Süleyman Şatır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 22 Mart 2005
- Mesaj
- 1.151
- Tepki
- 2.733
- Şehir
- Fatih / İstanbul
Marmara turumuz devam ediyor. Sabah uyandığımızda havanın bulutlu olduğunu görüyoruz. Oysa Meteoroloji'ye göre bugün de güneşli olacaktı. Saat 12:15'te Necati Bey'in kuzeni Cahit Turhan, Lüleburgaz'dan Tekirdağ'a geldi. Bisikletle yaklaşık 70 km yol yapmış oldu. Şimdi de bizimle birlikte Şarköy'e kadar, hem de zorlu bir etapta pedal basacak. Bir yere gidip yemek yiyoruz. Bu sırada bisikletli bir çocuk, Tekirdağ Bisiklet İl Temsilciliği'nden beklendiğimizi söylüyor. Oraya da uğruyoruz. Yol hakkında bilgi alıyoruz. Ben endişeliyim. Çünkü saat 13:00 oldu. Acaba saat 20:00'ye kadar Şarköy'e ulaşabilecek miyiz? 13:25'te yola çıkıyoruz. Ana yoldan, Barbaros - Kumbağ kavşağına kadar gidiyoruz. Kavşaktan döndükten sonra önce Barbaros'a geliyoruz. Barbaros'ta yolu sorduğum birisi Kumbağ'a girmeden, Naip köyü'ne yönelmemizi öneriyor. Bu yol asfalt ve içerden geçiyormuş. Kumbağ'dan Şarköy'e giden yolun çok bozuk olduğunu söylüyor. Biz sahilden giden Kumbağ yolunu tercih ediyoruz. Saat 14:35… 15. km'de Kumbağ'dan geçiyoruz ve Kumbağ'dan çıkar çıkmaz tırmanış başlıyor… Asfalt yol da bitiyor. Artık toprak yolda tırmanıyoruz. Necati bey'in maşallahı var. 66 yaşında ama, dün 72 km yol geldi, şimdi de bu zor parkurda pedal basıyor… Onun yaşındaki pekçok insan değil bisikletle, yürüyerek bile bu yokuşları çıkamaz.
İlk kısa molamızı veriyoruz. Arkamızdaki manzara çok güzel. Keşke hava güneşli ve açık olsaydı. Arka planda belli belirsiz Marmara adası zor seçiliyor. Uçmakdere dedikleri burası galiba diye aramızda konuşuyoruz. Ama bu kadar basit olamaz. Çünkü bu yolun çok zorlu olduğunu duymuştum. Yola devam ediyoruz. Toprak yol, inişlerle, çıkışlarla devam ediyor. Aslında buraya yol denemez. Yol, kuru bir dere yatağı gibi. Sular toprağı götürmüş, sadece taşları kalmış. Asfalt için taktırdığımız lastiklerle, bu yolda hoplaya zıplaya gidiyoruz. Lastiklerin bir taşla yarılmaması için yolun üzerinde bir sağa, bir sola gezinip duruyorum. Bu arada yağmur başladı. Bu sefer tedbirli gelmiştim. Hemen yağmurluğumu giydim. Km saatimin üzerini şeffaf naylonla kapladım, getirdiğim seloteyple bantladım. 5-6 km hızla, sürekli çıkıyoruz. Biraz düz gittikten sonra, kısa inişlerde bisiklet hızlanıveriyor. Taşlı, toprak yollarda hızımız 30'lu km'lere çıkıyor. Sonra tekrar tımanıyoruz. Bir süre ilerledikten sonra yağmur dindi. Allahtan kısa süreli bir yağmur geçişiydi. Yoksa yağmur, bu yolu çamur deryasına dönüştürebilirdi. Yağmurluğumu çıkardıktan sonra üstümün yine sırılsıklam olduğunu görüyorum. Bu sefer de terden sırılsıklam olmuşum. Zaman zaman esen sert rüzgar beni üşütüyor ama, üstümü de çabucak kurutuyor.
