Feyzi Açıkalın'ın kim olduğunu bir çoğunuz eminim biliyordur organizasyonun içinde olan biri rahatsızlığını nasıl dile getirmiş.
Mark Cavendish nasıl gelmez
Feyzi Açıkalın.
Dünyanın en büyük bisiklet sporcusu Cavendish'i, TUR'un sondan bir önceki Etabı İzmir'de, kazandığı yarış sonrasında gördüm. Genç sporcu madalya töreninden sonra, alışık olunmadığı şekilde antrenörünün omzuna koluna atmış, başarısının keyfini çıkararak yürüyordu...
Cavendish daha sonra organizasyon direktörüne, "Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz! Ben yarış sonrası doping kontrolüne girdim, madalya törenine katıldım, masaj ve duş aldım, yemeğimi yedim ve 16:30 uçağı ile İstanbul'a uçuyorum. Bunu, dünyanın en iyi organizasyonu sayılan Fransa Turu'nda bile bu kadar kısa zamanda yapamazlar. Sizi ve ülkenizi çok seviyorum. Bundan sonra sizin elçinizim ve her fırsatta da tekrar geleceğim" demişti...
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu büyük bütçelerle gerçekleştiriliyor. Organizasyonun başında ise dünya görüşü ve bilgisi Türkiye ortalamasının üstünde olan bir avuç insan var. Ve belki de en önemlisi, TUR sırasında yüzlerce gönüllü genç ve spor insanı fedakarca görev alıyor; organizasyonun bir parçası olmaktan zevk alıyor, gurur duyuyorlar...
Diğer yandan; 51’incisi düzenlenmesine karşın, TUR hala kurumsallaşmamış durumda. Yani organizasyon devletin kontrolünde, büyük ölçekte onun maddi ve manevi katkısı ile yürütülüyor. Böylece devlet erki, yani siyasal güç bu spor olayını kişisel çıkarı için kullanmayı çok doğal hakkı olarak görüyor.
Ünlü spor insanı Cem Atabeyoğlu'nun "Devlette Spor, Sporda Devlet" isimli kitabında belirttiği gibi özellikle ikinci dünya savaşı öncesi esen rüzgarlardan etkilenen devlet yapısı, sporu bir propaganda aracı olarak görmüş. Atabeyoğlu'nun sözlerinde değindiği gibi, daha sonra iş başına gelen her siyasi erk spor teşkilatlanmasında çağın gereğine uygun köklü değişikliğe gitmeme konusunda neredeyse gizli bir anlaşma içinde olmuşlar...
Oysa Türkiye'nin en uzun soluklu ve son sekiz yıldan beri de ülke tanıtımında en etkili rolü oynayan organizasyonu olan Cumhurbaşkanı Bisiklet Turu'nda durum biraz farklı. TUR, Cavendish'in dediği gibi çok üst düzeyde, uluslararası normların gerektirdiği ölçeklerde yapılıyor. Görüntüler naklen tüm dünyaya ulaşıyor, davet edilen spor yazarları ve foto muhabirleriyle de ayrıca taşınıyor.
Hal böyleyken; siyasi erkin, kim olduğu belli olmayan, büyük olasılıkla kraldan çok kralcı olan karar vericileri tarafından getirilen tuhaf uygulamaları, yasakları TUR'un adına gölge düşürüyor. Mark Cavendish gibi büyük bir yıldız, Türkiye'nin spor da dahil her alana vıcık vıcık girmiş siyasetinin bir parçası olmak istemiyor. Cavendish'i Türkiye'ye gelmekten vazgeçirecek tek olay, örneğin İstanbul'daki podyum krizi gibi görünüyor...
Hadi Cavendish'i geçtik; organizasyonun kör gözüne parmağım olarak, herkesin anlayabileceği şekilde kabaca siyasete alet edilmesi en çok gönüllülük ölçeğinde hizmet edenleri üzüyor. Kendilerinin aptal yerine konduğunu ve sömürüldüklerini hissediyorlar. TUR'un selameti, ülkenin imajının sarsılmaması ve daha da önemlisi iç barış açısından siyaset spordan elini çekmeli. Hiç olmazsa zarif olmalı!
(link)