp, oradan üstteki resimde gördüğünüz dağın yamacından orman yolundan aşağılara inmekti. Hatta yol üzerinde tarihi bir antik kentte varmış. Ama yol üzerinde yaşadığım bir kaç şey ve tek olmam beni geldiğim yoldan geri dönmeye zorlayacak...
Antalya'yı artık çok saha net görebiliyorum. Yükseklik 800 metre. Hava kapandı ve soğudu... Yağmur yağar mı? Yağmaz mı diye düşüncelere kapılıyorum.
Çağlarca köyü merkezine geldim. Karnım acıktı. Hemen muhtarlık ve caminin yanında bulunan bu asırlık çınar ağacının yanına oturuyorum ve bisküvü, kahve ve portakallarımı miğdeye gönderiyorum.
Panaromik Antalya manzarasınıda izledikten sonra Çağlarca köyüne hoşçakal diyip inişe geçmeye başlıyorum. Geri dönüşte orman yolundan gidememe sebebim köyün içinde avcıların uyarısı oldu. Çağlarca köyünün orman yolu çıkışında bol miktarda köpek varmış ve saldırganlarmış. Hiç köpek ve hayvan korkusu olmayan biri olarak; köyün dışında ki havlama seslerinden çekinerek geldiğim yoldan dönmeye karar verdim...
Inerken hız ölçerimin 70 km'yi gördüğü yerler oluyor ve bu yüzden yüzüme polar maske takmak zorunda kalıyorum.
Çağlarca ve Geyikbayırı Köylerinden Antalya manzarası...
Eğimleri o kadar hızlı iniyorum ki. O keyif süresince fotoğraf çekmeye fırsatım olmuyor. Çıkışta çektiğim acıların karşılığını misliyle alıyorum.
Hayatta da; bol tecrübeli yokuşlar ve keyifli inişler yaşayacağımı bilerek evime varıyorum.
Herkese sağlıklı ve keyifli turlar diliyorum...
Tur Raporu:
Toplam Yol: 60km
Çıkılan mak yükseklik: 812 metre
Sürüş süresi: 5.5 saat
Geçen hafta pazar günü (10 Ocak 2016) yapmış olduğum tur yazımı ancak fırsat bulup forumda sizlerle paylaşabiliyorum. 2015'i bir çok tur yaparak tamamlamıştım. Çok güzel ve tadı damağımda kalan turlarımın bu yeni yılda da hayatımda olması dileğiyle, bir gece önceden 800 metre rakımlara ulaşacağım ve Antalya Konyaaltı'nda oturduğum semte 30 km mesafede olan Geyikbayırı köyü ve onun hemen üstünde yer alan Çağlarca köyüne gitmeyi planladım. Aslında bu yol üzerinden; 1800 metre yükseklikte bulunan Saklıkent Kayak Merkezine gitmeyi uzun süredir planlıyorken; mesafe ve kısa bir haftasonunun ertesi günü işe başlarken kanadı kırılmış kuş gibi olmamak için daha kısa bir parkuru tercih ettim.
Hafta içi tüm gücümü işe harcarken, hafta sonu bütün enerjimi doğada toplamak çok iyi geliyor... Yapaylık, hedefler, satışlar, toplantılar, yapmacık gaz gaz cümleleri, grafik tabloları ve şişirilmiş "ama biz kurumsal bir şirketiz" lafları yok. (Anlayanlara ve benim duygularımı kalben hissedenlere gelsin)
"Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır.Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç.Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde..ve sesinde de müzik.İnsanı daha az seviyorum diyemem,ama doğayı daha fazla..."L.byron''
Haydi pazar günü evimizin tozlu yollarından pedallamaya başlamaya...
Rotam Bahtılar tarafından Doyran'a doğru dönüp, oradan da Gökçam üzerinden Geyikbayırı ve Çağlarcaya gitmek.
Sağ üst tarafta görünen Sivri dağa doğru pedallıyorum. Zaten adı üstünde ismi Sivridağı Milli Parkı.
Yolda bir köprünün üstünden geçerken suyun berraklığına inanamiyorum ve hemen çekiyorum fotoğrafı
Akan suyun üst tarafı...
Sabah saat 9.30 ve günün ilk ışıkları doğayı daha bir güzel gösteriyor gözüme... Evet tekrar edelim o zaman; sol köşe taraf Sivridağı onun hemen yan tarafı Geyikbayırı...