Yol bazen içerilere, bazen de sahil tarafına dönüyor. Sürekli durarak fotoğraf çekiyorum. Havanın puslu ve bulutlu olması, Marmara adasını net olarak görmemizi engelliyor. Saatime bakıyorum, 16:30 olmuş, ama hala bir yerleşim yeri yok. Bu arada bir çobanla karşılaşıyoruz. 'Uçmakdere'ye daha çok var mı?' diye soruyoruz. 'Daha Yeniköy'e bile gelmediniz? diyor. Yanlış geldiğimizi söylüyoruz. Arka yolun asfalt olduğunu söylüyor. Biz bu yola bilerek girmiştik. Önümüzdeki çıkıştan sonra Yeniköy'e doğru iniş olduğunu öğreniyoruz. Tekrar yollara düşüyoruz. Ve çıkıştan sonra iniş başlıyor. Hoplaya, zıplaya aşağıya iniyoruz. Karşı tepede Yeniköy'ü görüyoruz ve bizim geldiğimiz toprak yol, asfalt bir yolla birleşiyor. Bu yol Naip köyünden gelen yol. Yeniköy'e kadar asfalt yoldan tekrar tırmanmaya başlıyoruz. Bu arada fotoğraf makinamın pilleri tükendi.
Çantamdaki diğer iki pili taktım. Şu anda makine ikisi bitik, ikisi yeni pille çalışıyor. Yeniköy'de mola veriyoruz. Çay içerken Yeniköylüler'le sohbet ediyoruz. Uzaktan Marmara Denizi, belli belirsiz Marmara Adası gözüküyor. Saat 17:00, 28. km'deyiz. Demek ki, Kumbağ'dan buraya kadar toprak yolda 13 km yol gelmişiz. 15 dakika sonra tekrar yollara düşüyoruz. 300 metre gitmeden yol tekrar toprak yola dönüşüyor. Ancak bu sefer yol biraz daha düzgün, daha geniş. Yani dere yatağı gibi değil. Çok yüksekten seyrediyoruz. Sol tarafımız uçurum. Marmara Denizi'ne uçaktan bakar gibi kuşbakışı bakıyoruz. Marmara Adası sisler içinde. Bu arada bir şeyin farkına varıyorum. Yol rampa çıkar gibi göründüğü halde, hiç pedal basmadan yıldırım gibi gidiyorum. Kendi kendime manyetik alan mı var diye düşünüyorum. Yani hafif bir çıkışı, yokuş iner gibi, 30-35 km hızla hiç pedal basmadan tırmanıyorum.
Cahit, bir ara Lüleburgaz'dan beri 100 km'yi geçtiğini, önceden dizlerinde oluşan bir ağrının, şimdi zaman zaman kendisini hissettirdiğini söylüyor. Yine de pedal basmaya devam ediyor. Bu arada bir tehlike geçiriyoruz. Hızla ilerlerken bir virajdan aniden bir otomobil karşımıza çıkıveriyor. Ben sağ tarafta olduğum için hemen kaçabiliyorum. Cahit yolun ortasında olduğundan araba ile karşı karşıya kalıyor. Allahtan araba süratli değildi de, o da sol tarafa geçerek kurtarıyor. Artık Uçmakdere'ye yakınlaştığımızı tahmin ediyorum. Çünkü Yeniköy'de 10 km yolumuzun kaldığını öğrenmiştik. Ama tepeden yolun çok dik bir inişle aşağıya indiğini, tekrar yukarıya tırmandığını görüyoruz. Oraya arabasıyla gelen birisi üçümüzün birlikte resmini çektikten sonra, bir şey kalmadığını öyle kolay söylüyor ki. Çünkü bu rampaları hep arabasıyla çıkmış.
Son rampayı tırmanırken, Yenibosna'da metrodan çıkarken, bisikleti bindirdiğim yürüyen merdiven aklıma geliyor. Keşke o yürüyen merdiven şimdi burada olsaydı. Tırmanıştan sonra, bir süre mola veriyoruz. Manzarayı seyrederken, yanımızdaki bisküvileri yiyoruz. Sonra toprak yolda, biraz önce tırmandığımız yükseklikten, hızlı bir inişe geçiyoruz. Ve karşıdan Uçmakdere'yi görüyoruz. Köyün girişinde durup, gururla resim çekiyoruz. Sanki burasını Fatih Sultan Mehmet gibi fethetmiştik. Saat 18:15, Tekirdağ'dan buraya 37,66 km yol yapmışız. Hava kararmadan Şarköy'de olmalıyız. Daha 30-35 km yolumuz var. Yolun bundan sonrasının genellikle düz olduğunu öğreniyoruz. Uçmakdere'den çıktıktan sonra asfalt yolda hızlı bir iniş yapıyoruz. Ama, asfalt yol çabucak bitiyor. Sol tarafımız deniz. Deniz seviyesinde, toprak yolda ilerliyoruz. Bir süre sonra, yol tekrar asfalta dönüşüyor. Artık son etapları koşuyoruz. İleride bir yerleşim yeri olduğunu görüyorum. Mürefte'dir diye düşünüyorum. Ama tabelada Gaziköy yazılı (Saat 18:40, 44,37 km) Yola devam ediyoruz. Asfalt yolda hızımız 20-25 km civarında. Hepimizde yorgunluk belirtileri var. Necati Bey'i burada tekrar tebrik ediyorum ve maaşallah diyorum. Bu zorlu parkuru bir delikanlı gibi aştı.
İleride bir yerleşim yeri daha görüyoruz. Ama burası da Hoşköy. Saat 18:50, 48,31. km'deyiz. Tekrar yollardayız. Saat 19:15'de Mürefte'ye ulaşıyoruz. Burada deniz kenarında bir çay bahçesinde mola veriyoruz. Kuşburnu çayı içiyoruz. Çayların parasını almıyorlar. Teşekkür ederek ayrılıyoruz. 19:40'da Şarköy'e doğru yola çıkıyoruz. Çevre mis gibi kokuyor. Necati Bey, iğde ağaçlarının kokusu olduğunu söylüyor. Etraf tatil siteleriyle dolu. Bu arada artık hava yavaş yavaş kararıyor. Karşıdan gelen arabaların farları yanıyor ve, 20:30'da Şarköy'e ulaşıyoruz. 71,31 km yol katetmişiz. Cahit, bu mesafeye Lüleburgaz - Tekirdağ yolunu da katarak yaklaşık 135 km yol yapmış oldu… Şarköy'de Öğretmenevi'ne yerleşiyoruz. Yarın sabah, Şarköy'den Gelibolu'ya geçeceğiz. Ama, anayoldan değil, sahilden giden yine toprak bir yoldan...
Tekirdağ - Şarköy (2. gün)
Tekirdağ'dan yola çıkış : 13:25
Şarköy'e varış : 20:30
Yapılan km : 71,31 km
Bisiklet üstünde geçen zaman : 4:50:18 saat
Maksimum hız : 53,9 km/saat
Ortalama hız : 14,7 km/saat
Resimler 2. bölüm
Resimler 3. bölüm
Resimler 4. bölüm
Resimler 5. bölüm
Resimler 6. bölüm
İlk kısa molamızı veriyoruz. Arkamızdaki manzara çok güzel. Keşke hava güneşli ve açık olsaydı. Arka planda belli belirsiz Marmara adası zor seçiliyor. Uçmakdere dedikleri burası galiba diye aramızda konuşuyoruz. Ama bu kadar basit olamaz. Çünkü bu yolun çok zorlu olduğunu duymuştum. Yola devam ediyoruz. Toprak yol, inişlerle, çıkışlarla devam ediyor. Aslında buraya yol denemez. Yol, kuru bir dere yatağı gibi. Sular toprağı götürmüş, sadece taşları kalmış. Asfalt için taktırdığımız lastiklerle, bu yolda hoplaya zıplaya gidiyoruz. Lastiklerin bir taşla yarılmaması için yolun üzerinde bir sağa, bir sola gezinip duruyorum. Bu arada yağmur başladı. Bu sefer tedbirli gelmiştim. Hemen yağmurluğumu giydim. Km saatimin üzerini şeffaf naylonla kapladım, getirdiğim seloteyple bantladım. 5-6 km hızla, sürekli çıkıyoruz. Biraz düz gittikten sonra, kısa inişlerde bisiklet hızlanıveriyor. Taşlı, toprak yollarda hızımız 30'lu km'lere çıkıyor. Sonra tekrar tımanıyoruz. Bir süre ilerledikten sonra yağmur dindi. Allahtan kısa süreli bir yağmur geçişiydi. Yoksa yağmur, bu yolu çamur deryasına dönüştürebilirdi. Yağmurluğumu çıkardıktan sonra üstümün yine sırılsıklam olduğunu görüyorum. Bu sefer de terden sırılsıklam olmuşum. Zaman zaman esen sert rüzgar beni üşütüyor ama, üstümü de çabucak kurutuyor.