Bahtılı'dan sağa doğru Doyran yol ayrımına geldim. Bir çok defa Doyran göletine gittiğim için bu yolu iyi biliyorum. Hem çok keyif aldığım bir yol, hemde git gide trafikten kurtuluyorum 6 km ilerleyip sol tarafa doğru Gökçam'a döneceğim.
İşte burası diye gösteriyorum. Daha sonra after and before yapacağım çünkü
Gökçam'a döndükten sonra yollar daha bir güzelleşiyor. Etraf çayır ve sera dolu...
Dikenli incirli bir yol... Üzerinde meyvesi yok tabi ki...
Artık eğimler başlıyor. Bu tabelayı görene kadar eğim yoktu ama...
Bunlar canımı acıtır mı beee? diyorum. Geçen yaz Anamur'dan Ermenek'e 1700 metre rakıma Torosların zirvesine dogru tırmanmıştım. Derin bir nefes ve vites küçültüp giriyorum yokuşlara
Tırmanırken arkama bakmayı unutmuşum. Bir dönüyorum ve Antalya selamlıyor beni. Rakım 250 metreleri bulmuş bile... Bu çıktığım yokuş ormanlık bir alanın içinden oluyor. Ara ara ciddi eğimler görüyorum ama nefes kontrolü ile devam...
Orman yolu bitince bu evi ve Sivri Dağını görüyorum.
Evet, Geyikbayırına girmek üzereyim. Geyikbayırı tırmanış ve trekking sporları ile uğraşanlar için tam tabiriyle bulunmaz hint kumaşı gibi bir yer. Kaya tırmanışı meraklılarına duyurulur.
Evet yükseklik arttıkça koskaca dağ oldu size tepe.
Geyikbayırı'na hoşgeldiniz tabelasıyla köyün içlerine doğru pedallıyorum. Köyün bir ucuyla bir ucu arasında ki rakım çok fazla... Zorlanıyorum... Bu tabeladan sonra sürekli sert eğimlerle ugraşmak zorunda kalıyorsunuz. Rivayetlere göre bazen köyün bir ucuna kar yağarken diğee ucuna yağmur yağarmış.
Aslında planım geldiğim yolu dönmeden Geyikbayırı'ndan sonra Çağlarcaya çıkıp, oradan üstteki resimde gördüğünüz dağın yamacından orman yolundan aşağılara inmekti. Hatta yol üzerinde tarihi bir antik kentte varmış. Ama yol üzerinde yaşadığım bir kaç şey ve tek olmam beni geldiğim yoldan geri dönmeye zorlayacak...
Antalya'yı artık çok saha net görebiliyorum. Yükseklik 800 metre. Hava kapandı ve soğudu... Yağmur yağar mı? Yağmaz mı diye düşüncelere kapılıyorum.
Çağlarca köyü merkezine geldim. Karnım acıktı. Hemen muhtarlık ve caminin yanında bulunan bu asırlık çınar ağacının yanına oturuyorum ve bisküvü, kahve ve portakallarımı miğdeye gönderiyorum.
Panaromik Antalya manzarasınıda izledikten sonra Çağlarca köyüne hoşçakal diyip inişe geçmeye başlıyorum. Geri dönüşte orman yolundan gidememe sebebim köyün içinde avcıların uyarısı oldu. Çağlarca köyünün orman yolu çıkışında bol miktarda köpek varmış ve saldırganlarmış. Hiç köpek ve hayvan korkusu olmayan biri olarak; köyün dışında ki havlama seslerinden çekinerek geldiğim yoldan dönmeye karar verdim...
Inerken hız ölçerimin 70 km'yi gördüğü yerler oluyor ve bu yüzden yüzüme polar maske takmak zorunda kalıyorum.
Çağlarca ve Geyikbayırı Köylerinden Antalya manzarası...
Eğimleri o kadar hızlı iniyorum ki. O keyif süresince fotoğraf çekmeye fırsatım olmuyor. Çıkışta çektiğim acıların karşılığını misliyle alıyorum.
Hayatta da; bol tecrübeli yokuşlar ve keyifli inişler yaşayacağımı bilerek evime varıyorum.
Herkese sağlıklı ve keyifli turlar diliyorum...
Tur Raporu:
Toplam Yol: 60km
Çıkılan mak yükseklik: 812 metre
Sürüş süresi: 5.5 saat