Yol bazen içerilere, bazen de sahil tarafına dönüyor. Sürekli durarak fotoğraf çekiyorum. Havanın puslu ve bulutlu olması, Marmara adasını net olarak görmemizi engelliyor. Saatime bakıyorum, 16:30 olmuş, ama hala bir yerleşim yeri yok. Bu arada bir çobanla karşılaşıyoruz. 'Uçmakdere'ye daha çok var mı?' diye soruyoruz. 'Daha Yeniköy'e bile gelmediniz? diyor. Yanlış geldiğimizi söylüyoruz. Arka yolun asfalt olduğunu söylüyor. Biz bu yola bilerek girmiştik. Önümüzdeki çıkıştan sonra Yeniköy'e doğru iniş olduğunu öğreniyoruz. Tekrar yollara düşüyoruz. Ve çıkıştan sonra iniş başlıyor. Hoplaya, zıplaya aşağıya iniyoruz. Karşı tepede Yeniköy'ü görüyoruz ve bizim geldiğimiz toprak yol, asfalt bir yolla birleşiyor. Bu yol Naip köyünden gelen yol. Yeniköy'e kadar asfalt yoldan tekrar tırmanmaya başlıyoruz. Bu arada fotoğraf makinamın pilleri tükendi.
Çantamdaki diğer iki pili taktım. Şu anda makine ikisi bitik, ikisi yeni pille çalışıyor. Yeniköy'de mola veriyoruz. Çay içerken Yeniköylüler'le sohbet ediyoruz. Uzaktan Marmara Denizi, belli belirsiz Marmara Adası gözüküyor. Saat 17:00, 28. km'deyiz. Demek ki, Kumbağ'dan buraya kadar toprak yolda 13 km yol gelmişiz. 15 dakika sonra tekrar yollara düşüyoruz. 300 metre gitmeden yol tekrar toprak yola dönüşüyor. Ancak bu sefer yol biraz daha düzgün, daha geniş. Yani dere yatağı gibi değil. Çok yüksekten seyrediyoruz. Sol tarafımız uçurum. Marmara Denizi'ne uçaktan bakar gibi kuşbakışı bakıyoruz. Marmara Adası sisler içinde. Bu arada bir şeyin farkına varıyorum. Yol rampa çıkar gibi göründüğü halde, hiç pedal basmadan yıldırım gibi gidiyorum. Kendi kendime manyetik alan mı var diye düşünüyorum. Yani hafif bir çıkışı, yokuş iner gibi, 30-35 km hızla hiç pedal basmadan tırmanıyorum.
Cahit, bir ara Lüleburgaz'dan beri 100 km'yi geçtiğini, önceden dizlerinde oluşan bir ağrının, şimdi zaman zaman kendisini hissettirdiğini söylüyor. Yine de pedal basmaya devam ediyor. Bu arada bir tehlike geçiriyoruz. Hızla ilerlerken bir virajdan aniden bir otomobil karşımıza çıkıveriyor. Ben sağ tarafta olduğum için hemen kaçabiliyorum. Cahit yolun ortasında olduğundan araba ile karşı karşıya kalıyor. Allahtan araba süratli değildi de, o da sol tarafa geçerek kurtarıyor. Artık Uçmakdere'ye yakınlaştığımızı tahmin ediyorum. Çünkü Yeniköy'de 10 km yolumuzun kaldığını öğrenmiştik. Ama tepeden yolun çok dik bir inişle aşağıya indiğini, tekrar yukarıya tırmandığını görüyoruz. Oraya arabasıyla gelen birisi üçümüzün birlikte resmini çektikten sonra, bir şey kalmadığını öyle kolay söylüyor ki. Çünkü bu rampaları hep arabasıyla çıkmış.
Son rampayı tırmanırken, Yenibosna'da metrodan çıkarken, bisikleti bindirdiğim yürüyen merdiven aklıma geliyor. Keşke o yürüyen merdiven şimdi burada olsaydı. Tırmanıştan sonra, bir süre mola veriyoruz. Manzarayı seyrederken, yanımızdaki bisküvileri yiyoruz. Sonra toprak yolda, biraz önce tırmandığımız yükseklikten, hızlı bir inişe geçiyoruz. Ve karşıdan Uçmakdere'yi görüyoruz. Köyün girişinde durup, gururla resim çekiyoruz. Sanki burasını Fatih Sultan Mehmet gibi fethetmiştik. Saat 18:15, Tekirdağ'dan buraya 37,66 km yol yapmışız. Hava kararmadan Şarköy'de olmalıyız. Daha 30-35 km yolumuz var. Yolun bundan sonrasının genellikle düz olduğunu öğreniyoruz. Uçmakdere'den çıktıktan sonra asfalt yolda hızlı bir iniş yapıyoruz. Ama, asfalt yol çabucak bitiyor. Sol tarafımız deniz. Deniz seviyesinde, toprak yolda ilerliyoruz. Bir süre sonra, yol tekrar asfalta dönüşüyor. Artık son etapları koşuyoruz. İleride bir yerleşim yeri olduğunu görüyorum. Mürefte'dir diye düşünüyorum. Ama tabelada Gaziköy yazılı (Saat 18:40, 44,37 km) Yola devam ediyoruz. Asfalt yolda hızımız 20-25 km civarında. Hepimizde yorgunluk belirtileri var. Necati Bey'i burada tekrar tebrik ediyorum ve maaşallah diyorum. Bu zorlu parkuru bir delikanlı gibi aştı.
İleride bir yerleşim yeri daha görüyoruz. Ama burası da Hoşköy. Saat 18:50, 48,31. km'deyiz. Tekrar yollardayız. Saat 19:15'de Mürefte'ye ulaşıyoruz. Burada deniz kenarında bir çay bahçesinde mola veriyoruz. Kuşburnu çayı içiyoruz. Çayların parasını almıyorlar. Teşekkür ederek ayrılıyoruz. 19:40'da Şarköy'e doğru yola çıkıyoruz. Çevre mis gibi kokuyor. Necati Bey, iğde ağaçlarının kokusu olduğunu söylüyor. Etraf tatil siteleriyle dolu. Bu arada artık hava yavaş yavaş kararıyor. Karşıdan gelen arabaların farları yanıyor ve, 20:30'da Şarköy'e ulaşıyoruz. 71,31 km yol katetmişiz. Cahit, bu mesafeye Lüleburgaz - Tekirdağ yolunu da katarak yaklaşık 135 km yol yapmış oldu… Şarköy'de Öğretmenevi'ne yerleşiyoruz. Yarın sabah, Şarköy'den Gelibolu'ya geçeceğiz. Ama, anayoldan değil, sahilden giden yine toprak bir yoldan...
Tekirdağ - Şarköy (2. gün)
Tekirdağ'dan yola çıkış : 13:25
Şarköy'e varış : 20:30
Yapılan km : 71,31 km
Bisiklet üstünde geçen zaman : 4:50:18 saat
Maksimum hız : 53,9 km/saat
Ortalama hız : 14,7 km/saat
Resimler 2. bölüm
Resimler 3. bölüm
Resimler 4. bölüm
Resimler 5. bölüm
Resimler 6. bölüm